๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran Öyküleri => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Aralık 2010, 17:02:38



Konu Başlığı: İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Aralık 2010, 17:02:38
V- İSRAÎLOĞULLARININ İNEK KESME ÖYKÜSÜ

Kuranda, İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
 
"Musa    milletine:    "Allah,    muhakkak    bir    inek boğazlamanızı   buyuruyor"   demişti.    "Bizi   alaya   mı alıyorsun?" dediklerinde de, "Cahillerden olmaktan Allaha sığınırım" dedi.

"Bizim adımıza Rabbine yalvar da onun mahiyetini bize bildirsin'; dediler. "Onun ne pek kart, ne pek körpe, ikisi ortası bir inek olduğunu söylüyor, size emrolunanı yapın" dedi.

"Rabbine bizim adımıza yalvar da ne renk olduğunu bize bildirsin" dediler. "Onun, görenlerin içini açan parlak sarı renkli bir inek olduğunu söylüyor" dedi.

"Rabbine bizim adımıza yalvar da, mahiyetini bize bildirsin, çünkü inekler birbirine benzemektedir. Allah dilerse, biz şüphesiz doğruyu bulmuş oluruz" dediler.

"Yeri sürüp ekini sulayarak boyunduruk altında ezilmemiş, kusursuz, alacasız bir inek olduğunu söylüyor" dedi.

"Şimdi gerçeği bildirdin" deyip ineği boğazladılar, ama az kalsın bunu yapmayacaklardı.Siz bir kimseyi Öldürmüş ve bunu birbirinize atmıştınız. Oysa Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı.

"İneğin bir parçasıyla ona vurun" dedik. İşte böylece Allah ölüleri diriltir ve aklınızı kullanmanız için size âyetlerini gösterir.

Sonra kalpleriniz yine katüaştı, taş gibi, hatta daha da katı oldu. Nitekim taşlar arasında kendisinden ırmaklar fışkıran vardır, yarılıp su çıkan vardır, Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir" [275]

 Âyetlerde Anlatılan Öykünün Özeti:
 
Hz.Musa zamanında faili meçhul bir öldürme olayı meydana gelmiş, birbirlerini öldürmekle suçlamışlar ve aralarında hüküm vermek üzere olayı Hz.Musa'ya götürmüşler.

Yüce Allah, gözle görülür maddi bir mucize yolu ile katilin kim olduğunu göstermek istemiş ve Hz.Musa'ya sıradan bir inek kesmelerini emretmesini bildirmiştir. Herhangi bir inek alıp kesselerdi emri yerine getirmiş olacaklardı. Ama yahudilerin uygulamayı savsaklama ve tartışma huyu buna engel olmuştur.

Hz.Musa'dan  ineğin yaşını sormuşlar.  Küçük veya büyük olmayıp orta yaşlı olduğunu söylemiştir.

Rengini sormuşlar. Parlak sarı renkli ve görenlerin içini açan bir inek olduğunu belirtmiştir.

Ne yaptığını sormuşlar. Sahipleri tarafından sevildiğini, çift sürmediğini ve ekin sulamadığını söylemiştir. Sonunda ineği kesmişler. Ama neredeyse kesmeyeceklerdi.

Sonra, Hz.Musa, kesilen ineğin vücudundan bir parça ile öldürülmüş adama vurmalarını emretmiş, onlar da vurmuşlar.Allah öldürülen adamı diriltmiş, ona ruh vermiş, adam beni falan kişi Öldürdü, diyerek kimin Öldürdüğünü söyledikten sonra tekrar ölmüştür. Bunu da Israiloğullan şaşkın bakışlarla ve dehşetle seyretmişlerdir.[276]

 Öykü Hakkında İsrailiyyat Haberler:
 
Israiliyyat haberleri nakledenler bu öykü ile ilgili olarak şunları anlatırlar:

Israiloğullarından bir genç varmış, çok zengin bir de amcası varmış, amcasının çok güzel bir kızı varmış, kızıyla evlenmek ve mallarına varis olmak için genç, amcasının biran Önce ölmeseni beklemiş, ama adam bir türlü ölmemiş ve ömrü uzadıkça uzamış, genç, amcasının çabuk ölmesini istemiş ve gidip öldürmüş, cinayetin faili meçhul olması ve kimsenin kendisini öldürmekle suçlamaması için ölünün cesedini evlerden birinin Önüne bırakmış, evin kapısı önünde oturup ağlamış ve sahiplerini amcasını öldürmekle suçlayarak kan diyetini istemiş, ev sahipleri ise yemin ederek adamı öldürmediklerini söylemişler.

Konuyu Hz.Musa'ya anlattıklarında bir inek kesmelerini söylemiş.Adamlar tuhaf bakmışlar ve meşgul oldukları konu ile bunun bir ilgisinin bulunmadığını sanarak Hz.Musa'ya itiraz etmişler.Fakat Hz.Musa isteğini tekrar etmiştir, ineğin yaşını, rengini ve işini sorarak kendilerini zora sokmuşlar, Hz.Musa hepsine cevap vermiştir.

Hz.Musa'nın verdiği nitelikleri almışlar ve bu niteliklere sahip bir inek aramaya koyulmuşlar. İsrail oğularında aramışlar, fakat bu niteliklere sahip sadece bir tek inek bulmuşlar. Bu ineğin de haliyle israiliyyat bir kıssası varmış.

Bu inek yetim ve fakir bir gencinmiş, genç, ölmüş babasına ve hayatta olan annesine çok çok saygıhymış.

İneği kendilerine satması için pazarlık yapmışlar, genç gittikçe fiyatı yükseltmiş, yüz dinar, ikiyüz dinar, dörtyüz dinar, sekizyüz dinar vermişler, razı olmamış ve teraziye koyup ağırlığınca altın vermelerini istemiş, böyle başka bir inek bulamadıkları için gencin istediklerini kabul etmek zorunda kalmışlar ve istediğini vermişler, o da anne babasına itaatkar olduğu için en büyük zenginlerden olmuştur.

İneği alıp kesmişler, sonra ondan bir parça almışlar. Ön ayak mı, arka ayak mı, but mu, başı mı, ..mı mı.....mı? konusunda israiliyyat ravileri alabildiğine ihtilaf etmişler. Sonunda alınan parça ile öldürülen adamın vücuduna vurmuşlar. Allah öldürülen adamı diriltmiş, adam konuşarak "Yeğenim falan beni öldürdü" demiş ve tekrar ölmüş.

Bunun üzerine işlediği cinayetten dolayı Öldüren genç amcasının mirasından mahrum edilmiştir. O günden beri öldüren kimseye öldürdüğü kişinin mirasından bir şey verilmemiştir."[277]

îsrailiyyat olan bu rivayetlerin bir kısmı Bakara süresindeki öyküde bulunmaktadır.Onun için onları alıyor, kabul ediyor ve bağlı kalıyoruz. Bazıları ise öyküde yer almamaktadır. Biz de o konuda bir şey söylemiyor ve

söylenenleri kabul etmiyoruz. Ne kendimizin, ne başkaların Kur'anı Kerimi mitoloji, batıl ve masal olan israiliyyat ile tefsir etmesini caiz görmüyoruz.[278]

 Allah, Bîr İnek Kesmenizi Emrediyor:
 
Hz.Musa, milletinin bir inek kesmesini istedi."Allah size emrediyor"dedi. Bu Allanın emri olup kendisinin emri değildir. Allanın emrinin kabul edilmesi ve yerine getirilmesi gerekir.

Hz.Musa, milletinin huyunu,emirleri savsakladıklarını ve yerine getirmekten kaçındıklarını bildiği için bu emri hemen yerine getirmelerini istemektedir. Onun için emri Allanın verdiğini söylemiştir. Emri kendisinin verdiğini söyleseydi, belki de tartışmaya girer ve yerine getirmeyi red ederlerdi. Halbuki peygamberin emrini yerine getirmek vacipir. Çünkü bir şeyi kendiliğinden değil, Allahın emriyle istemektedir. Bu bakımdan peygambere itaat etmek, Allaha itaat etmektir.

Onlara Allahın emrinin açık ve net olup bir inek kesmek olduğunu belirtmiştir.

