๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran Öyküleri => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 01 Aralık 2010, 11:26:42



Konu Başlığı: Allahın Ayetlerinden Sıyrılan Adamın Öyküsü
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 01 Aralık 2010, 11:26:42
IV- ALLAH'IN ÂYETLERİNDEN SIYRILAN ADAMIN ÖYKÜSÜ

Kuranda Allah'ın Âyetlerinden Sıyrılan Adamın Öyküsü
 
"Onlara, kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan ve şeytanın önüne kattığı adamın öyküsünü anlat.Düeseydik onu âyetlerimizle üstün kılardık .Fakat o, yere çakılıp kaldı ve hevesine uydu.

Durumu,üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir.İşte âyetlerimizi yalan sayan kimselerin hali budur. Sen onlara bu öyküyü anlat, beiki üzerinde düşünürler, âyetlerimizi yalan sayan, kendine zulmeden millet ne kötü bir Örnektir. Allah'ın doğru yola ilettiği kimse, doğru yolda olur. Saptırdığı kimseler ise, işte olar mahvolanlardır."[143]

 Öykünün Ayrımlılarını Veren Bilgiler İsrailiyattır.
 
Rivayet tefsirleri, Allah'ın kendisine âyetlerini verdiği, ama kendisi onlardan sıyrılıp şeytana uyan adamın öyküsü için bir sürü ayrıntılar anlatırlar. Bu ayrıntılarda adamın adını,    işini,    Allah'ın    kendisine    verdiği    âyetleri, israiloğullarına karşı savaşmasını ve bu savaşın ayrıntılarını verirler.   Anlatılan   bu   şeylere   inanmaktan   insanları sakındırmak için onlardan bir örnek verelim.

Taberi, tefsirinde, Salim Ibn Nadr'ın şöyle anlattığını rivayet eder: "Hz.Musa, Şam bölgesinin kenan toprağına geldiğinde Bel'am, Belka'da bulunan Balia köyünde bulunuyordu. Hz.Musa, İsrailoğullarıyla o yere geldiğinde, Balia halkı Bel'am'a gelerek şöyle dediler: Imran oğlu Musa israiloğulİarıyla beraber gelmiş, bizi yerimizden çıkarıyor, bizi öldürüyor ve toprağımızı israiloğullarına veriyor. Biz senin halkınız, başka bir yerimiz de yoktur, sen duası makbul olan bir adamsın, çık, onların aleyhine Allah'a dua et.

Bel'am şöyle dedi: Yazıklar olsun size! Allah'ın peygamberinin yanında elekler ve müminler vardır. Gidip onların aleyhine nasıl dua ederim? Kaldı ki ben Allah'tan bilgileriolan bir  adamım.

Bizim yerimiz yoktur, dediler ve kendisine yalvarıp yakarmaya devam ettiler, sonunda gönlünü yaparak saptırdılar.

Dişi eşeğine bindi ve israiloğuliarı askerlerini görebileceği Husban dağına doğru yöneldi. Dişi eşeği bir süre gittiten sonra, yere çöktü, üzerinden indi ve vurdu, canını yakınca eşek kalktı, kendisi de ona bindi. Çok gitmeden bîr daha çöktü, o bir daha vurdu. Bunun üzerine Allah eşeği konuşturdu, Bel'am'ın aleyhine delil olmaküzere kendisiyle konuştu ve şöyle dedi:

Yazık sana Bel'am! nereye gidiyorsun? Önümde beni geri   çeviren   melekleri   görmüyor   musun?   Allah'ın peygamberine ve müminlere gidip onlara beddua etmek için mi gidiyorsun?

Fakat Bel'am eşeği dövmeye devam etti. Allah eşeğin yolunu açtı. O da yol ad evam ederek Musa'nın askerlerini ve Israiloğullarını görebileceği Husban dağının tepesine kadar geldi.

Beİ'am, onlara beddua etmeye aşl adı. Onların aleyhine ne söylediyse, dilinden kendi halkı adına çıkıyordu. Halkı ona "Belma, ne yaptığını biliyor musun? Onların lehine, bizim aleyhimize dua ediyorsun" dediler. Bu benim elimde değildir. Bu, Allah'ın yaptırdığı bir şeydir, dedi.

