๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran ve Sünnette Evlilik => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 09 Kasım 2010, 08:10:17



Konu Başlığı: Eşlerin Kendi Nefislerinden Yaratılmış Olması
Gönderen: Hadice üzerinde 09 Kasım 2010, 08:10:17
a- Eş-Zevclerin Kendi Nefislerinden Yaratılmış Olması:


Zevç: Benzesin veya benzemesin eş olan; birlikte olan an­lamındadır. Rağıb el-tsfahanî şöyle demektedir: Eşleşmiş canlılardan herbirine, erkeğine de dişisine de "zevç" denir.[91]Canlılarda da cansızlarda da eş olanlardan her birine yine "zevç" denir. Birbirinin eşi olanlar ister benzer olsunlar, ister birbirlerinin zıddı olsunlar aynı keli­meyle -yani zevç kelimesiyle- ifade edilirler. [92]

Yüce ALLAH şöyle buyurur: "Onlardan iki çifti; erkeği ve dişiyi var etti. [93]

Yine şöyle buyurmaktadır: "Sen ve eşin cennette oturun. [94]

Eşlerden dişi olanı için "zevce" kullanılırsa da çirkin bir sözcüktür ve kullanılışı hoş değildir. Bu sözcüğün çoğulu "zevcât" şeklinde gelir. Şair şöyle der:

"Kızlarım ve eşim ihtiyaçlarından dolayı şikayet ettiler. [95]

Ezvâc, zevc'in çoğuludur. Yukandaki ayette geçen "ezvâc" kelime­siyle kadın kastedilmiştir. Çünkü daki  zamiri bu ke­limeye aittir ve bu zamir müennes zamiridir.

Bunun anlamı şudur: Kadın, erkektendir ve aynı şekilde erkek de kadındandır. "Hep birbirinizdensiniz. [96] Her ikisi aynı cinstendir. Aynı karakteri taşırlar; insanlık karakterim. ALLAH bu cinsten kadının eşini yarattığı gibi yine ondan erkeğin eşini de yarattı. Ta ki erkek kadınla, kadın da erkekle kaynaşsın. Çünkü herşey benzerine çeker.

Eşler de ruhlar gibidir. Ruhlar silahlanmış askerler gibidir; tanışan ve birbirlerinden yana olanlar birbirlerine ısınırlar. Birbirlerinden yana ol­mayanlar ise birbirlerinden hoşlanmazlar. Kadın ve erkek aynı maden­den olduklarına göre özellikleri ve unsurları; insan oluşlarını sağlayan temel özellikleri aynıdır. Biri, diğerinden daha çok insan değildir. Hz. Aişe'den merfu olarak nakledilen bir rivayette belirtildiği gibi; kadınlar, erkeklerin öz parçalarıdır[97]"Mümin erkek ve kadınlar, birbir­lerinin velileridir[98] ALLAH'ın emirlerini yerine getirme, mükellefiyet ve yaptıklarının karşılığını görme yönünden erkek olmak ya da kadın olmak, onlardan birini diğerine karşı ne yükseltir ve ne de alçaltır. Bu alanda her ikisi de eşittir. Yüce ALLAH şöyle buyurur:

"Erkek ve kadın her kim inanmış olarak iyi bir iş yaparsa, onu (dünyada) hoş bir hayatla yaşatırız. (Ahirette ise) onların ücretini, yaptıklarının en güzeliyle veririz. [99]

"Rableri, dualarını kabul etti. (Dedi ki): Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiç bir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. [100]

Evet. Yüce ALLAH:

"Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde birtakım iyi davranışa dayalı hakları vardır. Ancak erkekler için kadınlar üzerinde bir üstünlük payı vardır. [101]

"ALLAH'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve erkekler mallarından harcama yaptıkları için er­kekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur"[102]buyurmak suretiyle erkeği kadına üstün kılmıştır. Ancak bu durum, anlattığımız yön ile çelişmez.

