๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran Öyküleri => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Kasım 2010, 20:28:47



Konu Başlığı: Sebeliler Öyküsünden Çıkarılacak Dersler
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Kasım 2010, 20:28:47
Sebeliler Öyküsünden Çıkarılacak Dersler


1- Hz.Süleyman, insanlar, cinler ve kuşlara hükmederek yönetmiştir. Onlar da onun yönetimine boyun eğmiştir. Nitekim kuş onun ordusunda hizmet etmiştir.

2- İbibik kuşunu soruşturmasında gördüğümüz gibi, kuşlardan da olsa Hz.Süleyman, ordusundaki askerlere özen göstermiştir.

3- Anarşi ve başıboşluk olmaması için devlet başkanının askerlerini disiplin altında tutması gerekir. Nitekim izinsiz ordudan ayrıldığı için Hz.Süleyman ibibik kuşunu cezalandırmakla tehdit etmiştir.

4- Disiplinsiz ve uyumsuz olan askeri, yöneticinin cezalandırması. Nitekim Hz,Süleyman "Mutlaka onu cezalandıracağım veya keseceğim" demiştir.

5- Yöneîicinin halka adaletle davranması ve kusur yapana kendini savunma hakkının tanınması ve ifadesinin alınması. Hz.Süleyman ı;bana açık bir delil getirme? Serekir" demiştir.

6- Müslümanın cesareti, izzeti ve atılganlığı. Haklı olduğu sürece niçin zayıflık, gevşeklik veya korkaklık göstersin? İbibik kuşu Süleyman'a gelmiş, karşısında izzet ve sebatla konuşmuş ve "Senin bilmediğini ben bildim ve Sebe'den sana kesin bir haber getirdim" demiştir.

7- Islam toplumunda yaşayan herkes, bu toplumun çıkarlarını korumakla yükümlü ve görevlidir. Bunun için çalışmak zorund adir. İbibik, Hz.Süleyma'ın ordusunda topluma hizmet etmek ve haberler getirip yarar sağlamak için Sebe' ülkesine gitmiştir.

8- Yönetici, bütün işleri bilmeyebilir ve hepsine bizzat kendisi bakamayabilir, hatta bilmesi ve bakması da mümkün değildir. Onun için başkalarından dinler, onlardan dinlediklerini kabul eder ve haberdar olmadığı bilgileri onlardan alır. İbibik kuşunun Süleyman'a "bilmediğini ben bildim" dediği gibi.

9- MüsIümanın yöneticiye verdiği bilgiler ve getirdiği haberlerin doğru ve kesin olması gerekir.ibibik " Sana Sebe'den kesin bir haber getirdim" demiştir.

10- Ibibik, Sebe1 ülkesini başarıyla keşfetmiş, gücünü başarılı bir şekilde tespit etmiş ve bu ülkenin yapısı hakkında başarılı bir rapor veriştir. Sebe' ülkesinin yapısını şöyle özetlemiştir: Onları bir kadının yönettiğini, o kadına her şeyin verildiğini ve büyük bir tatmin olduğunu gördüm.

11- Sebe' ülkesini bir kraliçe yönetiyordu. Birçokları adının Belkıs olduğunu belirtiyorsa da, bu haber sahih bir hadise dayanmamaktadır. Onun için kabul veya red etmeyip hakkında bir şey demiyoruz ve ona Kur'anın açıklam adığı diğer şeylere baktığımız gibi bakıyoruz.

12- Sebe' kraliçesinin gücünü "Ona her şeyden verilmiştir" diyerek çok özet bir şekilde anlatmıştır. Herhalde verilmiş olan bu şeyler bolluk, servet, kuvvet ve her türlü imkanı kapsamıştır. Allah ona yönetim, sosyal ve

ekonomi alanında her şeyi vermiştir. Rizık,, ağaçlar,sebze, meyve, su, yağmur, mal, çocuk, bolluk, güvenlik, huzur, barış, kuvvet, egemenlik ve büyük bir tahta kadar Allah ona lazım olan her şeyi vermiştir.

13- Sebe' kraliçesi ve halkının dinini ibibik kuşunun özellikle öğrenmesi. Onların Allah yerine, güneşe secde ettiklerini görmüştür. Bu da güneşe taptıkları sonucuna götürür.

