Konu Başlığı: Kocanın Karısı Üzerindeki Hakları Gönderen: Hadice üzerinde 26 Eylül 2010, 20:31:42 Kocanın Karısı Üzerindeki Hakları:
Herhalde kocanın karısı üzerindeki haklarının ilki, ma'siyet olmayan ve bir zarara yol açmayan hususlardaki emirlerine itaat etmesidir. Çünkü islâm'da zarara yolaçma yoktur. Ayrıca ALLAH'a isyanın sözkonusu olduğu bir hususta yaratılmışa itaat yoktur. Bu çerçevede kadının itaati, olumlu yönde ailenin havasını oldukça etkiler. Iaatkâr kadının sevabının çok büyük olması, hatta ALLAH yolunda cihad edenin sevabına denk olması bundan dolayıdır. Bezzar, Taberânî, Ibnu Abbas'tan şunu naklederler: "Bir kadın: Ya Rasûlallah (s.a.v.), ben kadınların elçisiyim, sana geldim, dedi. Sonra erkeklerin cihad ve ganimetten sevap kazanma imkanlarından bahsetti ve: Bizim için ne var? diye sordu. Rasûlüllah (s.a.v.) cevap olarak şöyle buyurdu: "Karşılaştığın kadınlara söyle: Kocalarına itaat ve hakkını itiraf etmelerinin sevabı buna denktir. Ama sizden bunu yapanlar çok azdır.[1059] Husayn b. Muhsan anlatıyor: Halam Peygamber'e (s.a.v.) geldi. Peygamber (s.a.v.) ona: "Evli misin?" diye sordu. Halam: Evet, dedi. Peygamber (s.a.v.): "Aranız nasıl?" dedi. Halam: Her yanına vardığımda mutlaka ondan rahatsız olurum, dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Sen ona nasılsın? Çünkü senin hem cennetindir, hem de cehennemindir. [1060] Bu itaatin değerini belirtmek bakımından Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Eğer bir şeyin bir şeye secde etmesini istemiş olsaydım, kadının kocasına secde etmesini isterdim. Canımı elinde tutana yemin ederim ki kadın, kocasının hakkını yerine getirmedikçe Rabbinin hakkını yerine getirmiş olmaz. [1061] Kadın, itaatinin etkisini dünyada huzurlu bir aile ortamı, ahirette de cennette ebedî bir nimet olarak görür. Ümmü Seleme, Rasûlüllah'in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakleder: "Kocası kendisinden hoşnut olarak ölen kadın, cennete girer. [1062] itaatin birçok görünümleri vardır. Bunlardan birkaçı şunlardır: 1- Kadın, kocasının izni olmadan evden dışarı çıkmaz. Buna dair hadisi, kıskançlıktan bahsederken nakletmiştik. 2- Kocasının izni olmaksızın evden herhangi birşeyi başkasına vermez. Kocasından izin almadıkça bir gün dahi olsa nafile oruç tutmaz. Kocası kendisiyle yatmak istediğinde buna engel olmaz. Ebu Hüreyre, Peygamberin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakleder: "Kadın kocası hazır bulunduğu halde ondan izin almadan oruç tutamaz. Kocası izin vermeden kimseyi içeri alamaz. Emri olmaksızın malından infakta bulunursa, infak ettiğinin karşılığının yarısını kocasına öder.[1063] Muaz b. Cebel'den rivayet edilmiştir: "Bir kadın, kocasının hakkını ödemeden imanın tatlılığını tadamaz. Kocası kendisiyle yatmak istediğinde, bir bineğin sırtında bile olsa, isteğine karşılık vermelidir. [1064] Ebu Hüreyre'den de şöyle rivayet edilmiştir: "Koca karısını yatağa davet ettiği halde kadın icabet etmez ve koca buna kızgın olarak yatacak olursa, sabaha kadar melekler o kadına lanet ederler. [1065] itaatin manası, kadının şahsiyetinin hesaba katılmaması veya erkeğin despotça davranması demek değildir. Kocanın, karısının görüşlerine gönlünü açması ve aile işlerinde ona danışması gerektiğini anlattığımızda bu konuları incelemiştik. Kur'an-ı Kerîm, hayatın her alanında mü'minin danışmağa önem vermesi gerektiğini belirtir: "İşleri, aralarında meşveret iledir. [1066] Başka bir ayette danışmanın evlilik hayatına uygulanışından bahsederken şöyle buyuruyor: "Anneler, çocuklarını emzirmeyi tamamlamak isteyen kimse için tam iki yıl emzirirler. Onların uygun biçimde yiyeceğini ve giyeceğini sağlamak, çocuğun babasına aittir. Herkes ancak gücü ölçüsünde bir şeyle mükellef tutulur. Ne anne çocuğu yüzünden, ne de çocuğun aid bulunduğu baba, çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçının da aynı şeyi yapması gerekir. Eğer (ana-baba) anlaşıp danışarak (çocuğu memeden) kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur.[1067] Ayrıca itaatin anlamı, evlilik hayatının çatışma, inatlaşma ve farklı durumlarda katı görüş alanı değildir. Aksine, güler yüzlülük ve müsamaha, ailede ortaya çıkabilecek birçok problemi çözer. Eşlerden her biri, gönlünü geniş tutmalı ve evlilik hayatını ve bu hayatın değerlerini zedelemeyen hataları görmezlikten gelmelidir. Ancak Allah'ın haklan, toplumun haklan veya ailenin haklan, görmezlikten gelinemez. O halde kocanın emri bir masiyet veya zarar içermediği ve kadın da görüşünü açıkça ifade ettiği müddetçe kadın, kocasının emirlerini yerine getirmeli ve kocanın yalnız başına bu emirlerin sonuçlarını yüklenmeyi de ona bırakmalıdır. Kaldı ki bu çerçevedeki emirler genellikle bir zarar da içermezler. Eşler, hayatın yükünü beraberce yüklenebilir ve anlaşarak her biri kendine düşen görevi yerine getirebilir. O zaman yardımlaşarak ve anlaşarak daha mutlu ve yararlı bir hayata kavuşurlar. Aslında eşlerden beklenen de budur ve o zaman hayatları daha bir anlam kazanır. Çünkü her biri, müşterek değerlere inanmakta ve birbirlerinin şahsiyetine saygı göstermektedir. [1068] |