Bizim burada anlattığımız, erkek ve kadından her birinin cevheri­dir, madeni ve cinsidir; erkeğin onun sayesinde erkek ve kadının da onun sayesinde kadın sayıldığı şeydir. Daha öz bir ifadeyle insanlığın kendisidir, işte bu yönüyle ne erkek kadından ve ne de kadın erkekten eksiktir.

Aralarındaki gerçek cazibenin sırrı da budur. Her birini diğerine bağlayan cazibenin sırrı... Onlan birbirine bağlayan ne kuvvettir, ne de güzelliktir, ne şöhret ve ne de maldır. Evlilik sarayının üzerine inşaallahâ

edildiği temel asla bunlar değildir. Başka bir şeydir o. Erkek -aynı şekilde kadın- ne kadar muttaki ve ALLAH'ın rızasına kavuşmuşlarsa, o denli huzurlu olurlar. Aralarındaki sevgi ve merham­et devamlı olur. Evlilik sarayı sağlam temellere oturtulmuş olur. Her tarafını aydınlık kaplar.

"Binasını ALLAH korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yerin kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden kimse mi? ALLAH zalimler topluluğunu doğru yola iletmez."[103]

Peygamber (s.a.v.): "Kadın dört şey için nikahlanır. Malı için, soyu için, güzelliği için ve dindarlığı için. Sen dindar olana bak. (Değilse) kaybedersin[104] sözleriyle bu insanî yüce anlamlara işaret etmektedir.

Erkeğin kadına üstünlüğü inkâr edilemez bir olgudur. İşlerin düzeni bunun üzerine kuruludur. Çünkü her geminin bir kaptanı, her toplumun yöneticileri vardır, işleri yürütür ve onlardan sorumludurlar.

Aile toplumu; aile ortaklığı da elbette bir gözeticiye, bir yöneticiye muhtaçtır.

ALLAH erkeği o yapı üzere yaratmıştır; ev ve devlet yönetimine ehil olacak özellikleri ona vermiş sonra da onu çalışmakla, nafakayı temin etmekle sorumlu tutmuştur.

Kişi toplumun nafakasını temin ile sorumlu tutulduğu halde o top­lumun gözetim ve yönetiminin kendisine verilmemesi akıl kârı değildir.

Günümüz medenî insanı da bu prensibin ışığında hareket etmek­tedir. Birçok millette çağımız demokrasi felsefesi de bu temel üzere ku­ruludur.

Bu felsefenin savunucularına göre, bedelini ödeyen yönetir. Vergi­leri ödeyen, devleti ve kurumlarını besleyen halk olduğuna göre, ödediği verginin nereye harcanacağını yönetme hakkı da onundur. Ya direkt olarak ya da seçtiği parlamento yoluyla kendi kendisini o yönetsin, diyorlar.

Bu meselede anayasa uzmanlarının meşhur sözü vardır. "Bedelini Ödeyen yönetme hakkına sahiptir" ya da" ödeyen, yönetir. [105]

Bunun anlamı, idareci ya da parlamenterin, yönetici olmakla hal­ka nazaran daha üst bir cinsten olması, demek değildir, iş bölümü, uz­manlık ve görev demektir. Herkes gücü ve yeteneğine göre bir yerlere oturtulur. Buna göre de vatandaşlarına karşı sorumlulukları vardır.

Erkeğin kadına yönetici olması da sadece bu nedenledir. Kur'an'ın bizzat kendisi bu dediğimize şahitlik etmektedir.

Yüce ALLAH'ın, rızık konusunda bazı kimseleri bazılarına Üstün kıldığı, bir kısmını, derecelerle diğerlerine karşı yükselttiği, hatta bazı peygamber ve resulleri diğerlerinden üstün tuttuğu Kur'an'da an­latılmaktadır. Yüce ALLAH şöyle buyurur:

"O resuller ki, biz onlardan bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık.[106]

"Andolsun ki biz, peygamberlerin kimini kimine üstün kıldık, Davud'a da Zebur'u verdik. [107]

"ALLAH, rızıkta kiminizi kiminizden üstün kıldı[108]"Onlardan kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. [109]

Yüce ALLAH burada üstün kılınanın, kendisinden üstün kılındığından ayrı bir cins olduğunu söylemiyor, insan olma yönüyle hepsi eşittir. Yüce AHah'm: "Onun ayetlerinden biri de, kendile­riyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yarat­ması. [110] sözünü açıklarken kasdettiğimiz işte budur.

