๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran ve Sünnette Evlilik => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 26 Eylül 2010, 20:44:41



Konu Başlığı: Kocanın Görevleri
Gönderen: Hadice üzerinde 26 Eylül 2010, 20:44:41
                                                                          Kocanın Görevleri
 
1- Mehir:
 

Kadının duygularım takdir ve onu taltif etmesi, eşler arasında sev­gi bağlarını güçlendirmek için kadına sadak (mehir) verilmesini isteme­si islamın güzelliklerindendir.

Mehir, karşılıksız başkasına verilen hediye kabilinden olmakla birlikte kocanın mutlaka yerine getirmesi gereken bir görevidir.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin. [1029]

Mehir, şu hususlardan dolayı kadına değer verme ve onu taltiftir.

1- Mehir, kadının koca üzerindeki bir hakkıdır. Koca, takdir duy­gularını, kadınla hayat ortaklığı kurma arzusunu ve uğruna gücü yet­tiği herşeyini harcamaya hazır olduğunu ifade eden bir sembol olarak onu verir.

2-  Mehir, erkeğin kadından istifade etmesinin bir karşılığı ol­madığına   göre, evlilik için harcananlar, karşı cinse ulaşmayı hedef edinen bir harcama değildir. Evlilik bundan çok daha yücedir, imam Muhammed Abduh'un dediği gibi kadın, cariye veya at mesabesinde değildir. Abduh şöyle der: "Kocanın kadına verdiği bu bağışın, kendile­rini fukaha diye isimlendiren ve sadakla mehrin kadından istifade et­menin karşılığı ve ücreti olduğunu söyleyenlerin ileri sürdükleri bu an­lamdan çok daha yüce olduğu bilinmelidir.

Asla! iki eş arasındaki ilişki, kişi ile atı veya cariyesi arasındaki ilişkiden çok daha yüce ve soyludur. Bu sebeple yüce Allah: bağış olarak] buyurmaktadır.

Bu bağış, sevgi ve bağlılığın alâmetlerinden, sevgi ve merhamet düğümlerim güçlendiren hususlardan biridir ve ihtiyarî olmayıp zorun­ludur.[1030]

3- Mehir, kadının hakkıdır, veli ne ondan birşey alabilir ve ne de onsuz kadını evlendirebilir. Cahiliye döneminde bazen mehirsiz evlen­dirme olurdu.

4- Mehir, kadın için manevi bir anlam da taşır. Çünkü kendi aile­sinden kopup yeni bir aileye adım attığı bu sırada bir yalnızlık hisseder. Yalnız kendisinin harcama yetkisine sahip olduğu bu Ödenek onun için aynı zamanda manevi bir destektir de. Kocanın mehir üzerinde herhan­gi bir tasarruf yetkisi yoktur.

Yüce Allah şöyle buyurur: "Onlardan birine yüklerle mal ver­miş olsanız dahi verdiğinizden hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız?" [1031]

Ancak kadının kendi rızasıyla olursa, o başka: "Eğer kendi istek­leriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yeyin. [1032]

Mehir, maddî herhangi bir şey karşılığında olmadığına göre, kadının onunla ev eşyası alma mecburiyeti yoktur. Ancak kendi rızasıyla olursa, bu onun bileceği bir iştir. Bu nedenle mehrinden aldığı ev eşyasının mülkiyet hakkı da onundur. Buna rıza gösterdiği için ko­cası da onunla birlikte o eşyayı kullanmaktadır.

Belki de kocanın onunla o eşyaları ortak olarak kullanacağı için örf, kocanın gücü nisbetince daha fazla mehir vermesi şeklinde gelişmiştir. Böylece iki taraf birlikte ev eşyasını kurmaları örfümüzde yaygınlaşmıştır.

Mehir hakkında İslâm'ın soylu görüşüyle karşı karşıya kaldığımızda bu problemi kolaylaştırmasının sırrını anlıyoruz. îslâm me­hir için bir sınır getirmemiş, onu zamana, kocanın ve ailenin durumuna bırakmıştır. Eğer bunun için yüksek düzeyde bir miktar tayin etmiş ol­saydı, bazı durumlarda denklik, güven ve evlilik için gerekli diğer hu­suslar mevcut olduğu halde kişi bu miktar bir mehri temin edeme­diğinden evlilik gerçekleşmezdi.