14- Ibibik kuşunun iman ve tevhid konusunda titizlik göstermesi. Onun için Sebe' halkının güneşe secde etmelerini yadırgamış, yerde ve göklerde taneyi ortaya çıkaran, bütün insanların ne yaptıklarını bilen, alemlerin ve büyük arşın sahibi olan Allah'a secde etmemelerine hayret etmiştir.

İbibik kuşu, bir iman davetçisiydi, şirk ve küfrün amansız düşmanıydı, iman duygusu ve dinsel bir gayretin sahibi idi.Şüphe yok ki müslümanlar İbibik kuşundan aha çok bu bilinçli gayrete, bu duygu ve imanlı tavra sahip olmaları gerekir. Çünkü Allah, kur'anda onlara bunu emretmekte ve kıyamete kadar bununla yükümlü tutmakt ad ir.

15- Her yaratık işe kendisini ilgilendiren açıdan bakmakta, onu kendisine görünen yönden değerlendirmektedir. Mesela İbibik kuşu, kendi ilgi ve ihtiyaçları açısından yüce Allahı tanımakt adır. Ona göre Allah, yerde ve göklerde saklı taneyi açığa çıkarandır. Kendisine taneyi Allah'ın çıkardığı ve verdiğini bilmekte, gagasının ise ancak bunun bir aracı ve görünürde bir sesebi olduğuna inanmakt adır.

16- Yüce    Allah'ın    büyük    arşın    sahibi    olarak nitelenmesinden amaç, herhalde insanların sahip olduğu şeylerle aldanıp gururlanmaması ve bu nevi şeylere sahip olduklarında   alçak   gönüllü   davranması   gerektiğinin vurgularımasıdır. Sebe' kraliçesinin büyük bir tahtı varsa, güçlü ve zengin olan Yüce Allah da büyük arşın sahibidir. Zaten  Allah'ın  arşının  büyüklüğü  karşısında  kraliçenin tahtının büyüklüğü nedir kil? Zaten Sebe' kraliçesinin tahtı nerde, Yüce Allah'ın arşı nerde!

17- Yöneticinin kendisine söylenenlerin doğruluğundan emin olması ve her seyleneni hemen kabul etmemesi. Çünkü bunları söyleyen kişi doğru olmayabilir. Doğru söylese bile, söylediklerini kesin araştırmış olmayabilir. Hz.Süleyman, îbibik'in söylediklerini dinledikten sonra "Doğru mu,yalan mı sclediğine bakacağız "demiştir.

18- lbibik, Sebe' kraliçesine özel elçi olarak gönderildi. Hz.Süleyman'in mektubunu kendisi ona götürdü. İbibik inandığı çağrısı için çalışıyor ve dinini yaymaya gayret ediyordu. Bu İşlerle yükümlü olmayan kuş bunun için çalışıp gayret ediyorsa, Allah'ın bu işle yükümlü kıldığı ve kıyamete kadar bunu kendisine emrettiği müslüman acaba nasıl çalışmalıdır?

19- Hz.Süleyman, İbibik kuşuna,vardığında dikkatli davranması ve durumunun deşifre olmamasına özen göstermesini emretti. "Bu kitabımı götür, oniara at. sonra bir kenarda dur ve ne cevap vereeklerine bak". Kuş mektubu onlara atıyor, onlardan biraz uzaklaşıyor, yakından durumu izliyor, ne yapacaklarını ve ne karar vereceklerini gprüyor.

20- Sebe' kraliçesi mektubu değerli bir mektup oiarak niteliyor ve ilBana değerli bir mektup atılmıştır"diyor. Herhalde bunun sebebi, kraliçenin Hz.Süleymanı duymuş ve öğrenmiş olması, güç ve saltanatını yakından bilmesidir. Bu niteleme aynı zamanda kraliçenin ne kadar zeki ve bilinci, kralların mektuplarını ne kadar güzellikle karşıl adığmı gösterir.

21- Kraîiçe, Hz.Süleyman'nın mektubunu hazır olanlara okudu: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Bana başkaldırmayın ve müslümanlar olarak gelin"bu mektup, en kısa ve en beliğ mektup sayılır. Sanki özet bir telgraftır. Her sözcüğü büyük bir itina ile seçilmiştir.

22- Mektubun özet olması ve gereksez kelimelerle doldurulmamasına rağmen, Hz. Süleyman kelimelerin yarısını oluşturan besmeleyi kaldırmamıştır. Bu da besmelenin ve yazışmaların onunla başlamasının önemini vurgulamakt adır.

