๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran Öyküleri => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 08 Aralık 2010, 10:54:22



Konu Başlığı: Öyküde Allahin Bazı Ayetleri Delilleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 08 Aralık 2010, 10:54:22
Öyküde Allahin Bazı Ayetleri Delilleri

Ashab-ı Kehf öyküsü, Yüce Allanın kudretinin, geçerli iradesinin, karşı konulmaz gücünün, hikmet, rahmet ve tedbirinin açık bir ifadesidir. Kur'an öyküyü anlatırken Yüce Allanın parlak ayetlerinden birtakım ayetler ve mucizeler, ancak kendisinin bildiği ve mümin Ashab-ı Kehfi koruyup gözetmekle görevlendirdiği gizli erlerinden örneklerde sergilemiştir. Yüce Allahın ayetlerinden sayılan rabbani bu erlerden bazıları şunlardır:

a- En uygun yerde bulunan mağara. Çünkü onda gençlerin hayatı tam bir kolaylık ve rahatlıkla geçmiş, sabah akşam onları güneşten de korumuştur.

b- Onlara eşlik eden köpek. Kendileri mağaraya girdikten sonra kapının eşiğinde dirseklerini uzatarak onları korumuş ve onlar gibi uyumuştur.

c- Sıcaklığıyia onlara eziyet etmemeğe özen gösteren güneş.Onun için akıllı, bilgili ve anlayışlı biri gibi davranmış, doğduğu zaman ışıklarını onlardan uzaklaştırıp sağ tarafa gitmiş, battığı zaman da sol tarafa gitmiştir. Kendileri de mağaranın ortasında güneşin ışıklarından uzak geniş bir yerde olmuşlardır.

d- Uzun   uyumaları   sonucu   vücutlarının   toprakta çürümemesi için Yüce Allah onları sağa ve sola çevirmiştir. Sağa çevrildikleri zaman sol tarafları hava almış,  sola çevrildiklerinde de sağ tarafları hava almış, böylece yanlan ve vücutları sağlam ve sağlıklı kalmıştır.

e- Kimsenin onlara zarar vermemesi için Yüce Allah, görenleri ürkütüp kaçıracak şekilde gürünümlerini korkutucu ve ürkütücü yapmıştır. Herhalde ürkütücü olmalarının sebebi,uykuda olmarına rağmen, onlara bakan kişi uyanık olduklarını sanacak şekilde gözlerinin açık olmasıdır.

f- Üçyüz dokuz yıl süren uzun uykularından yüce Allahın onları diriltmesi.[43]

 Sayıları ve Kaldıkları Süre:
 
Önceki ümmetler bunların sayısı hakkında ihtilaf ettikleri gibi, sayılarını bilmenin mümkün olup olmadığı konusunda islam alimleri de ihtilaf etmişlerdir. Kur'anı Kerim onların sayısı konusunda önceki ümmetlerin üç görüş belirttiklerini söylemektedir.

"Üç    kişidirler    ve    dördüncüleri    köpekleridir,

diyeceklerdir",    "Bilgisizce,    beş   kişidirler,    atmcıları köpekleridir,   derler",   "Yedi   kişidirler  ve  sekizincileri köpekleridir"derler. Deki, sayılarını Rabbim en İyi bilir. Onları çok az kişi dışında kimse bilmez"

Tefsircilerden bir grup onların sayısını bilmenin mümkün olmadığını, çünkü Kur'anın bunu açıklamadığını ve "Deki, sayılarını rabbim en iyi bilir" diyerek sayılarını sadece Allahın bildiğini söylemişlerdir.

Araştırmacı (muhakkik) tefsircilerden. bir grup ise, sayılarının yedi olduğunu ve bunun bilmeden konuşmak değil, Kur'anın işaret ettiği bilgi olduğunu söyleyerek delillerini de şöyle sıralamışlardır:

1- Kur'an, sayıları hakkındaki ilk iki görüşü redederek onları bilmeden konuşma olarak nitelemiştir.

2- Kur'an, (sayıları yedidir ve sekizincileri de köpekleridir" diyen üçüncü görüş hakkında bir şey söylememiştir. Bu görüş yanhş olsaydı, onu zayıflık ve geçersizlikle nitelerdi.Kur'anın bunun için - bir şey söylememesi, bu görüşün doğru olduğunu gösterir.

