๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran Öyküleri => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 04 Aralık 2010, 13:12:15



Konu Başlığı: Allahın Zulkarneyne Verdiği İmkanlar
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 04 Aralık 2010, 13:12:15
Allahın Zulkarneyn'e Verdiği İmkanlar


Kur'anı  Kerim,  Yüce  Allahın  Zulkarneyn'e  verdiği imkanlara işaret etmekte ve "Biz ona her şeyden bir sebep verdik"   genel  ve   özet  ifadesiyle  bu  imkanın   şeklini belirtmektedir.

Sebep, yer yüzünde üstünlüğü sağlayan araç ve buna götüren yoldur. Sebep siyasi, askeri, ekonomik, sanayi, savaş veya uygarlık olsun, yer yüzüne yerleşmeyi gerçekleştiren maddi olaylardır.

Yüce Allah ona iktidar ve fetih sebeplerini, imar etme ve kurma sebeplerini, iktidar ve yönetim sebeplerini ve başka şeylerin sebeplerini vermiştir.

Haber ve israiliyyat heveslisi kimi kişiler, Allahın Zulkarneyn'e verdiği bu sebep ve imkan konusunda hurafe, saçma ve uydurma şeyler nakletmekten kendilerini atamamışlardır. İbn Kesir, Muaviye ile Ka'bulahbar arasında geçen bir konuşmayı nakletmiş, onunla ilgili hoş bir yorum yaparak şöyle demiştir:

"Said bin Hilal rivayet ediyor; Ebu süfyan oğlu Muaviye, Ka'bulahbar'a şöyle sormuştur: Zulkarneyn'in atını Süreyya yıldızına bağladığını mı söylüyorsun?

Ka'bulahbar şöyle demiştir: Böyle diyorsam, Allahın "Herşeyden ona bir sebep verdik"dediği içindir."

Ibn Kesir bu konuşma için şu yorumu yapmaktadır: "Muaviye'nin karşı çıkması doğrudur ve karşı çıkmakta haklıdır. Çünkü Muaviye, Ka'bulahbar için "Yalan söyleyip söylemediğini deneyeceğiz "derdi. Yani naklettiği şeylerde yalan söyleyip söylemediğine bakacağız. Ka'bulahbar'ın bile bile yalan söylediğini demek istemiyor, belki elindeki sayfalarda bulunan bilgilerin genellikle uydurma, yanlış ve yalan şeylerden ibaret israiliyat olduğunu söylüyor. Allah ve rasulunün haber verdiği bir konuda bunların hiçbirine ihtiyacımız yoktur.Çünkü bunlar halka büyük zarar vermiş ve büyük bozuklulara yol açmıştır.

Ka'buİahbar'ın "Herşeyden ona bir sebep verdik" sözünü sayfalarındaki yanlış bilgilere dayanarak açıklaması ve atını Süreyya yıldızına bağladığı sonucunu çıkarması, yersiz ve aslı astarı olmayan bir şeydir. Çünkü insanların böyle bir şeyi yapması yahut göklere ulaşması mümkün değildir.Nitekim Yüce Allah, Belkis için "Ona her şeyden verilmiştir" der. Yani benzeri krallara verilen şeylerin benzeri ona da verilmiştir.

Zulkarneyn de bu şekildedir. Allah ona sebepleri müyesser etmiştir. Yani ülkeler ve bölgeler fethetme, toprakları ele geçirme, düşmanları yenme, yer yüzünün krallarını dize getirme ve müşrikleri zelil etmenin yol ve imkanları kendisine verilmiştir.Böyle bir insanın ihtiyaç duyacağı her şey kendisine verilmiştir. En doğrusunu Allah bilir.”[352]

 Zulkameyn'in Sebeplere Sarılması:
 
Yüce Allah Zulkarneyn'i yeryüzüne yerleştirmiş, galibiyet ve üstünlüğü gerçekleştirmek için ona sebepleri ve yolları hazırlamıştır. Kur'an, Zulkameyn'in Allanın kendisine verdiği araç, yol,imkan ve şekillerden yar arlandığını, bunları çok güzel ve yerinde başarıyla kullandığını anlatmakta ve onun için "Sebeplere sarıldı" der. Bu da Zulkameyn'in ne kadar zeki ve kavrayışlı olduğunu gösterir.

Başarı, galibiyet ve üstünlük için Yüce Allah birçok kişiye yollar, sebepler ve imkanlar verir.Bu sebeplerin bir kısmı maddi somut şeylerdir, bir kısmı da zeka, kavrayış, sağlık ve kuvvet, kişilik, güzel muamele, zaman, ömür gibi manevi şeylerdir.

