Konu Başlığı: Zifaf Gecesinin Âdabları Gönderen: Hadice üzerinde 27 Eylül 2010, 08:55:52 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM DÜĞÜN GECESİ (ZİFAF) ÂDABI Zifaf (Gerdek) Gecesinin Âdabları Sünnet ve meşru olan nikah akdi tamamlandıktan sonra iki eş, dünya evine girmek maksadıyla zifaf gecesi ve bir araya gelme anı için maddî ve ruhî hazırlığa başlarlar. Bu bölümde; islâm'ın evlenecek olan çiftlerle ilgili, zifaf gecelerinde yapmaları gerekli olan âdab ve takip etmeleri lazım gelen yolu izah edeceğim. Söylenilenler yapıldığı takdirde düğün ve zifaf geceleri Allah'ın rızası doğrultusunda ve islâm'ın âdabına uygun olarak yapılmış olur. [918] Gelinle Halvet (Zifaf) Yapmanın Âdabı: Bütün bunları açıkladıktan sonra, şimdi de evlenecek olan kişinin zifaf gecesinde yapması gerekli olan şeyleri ve zevcesinin yanına girdiği andan başlamak üzere, cinsel ilişkinin bitimine kadar olan merhalelerde riayet edilmesi gerekli olan durumları izah edeceğiz. Herkes bilsin ki, islâm; bize her şeyi, hatta zifaf gecesindeki edebî ve zevciyet muamelesinin temel kaidelerini dahi öğretmiştir. Bu merhaleler aşağıdaki şekildedir: 1- Düğün gecesi yatsı namazından sonra dua ile damad gelinin odasına girince, damadın elini gelinin başına koyarak besmele çekmesi, sonra da ona hayır ve bereketle duada bulunması müstahaptır. Bu konuda Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Biriniz evlendiğinde veya cariye edindiğinde, onun alnına elini koyarak şöyle dua etsin: "Ey Allah'ım! Senden bu hanımın ve üzerinde yaratılmış olduğu ahlakın hayrını talep eder, onun ve ahlakının şerrinden sana sığınırım." Eğer bir kimse, bir deve (veya başka bir hayvan) satın alırsa, hörgücüne tutunup aynı duayı yapsın.[919] Gerdek Gecesi Eşlerin Birlikte Namaz Kılmaları: Gerdek gecesi, gelin ile damadın birlikte iki rekat namaz kılması müstehabdır. Bu hususta Selef-i Salihin'den iki eser [920]nakledilmektedir. a) Ebu Useyd'in azadlısı olan Ebu Saîd şöyle anlatmaktadır: "Köle iken evlendiğimde, İbn Mesud, Ebu Zer ve Huzeyfe de dahil olmak üzere bazı sahabileri davet ettim. Namaz vakti geldiğinde Ebu Zer imam olmak isteyince, diğer sahabiler; "Ey Ebu Zer! Sen dur" dediler. Ebu Zer; 'İmamlığı ev sahibi mi yapacak?" dedi ve ben köle olduğum halde, onlara imam oldum. Namazdan sonra gerdekle ilgili olarak bana tavsiyelerde bulunup şöyle dediler: "Gelin, içeri girdiğinde iki rekat namaz kıl. Namazı kıldıktan sonra sana gelenin Allah'tan hayrını iste, şerrinden O'na sığın. Duadan sonra bildiğin gibi hareket et!" [921] b) Şakîk şöyle anlatmaktadır: "Ebu Harız adlı bir kimse İbn Mesud'a geldi ve; "Bakire bir kızla nişanlandım. Fakat beni beğenmeyeceğinden endişeleniyorum" dedi. Bunun üzerine İbn Mes'ud kendisine şu tavsiyeyi yaptı: "Sevgi Allah'tandır. Nefret ise, Allah'ın size helal kıldığını haram göstermek isteyen Şeytan'd andır. Bunun için, hanımın sana geldiğinde ona, sana uyarak iki rekat namaz kılmasını söyle (bir diğer rivayette) ve şöyle dua et: Ey yüce Allah'ım! Beni ehlime, ehlimi de bana bereketli kıl. Hayırlı olduğu sürece bizi bir arada tut. Ayrılmak her iki taraf için de daha