Bir inek! Evet, bile bile belirsiz getirilen bir inek kelimesi. Belirsiz isim genellik ifade eder.Bir inek kesiniz, herhangi bir inek.Rengi, büyüklüğü, yaşı, yaptığı iş ve fiyatı önemli değildir. İnek çeşitlerinden herhangi bir inek.

Kabul etmek ve yerine getirmek isteyen için işin kapalı olması mümkün değildir. Çünkü ifade çok net ve açıktır.[279]

 Bizi Alaya Mı Alıyorsun?
 
Yahudiler Allah ve Rasulüne itaat etmediler ve emri hemen yerine getirmediler. Nasıl yapabilirler ki? Çünkü uygulayan ve emri tutan kalplere sahip değildirler.

Peygambere saygı gösterip emrini derhal yerine getirecekleri yerde, ona karşı küstahlık yaparak edepsizlik ettiler.Bizi alaya mı alıyorsun? diyerek ona itiraz ettiler.

Böyle bir istekte bulunurken bizimle dalga mı geçiyorsun? dediler. Öldürenin kimliğini ortaya çıkarma ile bir inek kesme arasında ne ilişki vardır? Biz sana meselemizi çözmen için geldik, katili bilmek istiyoruz, Allahın izniyle ğaybı bilen bir peygamber olduğuna göre katili bize söylemen gerekir. Katili ortaya çıkarmak yerine, bizden bir inek kesmemizi istiyorsun. Bu tuhaf bir istek. Bizimle dalga geçtiğini gösteriyor, dediler.

Bu itiraz, yahudiierin peygamberlere karşı tutumunu, onlarla ilişkilerinin mahiyetini ve Allahın emirlerine karşı tavrını göstermektedir. Şöyieki:

a- Allahın emrini bir nevi alaya alma ve eğlenme olarak görüyorlar.

b- Bu istekle Hz.Musa'nın kendilerine temel konularını unutturmak istediğini düşünüyorlar.

c- Ciddi olan Hz.Musa'nın kendilerine verdiği emirlerle alaya aldığını, dalya geçtiğini, oyun ve eğlence peşinde olduğunu sanıyorlar.

Bütün bunlar, Hz.İbrahim'in milletinden sadece Allaha İbadet etmelerini ve putlara ibadeti bırakmalarını isterken söylediği şu sözleri bize hatırlatmaktadır:

"Andolsun ki ibrahim'e daha önce doğruyu göstermiştik. Biz onu biliyorduk. Babasına ve halkına şöyle demişti: Nedir bu tapınıp durduğunuz heykeller? demişti. Babalarımızı onlara tapar bulduk, dediler. İbrahim:" And olsun ki sizler de, babalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" deyince, "Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa şaka mı ediyorsun?" dediler. O şöyle dedi: Hayır.Rabbiniz, göklerin ve yerin rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahitlik edenlerdenim"

Hz.İbrahim'in kafir kavmi, "Bize gerçeği mi getirdin, yoksa şaka mı ediyorsun?" diyerek itiraz ettiler. Hz. Musa'ya inandığını iddia eden kavmi de kendisine itiraz ederek "Bizi alaya mı alıyorsun?" diye itiraz ettiler. Her iki itiaz arasında bir fark var mıdır?

Bir fark görmüyoruz. Sadece itiraz edenler farklıdır. Hz.ibrahim'in   itiraz   eden   halkı   kafir   olup   putlara tapmaktadır.    Hz.Musa'ya    itiraz   edenler    ise,    ona inanmaktadır.   Fakat   inandıkları   ve   tabi   olduklarını söyledikleri peygamberin kendilerini alaya alabileceğini ve kendileriyle dalga geçebileceğini düşünen bir millete acaba ne demeli?![280]

 Cahillerden Olmaktan Allaha Sığınırım, Dedi:
 
Hz.Musa, kendileriyle alay etmediğini söyleyerek kavminin itirazını red etti ve cahillerden olmadığını söyleyerek "Cahillerden olmaktan Allaha sığınırım" dedi.

Bu da gösteriyor ki, özellikle dini konularda ve seri hükümlerde alay etmek ve dalga geçmek bir cahilliktir.

Cahildirler! Dinlerini alay ve eğlence konusu yapanlar cahildirler. Dinleri olan islamı ve hükümlerini alay ve eğlence konusu yapanlar cahildirler.

Cahildirler! Islamın hükümlerini, değer ve öğretilerini fıkralarla alay konusu yapanlar ve bundan zevk alanlar cahildirler.

Cahildirler! Hem kendilerinin, hem başkaların hayatını sürekli gülme, alay etme ve komediye çevirenler cahildirler.

Gerçek müslüman ciddidir ve değerlerine bağlıdır. Şaka yapabilir ama gerçeklerden başkasını söylemez. Gülebilir, ama edep ve ağırbaşlılığını yitirmez. Hayatını alay ve eğlence, komedi ve oyun haline getirmek, müslümanın hayattaki hedef ve misyonu ile bağdaşmaz.Ciddi bir müslüman cahillerden olmayı kabul etmez.[281]

 Bizim İçin Rabbine Yalvar, Dediler;
 


Bu  ifade  yahudilerin başka bir  küstahlığını,  Yüce Allahtan söz ederken ve peygamberleriyle konuşurken sergiledikleri bir başka saygısızlığı göstermektedir.

Bizim için rabbine yalvar! Senin rabbin. Kedilerinin rabbı değil, onun rabbi,Bizim rabbimiz ile senin rabbin ifadeleri arasındaki büyük fark açıktır.

Bunu isteyen Allah sanki bizim rabbimiz değil de, senin rabbindir.Bize bu emri veren senin rabbin.lstenen şeyi ve meseleyi bize açıklaması,bizi belirsizlikten kurtarması için rabbine yalvar.

Yahudilerin karakterini ortaya koyan bu konuşmaları nerede,    Allaha   yalvarırken    ve    Hz.Muhammed'le konuşurken serapa edep ve saygı olan ashabın konuşmaları nerede! Bunu aktaran Kur'andan bir örnekle gösterelim. Yüce Allah buyuruyor:

"İşittik ve itaat ettik, rabbimiz bizi bağışla,dönüş ancak sanadır,   dediler.Allah,   kişiye   gücünün   yetmediğini yüklemez.Kazandığı  iyilik  lehine,  yaptığı  kötülük de aleyhinedir.

Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak, bizi sorumlu tutma. Bize gücümüzün yetmîyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen mevlamızsın. Kafirlere karşı yardım et."[282]

 İneğin Yaşını Sordular:
 
"Rabbine bizim adımıza yalvar da onun mahiyetini bize bildirsin, dediler. Onun ne pek kart, ne de pek körpe, ikisi arasında bir inek olduğunu söylüyor, dedi."

Israiloğulları   belirsizliğin   ineğin   yaşında   olduğunu sandılar ve yaşını belirleyecek olursa ineği tanıyacaklarını söylediler. Onun için mahiyetini sordular.

Onların sorusuna " O diyor ki" diyerek cevap vermiş ve cevap verenin kendisi değil, yüce Allah olduğunu belirtmiştir. Böylece kendilerine emri tutmaları ve yerine getirmeleri gereğini hissettirmek istemiştir.Evet, bu cevap Allanın buyruğudur. Bu da emrini derhal yerine getirmenizi gerektirmektedir.

Orta yaşlıdır.Ne yaşlı ve karttır, ne de küçük körpedir. Orta yaşta olması, herhalde hayvanlar arasında orta yaşlı hayvanların    etinin    en    lezzetli    ve    hoş    olduğunu göstermektedir.Küçük yaşta olan hayvan körpe olup henüz gelişmesinin   başlangıcında   sayılır.   Bu   yüzden   besin değerleri az olabilir. Kart ve yaşlı hayvanın eti de katı ve sert olup birtakım besin değerleri azalmaktadır.[283]

 Size Emredileni Yapınız:
 
Hz.Musa,  halkının Allanın emrini yerine getirmeyi savsaklamalarına şaşmış, hiç gereği ve yararı olmayan, sadece sorumluluktan kaçma ve uygulamaktan kaçınmaya yolaçan çok soru sormalarından  ve kararsızlıklarından rahatsız olmuştur. Onun için "Size" emredileni yapınız" diyerek  emri  yerine   getirmelerini  istemiştir.Böylelikle Allanın emirlerine karşı takındıkları tavrı değiştirmelerini ve verilen emirleri hemen yerine getirmek için çabalamalarını istemektedir.

