Konu Başlığı: Meslek Öğretimi Gönderen: Zehibe üzerinde 13 Temmuz 2010, 01:59:38 3. Meslek Öğretimi:
Yukarıda kaydettiğimiz açıklamalarda görüldüğü üzere, Kur'ân-ı Kerîm, hayata hazırlama safhasında, çocukların dinî terbiyeleri üzerinde hassasiyetle durmakta, bu mes'elenin ehemmiyetini kavramada hiçbir tereddüt ve muğlaklığa yer bırakmamak için oldukça teferruat mes'elelere temas edip açıklık getirmekte, bir kısım tekrarlarla da mes'eleyi iyice te'kîd etmektedir. Hayata hazırlık safhasının diğer mühim bir meselesi olan "meslekî formasyon" mes'elesinde ise, aynı açıklık ve ısrar görülmez. Buradaki teenni ve ibhâma (yâni mübhemliğe) bakarak, Kur'ân-ı Kerîm'in meslek öğretimi işine ehemmiyet atfetmeyip ihmal ettiği neticesini çıkarmak çok acele verilmiş bir hüküm olur. Böyle bir hüküm bizi, dinimiz hakkında yanlış ve insafsız bir kanaate sevkeder. Evet Kur'ân-ı Kerîm, çocukların meslekî formasyonlarım da ihmal etmez. Onların dünyevî istikballerinin de yeterince düşünülüp, bu maksatla bir kısım tedbîrler alınmasının, çocuğa bu mes'elede de önderlik ve rehberlik edilmesinin gereğine irşad eden müteaddid âyetler mevcuttur. Ancak bunlar, dinî terbiye mes'elesinde olduğu kadar açık ve ısrarlı görülmezler, kısmen dolaylı ve mübhemdirler. Meslek öğretimi mes'elesinin, dolaylı da olsa, hangi âyetlerde ele alındığı noktasına geçmeden önce, bu mevzûya niçin dolaylı ve mübhem olarak yer verildiğini belirtmemiz gerekiyor: Önce, şu husus bilinmeli ki, Kur'ân-ı Kerîm, bizi ilgilendiren her şeye ehemmiyeti nisbetinde yer vermektedir. Bir kısım mes'elelere dolaylı bir işaretle, bir başkasına açık bir âyetle temas edip geçmişken diğer bir kısım mes'elelere tekrarla ısrarla yer vermiş, nazar-ı dikkatleri fazlaca çekmiş bulunmaktadır. Burada akla şöyle bir sual gelebilir: "Ehemmiyetin ölçüsü nedir? Bu herkese göre değişir, birisi için mühim olan, bir başkası için değildir!" Bu soruya şöyle cevap verebiliriz: Ehemmiyetin ölçüsü elbette insanın, hususah günümüz insanının hevâsı ve bencil hükmü değildir. Burada ölçü, İlâhî'dir. Yâni, insanın yaratılışında Cenâb-ı Hakkın güttüğü maksadlardır. Kur"ân bu ilâhî maksad ve gayelerde rehber kitaptır. Bu açıdan bakarsak, Kur'ân-ı Kerîm'in iki büyük dâirenin mühim mes'elelerini açıkladığını görürüz: 1. Rubûbiyet dâiresi: Yâni Cenâb-ı Hakrk'a âit olan dâire. İnsanlarca meçhul olan o dâireyi Kur'-ân'dan ve Hz. Peygamber'den (a.s.m.) başka tanıtacak bir marifet ve ilim kaynağı mevcut değildir.O dâirenin, insanlarca bilinmesi gereken bir kısım mes'eleleri, şuunâtı vardır. Cenâb-ı Hakkın isimleri, mebde ve meâd (yâni başlangıcımız ve sonumuz), yaratılış, ceza, mükâfat, cennet, cehennem, hesap, kitap, melâike gibi. Kur'ân bunlara yer verirken her birinin insanın yaratılış gayesi açısından arzettiği ehemiyet nisbetinde farklı sayılarda tekrar eder, açıklık getirir. 2. Ubudiyet dâiresi: Bu dâire, kulluk dâiresidir. İnsanların Allah'a karşı vazifelerini, birbirleriyle olan münâsebetlerini ilgilendiren dâire. Bu dâirenin de pek çok mes'eleleri vardır. Bu mes'elelerden bâzısı bâzısına nazaran daha çok ehemmiyet taşımaktadır. Keza, bir kısmının ehemmiyeti açık olduğu, herkesçe görüldüğü halde, bâzılarının ehemmiyeti görülmez ve kolay kolayanlaşılmaz. Hattâ öyle mes'eleler vardır ki, insanın yaratılış gayesi açısından birinci derecede ehemmiyet arzetmesine rağmen, kendi kendine bunu idrâk etmesi mümkün değildir. Şu halde Kur'ân-ı Kerîm, kulluk dâiresinin mes'ele ve vazifelerine temas ederken, İlâhî zaviyeden ehemmiyetli olanlara, insanlar tarafından ehemmiyeti kavranamayacak, ihmal edilecek durumda olanlara, daha çok yer vermeli, tekrarla üzerinde durmalıdır. Aksine ehemmiyetini kavramada zorluk çekilmeyecek olan veya ister istemez idrak edilip anlaşılacak olan rnes'elelere şöyle bir temas edip, bir işarette bulunupgeçmelidir. Bu noktada hemen şunu söyleyebiliriz: Ubudiyet dâiresinin vazifelerinden olan namaz, oruç, zekât, hac gibi ibâdetler İlâhî zaviyeden, insanın yaratılış gayeleri açısından birinci derecede ehemmiyet taşıdığı halde, insanlarca kavranıp gereğince takdîr edilmesi mümkün değildir. Öyle ise Kur'ân burada ısrar etmeli, tekrarla üzerinde durmalıdır. Nitekim öyle olduğunugördük. Halbuki, yine ubudiyet dâiresinin mes'elelerinden biri olan meslekî formasyon, yâni, dünyevî istikbâlin kazanılması, yeni nesillerin bu maksadla hazırlanması mes'elesi, bizzat insanlarca ehemmiyeti takdîr edilen, öncelikle düşünülen bir husustur. İnsan, aklıyla, tecrübesiyle, maddî hayatın tabiî nizam ve akışıyla o mes'eleyi düşünür, anlar ve tedbîrini alır. Binâenaleyh bu mevzuun Kur'ân'da ana dâvalardan biri olarak değerlendirilip doğrudan ele alınmasına gerek yoktur. Tebeî bir nazarla, tâli bir mes'ele olarak elealıp dolaylı şekilde yer vermek, temas edip geçmek yeterlidir ve gerçekten de öyle yapılmıştır.[212] |