hayırlı olduğu zaman bizi ayır." [922] 3- Damadın gelinle biraz sohbet etmesi, gelinin heyecanını gidermesi, onunla şakalaşması, ona bir takım yiyecek ve içecekler takdim etmesi mustahaptır. İmam Ahmed Müsned'inde şu rivayeti zikretmiştir: Yezid kızı Esma (r.a.) şöyle anlatmaktadır: Ben Aişe validemizi, Rasulüllah (s.a.v.) için süsledim ve süsleme işi bittikten sonra, gidip, gelini görmesi için Rasulüllah'ı davet ettim. Hz. Peygamber (s.a.v.) geldi ve Aişe validemizin yanına oturdu. O sırada Hz. Peygamber'e büyükçe bir kap içinde süt getirildi. O sütten kendisi içti ve Hz. Aişe'ye uzattı. Hz. Aişe utanarak başını önüne eğince ben; Rasulüllah1 in elindekini alsana" diyerek onu ikaz ettim. O da aldı ve biraz içtikten sonra Hz. Peygamber (s.a.v.); Arkadaşına da versene" dedi. Bunun üzerine ben; "Ey Allah'ın Rasulü! Onun elinden almak istemiyorum. Siz ondan alın, biraz içtikten sonra bana verin ki sizin artığınızı içmiş olayım" deyince, Hz. Peygamber (s.a.v.), süt kabım Hz. Aişe'nin elinden aldı ve biraz içtikten sonra bana uzattı. Oturdum, süt kabını dizlerimin üzerine koydum ve Hz. Peygamber'in dudaklarının değdiği yere değmesi için dudaklarımı kabın kenarlarında gezdirerek içtim. Sonra Hz. Peygamber, kabı yanımda oturan diğer kadınlara vermemi söyledi. Kadınlar; "iştahımız yok, biz içmeyelim" deyince Hz. Peygamber; "yalan ile açlığı biraraya getirmeyin" diye buyurdu. [923] Diğer bir hadiste de Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "iman bakımından en kâmil mü'min, ahlakı en güzel olan ve ailesiyle en çok şakalaşandır"[924] Bir diğer hadiste de: "En hayırlınız ailesine en çok hayırlı olanınızdır, ben de içinizde aileme en çok hayırlı olanınızım." buyurdu. [925] Şüphesiz ki bu latife kadına yakınlık hissettirir, yalnızlığını ortadan kaldırır ve damatla gelin arasındaki sevgi ve saygı bağlarını kuvvetlendirir. Zira denilir ki: "Her girende dehşet, her garipte ise korkaklık vardır." 4-Cinsi münasebette iki eşin de elbiselerini çıkarmaları gerekir. Zira elbiseleri çıkarmak bedeni rahatlatır, hareketi kolaylaştırır, tatmini artırır ve kadına ünsiyet verir. Ancak efdal olan, soyunma halinin bir örtü altında olmasıdır. Bu konuda rivayet edilen hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Allahû Teala haya sahibi ve settar (örten)'dir. Haya ve Örtmeyi sever" Diğer bir hadiste ise Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Çıplaklıktan sakının, zira büyük abdest ve kişinin zevcesi ile cinsi temasta bulunması hariç, sair hal ve zamanlarda sizinle beraber olan ve sizden asla ayrılmayan (melekler) vardır. Onlardan haya edin ve onlara saygı gösterin"[926] Hz. Aişe (r.a) da şöyle buyurmuştur: "Resûlullah (s.a.v) vefat edinceye kadar ben onun cinsel organına bakmadım (onu) görmedim, o da benden görmedi." [927] Cinsi münasebette örtünmenin efdal olduğunu teyid eden bir rivayette şöyledir: "Biriniz eşi ile cima yaparkan iki vahşi eşek gibi örtüden büsbütün arınmasınlar. [928] 5- Cinsel temasın âdablarından biri de henüz zevceye yaklaşmadan önce onunla oynaşması, sarmaş dolaş olması ve öpmesi gerekir. Peygamberin (s.a.v) bu konudaki