๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran Öyküleri => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 04 Aralık 2010, 12:58:41



Konu Başlığı: Zulkarneynin Mala İltifat Etmemesi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 04 Aralık 2010, 12:58:41
Zulkarneyn'in Mala İltifat Etmemesi
 
Zulkarneyn, halkın ücret tekliflerini mala iltifat ve heves etmeden red etmiş ve "Rabbimin bana verdiği sizinkinden daha iyidir" demiştir. Sizin mallarınıza ihtiyacım yoktur.Allah, sahip olduğuuz şeylerden daha iyisini bana vermiştir. Malınıza iltifat etmeyecek ve ona tenezzül etmeyecek kadar Allah bana mal vermiş ve yer yüzüne yerleştirip imkanlar sağlamıştır, dedi.

Zulkarneyn'in mala İltifat ve tenezzül etmemesi, adaletli, dünya   malına   iltifat   etmeyen    iyi   bir   yöneticinin niteliklerinden birini vermektedir. Müslümanları yöneten kişilerin bu nitelikte olması gerektiğini anlatmaktadır.

İbn   Kesir, Zulkarneyn'den söz ederken, Sebe' kraliçesi Belkıs'ın devletine saldırmasını Önlemek için gönderdiği hediye veya rüşvet mala karşı Hz.Süleyman'ın tavrını belirtmiştir. Kur'an o durumu şöyle anlatır:" Süleyman'a geldiklerinde:    Bana    mal    ile    yardım    etmek    mi istiyorsunuz?Allahın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir.Ama belki de siz hediyenizle seviniyorsunuz.Onlara dön! And olsun ki güç yetiremiyecekleri bir ordu ile gelir ve onları   oradan   alçalmış   ve   küçük   düşmüş   olarak çıkarırız,dedi."[372]

Hz.Süleyman, Allahın verdiklerini kendisine sunulan maldan daha iyi ve hayırlı görmekte, ona iltifat etmeyerek "Allahın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir" diyerek hediye veya rüşvet tekliflerini red eder.

Zulkarneyn de Allahın kendisine verdiğini onların kendisine vereceklerinden daha iyi olduğunu görmekte ve "Rabbimin bana verdiği sizinkinden daha iyidir" der.

Zulkarneyn'in bu tutumundan, devlet başkanının halkın mallarına iltifat etmemesi, ona heves etmemesi ve ondan bir şey almaması gerektiği sonucunu çıkarıyoruz. Çünkü devlet başkanı vatanı korumak, insanları korumakla yükümlüdür. Bunun için halktan bir ücret veya mal alamaz.Çünkü bu görevleri, devlet başkanı olmasının gereğidir.

İmam Ebu Bekr Îbnu'l-Arabi, Zulkarneyn'in malı almaması üzerinde durmuş ve ondan devlet başkanının vatandaşlara karşı nasıl davanacağı ve onların mallarına tenezzül etmemesi konusunda genel bir kural belirleyerek şöyle demiştir:

"Devlet başkanının vatandaşları koruması, yurtlarını savunması, görevlilerin topladığı beytulmaldan ihtiyaçlarını karşılaması farzdır.Bu ihtiyaçlar için mallar yetmez, harcamalar onu tüketir ve olağandışı olaylar bitirirse, vatandaşlar doğan ihtiyaçları mallarından karşılamak ve devylet başkanı da onlara bakmakla yükümlüdür. Bunun şartları da üçtür;

a- Devlet başkanının onlardan farklı bir şey almaması.

b- Muhtaç olanlardan başlaması ve onları desteklemesi.

c- Derecelerine göre hepsine eşit miktarlarda vermesi.

Bu harcamalardan sonra beytulmaldaki mallar tükenir ve ortaya fedakarlık gerektiren işler meydana gelirse, vatandaşlar mallarından önce canlarını feda ederler.

Bu yeterli olmazsa, mallan bir ölçüye göre alınır ve en güzel şekilde yerinde harcanır.

îşte Zulkarneyn! Kendisine mal teklif ettiklerinde, ona ihtiyacım yoktur, sadece size ihtiyacım vardır, gücünüzle bana yardım ediniz, yani bana yardım ederek kendinize hizmet ediniz, bende mallar, sizde de adamiar vardır, demiştir.

Sonuç olarak, ortaya çıkan bir zaruret olmadıkça kimseden mal almak caiz değildir.Böyle bir durumda alınacak oian mal gizli değil, açıkça alınır, kayırma yaparak ve kişisel despotlukla değil, adaletle ve topiumun görüşü alınarak harcanır. "[373]

 Gücünüzle Yardım Ediniz:
 
Zulkarneyn, teklif ettikleri mala iltifat etmedi. Onlara acizliği, tenbelliği ve başkalarına dayanmayı bırakmalarını öğretmek ve çalışmayı, çabalamayı, iş yapmayı ve kazanmayı göstermek istedi. Onun için"Bana gücünüzle yardım ediniz, sizinle onlar arasına sağlam bir set yapayım"dedi.