Allahın emirlerini, itiraz etmek ve savsaklamak için değil, yerine getirmek ve uygulamak için almaları gerekir.

Yahudilerin bu tavrı ile ashabın Hz.Peygamberin emirlerine karşı tavrı arasında dağlar kadar fark vardır. Çünkü ashap Rasulullahın emirlerini uygulamak, yerine getirmek ve itaat etmek için alırlardı.Bu konuda eşsiz örnekler vermişlerdir.[284]

 İneğin Rengini Sordular:
 
Hz.Musa'nın kendilerinden istediğini yapmadılar ve ineği kesmek için hemen davranmadılar. Kararsız tavırları ve savsaklamaları kendilerini başka bir soru sormaya götürmüştür.

İneğin yaşı konusunda belirsizliği giderince, bu sefer belirsizliğin renginde olduğunu söylediler.ineğin rengini bilmediklerini, bilseler hemen keseceklerini belirttiler. "Bizim için rabbine yalvar da ineğin renginin ne olduğunu açıklasın" dediler. "O, görenlerin hoşuna giden, parlak sarı renkli bir inek olduğunu söylüyor" diyerek belirsizliği gidermiştir.

Renginin parlak sarı olduğunu belirtmiştir .Yani sarı dışında hiçbir kılının bulunmadığını, katıksız sarı olup alacalı veya karışık renkli olmadığını söylemiştir. Üstelik görenlerin zevkini okşamaktadır.Bu açıklamadan bazı işaretleri yakalamaktayız. Şöyle ki:

1- Parlak san inek, sahiplerinin yanında çok değerlidir. Çünkü görenleri sevindirir.Onun için onu ancak yüksek bir fiyatla satarlar. Bu da alacak olanlar için bir zorlaştırmadır.

2- Parlak sarı renk,  sevimli olup görenlerin hoşuna gitmektedir.

3- Fıtratı bozulmamış insan, güzel renkleri sevme duygusuna sahiptir. Güzel şeyleri sevmek, kesinlikle dine aykırı olmadığı gibi, ona bağlı yaşamaya da aykırı değildir. Aksine, din buna işaret ederek teşvik etmektedir. Hayvansal duygulara ve ölçüsüz şehvetlere dönüşmemesi için ona sınırlar ve ölçüler getirir.

4- Hayvan, meyve, yiyecek, elbise veya ev eşyası ne olursa olsun, müslümanın bir şey satın aldığı zaman görenlerin hoşuna gidecek güzel olanı alması tercih edilir.Estetik zevk seçim yapmanın temelidir.

5- Bu,     aynı     zamanda     müslümanın     hayatını güzelleştirmeye ve sevindirecek şeyler görmesini sağlamaya bir çağrıdır. Böylece psikolojik bir sevinç, estetik bir zevk ve güzellik duygusuyla hayatını yaşayacak, görevini yerine getirecek ve işini yapacaktır.[285]

 İnekler Birbirine Benzer, Dediler:
 
Hz.Musa'ya üçüncü soruyu sordular ve belirsizliğin ne iş yaptığında olduğunu söylediler. "Rabbine yalvar da ineğin mahiyetini bize belirtsin, dediler"

İşte burada geç kaldıklarını, gevşek davrandıklarını, işi savsakladıklarını ve yararı olmayacak şeylerin peşine düştüklerini anladılar. Onun için geç kalmaları ve bu tür sorular sormaları sebebiyle Hz.Musa'dan özür dilediler. "Bizce inekler birbirine benziyor, Allahın izniyle doğruyu bulacağız", ama işin içinden çıkamadık. Çünkü inekler birbirine benziyor, inekler arasından hangi ineğin istendiğini bilemiyoruz, dediler.

Evet, bütün inekler onlar için benzerdir.Ama bunun sebebi kimdir? Elbette kendileridir. Hz.Musa'ya herhangi bir   soru   sormasalardı,   verilen   emri   hemen   yerine getirselerdi ve inekler arasından herhangi bir inek alıp kesselerdi, onlar için bir belirsizlik meydana gelmeyecek, inekler birbirine benzemeyecek ve emri yerine getirip isteneni yapmış olacaklardı.

Belirsizlik, şaşkınlık ve işin içinden çıkamamak, kolay olan rabbani şeriatı bırakıp yararı olmayan şeylerin peşine düşen, zor ve belirsiz olanı aramaya çıkanların ödedikleri bir vergidir.Yüce Allanın hidâyet ve rehberliğini bırakıp insanların bitmez tükenmez kısır ve sübjektif heveslerini kendine rehber ve ölçü kabul edenlerin cezasıdır. Hayatta kolaylığı, iyiliği, açık ve net olanı, kısaca Allahın şeriatını bırakıp zorluk, giriftlik, belirsizlik, sıkıntı ve karışıklık içinde bocalayan nice insanları görüyoruz.

Hz.Musa, İneğin sahipleri için ne iş yaptığını belirterek sorularını cevaplandırdı ve şöyle buyurdu: "O, yeri sürüp ekini sulayarak boyunduruk altında ezilmemiş,kusursuz, alacasız bir sığır olduğunu söylüyor, dedi"

İşle görevli değildir. Ne toprağı sürüyor, ne ekini suluyor. Sahiplerinin yanında sevimli ve değerlidir. Vücudunda ve etinde, renk ve görünüşünde, yaşında, iş ve görevinde hiçbir kusur ve ayıbı yoktur.Hiçbir alacalığı da yoktur. Sarı dışında hiçbir kılı ve seçecek başka bir alameti de yoktur.

Onlardan istenen inek budur.Onu nerede bulacaklar? Ne zaman bulacaklar? Fiyatı ne kadar olacaktır?[286]

 Şimdi Gerçeği Bildirdin, Dediler:
 
Hz.Musa, halkına bu açıklamayı yaptıktan ve sorularına cevap verdikten sonra, şimdi gerçeği bildirdin, dediler.

Bu ifadede, yahudilerin çirkin ahlakını ve bitmeyen küstahlığını, peygamberlerine karşı ne kadar saygısız ve seviyesiz olduklarını görüyoruz.

Hz.Musa'ya  neler  söylemediler!   Kimdir  Hz.Musa? Şüphesiz   inandıkları   peygamberleri   olduğunu   iddia ettikleri, kendilerini zilletten kurtaran, hürriyet ve izzete götüren peygamberdir.

Şimdi gerçeği bildirdin, dediler.Sadece şimdi. Sanki daha önce onlara gerçeği söylememiş gibi! Sanki şimdiye kadar yalan ve gerçekdışı konuşmuş gibi! Sanki şimdiye kadar onlarla Hz.Musa arasında geçen konuşmalarda Hz.Musa gerçekdışı konuşmuş, onlara hep batıl ve yalan şeyler söylemiş gibi! Bir inek kesmelerini emrederken, sanki onlara batıl bir şey emretmiş, bu ineğin yaşını, rengini ve işini söylerken sanki gerçekdışı şeyler söylemiş gibi!

"Allah size emrediyor", "Cahillerden olmaktan Allaha sığınırım" ve "Size emredileni yapınız" derken sanki onlara şaka yapmış ve gerçekdışı şeyler istemiştir! Sanki şimdiye kadar söyledikleri gerçekdışı ve batıl imiş de, sadece şimdi söylediği doğru ve gerçek olmuş!

Evet, yahudiler bunlar! Bu da yahudilerin huyu ve ahlakıdır![287]

 İneği Boğazladılar, Az Kalsın Bunu Yapmayacaklardı:
 
Nihayet  yahudiler  emri  yerine  getirdiler ve  ineği boğazladılar. Bütün bu soruşturma, geciktirme, savsaklama ve   gevelemelerden   sonra   ineği  boğazladılar.ilk  emir verildiğinde herhangi bir ineği boğazlasalardı, savsakla madan yerine getirmiş ve ödüllendirilmiş olacaklardı.