23- Hz.Süleyman onlara kesin bir talimat verdi: Bana müslümanlar olarak geliniz. Bu da Hz.Süleyman'in fetih ve savaşlarının hedefini gösterir. Onun hedefi,insanların Allah'a teslim olmaları, yani İslama girmeleridir. Çünkü Hz.Süleyman, cih adıyla Allah'ın dinine davet eden bir davetçidir.

Herhalde bu, Hz.Süleymanın imajını bozan ve kişisel yönetim yahut saltanat hırsını tatmin emek için ülkeleri işğa! etme, genişleme ve sömürmeye çalıştığı iddialarına açık bir cevaptır.

24- Sebe' ülkesinde yönetim, deyim yerinde ise, demokrasidir. Kraliçe, kararlan tek başına almıyor, onun yerine ülkenin ileri gelenleriyle yönetim işini paylaşıyor ve yönetime onlan ortak ediyordu." Ey ileri gelenler! Bana ne yapacağımı söyleyiniz. Sizler katılm adıkça bir konuda karar verecek değilim,dedi".

Yönetim şekillerinin totaliter ve otokratik olduğu bu kadar eski bir zamanda Sebe' ülkesinin yönetiminde herhalde bu çok ileri bir uygulam adır. O devirlerde yönetici dilediğine karar verir, halkın yapacağı ise, ona boyun eğmek ve ugulamaktı. Onun için Sebe' ülkesinin yönetimi o gün için çağının (bugün de kendini çağdaş ve demokratik olarak niteleyen pek çok ülkenin) çok ilerisinde bulunuyordu.

25- Ne ilgiçtir ki Sebe' ülkesinde yönetimin kurmayları kendilerini ortaya koymaya ve kişisel görüşlerini söylemeye önem vermemiş, kraliçeye uydu olmaya ve emirlerini yerine getirmeye razı olmuşlardır. Kraliçe onlara danışıyor ve onlarla ortak karar almak istiyor, onlar ise, "Biz güçlü ve zorlu savaş adamlarıyız, istediğin gibi yap, yeterki sen karar ver" diyerek cevap veriyorlar.

Bu durum, kendi iradesiyle ezilmeyi seçen ve ezilmişlik üzerinde ısrar eden ezilmiş halkların doğasıdır. Kuvvet, izzet ve kalkınma için yapılan bütün çağrıları red eder, onun yerine uydu olmayı, ezilmeyi ve zilleti tercih ederler.

26- Sebe' kraliçesi bütün krallar için genel bir hüküm vermiştir. "Şüphesiz krallar bir ülkeye girdikleri zaman orasını bozarlar, onurlu kimselerini aşağılık yaparlar. Böyle de yaparlar" demiştir.

Şüphesiz bu sözlerle en başta Hz. Süleyman'ı kastetmekte, onu övmeyip yermektedir. Halbuki genelleme yapması doğru olmadığı gibi, sözleri Hz.Süleyman için geçerli de değildir.

Kimileri, Sebe' kraliçesinin bu sözlerini genel kabul eder ve bu âyeti kralların bozuk ve bozguncu olduklarına delil gösterirler. Halbuki âyeti bu şekilde delil göstermek yerinde ve kabul edilebilir değildir.

İddia doğru ve karar sahih olabilir. Realite olarak da durum böyledir. Allah'ın dinine gereği gibi bağlı olmayan bütün krallar, bozgunculuk yapmaya, bozmaya, başkalarını köleleştirmeye,    aşağılamaya   ve   kendilerine   boyun eğdirmeye çalışırlar.

Ancak bu âyet onun delili değildir. Çünkü âyet, sebe' kraliçesinin sözlerini anlatır. Bu sözleri söylediği zaman kraliçe henüz kafirdi O sözlerle Hz.Süleyman'ı kastediyor, onu bozuk ve bozguncu olarak niteliyordu, adaletli bir peygamber olan Hz.Süleyman için kafir bir kraliçenin sözlerini nasıl ölçü kabul edebiliriz?

Kur'anı Kerim, kafilerin sözlerini bazan nakledip aktarabilir, bazan onu red eder, bazan da hakkında bir hüküm vermez.Her iki durumda da o sözler, Kur'an nakledip hikaye etti, diye herhangi bir konu için delil gösterilemez. Kur'anın naklettiği veya hikaye ettiği sözler ölçü alınamaz ve kur'an kendisi benimseyip onaylam adıkça delil olarak gösterilemez.