Bel'am'ın dili uz adı ve göğsüne sarktı.Şimdi dünyayı da, ahireti de kaybettim, artık hile ve komplodan başka elimden birşey gelmez, sizlerin yararı için hile ve komplolar kuracağım, dedi.

kadınları süsleyin, onlara malları verin ve satmaları İçin askerlerin arasına gönderin ve hiçbir kadın beraber olmak isteyen askere hayır dememesini emredin, onlardan bir kişi zina ederse, hepsinin hakkından gelirim, dedi. Onlar da söylediklerini yaptılar.

Kadınlar  askerlerin   arasına  girince,   Kenanilerden Kesba   Binti   Sur   (halkın   lideri)      adında   bir   kadın Israiloğullannın   ileri  gelenlerinden  Zemra   Ibn  Şalom (Şem'un oğullarının lideri)  adında bir adamın yanına girdi. Zemra ayağa kalktı ve güzelliğine vurularak elinden tuttu, Musa'nın yanma götürdü ve şöyle dedi "Herhalde buna haramdır, demiyeceksin". Musa, evet, o sana haramdır, sakın yaklaşma, dedi.    adam, Allah'a yemin ederim, bu konuda senin sözünü dinlemeyeeğiz, dedi. Sonra çadırına götürdü ve cinsel ilişki kurdu.

Allah, israiloğullannda salgı hastalık çıkardı. Musa'nın işlerine Fanhas İbn Ayzar bakıyordu.Allah ona kuvvet ve heybet vermişti. Zemra İbn Şalom yapacağını yaptığında bu adam hazır değildi.

Geldi ve salgınhastalığın Israiloğullarını biçtiğini gördü.Demir mızrağını aldı ve adamın çadırına girdi.kadın erkek kucak kucağa yatıyordu, işlerini bitirdi ve çıkarıp göğe kaldırdı. Mızrağı eliyle tuttu, sakalına dayadı ve dirseğini böğrüne koyarak "Aliahım! sana isyan edenlere böyle yaparız" dedi.

Salgın hastalık bitti. O saatte israiloğularından salgın hastalıktan ölenleri saydılar, yetmiş bin kişi olduklarını gördüler. Bel'am İbn Baura hakkında Yüce Allah Muhammed'e "kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat" âyetlerini indirdi."[144]

 Bütün Bunlar Yalandır:
 
Bu ayrıntılar Hz.Peygamberden nakledilmiş değildir. Yani Hz.Peygamber bunları söylememiştir. Bu adamın öyküsü, öncekilerin öykülerinden olduğu ve bu öykülerin Allah'tan başka kimsenin bilmediği ğayb âleminden olduğu için hiçbir kimsenin bunların ayrıntılarına dalması ve insanlardan bu konuda bilgiler alması caiz değildir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu öykülerle ilgili olarak Kur'anın ve sahih hadislerin söyledikleriyle yetinmek zorundayız.

Bütün bu sebeplerden sözkonusu adamla ile ilgili anlatılan bu haberlerin tümünü redediyoruz. Onları mitoloji ve israliyat biigiier sayıyoruz. Allah'ın kelamı da bu israiliyat ve mitolojilerle tefsir edilemez.

Kur'anda öncekilerin öyküleri konusunda izlediğimiz metoda uygun olarak israiliyat olan bu haberleri, kendisinden sakındırmak, uydurma olduğunu beliıtmek, red ve terkedilmesini sağlamak amacı dışında rivayet edilmememsi gerektiğini söylemek için belirttik.Kabul ederek, güvenerek ve insanlar arasında yaymak amacıyla bizden kimsenin nakletmesi caiz değildir.[145]

 Bu Ayrıntılar İçin Seyid Kutup Ne Diyor?
 
İsrailiyat   olan   bu   ayrıntıların   kabul   edilmemesi geektiğini söyleyen Seyyİd Kutup şöyle der:

"Bu olay, okunan bir haber midir, yoksa çokça meydana geldiği için rivayet edilen haber şeklinde verilen bir örnek midir?

