๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran Öyküleri => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Kasım 2010, 20:49:17



Konu Başlığı: Sebeliler Azgınlık ve Küfürleri Sebebiyle Cezalandırıldılar
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Kasım 2010, 20:49:17


Sebeliler Azgınlık ve Küfürleri Sebebiyle Cezalandırıldılar

Kur'an, Me'rib barajının enkazı ve doğurduğu sonuçlar üzerinde durarak Sebe' halkının başına gelenlerin sebebini şöyle belirtmektedir: "Bu şekilde, küfretmelerinin cezasını onlara verdik". Onlara karşılıklarını verdik.

Rağıb Isfahani şöyle der: "Ceza kelimesi, karşılık ve yeterlilik anlamındadır. Bir şeyin iyilikse iyilik, kötülükse kötülük olarak tam karşılığını belirtir. Falan kişiye şöyle karşılık verdim, denir. Yüce Allah buyuruyor: "Kim iman eder ve salih amel işlerse, kendisine en güzel karşılık vardır"[231]

Kur'anda "câzâ" değil, "ceza" kipi geçmektedir. Çünkü mücâzât, mükâfat vermek demektir. O da iki taraftan her birinin bir işi karşılıklı yapmasıdır. Yani bir nimete benzeri ve dengi ile karşılık vermektir. Allah'ın nimeti bu türden değildir. Onun için mükafat kelimesi Allah hakkında kullanılmaz."[232]

buradakarşılıktan maksat, cezalandırm adır. Yani onları cezalandırdık. "Küfretmeleri sebebiyle" ifadesinde geçen "ba" harfi sebep bildirir, yani küfretmeleri ve azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Dil açısından sebep bildiren ba harfinin sonrası, öncesinde belirtilen işin meydana gelmesinin sebebidir. Yahut sonrası, öncesinin meydana gelmesinin yolunu hazırlar. Yüce Allah ateşteki kafirler için şöyle buyurur:

"cehennem,    yalnız   azgınları    bekleyen   yerdir. Dönecekleri yer orasıdır.    Orada sonsuz kalacaklardır. Orada serinlik bulamayacaklardır, işlediklerine uygun olan kaynar su ve irin dışında bir içecek de tadamıyacakiardır. Çünkü onlar hesaba çekileceklerini ummazlardı, âyetlerimizi hep yalan sayar dururlardı. "[233]

Kur'an,   Sebe'   halkının  başına  gelenlerin  sebebini açıklamakta ve gerekçesini belirtmektedir. Allah'ın yaptıklarının adaletin kendisi oluğunu insanlara özenle anlatmaya çalışır. Böylece şeytan, Allah'ın yaptıklarının kendilerine haksızlık olduğunu içlerine fısıldamasın.

Onun için azgınlık ve küfürleri sebebiyle Allah'ın onları cezalandırdığını belirtmekte, karşılığın yapılan iş türünden olduğunu ve azgınlaşan kişinin başına felaketin geldiğini söylemektedir

"Azgınlıkları sebebiyle cezalandırdık" sözündeki sebep bildiren ba harfi, rabbani kesin bir yasaya işaret etmektedir. O da, ba harinden önce belirtilen iyilik veya kötülüğe karşılık Allah'ın ba harfinden önce belirtilen ceza veya mükafat verdiğini anlatmasıdır. Çünkü karşılık, yapılan iş türünden olur. Yapılan iş iyi ise, iyilikle, kötü ise, kötülükle karşılık görmesidir.[234]

Azılı Kafirden Başkasına Ceza Verir Miyiz?
 

Kur'an, Sebe'lilerin başından geçenlerden sonra "Biz, azılı kafirden başkasına ceza verir miyiz?" dîye sormakt adır. Soru, cezanın ancak azılı kafir kişilere verildiğini kararlaştırmak içindir. Şüphesiz ceza, azılı kafirlerin başına gelir, itaat ederek şükreden kişiler ise, cez adan uzak kalırlar.

Rağıb Isfahani küfr, kufran ve kafur (azılı kafir) kelimeleri arasındaki fark konusunda şöyle der: "Sözlük anlamıyla küfür, bir şeyi örtbas etmektir. Nimetin küfrü de, şükrünü yerine getirmemek suretiyle onu örtbas etmektir. Küfrün en büyüğü tevhidin, şeriatın veya peygamberliğin inkar edilmesidir.

Kufran, daha çok nimete karşı yapılan nankörlük için kullanılır. Dinin inkarı anlamında daha çok küfür kelimesi kullanılır. Kufûr ise, her ikisi için kullanılır."

Küfretme kökünden türeyen kelimeler için durum böyle iken, Kur'anda bu kökten geçen kelimelerin değişik alamlarda olduğunu Isfahani belirterek şöyle der: "Kafir, genel olarak inkar eden anlamındadır. Allah'ın varlığını, birliğini, şeriatı, peygamberliği veya hepsini inkar edenleri kapsar. Kafur ise, nimete karşı nankörlükte aşırı gidenler için kullanılır. "Bu şekilde onlara küfretmelerinin karşılığını verdik. Azılı kafirden başkasına ceza verirmiyiz?" âyetinde bu anlamd adır.

buradainsan, azılı kafirlikle nitelendiği halde bununla yetinmeyip başına neden elif lam eki getirilmiştir? denilirse, cevap olarak deriz ki, bu insanın nimetlere karşı nankörlük yaptığına ve şükrünü az yerine getirdiğine dikkat çekmek içindir."Kahrolası insan! Ne kadar nankördür!"[235] âyetinde de bu anlamd adır. Onun için başka yerde" Kullarımdan çok şükreden azdır" denilmiştir. Kaffâr sözü, kafur sözünden daha abartmalıdır"[236]

Sebe' suresinde Kur'anın karşıt iki kelime olan kafur (çok nankör) ve şakûr (çok şükreden) kelimelerini kullandığını görüyoruz. Hz. Davud'u nitelerken şakûr (çok şükreden) sözcüğünü kullanır. Bu kip şâkir (şükreden) sözcüğünden daha abartmalıdır.

Kafur (çok nankör) kelimesini de Sebe' bahçelerinin yok edilmesini anlattıktan sonra kullanır.Bununla Sebe'lileri nitelemektedir.    Bu    da    kafir    kelimesinden    daha abartmalıdır.

Sebe' öyküsünü anlattıktan sonra başlarına gelenlerden ders alacakların kimler olduğunu açıkl adığını da görüyoruz. "Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükredenler için âyetler vardır". Bu âyetin açıklamasına az sonra değineceğiz.[237]


[231] Ketli,8B

[232] 3İ-Mufredat.93

[233] Nebe,21-28

[234] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/197-198.

[235] Abese, 17

[236] el-Mufredat,434,özet olarak.

[237] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/198-200.