Konu Başlığı: Aciz Kılma Niyetli Tavırlar Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Mayıs 2011, 23:44:43 Aciz Kılma Niyetli Tavırlar Kur'an, olağanüstülükleri ifade etmek için mucize lafzı yerine âyet ve beyyine kelimeleri kullanmıştır. âyet, açık alamet, Kur'an'ın cümle, sure ve bölümleri anlamına gelirken, [1154] (b-y-n) kök harflerinden oluşan beyyine, bildirilen, diğerinden ayrılan [1155] açık hale getirilen, görünür şey [1156] apaçık âyetler, apaçık aklî ya da hissedilebilir gösterge mânâsındadır. [1157] Mucize insanı aciz bırakan harikadır. Istılahı olarak, peygamberlerin ellerinde, nübüvvet davalarında doğruluklarını ispat için Allah tarafından tabiat kanunlarına muhalif olarak yaratılan olaydır ve benzeri başkaları tarafından getirilemez. [1158] Mucize ancak peygamberin davetine insanın güvenmeyip yalanlaması üzerine gelir. [1159] Mucize olmadığı takdirde, onun sözünün diğerlerine göre kabulde önceliği olmaz. Peygamberler mucize ile desteklenmemiş olsalardı, sözlerini kabul ve kendilerini tasdik etmek vacip olmazdı. Peygamberlik iddiasında doğru söyleyen ile yalancı olan ayırt edilemezdi. [1160] Peygamberler zühd ve takva sahibi, uhrevî konularda olduğu gibi dünyevî işlerinde de güzel hareket sahibi örnek insanlardır. Her ne kadar tarih onların hepsine mûcizeler atfederse de bunlar peygamberler iç in mutlaka lazım değildir. [1161] Onlardan mucize sergileyenleri onu yapanın kendileri değil, Allah olduğunu daima söylemişlerdir. Tuzakçı, inatçı ve adaletten uzak toplumlara bir mucize verilse, yine inanmazlar. Aksine inkârları ve bilgisizlikleriyle kalırlar. Bu toplumların sünneti böyle olduğundan onlara mucize verilmesinin bir yararı yoktur: “Bir de, 'Ona Rabbinden daha başka bir âyet indirilse ya!' diyorlar. De ki: 'Gaybı bilmek ancak Allah'a mahsustur, bekleyiniz bakalım, ben de sizinle beraber bekleyeceğim şüphesiz.” [1162] Şiddetli bir kuraklığa maruz kalan bu kimseler, kurtulduklarında bunu türlü türlü yıldızlara ve putlara bağladılar. Onların mucize istemekteki amacı, dini talepteki samimiyetlerinden değildi. Allah onlara bir bela verip sonra uzaklaştırınca, onlar yalanlamalarına ve inkârlarına devam ettiler. Bu, Allah'ın bir mucize indirmesi halinde onların ona ilgi göstermeyeceğine işaret etmektedir. [1163] Mucizeler peygamberlere toplumlarının anlayış ve fikri seviyelerine göre veriliyordu. Hz. Muhammed ise son peygamber olup fesahat ve belagatta altın çağını yaşayan bir milletten düşünsel seviyeleri olgunluk devrine yaklaşmış ve tekamülde had safhaya ulaşacak insanlığa peygamber olarak gönderilmiştir. Bu sebeple ona mucize olarak Kur'an verilmiştir. [1164] Her dönemde iman etmelerinin şartı olarak inkarcıların talep ettikleri mucizeyi, gelince nasıl inkâr ettiklerini, bu konunun belirgin bir şekilde verildiği dönemler halinde ele alalım. [1165] [1154] Rağıb, a.g.e., s. 33. [1155] Firuzâbâdî, a.g.e., s. 1165. [1156] İbnu Manzur, a.g.e., XIII, 67. [1157] Rağıb, a.g.e., s. 68. [1158] Bahçeci, a.g.e., s. 205. [1159] Abduh, a.g.e., s. 133. [1160] Teftâzâni, Sa'duddin b. Ömer, Kelam İlmi ve İslam Akaidi, (Şerhu'l-Akâid), (çev.: Süleyman Uludağ), Dergâh Yay., İstanbul, 1980, 295. [1161] Hamidullah Muhammed, İslâm'a Giriş, (çev.: Kemal Kuşçu), İrfan Yay., istanbul, 1976, s. 88. [1162] Yunus: 10/20-21. [1163] Râzi, VI, 230-231. [1164] Bahçeci, a.g.e., s. 248. [1165] Murat Kayacan, Kur’an’da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, Ekin Yayınları: 180-182. |