๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran Öyküleri => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 08 Aralık 2010, 11:07:43



Konu Başlığı: Kehf Suresine Bakış
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 08 Aralık 2010, 11:07:43


Kehf Suresine Bakış

Surenin İndiği Ortam:
 
Kur'anın nüzul sebepleri üzerinde duran bütün müfessirlerin ittifakıyla Kehf suresi Mekkede inmiştir. Rasulullah ile Kureyş müşrikleri arasında fikir savaşının kızıştığı bir ortamda, başka bir deyişle, iman ile imansızlık savaşanın alevlendiği bir zamanda inmiştir. Genel olarak indiği ortam budur.

Ancak inmesinin özel bir sebebi vardır. Siyer ve rivayet tefsirleri bu sebebi belirtmektedirler. İbn Ishakjbn Cerir, İbn Munzir, Ebu Nuaym ve Beyhaki, İbn Abbs'ın şöyle dediğini rivayet ederler:

"Kureyşliler, Nadr bin Haris ve Ukbe bin Ebi Muayt'ı Medine'nin Yahudi hahamlarına gönderdiler. Onlara Muhammedi sorunuz, niteliklerini ve söylediklerini onlara anlatınız, onlar Tevrat'ın sahipleridir, peygamberlerle ilgili bilmediğimiz bilgileri vardır, dediler.

Adamlar   Medine'ye   gittiler.    Yahudi   hahamlara Rasulullahı sordular, durumunu anlattılar ve bazı sözlerini aktardılar. Sizler Tevratın sahipleriniz, bu adam hakkında bize bilgi vermeniz için geldik, dediler.

Yahudiler iki adama şöyle dediler: Ona üç şeyi sorunuz. Onları   size   söylerse,   gönderilmiş   bir   peygamberdir. Söylemezse,   adam   uyduruyor   demektir.   O   zaman hakkında siz karar verirsiniz.

ilk çağda dağa çıkan gençleri ve durumlarının ne olduğunu sorunuz. Onların olayı çok ilginçtir.

Yer yüzünün doğularına ve batılarına giden gezgin bir adamı sorunuz. Bir de ona ruhun ne olduğunu sorunuz.

Nadr ve Ukbe hahamlardan sorup Kureyş'e döndüler. Muhammed hakkında size kesin bilgiler getirdik, yahudi hahamlar bize üç şeyi kendisine sormamızı söylediler, dediler ve üç şeyi belirttiler.

Rasulullah onlara sorduğunuz şeylere yarın cevap vereyim, dedi. Ama İnşaallah (Allah dilerse) demedi. Kureyşliler o gün gittiler.

Rasulullahın üzerinden onbeş gece geçti, ama Allah ona bu konuda ne bir vahiy indirdi, ne de Cebrail'i gönderdi. Vahyin gelmemesine Muhammed üzüldü ve Mekke halkı onun bilmediğini söylenmeye başladılar.

Sonra Cebrail ona Kehf suresini getirdi. Surede böyle insanlara üzülmemesi istendi ve üç gencin durumu, gezgin adam V3 ruhla ilgili sorularına cevap verildi.[5]

Rasulullahı sınamak için müşriklerle yahudiler işbirliği yapmış ve cevaplandırması için üç soru sormuşlardır. Sure onların   ikisini   cevaplandırmıştır.   Ashab-ı   Kehf   ve Zulkarneyn ile ilgili sorulara cevap vermiştir.

Ruh'la ilgili soruya gelince; İsra suresinde ruhun Allahın emrinden olduğu, mahiyetini ve gerçeğini Allahtan başka kimsenin bilmediği, onun için bu soruya cevap verilmediği belirtilmiştir.  "Senden ruhu sorarlar. Deki, ruh rabbime özgü şeylerdendir.Size ancak az bir bilgi verilmiştir"[6]

O halde Kehf suresi, bir bakıma sınama süresidir. Rasulullahın geçtiği, Yüce Allahın ona destek olduğu, cevap vermek için Cebrail'i gönderdiği ve Allahın yardımı ile başararak çıktığı bir sınav.