Şeddi yapmak için kendisine bilek güçleriyle yardımcı olmalarını istemiştir.Sanki onlara şöyle diyordu: Mali ve fikri güç benden, bedeni maddi destek de sizden olsun, bendeki ile sizdeki birleşsin, böylece yapılacak iş gerçekleşsin.

Kur'anın "Gücünüzle bana yardım edin" sözü, güç ve enerjilerin, kuvvet ve imkanların birleştirilmesi,dayanışma ve işbirliğinin sağlanması konusunda açık bir duştur ve meşale sayılır. Bu cümle, projelerin bitirilmesi ve istenen görevlerin yerine getirilmesi konusunda bize ne güzel bir ölçü ve ne kadar büyük bir ilkeyi ortaya koymaktadır.

Şüphesiz başarı ve dayanışma içinde olan toplum, iyiliği gerçekleştirmek için bütün güç ve enerjilerini birleştiren toplumdur. Bilinçli ve başarılı bir yönetim de,özlenen hedefleri gerçekleştirmek için bütün güç ve imkanları birleştiren ve harekete geçiren yönetimdir.

Toplumda düşünce gücüne sahip gruplar olur, bunlar düşünüp projeler üretir ve planlar yapabilirler. Ancak bu gruplar kendi başlarına bırakılırsa, düşündüğü ve tasarladığı şeyleri belki de gerçekleştiremezler.

Yine malı ve planlama gücü olmayan grupların vakti ve el emeği vardır.Bedeni ile çalışıp kazanma ve üretme gücüne sahiptir.

işte bu gruplar arasında bir koordinasyon ve işbirliğinin yapılması, sahip olduğu güç ve imkanların birleştirilmesi ve onların ümmetin yararı doğrultusunda yönlendirilmesi gerekir. Düşünce üretenler ile mal sahibi olan, çalışıp kazanma ve üretme gücüne sahip bulunan insanların işbirliği yapması ve- hepsinin toplumun yararı doğrultusunda çalışması gerekir.

Toplumda bilinçli ve becerikli yönetim, bütün üretken güçleri bir araya getirebilen ve koordinasyon yaparak işbirliği sğlayan yönetimdir.

Acaba bugün ümmetimiz güç ve enerjileri birleştirip yönlendiriyor mu, yoksa dağıtıp boşuna mı harcıyor? Acaba bütün güç ve enerjiler ümmetin yaran için işbirliği mi yapıyor, yoksa başıboş ve bölük pörçük olarak mı duruyor?

Ümmetin nice yetenekleri kaybolmakta! Nice enerjileri işlevsiz ve atıl durmakta! Nice malları boşa gitmekte ve çarçur edilmekte! Nice vakitleri boşa öldürülmekte! Nice gençler ne yapacağını bilmemektedir!

İşbirliği    yapma,    dayanışma    ve    yardımlaşma, koordinasyon ve yönlendirme konusunda ümmetin mutlaka Zulkarneyn'in kuralını uygulaması gerekir.Mutlaka bütün birim ve güçleriyle ümmetin "Gücünüzle beni destekleyin" kuralını kendisine sıloğan yapması lazımdır.[374]

 Set Hangi Malzemeden Yapıldı?
 
Kur'anı Kerim, şeddin hangi malzemeden ve nasıl yapıldığına işaret ederek şöyle der: "Bana demir kütleleri getirin, dedi.Bunlar iki dağın arasını doldurunca, körükleyin, dedi. Demirler akkor haline gelince, bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim, dedi."

Zulkarneyn, halkın demir kütleleri getirmelerini ve iki dağ arasındaki boğaza yerleştirmelerini istedi. Demir kütleleri o bölgede halkın çıkardıkları büyük kütlelerdir. Daha önce de belirttiğimiz gibi Emenistan ve Gürcistan demir ve bakır yatakları bakımından zengin yerlerdi. Nitekim ormanları ve ağır yükleri uzak yerlere taşıyan taşıma hayvanları bakımından da zengin yerlerdir.

Büyük demir kütlelerini getirdiler, boğaza yerleştirdiler ve dağın iki zirvesine ulaşıncaya kadar üstüste yığdılar. Sonra Zulkarneyn, yığılan bu demir kütlelerinin altında ateşin yakılmasını istedi."İki dağın arasını dolduruca, körükleyin, dedi"

Ateşin büyüklüğünü ve yakılan odunların çokluğunu düşünün! Çünkü bu yüksek boğazda yığılmış tonlarca demir kütlelerinin eritilmesi isteniyor.