Onun için Sebe' kraliçesinin sözleri, kralların bozuk ve bozguncu olduklarının delili değildir. Genellikle doğru olan bu tespit için başka doğru deliller aramalıyız.

27- Sebe' kraliçesi Hz.Süleymanla savaşmayı değil, görüşme ve barış yapmayı tercih etti. Herhalde bunun sebebi, kadın olarak yapısı gereği savaş, çarpışma, şiddet ve kan dökmeye taraftar olmamasıdır, kadın toplumu yönetir ve düşmanın saldırısıyla karşılaşırsa,  genellikle yüzyüze çarpışma ve sıcak savaşı arzu etmez, böylece halkın düşman karşısında yenilmesine sebep olur.[258]

28- Sebe' kraliçesi, Hz.Süleyamarı'ı sınamayı düşündü. Gerçekten islam çağrısı mı yapmaktadır yoksa bu çağrının ticaretini mi yapmaktadır? Bunu ortaya çıkarmak istedi. Kendilerine saldırmaması, küfür ve şirki ile başbaşa bırakması için ona rüşvet olarak mal gönderdi.

29- Kraliçe, Hz.Süleymana gönderilen malı hediye olarak niteledi."Ben onlara bir hediye göndereyim de elçilerin nasıl bir cevapla döneceklerine bakayım,dedi" Fakat gerçekte gönderdikleri hediye midir?

Şüphesiz      kendilerine      dokunmaması      için Hz.Süleyman'a gönderdiği, bal gibi rüşvettir. Ama rüşvete hediye adını vermiştir. Elbette Hz.Süleyman onun rüşvetini geri    çevirdi    ve    elçilere    "Belki    sîz    hediyenizle seviniyorsunuz" dedi.

Bu hediye rüşvet kabul edilmiştir. Çünkü hükümdar bir peygamber olan Hz.Süleyman'a gönderilmiştir. Bilindiği gibi, görevliye ve yöneticiye verilen hediyeler, rüşvet sayılır. Kur'anda hediye kelimesi sadece rüşvet anlamında kullanılmıştır. Zaten Hz.Süleyman ile kraliçe olayında bu iki yerden başka geçmemektedir.

30- Hz. Süleyman 'in mala iltifat etmemesi, görüşme ve

anlaşma yolunu kapatması, elçiler ve heyetler göndererek zaman yitirmemesi, düşmana karşı günümüz müsİüman yöneticilere iyi bir örnektir.

Elçiler hediyeleriyle beraber Hz.Süleyman'a gelince, onlara"bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana veriği size verdiğinden daha iyidir. Ama belki de siz hediyenizle seviniyorsunuz. Onlara dön. And olsun ki güç yetiremiyecekleri bir ordu ile gelir, alçalmış ve küçük düşmüş olarak onları  Oradan çıkarınz, dedi."

31- Oykünün burasında başka bir nüansı görüyoruz. Görüşmeler ve ateşkeslerle meşgul etmek için kaliçe hediyelerle Hz.Süleyman'a elçiler gönderdiği gibi, düşmanlar, görüşmelerle halkın zamanını öldürmeye, önemli konulardan uzaklaştırıp kaçıncı sır adaki önemsiz işlerle meşgul etmeye çok özen gösterirler. Ümmetin başındaki yöneticilerin düşmanın bu sinsi oyunlarını kavraması, emellerini kursağında bırakması ve ana hedeflerinden saptıracak şeylere aidanmaması gerekir.

32- Hz.Süleymanın kesin ve kararlı tutumu, düşman taraf üzerinde hemen etkisini gösterdi. Sebe1 kraliçesi onun otoritesine boyun eğdi. Süleyman bunu anladı ve yenilgiye uğramış bir güçsüz olduğunu kendisine başka kanıtlarla da göstermek istedi.

Toplum bir sıkıntı veya dar boğazdan geçtiği, varlığını ve hayatını tehdit eden büyük bir tehlike île karşı karşıya geldiği zaman kesin tavrını göstermeye mecbudur. İktidarı ve otoriteyi ellerinde bulunduran yönetici ve yetkililerin de kesin azim ve kararlılıkla düşmana karşı koyması, tehlikeye karşı ciddi.doğru ve fedakarlıkla tavır almaları zorunludur.