Ama şimdi, bütün bu soruşturma, savsaklama ve geciktirmelerden sonra emri hemen yerine getirme, Allahın eri olma, emrini tutma ve hoşnutluğunu kazanma fırsatını kaçırmış oldular. Onun İçin "Boğazladılar, az kalsın bunu yapmayacaklardı" demiştir.

Neredeyse yapmayacaklardı. Bu ifade işin ne kadar zorluk ve meşakkatle, ne kadar geciktirme ile, ne kadar istemeyerek yapıldığını belirtir. Bu ifade, istenen şeyi mecbur kaldıkları ve kerhen yaptıklarını anlatır.

Bunun için Arapça'da kullanılan kelime "Kâde" filidir. Bu fiil, işin olayazdığını, ama henüz meydana gelmediğini anlatır.   Başına   olumuzluk   harflerinden   biri   gelirse, "Neredeyse yapmayacaktı"  anlamını belirtir ve işin ne kadar zorlukla istemiyerek yapıldığını gösterir.

Emri mecbur kaldığı ve zorlandığı için yerine getiren kişi, o emri yerine getirmemiş gibidir. Çünkü Yüce Allah emrettiği kişinin emri isteyerek, seve seve, gönül huzuru ile, arzu ve istekle, aşk ve şevkle yerine getirmesini ister, insanın bütün varlığı, gönlü ve katılımıyla emri yerine getirmesini arzu eder. Bu da ancak emrin yerine getirilmesi için acele edildiği ve şevkle yapıldığı zaman gerçekleşir.

Emri her türlü geciktirme, savsaklama, oyalama ve tenbellikle geciktirerek yerine getiren kişi, ancak bütün bu manevraların sonunda başarısız kaldığı taktirde isteme yerek ve mecbur kaldığı için yerine getirir. Bu da emri yerine getirmemiş gibi olur.Çünkü gönülden ve seve seve yerine getirmemiş, sadece organları mecbur kaldığı için yapmış demektir. Onun için verilen emir ve yapılan teklifi sanki tutmamış olur. Eğitim ve yönlendirme açısından emri tutması ile tutmaması arasında sanki fark kalmamış olur.

Yüce Allah, hacıların hac esnasında kestikleri kurbanlar hakkında şöyle buyurmaktadır: "Kurbanlık deve ve sığırları Aİlahın size olan nişanelerinden kıldık.Onlarda sizin için hayır vardır. Bağlı halde keserken üzerlerine Allanın adını anın.Yan üstü düşüp ölünce de onlardan yiyin, isteyene de, istemeye de verin.Şükretmeniz için onları bu şekilde buyruğunuza verdik.

Bu hayvanların ne etleri, ne de kanları Allaha ulaşacaktır.Allaha ulaşacak olan, ancak sizin dinine olan bağlılığınızdır. Size doğru yolu gösterdiğinden Allahı yüceltmeniz için onları sizin emrinize vermiştir.İyilik yapanları müjdele!"[288]

Allahın emirleri, sadece emretmek için değildir .Aksine, salt   emir   olduğu   için   müslümanın   yerine   getirmesi gerekmekle  beraber,  hedefi ve  müslümanda  meydana getireceği meyve için emir verilmektedir. Allahın emirleri karşısında   müslüman   kişi   birbirine   bağlı   iki   şeyle yükümlüdür:

a- Emri, Islamın belirttiği şekilde yerine getirmek.

b- Hayaünda, vücudunda ve davranışında emrin hedeflediği şeyleri gerçekleştirmek.

Savsaklayarak ve geciktirerek ineği kesen yahudiler, emrin hikmetini gerçekleştirmediler.Emri hemen yerine getirmediler. Emri tutma ve Allanın eri olma zevkine gönülleri katılmamış ve bu zevki tatmamışlardır.Bu büyük meyvelerden ve istenen hedeflerden yoksun kalmışlardır. Sanki emri yerine getirmemiş gibi oldular.Onun için Kur'an "Boğazladılar, ama neredeyse bunu yapmayacaklardı" demektedir.[289]

 İneğin Boğazlanmasının Sebebi:
 
Yüce Allah buyuruyor :"Siz bir kimseyi öldürmüş ve bunu   birbirinize   atmıştınız.Oysa   Allah,   gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır".

Kur'an, ineği boğazlamalarının sebebini belirtmeyi sona bırakmıştır. Öyküyü okuyan insan, önce ineği boğazlamalarının emredilmesi ile karşılaşır, sonra bu emri yerine getirmeyi nasıl savsakladıklarını görür.Fakat ineği boğazlamalarının sebebini ancak anlatımın sonunda görür.

İşte bu, Kur'anda sanatsal anlatımın yollarından biridir. Şehid Seyyid Kutup Fi zilali'l-Kur'an kitabında şöyle demektedir:

"Şimdi de güzel anlatıma ve bu anlatımın bağlamla uyum içinde olduğu konusuna geliyoruz. Kısa bir öyküye başlıyoruz.Bir de ne görelim, kendimiz gerisinde ne olduğunu bilmediğimiz bir bilinmiyenle karşı karşıyayız. Öykünün başlarında Yüce Allanın îsrailoğullarına niçin bir inek kesmelerini emrettiğini bilmiyoruz. Nitekim Israiloğulları da o anda bilmemektedir. Bu da itaatin, kabul etmenin ve teslimiyetin ölçüsünü sınamak içindir.

Sonra, Hz.Musa ile milleti arasında diyalog devam ediyor, ama Hz.Musa ile Yüce Allah arasında ne konuşulduğunu, neler geçtiğini belirtmek için diyalogda bir kesilme göremiyoruz. Halbuki her defasında israil oğulları Rabbine sormasını istiyor, o da rabbine sorarak kendilerine cevap veriyordu. Fakat öykünün akışında Hz.Musa'nın rabbine sorduğu belirtilmediği gibi, rabbinin de cevap verdiğini göremiyoruz. Şüphesiz bu suskunluk, Yüce Allahın büyüklüğüne yakışandır. Bu üslubun, Israiloğullarınm izlediği aceleci üslup gibi olması caiz değildir.

Sonunda öykü bir sürprizle bitmektedir. Israiloğulları da öykünün sonunda bir sürprizle karşılaşmışlardır.Kesilmiş cansız ve dilsiz bir ineğin vücudundan bir parça ile vücuduna vurulan ölü ansızın dirilmiş ve hayat kazanmıştır.

Bu şekilde anlatımın güzelliği, Kur'anın kısa öykülerinden birinde konuyu anlatma sürecindeki hikmetle buluşmaktadır. Yani ineğin boğazlanmasının hikmeti, öykünün sonuna kadar Israiloğulları tarafından meçhul kaldığı gibi, öykünün sonuna kadar bu konunun belirtilmemesi ile uyum içinde olmuştur."[290]

Her   halde   sebebin   geç   belirtilmesinin   hikmeti, okuyucunun, yahudilerin çirkin ahlakını, Allahın emirlerine ve peygamberlerine karşı olumsuz tavırlarını öğrenmesi içindir.

İneğin boğazlanmasına ihtiyacı olanlar onlardır, bundan yarar   saklayacak   olanlar   onlardır.Bununla   beraber yapacaklarını yaptılar.  Bir de yararlanacaklar kendileri olmasaydı, acaba nasıl davranırlardı?!

Yüce Allah gizlediklerini ortaya çıkarmak ve gerçek katili göstermek istemiştir.Böyle de olmuştur.İneğin vücudundan bir parça almışlar ve onunla ölü insanın vücuduna vurmuşlar. Ölü adama ruh gelmiş, canlanmış ve kendisini kimin Öldürdüğünü sÖylemİştir."Ona vücudundan bir parça ile vurun, dedik".

Öncekiler, ineğin vücudundan hangi parça ile ölüye vurulduğu konusunda ihtilaf edip tartışmışlar. Halbuki bu konuya dalmanın, belirlemeye çalışmanın ve tartışmanın bir anlamı yoktur. Çünkü sahih kaynaklarda buna işaret eden bir şey olmadığı gibi, onu bilmenin bir yararı da yoktur.