Bunları anlatıyoruz ki, eşlerin kendi cinsimizden yaratılmış ol­masının, ALLAH'ın parlak kevnî ayetlerinden biri olduğu gözlerimiz önüne serilsin.

Değilse hangi psikolojik etken kadını erkeğe ve erkeği kadına sev­diriyor, onları bir yatakta yatınyor ve doğan çocuklar her ikisine nisbet ediliyor? Eğer Kur'an, kadım, insan olma yönüyle erkeğin gerisinde, aşağılık bir soy, ya da şeytanın tuzaklarından bir tuzak, ya da geçmiş milletlerde yaygın olduğu gibi ALLAH'ın rahmetinden kovulmuş ve sadece çocuk doğuran bir vasıta olarak görseydi, bunları anlatır mıydı? Gerçekten geçmişte kadını şeytanın tuzaklarından biri olarak görenler, ALLAH'ın rahmetinden kovulmuş gözüyle ona bakanlar ya da onu, çocuk doğuran bir alet şeklinde değerlendirenler olmuştur. Nitekim Arap şairlerinden biri şöyle diyor:

"insanların anneleri ancak kaptırlar. [111]

Erkekle kadın arasındaki güçlü bağ bu mu? Erkek böyle bir bağla ve böyle bir anlaşmayla mı kadına bağlı olmalı? Onu böyle mi görmeli? sağlam teminat bu mu?

Yüce ALLAH'ın şu sözünün anlamını düşünmedin mi?

"Birbirinize karışmış (içli dışlı olmuş) idiniz ve onlar» siz­den sağlam teminat almışlardı.[112]

Birbirinize karışmış idiniz'in anlamı şudur: Sizden herbiriniz sa­dece eşinize aitsiniz, aranızda bir başkası yoktur. Sizden herbiriniz, eşiyle iç içe olmuş, sırrını diğerine aktarmış ve nihayet sanki tek bir vücut olmuşsunuz.

Belki: Onlarla karışmış sizden herbiriniz diğ-erine karışmış" şeklinde bu anlam ifade edilebilir­di. Ancak Kur'anî ifade bu şekilde geldi ki bu derin hakikati pekiştirsin: Erkek, kadındandır ve kadın da erkektendir; onlardan herbiri, diğerini tamamlayan bir cüzdür. kanşma"yı edatı ile geçişli kılmış ki karışma ve içiçeliğin tam olduğuna delalet etsin.

Yüce ALLAH'ın: : "Sizden sağlam teminat almışlardı" sözüne ge­lince;

El-Mîsak: Pekiştirilerek verilmiş sözdür. Katade'nin şöyle dediği rivayet edilir: Mîsak; ALLAH'ın kadınlar için erkeklerden aldığı sözdür. O sözde şudur: "Kadınları iyilikle tutmak ya da güzel ve adaletli bir şekilde salıvermek. [113]

Nikah akdi esnasında bu söz alınır ve şöyle denilirdi:

"ALLAH senin üzerinde gözetleyicidir, ya iyilikle evliliği de­vam ettirirsin ya da güzellikle salıverir, onu boşarsın. [114]

Herhalde burada "mîsak"ın zikredilmesi, onun, sözkonusu içiçeliğin kendisiyle ancak helal olabileceğine işaret etmek ve bunun so­nunda ortaya çıkacak.kurumun kutsallığına ve vefalılığı gerektirdiğine dikkat çekmek içindir.