Diğer taraftan, zulkarneyn, büyük kazanlar içinde bakır kütlelerinin eritilmesini emretmişti. Geçitte demirler akkor haline gelip kazanlarda bakırlar eritilince, şeddi yapmanın son aşaması başladı ve "Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim, dedi"Akkor haline gelmiş demirin üzerine erimiş bakırın dökülmesini istedi, bakır demire karıştı ve kaynaştı.Böylece çeik metal haline geldi. Aslında demir ve bakır kuvvetli iki metaldir.Bir de bunlar akkor haline getirilip karışınca ne kadar sağlam ve güçİü olduğunu düşünün! Her biri ayrı bir güç ve sağlamlık taşımakta ve zirvede sağlam birgüç meydana gelmektedir.

Çelik metal soğudu. Böylece korkunç ve aşılmaz büyük bir set meydana geldi.[375]

 Mühendis Zulkarneyn!
 
Gerçekten zulkarneyn kuvvet,zeka, kavrayış ve imkan sahibidir.Bu da Allanın kenisini yer yüzüne yerleştirmesi ve öğretmesiyle olmuştur. Yüce Allah binanın sağlam yapılması ve güçlendirilmesi konusunda ona ilginç bir yol Öğretmiş, böylece demir ve bakın birleştirmiştir.

Deyim yerinde ise, zulkarney bir mühendistir.Şeddi bu sağlam maddelerden yapmış ve çağımız mühendislerinden asırlar önce bakırla demiri birleştirerek çelik yapmayı başarmıştır. Bu konuda Seyyid Kutup şöyle der:

"Demiri güçlendirmek için bu metod yakın zamanda kullanılmıştır. Demire bir miktar bakır katıldığı zaman onu güçlendirip sağlamlaştırdığı görülmüştür. Yüce Allanın Zulkarneyn'e öğrettiği ve Kur'anda anlattığı bu uygulama, çağdaş bilimden, sayısını ancak Allanın bildiği asırlar önce olmuştur. "[376]

Bu, Zulkarneyn şeddinin büyük Çin Şeddi olduğu iddiasını da çürütmektedir. Çünkü Çin Şeddi yüzlerce kilometre uzunluğunda olup iki dağ arasında yapılmış değildir. Nitekim Çin Şeddi taş ve çamurdan yapılmıştır.Halbuki Zulkarneyn şeddi demir ve bakırdan yapılmıştır.

Hemen belirtelim ki Çin şeddi de, Zulkarneyn şeddi de aynı amaçla yapılmıştır. Zulkarneyn, Yecuc ve Mecuc'un hücumlarını önlemek için şeddi yaptığı gibi, Çin imparatoru da onların hücumlarını Önlemek için Sin şeddini yapmıştır.

Kur'anı    Kerim    binayı    sağlam    yapmanın    ve güçlendirmenin   yolunun   demir  ve   bakırı   karıştırmak olduğunu  öğretmektedir.Ayet pozitif bilgi olarak bunu belirttiği  gibi,   büyük  şeddin  yapılması  konusunda  da mühendislikle  ilgili  bir  nüansı  içermektedir.Onun  için Kur'anda mühendislikle ilgili ışık tutacak birtakım işaretler bulabiliriz.

Şüphesiz Kur'an ayetleri birçok işaretler ve anlamlar içerir. Ayeterden iman, fıkıh, tefsir, cihad, davet gibi dinin temellerini aldığımız gibi, tıp, mühendislik, astronomi,matematik,istitastik, askerlik, sosyal, bayındırlık, uygarlık gibi birçok aîanda işaretler çıkarmak da mümkündür.

Ancak Kur'anın temel olarak hidayet ve davet kitabı, yönetim yasası, hayat nizamı, cihad, davet ve direniş metodu olduğunu unutmamak gerekir.Kur'anın böyle olması, kendisinden pozitif bilgiler ve hayatla ilgili değişik alanlarda birtakım işaretler çıkarmamıza engel değildir.[377]

 Yecuc ve Mecuc'un Şeddin Karşısında Aciz Kalması:
 
Zulkarneyn şeddi tamamlayınca, her zamanki gibi Yecuc ve Mecuc yer yüzünde fesat çıkarmak ve bozgunculuk yapmak için geldiler. Fakat karşılarında aşılmaz sağlam şeddi gördüler.Aşmaya ve üstünden geçmeğa çalıştılarsa da, başaramadılar. Çünkü demirden yapılmıştır. Demir de kaygandır. Kişinin tutunacağı yerler olmazsa, tırmanmak mümkün oimaz. Yıkmağa ve bozmaya çalıştılar, ama ona da güçleri yetmedi.Çünkü demir ve bakır gibi sağlam ve bozulmaz bir maddeden yapılmıştır.

