๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda Çocuk Eğitimi => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 12 Temmuz 2010, 17:33:22



Konu Başlığı: Yetime Maddî Yardım
Gönderen: Zehibe üzerinde 12 Temmuz 2010, 17:33:22
Yetime   Maddî   Yardım
 

Yardım fonları: Mekke'de daha ziyâde yetime iyi muameleye teşvik, kötü muameleden de nehyedici âyet­ler gelmesine mukabil, Medine'de yetimlerin himâyesi hususunda daha kesin emirler, daha müşahhas tedbîr­ler ihtiva eden âyetler gelmiştir. Bu âyetlerden bir kısmı, yetim için maddî yardım fonları zikreder. Bu âyetlerde doğrudan doğruya "beytü'1-mal" yâni devlet hazînesi mevzubahis edilmezse de, zikredilen fonlar umumiyetle devleti ilgilendirdiği için, hazînenin sarf mahallerinden (masraf) birinin yetimlere mahsus ol­duğunu söylememizde bir mübalağa yoktur:

1. Ganimetten pay: Şu âyet, savaşta elde edilen ganimetten, mücâhidlerin hissesinden arta kalan kısmın (humus denen beşte bir) nerelere harcanacağını belirler.

Meâlen: "Kulumuz Muhammed'e indirdiğimize ina­nıyorsanız bilin ki, ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarının, yetimle­rin, düşkünlerin ve yolcularındır."[326]

2. Fethedilen yerlerden gelen pay: Şu âyette fethedi­len yerlerden elde edilen verginin -ki devletin mühim gelir kaynaklarından biridir- sarf mahalleri gösterilir:

Meâlen: "Allah'ın fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; tâ ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın."[327]

3. Miras taksimlerinde pay: Şu âyet, yetimler için, arkası kesilmeyen bir başka fon göstermektedir: Miras

taksimleri:

Meâlen: "Miras taksiminde yakınlar, yetimler ve düşkünler bulunursa, ondan, onlara da verin, güzel söz­ler söyleyin."[328]

Âyetin emrini, bir kısım âlimler nedbe yâni bunun nafile bir amel olduğuna hükmederken, diğer bir kısmı da bunun mutlaka yapılması gereken bir vâcib olduğuna hükmetmiştir.[329]

4. Nafaka verilecekler: Hz. Peygamber'e ashaptan bâzıları "hangi şeyi nafaka olarak verelim?" diye sorarlar. Bu soru üzerine gelen bir vahiy nafaka olarak verilebilecek şeyleri değil, kimlere nafaka verileceğini tâdad eder:

Meâlen: "Onlar hangi şeyi nafaka olarak verecekle­rini sana sorarlar. De ki: "Maldan vereceğiniz şey ana­nın, babanın, akrabanın, yetimlerin, yoksulların, yol oğlunun hakkıdır."[330]

Teşvik: Yetime yapılacak -infak, himaye, tatlı söz gibi- her çeşit iyi davranış şu âyette dince en muteber addedilen ameller meyânında zikredilir:

"Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirme­niz iyi olmak demek değildir. Lâkin iyi olan, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, Kitab'a, Peygamberlere ina­nan, O'nun sevgisiyle yakınlarına, yetimlere, düşkün­lere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal ve­ren, namaz kılan, zekât veren ve âhidleştiklerinde âhidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alan­larında sabredenlerdir."[331]

Aynı şekilde İsrâiloğullarından-uymaları için mîsak konusu yapılan birkaç kalem mühim emirler meyânın­da yetime yardımın da yer aldığı bildirilmektedir.

"İsrâiloğullarından 'Allah'tan başkasına kulluk et­meyin, anne-babaya, yakınlara, yetimlere düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel güzel konuşun, namazı kı­lın, zekâtı verin' diye söz almıştık."[332]

Yetimlere iyi muamele, himaye, maddî yardım hu­suslarında Hz. Peygamber'den de (a.s.m.) pek çok hadîs vârid olmuştur. Bir iki tane de hadîs kaydedeceğiz:

"Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyle (iki par­mağıyla göstererek) yanyanayız."[333]

"Müslümanlar arasında en hayırlı ev, içerisinde ye­tim olan ve yetime de iyi muamele yapılan evdir. En kötü ev de, içinde yetim bulunup da ona kötü muamele yapılan evdir."[334]

"Kim Müslümanlar arasında bir yetimi evine alıp kendi yediğinden yedirir, kendi içtiğinden içirirse, afvı kabil olmayan bir günah (yâni şirk) işlemediği tak­dirde Allah onu mutlaka cennetine kor."[335]

Mevzûmuzun bu bahsini bitirirken, bir noktaya parmak basmak isteriz: 1400 sene önce, nazil olan Kur'ân, himayeye muhtaçların ve yetimlerin himaye­sini böylece, bizzat devlet vazifelerinden biri hâline ge­tirip nzıklarını -indelhâce- devlet hazînesine yüklemiş olduğu halde, memleketimizde, bakıma muhtaç çocuk­lardan son derece cüz'î bir kısmının melce bulabildiği "çocuk yuvalan", "yetiştirme yurtlan" vs.nin bütçeleri, maalesef hâlâ devlet garantisinden mahrumdur ve bu müesseselerin idarecileri, ihtiyaçlarını   karşılayabilmek, müesseselerden hizmetin devamını sağlayabilmek için binbir zahmet çekmektedirler.[336]