Buharî, Ukbe b. Amir el-Cühenî'den Peygamber'in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

"Şartlar içerisinde en çok yerine getirmenizi hakkedeni, kendisiyle nikah kıydığınız ve böylece o kadınla yatmayı kendi­si sayesinde kendinize helal kıldığınız dır. [115]

Allame Aynî, bu hadisi açıklarken Katade'nin görüşüne meylet­mekte ve şöyle demektedir: "Hadis her ne kadar birçok manaya muhte­mel ise de, Kitap ve Sünnet'e muvafık olanı almak evlâdır. Çünkü şârf Kur'an'da bulunmayan her şartı bâtıl saymıştır.[116]

Taberî'ye gelince şu görüşü tercih etmiştir: Yüce ALLAH bununla, erkeklere, kadınlara iyi davranmalarını tavsiye etmektedir. [117]

îmam Muhammed Abdullah ise, sözkonusu "misâk" m, ALLAH'ın şu sözüyle ifade ettiği fıtrî ayetlerden biri olduğu görüşüne meyletmiştir:

"Onun ayetlerinden biri de, kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet peyda etmesidir. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır. [118]

imam Abduh sözlerine şöyle devam eder: Kadın, ebeveynini, kardeşlerini ve sair akrabalarını terkedip kendisine yabancı bir erkekle beraber olmaya, bolluk ve darlıkta ona ortak olmaya nza gösterirken güvendiği en güçlü şey budur ve bu, ilahi fıtrat ayetlerinden biridir. Yüce ALLAH'ın varlığına bu insandaki delili, kadının akrabalarından koparak kendisine yabancı bir erkekle sürekli beraber olmaya rıza göstermesidir. Onu kendisine eş ve onun da onu kendisine eş olarak ka­bul etmesi, her birinin diğeriyle kaynaşması, onun yanında huzur bul­ması, aralarındaki sevgi ve şefkatin, diğer akrabalar arasındakinden daha güçlü olmasıdır.

imam Abduh sanki şöyle demek istiyor: Kadın, evliliğe yanaşıp cası için dost ve akrabalarını terketmeye rıza gösteriyorsa, koe arasındaki bağın her bağdan daha güçlü olacağına ve onunla geçireceği hayatın başka hayattan daha mutlu olacağına kesin olarak inandığı için buna nza gösteriyor.

îşte bu fıtrî bir güvendir ve teminatların en güçlüsü ve en sağlamıdır.

insan olma duygusunu hisseden kişi ancak bunu anlar. ALLAH'ın, kadın ile erkek arasında yarattığı o durumu düşünsün; görecektir ki kadın erkekten daha zayıftır, erkeğin, onun haklarını çiğneyebilecek güçte olduğunu bildiği halde erkeğin yanına gelmekte ve kendisini ona teslim etmektedir.

Gelip kendisini teslim ederken neye güveniyor?! Ondan aldığı ga­ranti ve teminat nedir?

Kadına: Falana eş olacaksın denildiğinde içinde acaba ne hissedi­yor?

Böyle birşey duyar duymaz hissettiği ve aklına gelen ilk şey şudur: O kişinin yanında ana ve babasının yanında bulunduğu durumdan daha üstün bir duruma kavuşacaktır. Hissettiği bu duygu, şehevî arzu­sunun ötesinde fıtratına yerleştirilen bir duygudan başka birşey değildir.

îşte bu duygu, ilahî bir akıl ve fıtrî bir şuurdur. Daha önce bu ko­nuda bir deneyimi bulunmadığı halde özel bir bağlılığa bu meyli onda yaratmış ve hiçbir akrabaya karşı hissetmediği bu Özel güveni ve ancak kocasında bulacağı Özel sevgiyi fıtratına yerleştirmiştir.

tşte bütün bunların toplamı fıtrat nizamının gereği, erkekten alınan sağlam teminattır. Bu öyle bir teminattır ki yeminlerle pekiştirilerek verilen hiçbir sözlü teminat onun kadar güçlü ve sağlam olamaz. Kadın ona güvenerek ve ona dayanarak evlilik sayesinde, hayatta hiçbir zaman başka yolla erişemeyeceği bir mutluluk yoluna yöneldiğini hisseder. Yanına gideceği kocasını hayatta bir defa dahi görmemiş ve tek bir sözünü duymamış olsa bile. Yine bu duygularla ev­liliğe adım atar.