Başarı ve üstünlük sebepleri verilen nice kişiler var ki Allanın kendilerine verdiği bu imkanları kullanıp onlardan yararlanmazlar.   Aksine   Allanın   kendilerine   verdiği imkanları    çarçur    ederek    boşa    götürür,     fırsatı değerlendirmez ve şartlardan yararlanmaz. Böylece verilmiş olan imkanlar kaybolur ve sebepler ortadan kalkar.

Allanın verdiği imkan ve seeplerden yararlananlar, onları yerinde-ve zamanında kullananlar ise azdır. Bunlar da ancak zeki ve akıllı kişilerdir.Işte Zulkarneyn bu az kişilerdendir.Çünkü verilen sebeplere sarılmış ve imkanları değerlendirmiştir.

"Sebeplere sarıldı" anlamındaki cümle, öyküde üç defa geçmektedir. Çünkü Zulkarneyn batıya, doğuya ve kuzeye olmak üzere üç sefer düzenlemiş ve cihad etmiştir.Güneşin battığı yere varıncaya kadar sebeplere sarıldı.Güneşin doğduğu yere varıncaya kadar sebeplere sarıldı. İki dağın arasına varıncaya kadar sebeplere sarıldı.[353]

 Güneşin Kara Balçıklı Bir Gözde Batması:
 
Kur'anı Kerim, Zulkameyn'in ilk seferinden söz ederek "Güneşin battığı yere varınca, kara balçıkklı bir gözde battığını gördü" der.

Cihad için yapılan bu sefer batıya düzenlenmişti.Daha önce Zulkarnen'in İranlı Kuruş olduğunu ve bu seferin Yunanlı Lidya ülkesine karşı düzenlendiğini, Lidya'nın başkenti Sardiz'i işgal ettiğini ve kralı Krezus'u esir aldığını, Sardiz kentinin Ege Denizi sahillerinde İzmir yakınlarında bir yerde olduğunu belirtmiştik.

Ayet, Zulkameyn'in güneşin battığı yere ulaştığını belirtmiştir. Bilindiği gibi hem güneş hem yer küresi dönmektedir.  Onun için güneşin battığı yer, gerçekten battığı ve bir daha çıkmadığı yer anlamında değildir. Zira güneşin batış ve doğuş yerleri bir tane olmayıp birçok batma ve doğma yerleri bulunmaktadır. Onun için Yüce Allah "Doğuş yerlerinin ve batış yerlerinin rabbine and olsun"[354] buyurmaktadır.

Her hangi bir yerden bakanların baktıkları yerlere göre güneşin birçok batma ve doğma yerleri vardır.

Ülkelere göre de doğduğu ve battığı yerlere göre birçok doğuş ve batış yerleri vardır.

Yılın mevsimleri, ayları ve günlerine göre de güneşin batış ve doğuş yerleri vardır.

Güneşin batması, gerçekten batması değil, bakan kişinin ufukta gördüğü bir batmadır. Seyyid Kutup bunun için şöyle der:

" Güneşin battığı yer demek, bakan kişinin ufukta güneşin kaybolduğunu gördüğü yer demektir. Bu da bakılan yere göre değişir. Bazı yerlerde bakan kişi güneşin bir dağın arkasında battığını görür, bazı yerlerde de deniz ve okyanuslarda olduğu gibi suda battığını görür.Gözün alabildiğine açık olan kumsal yerlerde de kumda battığını görür."[355] Güneşin batması ile ilgili durum bu şekildedir.

Kara balçıklı bir gözde batmasına gelince; Zulkarneyn'in ulaştığı izmir bölgesinin jeolojik olarak hareketli ve İzmir Körfezi, Menderes körfezi ve diğer körfezler gibi, körfezlerinin çok olduğunu belirtmiştik. İzmir körfezi yaklaşık yüzyirmi kilometre kadar içeriye uzanır.İçine Gediz nehri dökülür. Gediz'in suları bulanık olup iç batı anadolu yüksekliklerinden volkanik ve kırmızı alüvyonlar taşır. Körfeze doğru ileledikçe Gediz'in akış hızı da artmaktadır.

Zulkarneyn,    Lidya    ülkesinin    başkenti    Sardiz'i fethettikten   sonra   Gediz   nehrinin   İzmir   körfezine döküldüğü yere baktığı zaman,  haliçte nehir sularının döküldüğü yerde batan  güneşin yuvarlığını düşünmüş, nehrin   halice   döktüğü   kara   ve   kırmızı   toprakların karışımını seyretmiş ve uzaktan güneşin sanki bu kızgın kara balçıklı gözde battığını görmüştür. Öyle görülüyor ki Kur'anm  belirttiği  kızgın  kara  balçıklı  göz  budur.  En doğrusunu Allah bilir.[356]


[352] ibn Kesir, Tefsir,3/101 Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: II/280-282.

[353] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/282-283.

[354] Mearic,40

[355] Fi Zilali'l-Kur'an,4/2291

[356] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: II/283-285.