Surede sınav havası görüldüğünden cevabın Allah tarafından verildiği açıklanmakta ve insanlara okuması için bu cevabı Allahın peygambere indirdiği bildirilmektedir.

Ashab-ı Kehf'le ilgili olarak Yüce Allah " Onların haberini biz sana gerçek olarak anlatıyoruz" buyururken, Zulkarneyn için "Zulkarneyn'i senden sorarlar. Deki, size onunla ilgili bilgi vereceğim1' demekte, ruh için de "senden ruhu sorarlar. Deki ruh rabbime özgü şeylerdendir" buyurmaktadır.[7]

 Nüzul Sebebinden Çıkan Sonuçlar:
 
Nüzul sebebini anlatan bu rivayete baktığımızda aşağıdaki sonuçlan çıkarabiliyoruz:

a- Rasulullaha karşı Kureyş'in şüpheler yayma arzusu, ona ve çağrısına karşı koymayı sağlayacak her şeyi kullanma isteği.

b- Rasulullaha karşı savaşmak için Kureyş'in başka milletlerden yardım alması. Bu da girdikleri savaşın ne kadar çetin ve amansız olduğunu gösterir.

c- Şüphesiz hakkın çağrısı için yahudiler en tehlikeli insanlardır. Hakkın çağrısına karşı amansız düşman olup onu yok etmeye can atarlar. Onun için Rasulullaha karşı savaşında Kureyşliler yahudilere başvurmuştur. Yahudilerin İslama ve Rasulullaha düşmanlığı bugüne kadar devam edip gelmiştir.Gelecekte de devam edecektir.

d- Yahudiler kötülüğün uzmanları, batıl, fesat ve sapmanın simsarlarıdır. Kendilerinden bu işleri öğrenmek, bilgi ve hünerlerinden yararlanmak için başkaları onlara başvurmakta, öğüt ve deneyimlerinden örnek almaktadır. Mesela Kureyş'in temsilcileri yahudi hahamlardan bilgiler alıyorlar ve Rasulullaha karşı koymanın yollarını onlardan öğreniyorlar.

Yahudiler bozguncu, suçlu ve inkarcıların başvuru yeri olmuşlar, bildikleri bütün kötülük, cinayet ve haksızlıkları insanlara öğretmişlerdir. Yahudilerin üstlendikleri bu görev ne kadar çirkin, yaptukları bu rehberlik ne kadar batıl, haksız ve insanlık dışıdır!

e- Yahudiler üç soru sorarak Rasulallahı sınamalarını İstemişlerdir. Rasulullah böyle zor ve çetin bir sınavdan geçmiştir. Allahtan kendisine cevap gelinceye kadar onbeş gün beklemiştir.

Rasulullah Kureyşlilere cevabı yarın vereceğini söylerken "İnşaalllah" demeyi unutmuştur (!) .Yüce Allah peygamberine olduğu kadar bize de büyük bir ders vermiştir. Çok büyük ihtiyacı olmasına, büyük bir sınavdan geçmesine ve yahudilerin sorularına cevap vermeğe çalışmasına rağmen, ona vahiy göndermeyi onbeş gün geciktirmiştir.

f- Kureyş'in her gün cevabı sormasına ve Rasulullahın her defasında vahyin gelmediğini söylemesine rağmen, vahyin ona onbeş gün geç gelmesi, Kur'anm Muhammed'in eseri değil, Allahtan olduğunu gösteren açık bir delildir. Kur'an Muhammed'in eseri olsaydı bu kadar beklemeye ihtiyaç kalmaz ve hemen kendilerine cevap vererek bunun Allahtan olduğunu söylerdi. Büyük ihtiyacına rağmen, gökten vahiy beklemesi, geciktiği için çok üzülmesi ve hakkında müşriklerin söylediklerinden tedirgin olması Kur'anın Allahın sözü olduğunu gösterir.[8]

 Sure, İman İle İmansızlık/Materyalizm Arasındaki Savaşı Anlatır:
 
Ebu'l-Hasan en-Nedvi kehf suresini incelemiş, bütün ayetlerini birbirine bağlayan candamarı, bölüm ve öykülerini birleştiren ekseni yakalamış bulunmaktadır. Bu can damarını kendisinden dinleyelim;

"Bütün surenin birtek konu etrafında dönüp dolaştığını gördüm. Ona "İman ile imansızlık/materyalizm arasında" yahut "Bu evreni yöneten Allah ile tabiat veya maddi sebepler arasında savaş" diyebilirim.