hadisi de şöyledir: "Hiçbiriniz eşiyle hayvanlar gibi sevişmeksizin cinsi münasebette bulunmasın. Arada bir elçi bulunsun. Soruldu: Ya Resûlellah! Sözünü ettiğiniz elçi nedir? Aşk fısıltıları ve öpüşmedir. [929] Yine Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu: "Üç şey acizlik ifade eder: Bunlardan biri de kişinin fısıldaşmaksızın sarmaş dolaş olup eğlenmeksizin eşi veya cariyesi ile cinsi münasebette bulunması; eşi orgazm olmadan (boşalmadan) boşalıp işini bitirmesidir. [930] Halbuki, zevce ile öpüşme, oynaşma ve sarmaş dolaş olmanın; nefsi cinsi münasebete hazırlama, duyguları harekete geçirme ve cima lezzetini arttırmadaki etkinliği inkar edilemez. Bu sebeple koca cima esnasında -hadiste geçtiği gibi- eşinin de onunla birlikte tatmin olmasını ve orgazm (boşalmasını) gözetlemesi gerekir. Onun için erkeğin kendisini kontrol altında tutup, acele etmeyip eşinin cinsel duygularını hareketlendirici sevgi sözleri ve aşk fısıltıları ile eşinin cinsel duygularını uyandırmalıdır. ilk gece genelde kadınlar cinsel ilişki yerine oynaşmayı ve sevişmeyi tercih ederler. Onun için erkek cinsel ilişki için acele etmeden oynaşarak kadının ürkekliğini gidermelidir. İmam Gazali, Ihya-u Ulumi'd-Din adlı eserinde şöyle der: "Koca cima edip boşaldıktan sonra vücudunu zevcesinden ayırmakta acele etmemeli, onun da boşalmasını ve sükûnet bulmasını beklemelidir. Zevcenin geç orgazm olması durumunda erkeğin onu beklemeden acele davranması kadına eziyet verir. Zira orgazmda eşler arasındaki farklılık nefreti uyandırır. Birlikte orgazm olmak ise kadın için daha lezzet vericidir." [931] 6- Cima âdablarından biri de kocanın henüz cinsi münasebete başlamadan önce şu duayı okumasıdır: îbni Abbas'ın (r.a) rivayet ettiği hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz eşi ile temasta bulunmak istediği zaman: "Bismillah, Allahım! Bizi şeytandan şeytanı da bize vereceğin çocuktan uzaklaştır" şeklinde dua eder de sonra onlara bu münasebet sebebiyle bir çocuk takdir olunursa şeytan o çocuğa ebediyy-en zarar veremez. [932] 7- Cisel birleşme kadının üreme organına yapılması şartıyla koca istediği şekil ve keyfiyette eşiyle münasebette bulunabilir. Erkek, normal yoldan (çocuğun geldiği yerden) olmak kaydıyla istediği şekilde hanımıyla temas edebilir. Nitekim, "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde gelebilirsiniz" (Bakara: 223) buyurulmuştur. "Dilediğiniz şekilde"; yani yüzüstü, sırtüstü, yan yatarak veya ayakta... (Hangi şekilde olursa olsun, ilişki normal yoldan olmalıdır. Aksi takdirde livata fiili işlenmiş olur ki bu büyük günahlardandır. Nitekim Allah Teala Lut kavmini bu günahı işledikleri için helak etmiştir). Bu hususta daha başka birçok hadis vardır. Onlardan iki tanesini nakletmekle yetineceğiz. Hz, Cabir şöyle anlatmaktadır: 'Yahudiler kişinin, hanımıyla onu yüzüstü yatırarak temas etmesi halinde -ki bu çocuğun geldiği yoldan olsa bile- doğacak çocuğun şaşı olacağına inanıyorlardı. Onların bu uydurmasını reddetmek maksadıyla; "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde gelebilirsiniz" (Bakara: 223) ayeti nazil oldu. O zaman