İhtilaf edenleri yadırgayarak Taberi şöyle der: Bize göre "Ona vücudundan bir parça ile vurun" sözü ile ilgili olarak şu söylenebilir: Yüce Allah, dirilmesi için ineğin vücudundan bir parça İle öldürülen adama vurmalarını emritmiştir.âyette veya delil olabilecek başka şeylerde öldülrnüş adama ineğin vücudundan hangi parça ile vurduklarını belirten bir şey yoktur. Ölüye vurdukları parçanın but olabileceği gibi, kuyruk, ön but veya başka bir parça da olabilir.Hangi parça ile vurduklarını bilmemenin bir zararı olmadığı gibi, ne ile vurduklarını bilmenin bir yararı da yoktur. Bize düşen, adamların ölüye bir parça ile vurduklarını ve ölünün Allahın izniyle dirîldiğini kabul etmektir."[291]

 Allah, Ölüyü Bu Şekilde Diriltir:
 
"Ona bir parçasıyla vurun, dedik.Bu şekilde Allah Ölüleri diriltir.Aklınızı kullanmanız İçin âyetlerini size gösterir"

Şüphesiz, hedef ineğin boğazlanması değildir.Ancak başka bir hedefin gerçekleştirilmesi için o bir araçtır.Hedef, Yüce Allahın ölüleri diriltme gücünü göstermek için somut bir delil ortaya koymaktır.Böylece inanmış olanların imanları artacak ve şüphe içinde olanlar inanacaklardır.

Yüce Allah ölüleri bu şekilde diriltir.Gözlerinizle rabbani bir mucize gördünüz.Ölü bir insan! Ruhsuz ve hareketsiz bir cesetlBir de sağır ve dilsiz bir inek! Kendiniz ineği boğazladınız, o da cansız ve ruhsuz bir ceset haline geldi. Kendin iz ölmüş ineğin vücudundan bir parça aldınız ve onunla ölü insanın vücuduna vurdunuz. O anda korkunç sürprizle karşılaştınız; O vuruşla ölü insan canlandı, canlılar gibi hareket etti ve onlar gibi konuştu.

Tıpkı bu sahnede gördüğünüz gibi, Yüce Allah ölüleri kıyamet günü diriltir. Dirilen insanlar hayatın bütün özellik ve niteliklerine sahip olarak kabirlerinden kalkarlar.

Kur'anı Kerim'in inek kesme öyküsünü Yüce Allahın sonsuz gücüne ve kiyamet günü ölüleri diriltmesine delil olarak getirmesi, bize imanın gerçeklerini ve islamın anlayışını   yerleştirme  ve   bunun   için   deliller  getirme

metodunu göstermektedir.

Kur'anı Kerim, iman geçeklerini soyut ve maddi örneklemelerden bağımsız olarak değil, güçlü ve somut delillerle destekleyerek vermektedir. Bu deliller görünen hayat gerçeklerinden ve insanların yaşayıp gördüklerinden alınmıştır. Bu şekilde Kur'anın getirdiği delil çok açık ve anlaşılır olmakta, kuvvet ve etki taşımakta ve ele aldığı gerçekleri başarı ile ortaya koymaktadır.

Kur'anı Kerim, öyküleri iman gerçeklerini yerleştirmek için bir araç olarak seçmekte ve bu gerçeklerin sergilendiği bir alan olarak kullanmaktadır. Bu da Kur'an öykülerinden amacın, bizzat Öykü anlatmak ve edebi sanat yahut psikolojik zevki tamin etmek olmayıp,belki bunların yanında, daha üstün bir hedef olan iman gerçeklerini ortaya koymak olduğu görüşümüzü pekiştirmektedir.

ineğin boğazlanması, ondan bir parça ile öldürülmüş olan adama vurulması ve bu adamın dirilmesinden Kur'an birtakım şeyleri hedeflemektedir.Şöyleki;

a- Gerçek katili ortaya çıkarmak ve israil oğullarına göstermek.

b- Yüce Allahın ölüleri diriltme gücüne sahip olduğunu somut delille göstermek.

c- Tabiat kanunlarına aykırı ve fizik yasalarına ters olan bir    mucizeyi   ve    Allahın    delillerinden   bir   delili göstermek.Rabbani  bir  mucize  yolu  dışında,   ölü  bir hayvanın etinden bir parçanın vurulmasıyla ölü bir insanın dirildîği hayatta meydana gelmemiştir.

d- Allahın emirlerine bakışları ve peygamberlere karşı tavırları hakkında yahudilerin tabiatını tanımak.

e- Yahudilerin   çirkin   ahlakına   sahip   olmaktan müminlerin sakındırılması.[292]

 Ondan Sonra Kalpleriniz Katılaştı:
 
"Ondan sonra kalpleriniz katılaştı.O, taşlar gibidir veya ondan da katıdır"

Yahudilerin ineği boğazlaması ve öldürülmüş adamın onunla dirilülmesinin acaba sonucu ne olmuştur? Bu olayın yahudilerin kalpleri ve yaşantıları üzerinde ne gibi etkisi olmuştur? Bu olaydan sonra kalpleri yumuşayacağı ve Allahın  buyruklarına,   peygamberin  öğretilerine  boyun eğecekleri yerde, kalpleri daha da katılaşmıştır. Ondan sonra kalpleri katılaşmış, katılaşma yönünden taşlar gibi, hatta ondan da daha katı olmuştur.

Gerçekten yahudiler yahudidirler! Çok ilginç ve tuhaf kalplere sahiptirler! Taşlardan da daha katı olan bu kalpler insana çok tuhaf ve korkunç gelmektedir.

Tuhaf   olmasının   sebebi,   bu  kalplerin  duygu  ve tepkilerin kaynağı olması, bunun yanında taşlardan da katı olmasıdır.Bu    kalplerin    sevmeyen,nefret    etmeyen, öfkelenmeyen  ve  hoşnutluk duymayan,  etki  ve  tepki göstermeyen kaskatı, demir gibi sert taşlardan daha katt olmasıdır.

Sorarım, taştan daha katı bir kalp taşıyan kimseden ne umulur? Kalbini yitirdiği zaman "Yahudi insan" ve ona benzeyen bu maddi enkazdan geriye acaba ne kalır? Bozulmasıyla insanın tümüyle bozulduğu ve düzelmesiyle insanın tümüyle düzeldiği o et parçasının bozulmasından sonra acaba geriye bir umut kalır mı? Rasulullah bu düzelme ve bozulma konusunda şöyle buyurmuştur: "Haberiniz olsun, vücutta bir et parçası vardır. Bu parça düzeldiği zaman insan düzelir, bozulduğu zaman insan bozulur. O da kalptir"[293]

Kur'an, yahudilerin kalplerini, tabiatı ve hakikati ne ise olduğu gibi ortaya koymuştur. Bu da müslümanların düşmanlık yapan yahudiieri tanıması ve onlara karşı nasıl davranacaklarını bilmesi içindir.

Katılıkta kalpleri donuk ve sert taşlar gibi gören ile bu kalpleri taşlardan daha katı sayan arasında fark vardır.

Şair Ahmed Şavki, Şam'a giren ve Suriyeyi sömürgeleştiren Fransızlar için söylediği "Şam" adlı kasidesinde kalplerinin kayalar gibi katı olduğunu söyleyerek şöyle demiştir: "Yumuşaklıktan sonra güzelliğini ürkütene sor; Onun kalbi ile kayalar arasında bir fark var mıdır?"

Kur'an, yahudilerin kalplerinin taşlardan daha katı olduğunu belirtmiş, sağır taşları ise o kalplerden daha yumuşak görmüştür. Şüphesiz bunda ne bir abartma, ne bir gerçekdışılık vardır. Bilakis katıksız doğru ve gerçektir. Bu bir benzetme ve tasvir de değildir.

insanlık tarihi Kur'anın belirttiği bu gerçeğin doğruluğuna delildir. Çağdaş tarih ise, bunun en büyük delilidir. Çünkü insanlık, yahudilerin taşlardan da katı kalplerinden çıkan kin ateşiyle dağlanmış ve canı yanmıştır.

