๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran Öyküleri => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 11 Aralık 2010, 17:20:24



Konu Başlığı: Karun Öyküsü
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Aralık 2010, 17:20:24
III- KARUN ÖYKÜSÜ


Kuranda Kârûn Öyküsü

 
"Kârûn, Musa'nın milletindendi. Ama onlara karşı azdı.Biz ona, anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Halkı ona: "Böbürlenme, Şüphesiz Allah böbürlenenleri sevmez. Allanın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu kazanmaya bak, dünyadaki payını da unutma, Allah sana iyilik yaptığı gibi, sen de iyilik yap, yeryüzünde bozgunculuk isteme, şüphesiz Ailah bozguncuları sevmez" demişlerdi.

Kârûn: "Bu servet ancak sahip olduğum bilgi sebebiyle bana verilmiştir" dedi. Allahın, önceleri ondan daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri yok ettiğini bilmez mi? Suçluların suçlan kendilerinden sorulmaz.

Kârûn ihtişam içinde halkının karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Keşke Karun'a verildiği gibi bizim de olsa, doğrusu, o büyük bir varlık sahibidir" demişlerdi.

Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: " Size yazıklar olsun! Allanın mükafatı, inanıp yararlı iş işleyenler için daha iyidir. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir" demişlerdi.

Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Allaha karşı ona yardım edebilecek kimse de olmadı. Kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.

Daha dün onun yerinde olmayı dileyenler: "Demek ki Allah, kullarından rızkı dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi, demek ki inkarcılar başarıya eremezler" demeye başladılar. Bu ahiret yurdunu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Sonuç Allaha karşı gelmekten sakınanlarındır."[177]

Kârûn adı Kur'anda dört yerde geçmektedir. Kasas suresinden yukarıda verdiğimiz âyetlerde iki defa, Ankebut suresinde üç tağut olan Firavun, Hâmân ve Karun'un helakinden sözeden şu âyetlerde de bir defa geçmektedir:

"Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da yok ettik. Andolsun ki Musa kendilerine belgelerle gelmişti de onlar yer yüzünde   büyüklük  taslamışlardı.   Oysa,   azabımızdan kurtulamazlardı. Hepsini günahları sebebiyle cezalandırdık. Kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Onlara Allah zulmetmedi, fakat onlar kendilerine yazık ediyorlardı."[178]

Mümin suresinde de Hz.Musa'nın peygamber olarak gönderilmesi ve üç tağutun onu yalanlaması anlatılırken bir kez geçmektedir. Yüce Allah buyuruyor :

"And olsun ki Musa'yı mucizelerimiz ve açık delillerle Firavun, Hâmân ve Karun'a gönderdik. Onlar, "Bu, yalancı sihirbazın biridir" dediler."[179]

 Kârûn Öyküsüne Genel Bakış:
 
Kârûn,     Musa'nın    halkındandır.     Kıpti    değil, israiloğullarındandır.   Yüce  Allah,   Musa'yı  Firavun  ve Hâmân'a   gönderdiği   gibi   ona   da   peygaber   olarak göndermiştir.

Allah, Karun'a büyük mallar, birçok hazine dolduran çok paralar vermiştir. Bu paraları ve hazineleri güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı.

Kârûn bu mallan azgınlık, haksızlık ve zulüm için, tekebbür, şımarıklık ve ahlaksızlık için kullanmıştır. İsrail oğullarından zavallı fakirler için bir fitne olmuştur.

İsrailoğulları, Karun'a bakışta ikiye ayrılmışlardır. Bir kısmı Allaha inanmış ve onun vereceği şeyleri tercih etmiştir. Onun için Karun'un elindeki şeylere aldanmamış ve onun gibi olmak istememişlerdir.Aksine onun kibirli olmasını, haksızlık ve bozgunculuk yapmasını eleştirmiş, malını Allah için, Allah yolunda ve Allanın kullan için kullanmasını istemişlerdir.

Diğer    kısım    ise,    Karun'un    elindeki    şeylere aldanmışlardır.   Çünkü  bunlar   Karun'u   ve   mallarını değerlendirecekleri   temeli   ve   ölçüyü   yitirmişlerdir. Karun'un, Allah kendisini sevdiği ve ondan hoşnut olduğu için zengin olduğunu sanmışlar, çok şanslı biri sandıkları için onun gibi olmak istemişlerdir.

Kârûn, maiın ve zenginliğin verdiği sarhoşlukla sarhoş olmuştur. Bu da kendisini hakkı görmek ve müminlerin öğütlerini dinlemekten alıkoymuştur. Mal nimetinden dolayı Allaha şükretmesi, onu iyilik, yararlı ve helal yollarda kullanması gerektiğini söylediklerinde, malın Allanın malı olduğunu hatırlattıklarında, onlara "Ben bunu sahip olduğum bilgi sebebiyle elde ettim" demiştir. Yani malı, Allanın kendisine verrdiğini kabul etmemiş, onu kendi bilgisiyle kazandığını söylemiştir.

Bir gün ihtişamı içinde halkının karşısına çıkmış, ihtişamını tekebbür ve tafra yapmak için kullanmıştır, ihtişamı ile fakirlerin gönlünü kırmış ve gözlerini kamaştırmıştır. Onu gördüklerinde "Keşke Karun'a verilenin benzeri bize de verilse, şüphesiz o çok büyük bir varlık sahibidir" demişlerdir.

Ama bilgi sahibi olanlar, aldanmışlara "Yazıklar olsun size! Alahın vereceği iyilik, iman eden ve saîih amel işleyenler için daha iyidir" diyerek öğüt vermiş ve uyarmışlardır.

Allahm değişmez kuralı Kârûn için de gerçekleşmiş ve gazabı onun başına inmiştir.Malmm helak olmasına ve azap görmesine sebeb olmuştur. Çünkü Allah onu, evini, malını ve hazinelerini yerin dibine geçirmiştir.

îsrailoğullannm her iki kısmının gözü önünde yer yarılmış, Karun'u ve malını yutmuştur. Kârûn kendisine yardım edecek ve savunacak kimse bulamamış, malları ve hazineleri kendisine yarar sağlamamıştır.

Karun'un ve malının başına gelenleri gören îsrailoğullarından sabır ve sebat sahibi müminlerin imanı artmış, daha dün Kârûn gibi olmak isteyen aldanmışlar gerçeği anlamış, gözlerinden perdeler kalkmış ve onun gibi olmadıkları için Allaha şükrederek şöyle demişlerdir: "Demek ki Allah, rızkı kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az.Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkarcılar başarıya eremezler".[180]


[177] Kasas, 76-83

[178] Ankebut, 39-40

[179] Mümin,23-24 Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/147-149.

[180] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/149-151.