Hz. Peygamber (s.a.v.); "Normal yoldan olduktan sonra, dilediğiniz şekilde hanımınıza yaklaşabilirsiniz" buyurmuştur. [933] b) Ibn Abbas rivayet etmektedir: "Ensar daha önce putperest idi. Yahudiler ise kitap ehli olduklarından kendilerini Ensar'dan (Evs ve Hazrec kabilesinden) daha bilgili görürlerdi. Nitekim bu nedenle Medineliler de birçok işlerinde onlara uyarlardı. Yahudiler hammlanyla onları bir yana yatırarak münasebette bulunurlar ve kadının mahrem yeri örtülü olurdu. Nitekim Ensar da bunu onlardan öğrenmişti. Kureyşliler ise hanımlarını açık-saçık bir şekilde yatırır; sırtüstü, yüzüstü ve mümkün olan her şekilde temas ederlerdi. Muhacirler, Medine'ye geldiklerinde, muhacirlerden bir müslüman, Ensar'dan bir kadınla evlendi ve kendi âdetlerine uygun olarak münasebette bulunmak istedi. Ancak hanımı bu âdeti hoş görmeyerek itiraz eti ve ona; "Bizim âdetimiz yan üstüdür. Sen de ya böyle yaparsın ya da benden uzaklaşırsın" dedi. Bu mesele, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) kulağına gidecek kadar büyüdü. İşte bunun üzerine, "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde gelebilirsiniz" (Bakara: 223) ayeti nazil oldu. [934] En Güzel Cima Şekli: Cimanın en güzel şekli, erkeğin kadın üzerine çıkarak yaptığı cim-adır. Bu şekilde yapılan cinsi münasebet Hz. Aişe validemizin (r.a) Pey-gamber'den (s.a.v) rivayet ettiği hadise dayanmaktadır. Söz konusu hadis rivayeti şöyledir: "Ebu Musa el-Eş'ari (r.a) dedi: Ensar ve Muhacirinden bir gurup kendi aralarında ihtilaf ettiler. Ensarlar: Gusül ancak meniden veya kuvvetli atıştan icab eder dediler. Muhacirler ise: Erkek ve dişinin birleşmesiyle (cima ile) gusül vacip olur, dediler. Ebu Musa: Bu meselede tatminkar cevabı ben size bulurum dedi ve devam etti: Bunun üzerine Hz. Aişe'ye vardım ondan izin istedim, o da bana izin verdi. Dedim ki: Ey Anne! Sizden bir şey sormak istiyorum, ancak utanıyorum. Hz. Aişe: Utanma! Seni doğuran annenden sorabileceğini bana da sor, zira ben de senin annenim, dedi. Dedim ki: Guslü gerektiren nedir? Şöyle dedi: işi ehline sordun. Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Erkek, kadının dört uzvu (eller ve bacaklar) arasına çöker ve kadına mübaşeret ederse güsül vacip olur" dedi. [935]Yani cinsel organlar birbirinin içine girince rahatlama olmasa da gusül gerekir. 8- Cinsi münasebette bulunan kimse şayet ikinci defa tekrar birleşmek isterse, cinsel ilişkiden önce abdest alması mus-tahaptır, çünkü abdest canlılık verir. Meşru' yoldan yapılan münasebetten sonra, yeniden temas etmek isteyen kimse, Hz. Peygamber'in şu emri nedeniyle abdest almalıdır: "İçinizden biri hanımıyla temasta bulunduktan sonra, tekrar temas etmek isterse, iki temas arasında abdest alsın. (Bir rivayete göre; namaz abdesti aldığı gibi abdest alsın). [936] Gusül Abdesti Almak Daha Makbuldür. "Ebu Râfiî şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamber (s.a.v.) hanımlarının odalarına gittiğinde, her odada ayrı ayrı gusleder-di. Bir gün ben kendisine; "Ey Allah'ın Rasûlü! Niçin bir gusül ile yetinmiyorsun?" diye sordum. Hz. Peygamber; "Gusül yapmak daha uygun ve daha temizdir" buyurdu. [937] Guslün daha efdal olmasına gelince; zira kan koca sabah namazına uyanınca, tembellik, sıkıntı veya namazı kaçırma gibi bir endişe taşımadan hemen namazlarını kılmaya yönelirler, özellikle soğuk ve nezlenin yaygın olduğu kış mevsiminde bu durum daha da açıktır. 