Ayet,şeddi   tırmanıp   aşma   ve   yıkma   çabalarında başarısızlıklarını belirterek "Onu ne aşabildiler ve ne de delip  geçebildiler"   der.   Bu  sed,   Yecuc  ve  Mecuc'un hücumlarını   önleme   ve   yer   yüzünde   bozgunculuk yapmalarının önüne geçmenin yolu olmuştur.[378]

 "İstâû" ve "İstetâû" Fiilleri:
 
Ayette istau ve istitau fiilleri kullanılmaktadır. Acaba aynı ayette ikinci fiilden hazf edilmediği halde, birinci fiilden "Te" harfi neden hazfedilmiştir. Birinci fiilde bu harfin hazf edilmesi hafifletme içindir. Onun için bu harfe hafiflik Te'si diyebiliriz.

Cümle, Yecuc ve Mecuc'un şeddi tırmanmaktan aciz olduklarını   bildiriyor.Tırmanma,   tırmanan   kişinin   her şeyden   önce   süratli,    becerikli   ve   çevik   olmasını gerektirir.Onun için genellikle şişman insan tırmanamaz. Çünkü süratle tırmanmak için hafif olmak gerekir.

"Onu aşamadılar" cümlesinin belirttiği durum budur. "Te" harfinin düşürülerek fiilin kullanıldığı ortam da budur.Onun için kolaylık ve hafiflik sağlamak amacıyla te harfi fiilden hazfediîmiştir. Sanki fiil, hafif olmada tırmanan kişiye yardım etmek istemektedir. San ki hüner sahiplerinin hünerine ve tırmananların hafifliğine katılmak için fiil te harfini hazf etmiştir.

"Onu delip geçemediler'1 cümlesindeki ikinci fiilden ise, te harfi hazfedilmemiştir. Çünkü bu kullanıldığı yere daha uygun ve genel ortamla daha uyumludur. Her şeyden önce se'ddin delinmesi ve yıkılması uzun zaman, çaba ve meşakkat gerektirir. Kazmak ve delmek için araçlar gerektirir. Delmek için uzun zaman çaba gösterecek, meşakket görecek,sabır ve sebat edecek adamlar gerektirir.işlerini bitirmeden uzun zamanlar geçer.

İşte "Onu delip geçemediler" cümlesinin çizdiği manzarayı anlatmak için getirilen fiilden te harfi hazfedilmemiştir. Şeddin delinmesindeki uzun çaba ve ağırlığı canlandırmak için, bu ağır seyreden işlemin ağırlığına katılmak için te harfi yerinde kalmıştır.

Birinci fiilden te harfi hafifliği sağlamak ve canlandırmak için hazf edilirken, ikinci fiilden ağırlığı ve uzun meşakkati canladırmak için te harfi hazfedilmemiştir.

Hemen belirtelim ki Kur'anın kullandığı kelimeler seçme kelimelerdir. Anlatımın genel akışı ve ortam ile uyumludur. Özellikle seçilmişlerdir.  Kullanıldığı bağlam ve anlattığı konu ile tam ahenk içindedir.

Hafiflik te'si dediğimiz bu harf, Hz.Musa ile Hızır olayını anlatan "Sabredemediğin şeyin tevilini/ne olduğunu sana anlatacağım"    ve    "İşte    bu,    sabredemediğin    şeyin yorumudur"  ayetlerinde  geçmişti.  Aynı  harf  bu  sefer zulkarneyn öyküsünde geçmektedir.

Bizzat bu Öyküde bir fiil iki şekilde kullanılmaktadır. Yüce Allanın "Onu yer yüzüne yerleştirdik" sözü ile Zulkarneyn'in "Rabbimin bana verdiği daha iyidir" sözünde bir fiil farklı iki şekilde geçmektedir. Önemli olan, okuyucunun Kur'anda bu tür kelimeleri yakalamasıdır. Şüphesiz bunun çok öneklerini bulacaktır.[379]



[372] Neml.36-37

[373] Ebu Bekr İbnu'l-Arabi. Ahkamu"l-Kur'an,3/1248.Yine bakınız.  Muhammed Hayr Yusuf. Zulkarneyn,274-275 Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/297-299.

[374] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/299-301.

[375] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/301-302.

[376] Fi Zılali'l-Kurpan,4/2293

[377] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/302-303.

[378] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/304.

[379] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/304-306.