Ne yazıktır ki birtakım insanlar kalplerin katılığında yahudilere uymakta, içlerinde kayalardan da katı kalpler taşımakta, insanlara bu katı taşlar, yani kalplerle muamele etmekte,    zulmetmekte,    terör   estirmekte,    tağutluk yapmakta, işkence etmekte, her türlü acıma ve insanlık duygularından  soyutlanmış  olarak insanlarla  savaşmak tadırlar.

Söylermisiniz, taşlardan da katı bir kalbe sahip olan insanlarda insanlık namına geriye ne kalmıştır? Başa geçtiği ve iktidara geldiği zaman insanlara nasıl muamele edeceğini beklersiniz?[294]

 Yahudilerin Kalplerinden Daha Yumuşak Taşlar:
 
Yüce Allah buyuruyor: "Sonra kalpleriniz katılaştı.Taş gibi, hatta daha da katı oldu. Nitekim onlardan ırmaklar fışkıran vardır, yarılıp su çıkan vardır, Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir. Size İnanacaklarını umuyor musunuz? Halbuki onlardan bir kısmı Allahın sözünü işitiyor, ona akılları yattıktan sonra, bile bile onu değiştiriyorlardı."[295]

Yahudilerin kalpleri taşlardan da katıdır! Evet, taşlar yahudilerin kalplerinden yumuşaktır, âyet, bu gerçeği belirtmek için Allaha boyun eğen yumuşak taşlardan örnekler vermektedir. Bu Örnekler bizzat yahudilerin hayatında gerçekleşen ve görülen Öneklerdir.Bu olayları yahudiler görmüş ve taşların yumuşaklığına orada tanık olmuşlardır.

"Taşlar arasında kendisinden ırmaklar fışkıran vardır". Bu gerçek o kadar açıktır ki Örnek vermeye bile gerek yoktur. Çünkü yahudiler ve başkaları onu bilmektedir.

Nehirler nereden fışkırıp kaynar? Dağlardan değil mi? Kayalar yumuşamış ve kendisinden ırmaklar fışkırmıştır.

"Onlardan yarılıp su çıkan vardır". Bu olayı bizzat yahudiler gözleriyle görmüşlerdir. Çölde susamışlar, Hz.Musa'dan su istemişler, o da Rabbinden su vermesini istemiş, Yüce Allah ona asasını taşa vurmasını emretmiş, Musa asayı vurmuş, yahudiler kayalardan suyun sızmaya, sonra kaynamaya başladığını gözleriyle görmüşlerdir.Bunu Yüce Allah şöyle belirtmektedir: "Musa milleti için su istemişti.Asanla taşa vur, dedik. Ondan oniki pınar fışkındı, herkes içeceği yeri bildi"[296]

"Onlardan Allah korkusundan yuvarlananlar vardır". Bu da yaşanan başka bir örnektir. Yahudiler Hz.Musa yolu ile bu örneği yaşamışlardır. Çünkü bizzat kendilerinin başına gelmiştir.

Hz.Musa, Yüce Allahla konuşmak için Tur dağına gittiğinde, Allahı görmek istemiş, ama Yüce Allah kendisini dünyada göremeyeceğini bildirmiştir. Dağa yansıyınca dağı paramparça etmiştir. Dağ, Allah korkusundan dağılmıştır.

Yüce Allah buyuruyor: "Musa, belirlediğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca, Musa: "Ey Rabbim! Bana kendini göster, sana bakayım" dedi. Allah: "Sen beni göremeyeceksin, ama dağa bak, eğer o yerinde kalırsa, sen de beni göreceksin" buyurdu.Rabbi dağa yansıyınca, onu yerle bir etti ve Musa da bayılıp düştü. Ayıhnca,"Ey Rabbim!, eksikliklerden münezzehsin. Sana tevbe ettim, ben inananların ilkiyim" dedi."[297]

 
İnek Kesme Öyküsünün Canlandırdığı Yahudi Lerin Huyu:

 
İnek öyküsünün yahudilerin huyunu açıkça tasvir ettiğini ve   ahlakını   bütün   çıplaklığıyla   ortaya   koyduğunu söyledik.lşte onların ahlak ve huyundan bazı kesitler:

1- Gerçekleri   gizleme   çabaları.   Adamı   öldürme cinayetini birbirlerine atmışlar ve suçsuz insanların boynuna atmaya çalışmışlardır.

2- Peygamberlere karşı saygısızlıkları ve onlara değer vermemeleri. Mesela, Hz.Musa'ya inek hakkında yararı ve gereği olmayan bir sürü sorular sormuşlar, bizi alaya mı alıyorsun?,  en  sonda  şimdi  gerçeği söyledin,  diyerek ciddiyetsizlik ve yalancılıkla suçlamışlardır.

3- Allahın emirlerine ve hükümlerine karşı saygısızlık, onları tutmamak ve yerine getirmemek için her yola başvurma.

4- Allahın emirlerini yerine getirmeyi savsaklama ve geciktirme.Çünkü en sonda ve ancak mecbur kaldıkları için emri yerine getirmişlerdir. "Onu boğazladılar, ama neredeyse yapmayacaklardı".

5- Gerek olmadığı halde telaş ve tutarsızlık göstermeleri ve çok soru sormaları.

6- Yarar sağlamayan şeylerle meşgul olmaları ve fayda getirmeyen şeylerin peşine düşmeleri.

7- Şekilciliğe ve ayrıntılara önem vermeleri, temel ve ölçü olan şeyleri bırakarak ikinci derecede ve ayrıntı şeylerle uğraşmaları.

8- Bu gevşek karakter ve cıvık ruh yapılarıyla Allahın katı hükümlerine muhatap olmaya ve helal olan birtakım güzel şeyleri onlara haram etmesine müstehak olmuşlardır.

9- Aynı   sebeplerle   Allahın   kalplerini   katılaştırma cezasına layık olmuşlardır. Katı kalpli olan insanın cezası da katı   olur.Bu   cezanın   yanında   bütün   cezalar   basit kalır.Çünkü boyun eğen yumuşak bir kalbe sahip olursa, yolunu   düzeltebilir,   hemen   tevbe   ve   iyilik   yoluna girebilir.Ama kalbi katı ise,  hastalık özdedir,  meyvede değil, ağacın gövdesinde demektir.

10- Taşlar ve cansız varlıklar yahudilerin kalplerinden daha yumuşak ve boyun eğen olmuştur.Böyle olunca, acaba yahudilerden başka ne umulur?[298]

 İnek Kesme Öyküsü ve Yahudilerin Görüşme Terde İzlediği Yol:
 
İnek öyküsü, bize kesin bir gerçeği göstermektedir. Bu gerçeğe bakarak yahudilerin görüşmelerde izlediği yolu anlıyoruz. Günümüz müslümanları olarak bu gerçeğin üzerinde durmamız ve bize yarayacak birtakım ipuçları çıkarmamız gerekir.Bunlar bize yahudilere karşı koymanın yolunu ve onlara nasıl davranacağımızı öğretecektir.

Yahudiler Hz.Musa'ya nasıl davrandılar, ondan keç kere sordular? Kaç kere itiraz ettiler ve söylediklerine kaç kere iltifat etmediler? Halbuki Musa onların lideri ve peygamberi idi. Onunla böyle görüşme yapan yahudiler acaba düşmanlarıyla nasıl görüşme yaparlar? Düşmanlarına karşı asıl davranırlar?

Şüphesiz -inek meselesi basit, küçük ve cüzi bir konudur. Sadece onları ilgilendirir. Ondan yararlanacak olanlar da kendileridir. Buna rağmen hem kendilerini, hem Hz.Musa'yı ne kadar uğraştırmıştır? Ne kadar zamanlarını almıştır? Sorumluluk ve yükümlülükten kuntulmak için ne kadar hile, oyun ve savsaklama yoluna başvurmuşlardır?

Yahudiler görüşmelerden ne usanır, ne de bıkarlar. Çünkü görüşmelerde kaçak döğüşme, kıvırma, savsaklama, sıyrılma ve hile yapmayı çok iyi becerirler.Görüşmeler sırasında   soğuk   kanlı   olur   ve   tükenmez   bir   sabır gösterirler.Görüşmelerle uzun vakitleri öldürmeye ve büyük çabalan boşa çıkarmaya dünden hazırdırlar. Başladıkları yere dönmeye ve yeniden başladıkları yere gelmeye çok alışkındırlar.