Bütün öykü ve işaretlerin, öğüt ve örneklerin bu anlam etrafında dönüp dolaştığını, açık veya gizli bir yolla ona işaret ettiğini gördüm."[9]

"Kehf suresi, iki bakış açısı, iki inanç ve iki psikolojik yapı arasındaki savaşın öyküsüdür.Maddecilik olan şeylere inanma ile Allaha, yani ğaybe inanma arasındaki savaşın öyküsüdür.Her iki inanca bağlı olarak ortaya çıkan amel, ahlak-, sonuçlan ve eserleri açıklar..."[10]

Nedvi, Teemmulat fi Surati'1-Kehf kitabında bu gerçek üaerinde durur. Surede geçen Ashab-ı Kehf,iki bahçe sahibi, salih kul ve Musa, Zulkarneyn öykülerini bu gözlükle açıklar, hepsini birleştiren ana çizgiyi, ortak konuyu bize göstererek iman ile imansızlık arasında, materyalist doğanın sebeplerine inanan inkarcı bakış ile ğaybi rabbani gerçeklere inanan imanlı bakış arasında süren savaşı anlatır, surenin her bölüm ve sahnesinde imanlı bakışın zaferini göstermeye çalışır.[11]

 Surenin Ruhu ve Anahtarı:
 
Nedvi, surenin genel konusu ve ana çizgisini yakaladıktan sonra bütün ayetleri birleştiren ve hepsine hayat veren ruh durumunda olan bir ayet aramış ve bulmuştur. Bu ayetin, iki bahçe sahibinin arkadaşıyla geçen konuşmasını anlatan öyküde mümin arkadaşının "Bahçene girdiğin zaman Maşaallah, Allah vermezse hiçbir kuvvet olmaz"[12] sözünde geçtiğini görmüştür. Surenin ruh ve anahtarının "Maşaallah, Allah vermezse hiçbir kuvvet olmaz" sözü olduğunu tespit etmiştir.

Bu anahtar, Allahın iradesinin geçerli olduğunu, Allahın istediği şeyin mutlaka gerçekleştiğini, istemediği şeyin olmasının mümkün olmadığını belirtmektedir.

Allah vermezse hiçbir kuvvetin olamayacağı, Allahtan uzaklaşan, onunla savaşıp meydan okuyan her gücün mutlaka yok olacağını, ondan kaynaklanmayan her kuvvetin aslında zayıflık ve bozgunculuk olduğunu, yararlı ve güzel kuvvetin Allaha yönelen, ona bağlı olan ve ondan alınan kuvvet olduğunu anlatmaktadır.

"Maşaallah, Allah vermezse hiçbir kuvvet olmaz" ruhunun surenin bütün ayet ve bölümlerinde egemen olduğunu, her ayetinde gözlemlendiğini görüyoruz. Ashab-ı Kehf, iki bahçe sahibi, Musa ile salih kul, Zulkarneyn öykülerini anlatan ayetlerde bunu tespit ediyoruz.[13]


[5] Suyuti, ed-Durru'l-Mensur,5/357

[6] lsra,B5. (Kehf suresinin iniş sebebi olarak siyer kitaplarının söylediklerinin doğru olmadığını, Zulkarney konusunu araştıran Ebu'i-Kelam Âzâd özetle şöyle belirtir:

"Bazılarına göre Peygamberi sınamak için bu soruları bizzat Medine yahudileri sormuşlardır. Ancak sure

kesin olarak Mekke'de indiği için bu doğru değildir.