3- "Sayıları sekizdir" ifedesinîn başında vav harfinin getirilemsi, bu görüşün doğruluğunu gösterir. Araplar bu vav harfine "sekiz vav'i" derler.[44]

4- Kur'an, onların sayısını insanlardan az kişinin bildiğini söylemektedir. "Deki, onların sayısını rabbim en iyi bilendir Onların sayısını az kişiden başkası bilmez". Sayılarını kimsenin bilmesi mümkün olmasaydı, Kur'an bunu açıklar ve Allahtan başka kimse bilemez, derdi.

5- Ashaptan bazıları, onların sayısını bilen az kişilerden olduklarını söylemişlerdir.Abdullah Ibn Mesud "Onların sayısını bilenlerdenim, sayılan yedidir" demiştir. îbn Abbas da, "Ben Allanın bildiğini söylediği kişilerdenim, sayıları yedidir" demiştir. Tabiin'den Katade ve Ata'nm da böyle dediği rivayet edilmiştir.[45]

Mağarada ne kadar kaldıkları konusunda da ihtilaf edilmiştir. Tefsircilerden kimileri ayete bakarak bu sürenin üçyüz dokuz yıl olduğunu söylemiştir. Kimileri ise, bu süreyi belirten bir delilin bulunmadığını, çünkü ayette "Deki, ne kadar kaldıklarını Allah en iyibilir" dediğini belirtmektedir.

Kaldıkları    süre    konusunda    ihtilaf    etmelerinin sebebi,"Mağarada  üçyüz dokuz yıl  kaldılar"  sözünden maksadın ne olduğu ve bu sözü kimin söylediğidir.

İbn  Kesir "Bu söz, mağarada uyutttuktan uyandırıncaya ve o günün halkı onları buluncaya kadar geçen süreyi belirten bir söz olup Yüce Allah onu Peygambere bildirmiştir, bu süre, ay takvimine göre üçyüz dokuz yılıdır" der.[46]

Başka tefsirciler ise, bu sözü kitap ehlinin söylediğini ve sayıları konusunda söyledikleri doğru olmadığı gibi, bu söylediklerinin de doğru olmadığını belirtmiştir. İbn Abbas şöyle der:

"Kişi "Mağarada üçyüz dokuz yıl kaldılar" ayetini tefsir ederken, yerden göğe kadar doğruluktan uzaklaşır. Sonra "Mağarada üçyüz dokuz yıl kaldılar" ayetini okudu. Sonra "Ne kadar kaldılar, dersiniz? diye sordu. "Üçyüz dokuz yıl, dediler". Öyle olsaydı "Ne kadar kaldıklarını Allah en iyi bilir" demezdi. Allah, bu sözlerinde insanların " sayılan üçtür, dördüncüleri köpekleridir....bilmeden söylüyorlar sözlerini    nakletmiş    ve    onu    bilmediklerini,    ama "Mağaralarında  üçyüz  dokuz   yıl   kaldılar"   dediklerini anlatmıştır. " der.

Bu görüş Katade, Mutarrif, İbn Ishak ve başkalarından da nakİedilmiştir.

İbn Kesir, Yüce Allahın "Mağaralarında üçyüz dokuz yıl kaldılar" sözü ile "Ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir" sözünü uzlaştırarak şöyle der:

"Deki, ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir". Yani, ne kadar kaldıklarını bilmiyorsan ve Allahtan sana bir bilgi de gelmemişse, "Ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir, yerin ve göklerin ğaybı onundur" cevabını ver.Yani bunu Allahtan ve bildirdiği kişilerden başkası bilmez"[47]

Biz de ne kadar kaldıkları konusunda Ibni Kesir'in söylediklerine katılıyoruz ve bunun üçyüz dokuz yıl olduğunu kabul ediyoruz. Üstelik bu görüş, müfessirlerin çoğunun da görüşüdür.[48]



[43] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/30-31.

[44] Bu vav harfinin ne anlama geldiği ileride belirtılecekiir.(çeviren).

[45] Suyuti, ed-Durru'!-mensur,5/375

[46] ibn   Kesir,tefsir,3/79

[47] lbn   Kesir, Tefsir,3A79

[48] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/31-34.