İkinci derecede ve formalite bir konunun görüşmeleri yahudiler ve dolayısıyla karası taraf için aylar ve yıllar sürebilir.Küçük bir konu üzerinde tekrar tekrar durur, diledikleri kadar uzatır, hakkında kitaplar ve uzun tutanaklar yazar, bıkmadan usanmadan onun için ziyaretler ve yolculuklar düzenlerler.

Yahudiler için meselenin çözümü önemli değildir. Onlar için önemli olan, meselenin uzatılması ve sürüncemede bırakılmasıdır. Yine onlar için hakkın ortaya çıkması ve sahiplerine verilmesi değil, ellerinden geldiği kadar sıkıntı çıkarmak önemlidir. Onlar için önemli olan, makul bir sonuç elde etmek değil, işin sürüncemede kalması, görüşme zincirine yeni halkaların eklenmesi ve karşı tarafın boşlukta ve ortada bırakılmasıdır.

Yahudilerin bu karakterini inek kesme öyküsünden çıkarıyoruz. Tarihleri boyunca onlar hakkında bildiklerimiz de böyledir. Direkt veya dolaylı olarak düşmanlarıyla yaptıkları görüşmeler günümüzde onların bu huyunu ve yolunu gösteren en açık delildir.

1967 yılında yahudiler Batı Şeria'yı işgal edince Güvenlik Konseyi 242 sayılı kararını alarak o tarihten itibaren işgal edilen toprakların sahiplerine verilmesini istedi.Güvenlik Konseyinde kararı İngiliz temsilci Lord Karadon sunmuştu.

Fakat yahudiler karara karşı çıktılar ve görüşmelerde her zaman yaptıkları gibi kararı yahudice anladılar.Joe Naryaring'ten başlayarak uluslararası temsilciler kanalıyla onlarla uzun ve çetin görüşmeler yapıldıysa da hepsi sonuçsuz kalmıştır.

Güvenlik Konseyi "savaşta işgal edilen bütün 'topraklardan çekilmemizi istemiyor, sadece işgal edilen yerlerden çekilmemizi istiyor" diyerek bu yerlerin belirlenmesi için de bizimle Araplar arasında görüşmelerin yapılması gerekir, dediler.

Arapların karardan anladığı gibi işgal edilen bütün yerlerden mi çekilecekler, yoksa yahudilerin anladığı gibi işgal edilen yerlerden mi çekilecekler? Bu konunun görüşmeleri şimdiye kadar yirmi yıldan fazla sürmüş ve şu ana kadar da bir sonuç alınmamıştır.

Arap devletlerinden Mısır, Yahudi Amerikan tuzağına düşerek yahudilerle meşhur Camp David anlaşmasanı imzaladı ve iki devlet arasında savaşa son verilmesi ve karşılıklı diplomatik ilişkilerin kurulması ve halka açıklanmayan başka şeylerin karşılığında yahudiler Sina çölünün büyük kısmından çekildiler. Fakat yahudiler bu sefer çözümü çetin Taba meselesini ortaya attılar. Taba'yı yahudi toprağı görerek oradan çekilmeyi red ettiler. Mısır da oranın kendi toprağı olduğunu söyleyerek yahudilerin çekilmesini istedi.

Yahudiler, uluslararası hakem kuruluşları, görüşmeci diplomatlar, uzmanlar ve avukatlar gözetiminde görüşme terin yapılmasını istediler. Uzun süren görüşmeler başladı, üzerinden on sene geçti, ama kriz bitmedi ve hala yahudiler çekilmediler.

Bilindiği gibi Taba küçük bir toprak parçası olup neredeyse bir stadyum kadar bir yerdir. Bir stadyum yeri kadar küçük bir yerden yahudilerin çekilmesi on yıldan fazla sürüyorsa, acaba Araplar, yahudilerin Batı Şeria, Golan Tepeleri ve işgal ettikleri diğer yerlerden ne kadar zaman içinde çekileceklerini tahmin ediyorlar? Yahudilerin bu  yerlerden  çekilmesi  için  acaba  Araplar  ne  kadar görüşme yapacak, ne kadar çaba gösterecek, ne kadar mal harcayacak, sinirleri ne kadar bozulacak ve ne kadar ömür tüketeceklerdir? Bütün bunlara rağmen kırıntılardan başka yahudilerden birşey de elde edemiyeceklerdir.

Ey müslümanlar! Yahudilerin işi savsaklamayı, görüşme leri sürüncemede bırakmayı, oyun ve kurnazlık yapmayı çok iyi becerdiklerini unutmayınız. Onlar birtek sesten başkasına da icabet etmeyeceklerdir. O da kuvvetin sesidir. Onları Filistin'den ancak birtek yol çıkarabilir. O da savaş ve cihad yoludur.[299]

 İnek Öyküsünden Alınacak Dersler:
 
inek   öyküsünden   çıkarılabilecek   dersleri   şöyle özetleyebiliriz:

1- Allanın emirlerini ve dinin hükümlerini kabullenmek, uygulamak ve tam yaşamak gerekir.Bu da emredilen kişilerin hemen yerine getirmesi ve uygulamasını gerektirir.

2- Allahın    emirlerine    karşı    hileye    gitmemek, savsaklamamak ve uygulamaktan kaçınmamak gerekir.

3- Allahın emirlerini tutup tutmamakta birinci etken, kişinin kalbidir. Kalp, Allaha iman, Allahı yüceltme ve emirlerine karşı saygılı olma duygusuyla dolu ise, uygulama ve hemen yerine getirme arzusu da olur. Kalp, vücudun tümüne emrini verir ve bütün organlar onun emrini hemen yerine getirir.

Ama kalp'te Allaha ve emirlerine karşı saygı yoksa ve emirlerini yerine getirmek istemiyorsa, bahaneler bulma, mazeretler uydurma ve savsaklama yoluna gider. Sanki bütün organlara olumsuz emirlerini verir ve organlar da yerine getiremez olur.

Hayırlara koşan,itaatta yarışan, emirlere ciddi sarılan ve ciddi olarak uygulayan bir insan gördüğümüzde, kalbinin Allaha teslim olup inandığını, onu yücelttiğini ve ciddi bir mümin olduğunu anlarız.

Bir de bunun zıttı olarak tenbel, zayıf, aciz, Allanın hükümlerini yerine getirmekten kaçınan ve hile peşinde olan bir insan gördüğümüz zaman, hastalığın kalbinde olduğunu anlarız. Hastalığın yeri öğrenilince, hastalığın teşhisi de doğru olur, tedavinin yollan da kolaylaşır ve eğitim yarar sağlar.

4- lkinci derecede ve tali işlerle meşgul olmamak.Çünkü bu tür işler üzerinde durmak, emek ve zaman kaybına yol açtığı gibi, bir yarar da sağlamaz.Aynı zamanda uygulamayı ve yerine getirmeyi de engeller.

5- Allahın emirleri, emrettiği şekilde kabul edilir. Artırma ve eksiltmeyevyer olmadığı gibi gereksiz ayrıntılar üretme ve sorunlar çıkarmanın da bir gereği yoktur.

6- Zorlaştırma ve giriftleştirme, Allanın açıkladıklarıyla yetinmeyen kişilerin ödediği bir vergidir. Apaçık ve kolay yolu bırakıp gereksiz ve meyvesiz ayrıntılara dalan herkesi bekleyen kaçınılmaz bir sonuçtur. İşte yahudiler! Kendilerine işi zorlaştırdılar, Allah da onlara zorlaştırdı. Halbuki sıradan bir inek boğazlamış olsaydılar, istenen şey yerine gelmiş olacaktı.