Soruların Kureyş tarafından sorulduğunu belirten rivayetler meşhur hadis kitaplarında değil, ibni Ishak. ibni

Hişam. Taberi, İbni Munzir, Ebu Nuaym, Beyhaki ve Suyuti1 gibi kişilerin siyer kitaplarında verilmiş olup

senetleri sağlam değildir. Mesela, sened z incirinde yeralan aşırı şıadan Abdullah b.Sebe'çi es-Suddı ve

yalancıylıkla suçlanan el-Kelbi, hadısçiler tarafından rivayeti terked ilen/metruk kişilerdir

Ashab-ı Keh! olayı yahudilerin kitaplarında geçmiş olsaydı, bu sorulan onların sormaları veya müşriklere

bu yönde kılavuzluk etmeleri düşünülebilirdi. Halbuki Tevrat ne Zulkameyn'cfen, ne de doğu, batı ve güney

seferlerinden söz eder. Ashab-ı Kehf olayı da bütün tefsırcılenn ittifakıyla Hz isa'dan sonra meydana

gelmiştir.

Onun için soru sorma olayı doğru olsaydı, müşrikler yahudilere değil, hırıstiyanlara başvururdu. Halbuki

onlara sorulmamıştır. Onun için bu sorular yahudilerin yönlendirmesiyle sorulmuş değildir Zaten Yahudiler,

kendi milletlerinden olmayan ve kutsal kitaplarında bildirilmeyen birinin doğru söylediğini görseler bile

peygamber olarak kabul etmezler.  Dolayısıyla sorularına doğru cevap verseydi bile Hz.Muhammed'e

inanmayacaklardı. Oysa yahudiler "sorulara doğru cevap verirse biz de kendisine inanırız" demeleri

gerekirdi. Onun için yarı udi I er böyle sorularla Hz. Peygamberin peygamberliğini sınamaya çalışmamışlardır.

Sonuç olarak surenin iniş sebebi hakkında yapılan rivayetlerin hemen tamamı zayıf olup kabul edilmeye

değer değildir. Bunlara bakarak kanaat oluşturmak doğru olmaz. Ayrıca sözkonusu sorular Allah Rasulüne

aynı anda sorulmamıştır ve anılan soruların sayısı (fa üç değildir. Ruh hakkındaki soru başka bir zaman

diliminde sorulmuş ve isra suresinde cevaplandırılmıştır". (Ebu'i-Kelam Âzâd, Zülkarneyn Kimdir?, 16-22.

çeviri. Muharrem Tan. İz Yayıncılık, İstanbul 2000).

Şüphesiz Yüce Allah, risaletlerini tebliğ etmeleri için peygamberlerini yönlendirip desteklemiş ve

peygamberliklerine gölge düşürecek bir durumda bırakmamıştır. Bu soruları sordukları varsayılsa bile, iki

soruya cevap verdiği gibi, ruhun ne olduğu konusunda da elbette Yüce Allah inanmayanlara cevap olacak

bilgilen peygamberine anında verebilir ve kafirlerin kendilerine pay çıkarmalarına fırsat bırakmayabilirdi.

Ama rivayetlerde bunun olmadığı ve Rasulullahın onbeşgün gibi uzun süre sözde zor bir durumda kaldığı.

kafirlerin de eline bir tür koz verildiği görülmektedir.

Kafirlerin, peygamberin peygamberliğini kanıtlayacak şeyler sormaları ne kadar makul ise, sorularına uzun

Süre cevap verilmemesi, peygamberin peygamberliği hakkında şüphe ve söylentilerin yayılması ve uzun

süre düşman karşısında güç durumda bırakılmasını gozonünde bulundurarak iniş sebebi olarak anlatılan bu

şeylerin doğru olmadığını düşünüyoruz), (çeviren )

[7] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/10-12.

[8] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/13-14.

[9] Nedvi .Teemmulat li Sureti'I-Kehf- es-Sırau Beyne'l-iman ve'l-Madiyye,10

[10] Nedvi, Age.23

[11] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/14-15.

[12] Kehf,39

[13] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/15-16.