Yüce ALLAH'ın: "Kadınlar sizden sağlam teminat almışlardır" sözüyle bize öğrettiği; derinliklerimize yerleştirdiği; bize hatırlattığı işte budur.

Bu teminata riayet etmeyenin insanlıkta ne kıymeti, ne yeri vardır?![119]

Yani erkek insanlığım, kadının kendisine sözkonusu itimat ile güveneceği seviyeye yükseltip, kadın kendisini ve varlığını ona teslim ettiği zaman erkek de kendisini kadına teslim ederek sanki ona şöyle diyor: insanlığımla bana güvendiğin seviyede olacağıma söz veriyorum, o seviyeden asla aşağıya inmeyecek, o güvenini korumaya devam edeceğim. Kardeşin, anan, baban ve tüm akrabalarının yerini daha mükemmel bir şekilde dolduracağım!

Bundan daha üstün teminat mı var?

Bu güvenli söze ihanet edenin insanlık değeri kalır mı?

Erkekten alınmış bu üstün fıtrî teminat, insanlıkta kendisinden daha aşağı ya da insan olma şerefinde kendisiyle aynı seviyede olmayan biri için sözkonusu olur mu?

ikisi de tek babadan gelen iki kardeş mesabesinde değil midir? Kadın-erkek ayırımı olmaksızın onları sair yaratıklardan üstün kılan aynı babadan gelişleri değil midir?

Kişiye, hanımının değerini hissettirmesi bakımından Rasûlullah'ın (s.a.v.) şu sözü ne güzeldir:

"Sizden birinizin, kölesini dövdüğü gibi hanımını dövmesi sonra da gece onunla yatması hiç yaraşır mı?[120]

Yani ikisini o denli birleştirip tek vücut haline getiren, öyle ki, her biri diğerine, kendi öz organlarının bile birbirleriyle bağlantılarından daha kuvvetli bir bağla bağlı olduğunu hissettiren o özel ilişkiden sonra, o hayat arkadaşına köle muamelesi yapması yaraşır mı? Bizzat kendisi, kendisine bu alçaklığı-layık görür mü?

O halde kişi, bir insan olarak ve kendisinin bir parçası olduğunu bilerek hanımına davransın. Kendisine yapılmasını arzu etmediği değil, razı olduğu muameleyi göstersin.

Herhalde yüce ALLAH: "Ancak erkekler için kadınlar üzerinde bir üstünlük payı vardır" buyururken sadece erkeklerin üstünlük payını haber vermeyi kasdetmiyor, erkek ile kadın arasındaki davranışlara hükmetmesi gereken psikolojik kurala ve kocanın davranışlarına Özel bir şekilde etkin olması gerektiğine de dikkatleri çekmek istiyor. Koca mertebe ve makamca üstün olmanın gerektirdiklerini gözetmeli, bunu davranış ve muamelesine de yansıtmalıdır. O halde bu, eşler arasında aklî farklılıkları, karakter ve fizyolojik farklılıkları gözeten gönül genişliği, davranış yumuşaklığı ve akıl üstünlüğüdür. Buna göre erkek adil olmanın ötesinde lütuf ve merhametle muamele etmeyi seçmeli; kötülüğe kötülükle değil, aksine eksiklikleri görmemek ve af ile muka­belede bulunmalı, hayat her ikisince yoluna koyulsun ve bulanıklıklarla problemlerden uzak kalınabilsin.

Buharî ve Müslim, Ebû Hüreyre'den Rasûlullah'ın (s.a.v.) şöyle

buyurduğunu naklederler:

"Size kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Çünkü onlar eğe kemiğinden yaratılmışlardır ve bu kemiğin en eğri kısmı üst tarafıdır. Eğer onu doğrultmaya kalkışırsan onu kırarsın. Kendi haline bırakırsan daima eğri kalır. O halde size kadınlar hakkında iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. [121]

O halde erkeğin bir üstünlük payının olması, onu tahakküme değil, daha yumuşak davranmaya sevketmelidir. Netice itibariyle erkeğin üstünlüğü, kadının yanında ve ailenin yararına olmalıdır.