33- Hz.Süleyman, kraliçenin zayıflığını ve karşısında yenilgisini kendisine göstermek için övündüğü tahtını getirtmek istedi.

34- Hz. Süleyman yakınları ve özel adamlarının önünde bir yarışma düzenledi ve "Onlar bana müslüman olarak gelmeden önce onun tahtını kim getirebilir?" dedi. Güç ve kudretleri yarıştı ve Hz. Süleyman kendini iki teklif karşısında buldu:

Birincisi: Cinlerden bir ifrit teklif sundu ve "Sen yerinden kalkmadan tahtı sana getiririm ve buna gücüm yeter" dedi.

İkincisi: Kitap bilgisine sahip olan biri "Gözünü açıp kapam adan önce onu sana getiririm" dedi.[259]

35- Bu konuda ayrıntılı bilgilerin olmadığını görüyoruz. Çünkü   Kur'an   ve  sahih     hadis  bu   konuda  bir  şey söylememiştir.   Onun   için   o   (müphem)   bilinmezleri araştırmak, ayrıntılarına dalmak ve israiliyat bilgilerle onları açıklamaya çalışmak doğru değildir.

Cinlerden ifritin   adını bilmiyoruz ve Hz.Süleyma'ın yerinden kalkm    adan önce tahtı nasıl getireceğini de bilmiyoruz.

Kitaptan bilgisi olan kişinin adını, Hz.Süleyman'nın yanında ne iş yaptığını, hangi bilgiye sahip olduğunu ve tahtı Hz.Süleyman'a gözünü açıp kapam adan önce nasıl getireceğini bilmiyoruz. Aslında bunları bilmek de gerekmez. Çünkü bir bilgi veya yarar sağlamaz.

36- Tahtın Hz.Süleyman'a getirilmesi, kitap bilgisine sahip olanın bir kerameti ve Hz.Süleymamn bir mucizesi sayılır. Aynı zamanda her şeye güç yetiren ilahi gücün bir ifadesi, hakkın zaferi ve Sebe' kraliçesinin temsil ettiği batılın bir yenilgisidir.

37- Hz.Süleyman, tahtı yanıbaşmda görünce ne dedi? Bu Allah'ın bana bir Lûtfudur. Şükredeceğimi veya nankörlük yapacağımı sınamak için bunu bana verdi. Kim şükrederse kendisi için şükretmiş, kim de küfrederse kendisi için küfretmiş olur. Şüphesiz Allah zengin ve kerimdir" dedi.

Hz.Süleyman kuvvetle böbürlenmedi, kibirlenip şımarm adı ve çılgınlar gibi kendinden geçmedi. Azgınlaşıp bozulm adı. Aksine Allah'ın gücü karşısında alçak gönüllü oldu, Allahı andı ve lütfundan dolayı şükretti.

Hz.Süleymamn bu tavrı da,  kuvvet ve zafer elde

etmeleri durumunda takınacakları tavır konusunda devlet başkanlarına ve tüm yöneticilere  örnektir.

38- Hz.Süleyman, Sebe' kraliçesine sürprizler yapmak istedi. Bu sürprizlerden amaç onun zayıflığını, bilgisizliğini ve yanlışını kendisine göstermektir. O sürprizler şunlardır:

a- Hz.Süleyman'nın yanına gelmek üzere yola çıkmış

kraliçenin tahtını  getirmek ve içeri girdiğinde tahtı önüne koymak.

b- Basit bazı özelliklerini değiştirmek suretiyle tahtı belirsizIeştirmek."Onun tahtını kendisine belirsizleştirin, bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımıyanlardan mı olacaktır, dedi."

c- Üzerinden geçip girmesi için ona kristalden bir geçit yaptırdı. Herhalde kristal geçidin altında su vardı. Suyun içinden geçecekmiş gibi göstermek için böyle bir şey yapmıştı.

d- Sebe' kraliçesi ''Bu sizin tahtınız mı?" sorusu karşısında zeki davrandı. Tahtı görünce onun olup olmadığına karar veremedi. Çünkü tahtının tıpkısı idi ama tahtı olduğuna da manam adı. Çünkü ayrıldığında tahtı Oradaydı. Acaba onu kim getirmiş ve önüne bırakmıştı? Kararsız kaldı. Zeki ve akıllı oluşu onu bu çıkmazdan kurtardı ve "sanki odur" dedi. Bu cevap evet veya hayır olmadığı için iki tarafa da açıktır.