Onun için Yüce Allah gereksiz ayrıntılardan ve yararsız sorulardan müminleri sakındırarak şöyle buyurmaktadır:

"Ey inananlar! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır.   Allah,   sorduğunuz   şeyleri   affetmiştir.Allah Bağışlayandır,  Halimdir.  Sizden  önce bir millet onları sormuştu, sonra da onları inkar etmişlerdi."[300]

Müslim, Ebu Hureyre'den Hz.Peygamberin şöyle dediğini belirtir: rivayet     ederek "Rasulullah bize konuşma yaparak şöyle dedi: Ey insanlar! Allah size haccı farz kıldı, hac yapınız.

Bir adam : Her sene mi ey Allahın Rasulü? dedi.Rasulullah birşey söylemedi. Adam üç defa sordu.Bunun üzerine Rasulullah şöyle dedi:

Evet, deseydim, farz olurdu ve siz ona güç yetiremezdiniz. Ben sizi bıraktığım (bir şey söylemediğim) sürece siz de beni bırakınız (sormayınız). Sizden öncekiler çok sorduklan ve peygamberlerine çok itiraz ettikleri İçin mahvoldular.Size birşey emrettiğim zaman onu gücünüz yettiği kadar yapınız. Birşey yasakladığım zaman da terkediniz"[301]

Yine Müslim, Sa'd bin Ebi Vakkas'tan Rasulullahın şöyle   buyurduğunu  rivayet   etmektedir:"   Müslümanlar arasında günahı en büyük müslüman, haram edilmemiş bir şeyi sorarak haram edilmesine sebep olan' kişidir"[302]

7- Peygamberlere ve Allahın dinine bağlı alimlere saygılı davranmak, onlarla konuşurken saygılı konuşmak gerekir.

8- Alim ve davetçi kişilerin müslümanlara dokunaklı konuşması ve kalplerini etkilemesi gerekir. Etkilenme ve duygulanma böyle sağlanır. Müslümanlarda bir savsaklama veya   tenbellik   görürse,   bilgece   gidermeye   çalışması gerekir.

9- Allahın   emirlerini   tutmak   ve   yerine   getirmek kalplerin teslim olmasına, kişilerin iyileşmesine ve hayatın düzelmesine   götürür.Allanın   emirlerini   tutmamak  ve uygulamamak da en katı ceza olan kalbin katılaşmasına yol açar.

10- îslam, Allanın emirlerini müslümanlann büyük bir istek, arzu ve heyecanla yerine getirmelerini ister.Bilinç, akıl, hayal, duygu,organ ve kalp gibi bütün varlığıyla kişinin bu uygulamaya katılması, bu zevki tatması ve bu coşkuyu yaşamasını gerektirir. Bu da ancak derhal uygulama ve yerine getirme ile gerçekleşir.

Fakat müslüman bundan kaçınırsa, hile ve savsaklamaya giderse, uygulama arzusu da gevşer, himmeti azalır, kabullenme ve razı olma kaybolur, organlar da katılma şevk ve zevkini yitirir. Uygulamaya mecbur kaldığında da bu soğuk ve donuk,mekanik ve göstermelik bir uygulama olur. "Onu boğazladılar, ama neredeyse yapmayacaklardı".[303]


[275] Bakara, 67-74 Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/237-238.

[276] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/238-239.

[277] Bu rivayetler için bakınız, buyuti, ed-Durru'l-Mensut, 1/136-19/

[278] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/239-341.

[279] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/241.

[280] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/241-243.

[281] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/243-244.

[282] Bakara,285-286 Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/244.

[283] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/245.

[284] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/245-246.

[285] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/246-247.

[286] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/247-248.

[287] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/248-249.

[288] Hac, 36-37

[289] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/249-251.

[290] Seyyid kutup, Fi zilali'l-Kur'an, 1/80

[291] Taberi Tefsin, 2/231, Matımud Şakir neşri, Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/252-254.

[292] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/254-256.

[293] Buhari, Kitabu'l-İman, 2, Müslim, Kitabu'l-Musakat, 22

[294] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/256-258.

[295] Bakara,74-75

[296] Bakara, 60

[297] Araf, 143 Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/258-259.

[298] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/260-261.

[299] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/261-264.

[300] Maide, 101

[301] Müslim, kitabu'l-Hac,15, Haccın hayatta bir defa farz oluşu babı, 73, hadis no,1337

[302] Müslim, Kitabu'l-Fadail,43, Rasulullaha saygı gösterilmesi babı, 37, hadis no, 2358

[303] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/265-268.



Konu Başlığı: Ynt: İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
Gönderen: muammer 8-c üzerinde 24 Aralık 2014, 14:56:42
kurban Allah rızası için her sene bir kere kesilir ve paylaşılır


Konu Başlığı: Ynt: İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
Gönderen: Sevgi. üzerinde 26 Ağustos 2015, 22:26:46
  Bilinmesi gereken güzel konuya değindiğiniz için Rabbim Razı olsun kardeşim.Kurban Her sene Allah Rızası için kesilir. Ve Allah Rızası için paylaşılır.


Konu Başlığı: Ynt: İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
Gönderen: Sefil üzerinde 28 Ağustos 2015, 14:28:08
1- Allanın emirlerini ve dinin hükümlerini kabullenmek, uygulamak ve tam yaşamak gerekir.Bu da emredilen kişilerin hemen yerine getirmesi ve uygulamasını gerektirir.

2- Allahın    emirlerine    karşı    hileye    gitmemek, savsaklamamak ve uygulamaktan kaçınmamak gerekir.

3- Allahın emirlerini tutup tutmamakta birinci etken, kişinin kalbidir. Kalp, Allaha iman, Allahı yüceltme ve emirlerine karşı saygılı olma duygusuyla dolu ise, uygulama ve hemen yerine getirme arzusu da olur. Kalp, vücudun tümüne emrini verir ve bütün organlar onun emrini hemen yerine getirir.

Bu üç düsturla konunun ehemmiyetini anlayıp dersler çıkarmalı ibret alıp ameli ve itaatini sağlamlaştırmalı rabbi rahimine karşı ...

Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
Gönderen: Pelinay üzerinde 28 Ağustos 2015, 14:47:14
hımm.bu ayetleri mealen Kuranı  Kerrimde okuduğumda anlamamıştım olayı..Allah razı olsun.kıssasını ve niçin yapıldığını öğrendim.
Rabbim anlayış gücümüzü artırsın inşAllah


Konu Başlığı: Ynt: İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
Gönderen: Ceren üzerinde 28 Ağustos 2015, 16:18:17
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Bilmediğim bir şey daha öğrendim.Rabbim Hz.Musa ve kavmine de kurban kesmeyi emir etmiştir....


Konu Başlığı: Ynt: İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
Gönderen: İkraNuR üzerinde 28 Ağustos 2015, 19:50:11
rabbim her sene mubarek kurban bayramlarımızda kestıgımız mubarek buyuk baş hayvanlarımızı kesip dagıtıyoruz allah c.c. kabulu makbul eylesn amin.. kesemeyenlerede inşllh bi dahaki yıla nasip eylesn inşllah.


Konu Başlığı: Ynt: İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
Gönderen: SeLiNaY 8 üzerinde 03 Kasım 2015, 16:17:44
Selamun Aleykum
Allah bizlere kurban kesmeyi emretmiştir.Aramızda kesebilenlerde var kesemeyenler de vardır. Ama bir kişinin elinde biraz para varsa , kesebilecek durumda ise kurban kesmek ona farzdır. Allah kesdigimiz kurbanları kabul eylesin .Kesemeyenlere bir sonraki srne kesmeyi nasip eylesin . Amin

Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
Gönderen: Yağmur Gmş üzerinde 03 Kasım 2015, 17:02:31
Bismillah...
Kurban kesmek farz olan bir ibadettir...
Allah kurban kesmeyi herkese nail etsin.
Allah cc. razı olsun...


Konu Başlığı: Ynt: İsrailoğullarının İnek Kesme Öyküsü
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 17 Temmuz 2016, 23:29:03
Esselamu aleykum
Hz.Musa nin.başıma gelenler anlatılmış...Ve her zamanki gibi peygamberimizi terslemis İsrailogullari...Rabbim musriklerin gazabından korusun inşallah.biZleri...Bu inek öyküsünden çıkarmamız gereken ders ise Allah a itaatetmek ve onun rızasını kazanmaktır....Rabbim musriklerin gazabından korusun inşallah biZleri...