9- Cinsel ilişkiden sonra efdal olan, iki eşin hemen yıkanmasıdır. Şayet tembellik sebebiyle geciktirirlerse bu durumda uyumadan önce abdest almaları mustahab olur. Abdullah b. Kays der ki: Hz. Aişe'den (r.a), Peygamberin (s.a.v) cünüp olduğunda nasıl davrandığını sordum. Uyumadan önce yıkanıyor muydu? Yoksa yıkanmadan mı uyuyordu? Şöyle cevap verdi: Bunların hepsi de olurdu. Bazen yıkanır sonra uyurdu, bazen de abdest alıp Öylece uyurdu. Ben de: Bu işte genişlik bahşeden Allah'a hamd olsun dedim. [938] Cünüb Kimsenin Uyumadan Önce Abdest Alması: Cünüb olan eşler, ancak abdest aldıktan sonra uyuyabilirler. Nitekim bu konuda birçok hadis varid olmuştur. a) Hz. Aişe şöyle demektedir: "Hz. Peygamber (s.a.v.) cünüb iken yemek veya uyumak istediğinde, avret mahallini yıkar ve namaz abdesti gibi abdest alırdı. [939] b) Ibn Ömer şöyle rivayet etmektedir: "Babam (Hz. Ömer), Hz. Peygamber'e; "Cünüb olarak uyuyabilir miyiz?" diye sorduğunda, Hz. Peygamber; "Evet, abdest aldığınız takdirde uyuyabilirsiniz." (Bir rivayete göre; abdest al, avret mahallini yıka sonra uyu) diye buyurdu.[940] Diğer bir rivayette: "Evet, abdest aldıktan sonra, istenilirse gusledene kadar uyunabilir" denilmektedir. [941] Bir başka rivayette ise: "Evet, uyunabilir, istenilirse abdest de alınabilir" diye duyurulmaktadır. [942] c) Ammar b. Yasir şöyle anlatmaktadır: "Hz. Peygamber (s.a.v.) üç sınıf insana meleklerin yaklaşamayacağını söylemiştir: "Kâfir bir kimsenin leşine, bedenine kadınlara mahsus -heluk- diye adlandırılan kokuyu sürene ve cünüb iken abdest almadan yatana!" [943] Cünüb iken alman abdest şer'an vacip değildir. Sadece müekked olan müstehab davranışlardandır. Nitekim Hz. Ömer: "Cünüb iken uyuyabilir miyiz?" diye sorduğunda, Hz. Peygamber (s.a.v.): "Evet, uyuyabilirsiniz, dilerseniz abdest de alabilirsiniz" diye cevap vermiştir. [944] Bu abdestin müstehab olduğunu, Hz. Aişe'nin rivayet ettiği bir hadis teyid etmektedir. [945] (Fakat yukarıdaki Ammar b. Yasir hadisinde buyurulduğu gibi takvayı gözeten bir kimse hiç olmazsa ya abdest almalı ya da teyemmüm etmelidir.)[946] Cünüb Bir Kimsenin Abdest Yerine Teyemmüm Alması: Eşler abdest yerine bazen teyemmüm alarak da yatabilirler. Nitekim Hz. Aişe: "Rasulüllah cünüb iken uyumak istediğinde abdest alırya da teyemmüm ederdi" buyurmuştur. [947] Uyku Öncesinde Gusül Almak Daha İyidir: Eşlerin uyumadan önce yıkanmaları daha iyidir. Nitekim Abdullah b. Kays, Hz. Aişe'ye: "Rasulüllah cünüb iken ne yapardı; yıkanmadan önce mi uyurdu, yoksa uyumadan önce mi yıkanırdı?" diye sorduğunu ve Hz. Aişe'nin şöyle cevap verdiğini bildirmektedir: "Her iki şekilde de olurdu. Bazan yıkandıktan sonra uyur, bazen de abdest alarak uyurdu." Bunun üzerine Abdullah b. Kays şöyle der: "Bu hususta Ümmet-i Muhammed'e genişlik ihsan eden yüce Allah'a hamdolsun. [ |