Bazı rivayetler, israil oğul lan girmeden Önce Filistin'de yaşamış olan iyi bir adamın haberi olduğunu söyler. Sapma öyküsünü de öyle ayrıntılı olarak anlatırlar ki, tefsir kitaplarına sokulan çok israiliyatı tanıyan bir kişinin bu haberlerin de onlardan biri olmadığından emin olamıyor. En azından, anlattıkları ayrıntıların hepsini kabullenemiyor.

Üstelik bu ayrıntılarda öyle çelişkiler, öyle zıtlıklar varki daha çok sakınmayı gerektiriyor, adamın Israilogullanndan Belam ibn Baura olduğu, Filistin'in zorbahalkından olduğu, Araplardan Umeyye ibn Ebi's-Salt olduğu, Rasululiahın peygamberliği zamanında yaşamış olan fasık Ebu Amir olduğu, Hz.Musa'nın çağdaşı olduğu, ondan sonra, İsrailoğullanmn Filistin'e girmeyi red etmesinin adından kırk yıl Sina çölünde yaşayan Israiloğuüanyla zorbalara karşı savaşan Yuşa ibn Nun zamanında yaş adığı anlatılır.

Aynı şekilde, kendisine verildiği söylenen âyetlerin kendisiyle dua edildiğinde duanın kabul edildiği kabul edilen "Allah'ın azam ismi" olduğu, kendisinin peygamber olduğu ve bu âyetlerin indirilmiş bir kitap olduğu söylenir. Ondan sonra bu haberin ayrıntıları alabiliğine farklı olmuştur.

Onun için, Fizilali'l-Kur'anda izlediğimiz metoda uygun olarak, bu şeylerin hiçbirine dalmak istemiyoruz. Çükü bunların hiçbiri Kur'anda yer almaz, sahih    hadislerde onlardan   hiçbir   şey   geçmez.   Bunun   dışında   kalan haberlerid e almıyoruz."[146]

 Adamın Öyküsünde Belirsizlikler:
 
Allah'ın kendisine verdiği âyetlerden sıyrılan adamın öyküsünde Kur'anın ve sahih hadislerin açıklam adığı belirsizlikler olup onları belirtmek mümkün değildir. Açıklamaya çalışırı adan üzerinde durulması gereken bu belirsizliklerden bazıları şunlardır:

1- Allah'ın âyetlerinden sıyrılan, bilgiyi bırakıp şeytanın peşinden giden adamın adı. Öncekiler adamın adı konusunda ihtilaf etmişlerdir. Kimileri adamın Belam İbn Baura, kimileri Umeyye Ibn İbi's-Salt, kimileri fasık Ebu Amir, kimileri de başka kişiler olduğunu söylemişlerdir. adını bilme konusundaki bu ihtilafın üzerinde durmanın hiçbir yararı olduğunu düşünmüyoruz, adının bilinmesinde bir yarar veya çıkar olsaydı Kur'an ve sahih hadisler onu açıklardı.

adı üzerindeki ihtilafa değinen Taberi'nin şu sözleri çok yerindedir:"Yüce Allah, peygamberine, âyetler ve hüccetler verdiği bir   adamın haberini halkına okumasını emretmiştir. Allah'ın kendisine âyetler verdiği  adam Belam da olabilir, Umeyye de olabilir."[147]

2- adamın yaş adığı zaman,   adam, israiloğullarından olabileceği gibi, zorbalar veya Hz.Musa zamanındaki Kenaniler veya Hz.Musa'dan sonra Yuşa Ibn Nun zamanında yahut Rasulullah Mekke veya Medinede olduğu zaman yaşamış olabilir, adamın yaş adığı zamanı veya hangi milletten olduğunu kesin olarak belirlemek mümkün değildir.

3- Allah'ın kendisine verdiği âyetler. Acaba, kendisi ile dua edildiği zaman Allah'ın duayı kabul ettiği yahut kendisiyle istendiği zaman Allah'ın verdiği ismi azam mıdır? Yoksa Allah tarafından kendisine indirilen bir kitap mıdır? Yahut akli manevi âyetler midir?

4- Aflah'm    âyetlerinden    sıyrılmasının    ayrıntıları, sıyrılmanın şekli ve yeri.

5- Şeytanın ona veya onun şeytana uymasının şekli.