Nitekim Hz. Ömer'in (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmektedir: "Kadınların mehirlerini fazla tutmayın. Eğer fazlalık dünyada bir şeref ve Allah katında takva olsaydı, öncelikle Peygamber (s.a.v.) bunu ya­pardı. Oysa onun, kadınlarıyla evliliğinde de, kızlarını evlendirirken de oniki ukiyeden fazla mehir biçtiğini bilmiyorum.[1033]

"Peygamber (s.a.v.), Hz. Fatıma için çeyiz olarak bir kilim ve lifle dolu deri yüzlü bir yastık hazırlamıştır. [1034]

Rasûlüllah'ın (s.a.v.): "Kadınların en bereketlisi, mehri az olandır" buyurduğu sahih rivayetle nakledilmiştir. [1035]

Mehir, bir hediye ve üstün insanî gayeleri hedef edinen bir sembol olduğuna göre, onu yüksek düzeyde tutmaya ve böylece evlilik işini zor­laştırmaya ne gerek vardır?

Bu konuda fıtrat peygamberinin (s.a.v.) şu sözleri ne kadar güzeldir: "Bir demir yüzük bile olsa verecek bir mehir bul."

Kur'an'dan ezberlerini mehir yaparak onunla evlen." avuç dolusu yemek ya da sevik veren, evlenmeyi helal kılmıştır. [1036]

Sehl b. Sa'd es-Sâidî'den yapılan bir rivayete göre bir kadın Rasûlüllah'a (s.a.v.) gelerek:

Kendimi sana hibe ettim, dedi. Kadın uzun müddet bekledi. Bu­nun üzerine orada bulunanlardan biri:

Ya Rasûlallah, ona ihtiyacın yoksa, beni onunla evlendir, dedi. Rasûlüllah (s.a.v.):

Ona vereceğin bir mehir var mı?" buyurdu. Adam:

Şu izarımdan  (etek) başka verecek bir şeyim yok,  dedi. Rasûlüllah (s.a.v.):

Kendi izannı ona verecek olursan, sen izarsız  kalırsın,  başka birşey bul" buyurdu. Adam:

Başka bir şey bulamam, dedi. "Bir demir yüzük bile olsa birşey bul" buyurdu. Adam, aradı ama birşey bulamadı. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.):

Kur'an'dan ezberinde birşey var mı?" diye sordu. Adam: Şu şu sureleri ezberim dedi -sureleri adlarıyla saydı- O zaman Rasûlüllah (s.a.v.):

Şu ezberindeki sureleri (mehir kabul ederek) seni onunla evlendirdim" buyurdu. [1037]

Hatta kadın, müslüman olmayan birinin, islam'a girmesini onunla evlenmek için mehir kabul ederse, islâm'ın kendisi de mehir olur.

Enes'in şöyle dediği rivayet edilir.   Ebu  Talha, Ümmü Süleym'e talip oldu. Ümmü Süleym: Ya Eba Talha, Allah'a yemin ederim ki senin gibi birinin teklifi geri çevrilmez. Ancak sen kâfirsin ve ben de müslüman bir kadınım. Bu nedenle seninle evlenmem caiz değil. Şayet müslüman olursan, bu benim mehrim olsun, senden başka birşey iste­mem, dedi. Bunun üzerine Ebu Talha müslüman oldu ve İslâm'a girişi onun mehri oldu. Sabit dedi ki: Ümmü Süleym'in mehrinden daha değerli bir mehri olan kadın duymadım. Onun mehri, İslâm idi. Ebu Tal­ha onunla evlendi ve ondan çocuğu da oldu. [1038]

Netice itibarıyla mehir, kesin bir emirdir. Ancak azlığı veya çokluğu akraba olacak iki aileye ve kocanın durumuna bırakılmıştır.

Mehrin azlık ve çokluk hususunda farklılığı, Peygamber'in (s.a.v.) döneminden günümüze kadar birçok tatbikatıyla bilinmektedir. Ancak İslâm'ın genel tavrı, bu meselede kolaylık göstererek miktarın fazla tu-tulmamasıdır. Tâ ki, evlenmeğe engel bir problem olmasın. Taklid, başkasına benzeme ve onlarla yarışma, bir de aldatıcı dış görünüşlere değil, hak ve iyiliğin ışığında meseleleri değerlendirdiğimizde problemleri çözmemiz de kolaylaşır. [1039]