O halde islam düşmanları ifratlanndan vazgeçsinler. Meseleleri yerli yerine oturtsunlar.

Taberî kendi senediyle Ibnu Abbas'ın bu ayet hakkında şöyle dediğim nakleder: "Kadın üzerindeki haklarımın tamamını almak iste­mem. Çünkü Yüce ALLAH şöyle buyurmaktadır: "Erkeklerin kadınlar üzerinde bir üstünlük payı vardır."

Taberî, ayetin tefsiriyle ilgili görüşleri serdettikten sonra şöyle de­mektedir: "Ayetin tefsirinde ileri sürülen görüşlerin en uygunu Ibnu Abbas'ın görüşüdür. Buna göre yüce ALLAH'ın burada sözkonusu ettiği üstünlük, erkeğin, kadının bazı görevlerinden onu muaf tutması, bazı kusurlarını görmezlikten gelmesi ve kadına tüm haklarını eksiksiz ver­mesidir."

Taberî, ayetin siyak ve sibakına uygun düşen görüşün bu olduğunu belirttikten sonra şöyle der: "Yüce ALLAH'ın bu sözü her ne ka­dar zahiri haberi cümle[122] üslûbunu taşıyorsa da anlam yönüyle kadınlara lütufkâr davranmaya teşviktir. Ancak bu şekilde erkeklerin kadınlar üzerinde üstünlüğü sözkonusu olabilir. [123]

Taberî'nin bu görüşünü aktarırken şu üç ayeti hemen hatırladım:

"Birbirinize karışmış (içli dışlı olmuş) idiniz ve onlar, siz­den sağlam teminat almışlardı. [124]

"Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde birtakım iyi davranışa dayalı hakları vardır. Ancak erkekler için kadınlar üzerinde bir üstünlük payı vardır. [125]

"Onun ayetlerinden biri de, kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratmasıdır. [126]

Bu ayetlerden her biri, erkeğin yanında kadının yerinden bahse­diyor; kadın olduğunu ve bu nedenle fıtratının gözönünde bulundurularak ona iyilikle muamele edilmesini, ona yumuşak davramlmasını teşvik ediyor; hayatta ifa edeceği göreve dikkat çekilerek takdir edilme­si gerektiği hatırlatılıyor.

Bu anlattıklarımızı hadisler açıkça dile getirmektedir:

imam Ahmed'in naklettiği bir hadisde Behz b. Hâkim, babasından ve o da dedesinden şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ya Rasûlallah, kadınlarımız hakkında ne dersin, onlara nasıl davranacağız, neyi yapıp neyi yapmayacağız? dedim. Buyurdu ki: "Onlar senin tarlandır, dile­diğin şekilde davranırsın. Ancak yüze vurmayacaksın, aranız açıldığında evi terkedip gitmeyeceksin sadece evde yatağını ayırabilirsin. Yediğin zaman ona yedirerek ve kendine elbise aldığında ona da alacaksın, nasıl böyle davranamayacaksın ki artık onlarla içice olmuşsun.[127


Konu Başlığı: Ynt: Eşlerin Kendi Nefislerinden Yaratılmış Olması
Gönderen: Zehibe üzerinde 04 Ocak 2015, 23:59:07
Ayete farkli bakis acilariyla bakmis olduk tefsir okumak iste bu yuzden gerekli ayetleri daha iyi anlayabilmek icin. Rabbimiz ummeti muhammede hayirli zevcler nasip eylesin.


Konu Başlığı: Ynt: Eşlerin Kendi Nefislerinden Yaratılmış Olması
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 05 Ocak 2015, 17:11:33
Esselamu aleykum ve rahmetullahi. Bayan ve erkek her biri kendi haklarını ve sorumluluklarını bilerek evliliği devam ettirebilirler. Bu hak ve sorumluluklar da Kuranda açık bir şekilde ifade edilmiş. Rabbim razı olsun paylaşım için.