40- köşke gir, denilince, onu derin bir su sandı ve suya girmek için eteğini biraz çekti. Bu davranışını görenler biraz gülüştüler ve camdan yapılmış mücella bir salondur, dediler.

Israiliyat ve garip şeylerin heveslileri kraliçenin eteğini çekmesi konusunda tuhaf şeyler anlatırlar. Belkıs adını verdikleri Sebe' kraliçesinin annesi cinlerdenmiş, onun için cin ayaklanna benzer iki ayağı varmış ve koyun ayaklarına benzermiş, Hz.Süleyman bundan emin olmak istemiş, onun için kristal salonu kendisine hazırlamış, iki ayağını görünce normal ve güzel iki insan ayağı olduğunu anlamıştır. Kur'anın bu tür batıl ve israiliyat olan bilgilerle tefsir edilmesi caiz değildir.

41- Sebe' kraliçesi yanlışını anladı, Hz.Süleymanm gücü karşısında gücünün bir hiç olduğunu ve ona karşı koyamıyacağını öğrendi. Kendisinin Allah'a ortak koştuğu için batılda olduğunu, ama Süleymanın hak üzere ve dininin de hak olduğunu anladı. Allah onun kalbine iman verdi. Bunun üzerine "Allahırn! Ben kendime haksızlık etmişim, Süleyaman ile beraber alemlerin rabbi olan Allah'a teslim oldum"deyip müslüman oldu.

42- Ondan sonra Hz.Süleyman ile Sebe' kraliçesi arasında neler olup bittiğinden kur'an söz etmez. Onun için bu konuda bazı soruların kesin cevabı ahnamamakt adır. Mesela, Hz.Süleyma onunla evlendi mi? Hz.Süleyrnanın ülkesinde mi kaldı, yoksa ülkesine mi döndü? Halkı da kendisiyle beraber müslüman olup Hz. Süleymanın dinine girdi mi? Hz.Süleyman Yemen'i egemenliği altına aldı mı? Hz.Sülaymanın ve Sebe' kraliçesinin ölümünden sonra israiloğulları ile Sebe1 halkı arasında ilişkiler nasıl oldu?

Bu soruların kesin cevabı yoktur. Çünkü kesin ve doğru kaynaklar bu konularda bilgi vermemektedir. Onun için biz de o kaynakların durduğu yerde durmamız ve cevap almak için israiliyat. batıl ve yalan kaynaklara gitmememiz gerekir.

Nemi suresinde Sebe' kraliçesi ile Hz.Süleyman öyküsü bilinçli bir iman ve davetle sonuçlanmıştır. Çünkü öykünün son sahnesi, kraliçenin Hz.Süleyman'nın dini olan Allah'ın dinine girmesi, şirki ve küfrü bırakması ve Hz.Süleyman'la beraber alemlerin rabbı olan Allah'a teslim olması olmuştur.

Bu sonuç, öyküyü sunmaktan hedefin ne olduğunu da gösterir. O da davetçilerin Hz.Süleymanı örnek almaya çağrılması, daveti kendilerine hedef yapmalarıdır. Bu hedef de davet edilen insanların İslama yönelmeleri ve yaşayarak ona sarılmalarıdır.[260]

[258] Yazann bu genellemesi ce doğru değildir. Çünkü bugüne kadar kadın olduğu için toplumunu hezimete götüren belki de bir kadın yönetici yoktur ama, korkak ve beceriksiz, hatta hain olup toplumlarını hezimete ve felakete götüren nice erkek yöneticiler vardır. Hatta tarihle ve günümüzde bildiğimiz birçok erkek yöneticiden daha kahraman ve yiğit olan kadın yöneticiler vardıt. Aslında bu durum, sadece düvlei başkanı olan yöneticiler için değil, toplumun her aşamasındaki yöneticiler için de geçerlidir çeviren.

[259] Kitaptan bilgisi olan biri, Hz.Süleyman'tn kendisidir. Çünkü anlaşıldığı kadarıyla kitaptan maksat, herhalde harikalar tekniğini anlatan kitap değil. Allah'ın indirdiği kitaptır, yani vahiydir. Böyle olunca, kitap bilgisine sahip olan biri, Hz.Süleyman olmaktadır. Bu mucize ile cinlere ve emrinde çalışan diğer varlıklara karşı büyüklüğünü de göstermiş  olmaktadır, (çeviren).

[260] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/213-225.