6- Köpek gibi sürekli dilini çıkarıp solumasının şekli ve sebebi.[148]

Öyküdeki Üstün Edebi Tasvir:
 
Allah'ın âyetlerinden sıyrılan adamın öyküsü üstün edebi tasvir üslubuyla anlatılmıştır. Bu üslup, Kur'anın anlatımında tercih edilen ve konularının dörtte üçünün anlatımında kullanılan ve hasımları aciz bırakan edebi tasvir üslubudur. Kur'anda edebi tasvir nazariyesinin mimarı Üstad Seyyid Kutup, öyküdeki üstün edebi tasvir konusunda şöyle der:

"Arap dilindeki tasavvurlar ve tasvirler potansiyeli için yeni mi yeni olan ilginç sahnelerden bir sahnedir bu. Bir insan düşünün. Allah kendisine âyetlerini veriyor, lütfundan bağışlıyor, ilminden giydiriyor, yükselmek, hidâyeti bulmak ve Allah'ın gösterdiği yolda yükselmek için tam bir fırsat veriyor, sonra bütün bunlardan elbiselerini çıkarır atar gibi sıyrılıp çıkıyor.Sanki elbisesi ve derisi olan âyetlerden sıyrılıp çıkıyor. Şiddet, meşakkat ve büyük çaba ile onlardan sıyrılıyor. Vücuduna yapışmış olan derisinden sıyrılır gibi sıyrılıyor. İnsanın yapısı,derinin vücuda yapışık olduğu gibi, Allah'a imanla yapışık değil midir?

adam Allah'ın âyetlerinden sıyrılıyor,koruyucu örtüden ve saklayan zırhtan soyunup çıkıyor. Hevesine uymak için hidâyetten ayrılıyor. Karanlık çamura yapışmak için aydınlık ufuktan aşağı iniyor ve şeytanın boyhedefi oluyor, ondan kendisini hiçbir şey korumuyor, hiçbir şey esirgemiyor, böylece şeytan onun peşine düşüyor, onunla oturup kalkıyor ve avucunun içine alıyor.

Bir de bakıyoruz kendimizi çok ürkütücü ve uğursuz bir manzara   karşısında   görüyoruz.    Bu   yaratığın   yere yapıştığını, çamura bulandığını, köpek suretine girdiğini, kovulsa  da,   kovulmasa  da  dilini  çıkarıp  soluduğunu görüyoruz. Hareketli olan bütün bu sahneler ardarda ve sıra   ile  geliyor,   hayal  onları  şaşkınlık,   hayranlık  ve duygulanma ile izliyor. Son sahne olan sürekli dili çıkarıp soluma  sahnesine  geldiğinde,  bütün  manzara  için  şu ürpertici ve anlamlı kararı işitiyor: "İşte âyetlerimizi yalan sayan kimselerin Örneği budur. Sen onlara bu öyküyü anlat, belki üzerinde düşünürler, âyetlerimizi yalan sayan millet için    ne    kötü    bir    örnektir.    Onlar    kendilerine zulmediyorlardı."[149]

Seyyid Kutub'un verdiği gibi, âyetin aciz bırakan genel anlatımından, tasvir eden canlı sahnenin bazı resimlerine işaret etmeye geçelim.

l- "Onlardan sıyrıldı" sözlerinin akla gelen soyut zihinsel anlamı, Allah'ın âyetlerini bırakması ve üzerinde bulunduğu haktan ayrılmasıdır.

, Fakat âyet, soyut olan bu anlamı etkileyici bir surette sunmakt adır.Sanki kendisine verilmiş âyetler onun vücuduna yapışmış ve derisi haline gelmiştir.Allah'ın âyetlerinden ayrılmak istediğinde sanki derisinden sıynlmakt adır. Derisinden sıyrılmak için zor ve çatin girişimlede bulunan bu zavallının manzarasını gözünüzün önüne getirin! O yavaş yavaş ve parça parça olan sıyrılmayı tasavvur edin! Başının, ellerinin, göğsünün ve ayaklarının derisinden sıyrılmasını hayalinizde canlandırınız!

İnsanın derisinden sıyrılması mümkün müdür? Başka bir deyişle, insanın derisini sıyırması mümkün müdür? Bilindiği gibi insanın derisi çok ince ve hassastır. Sıyrılacak olsa bile, sıyırma işleminin çok acı, çetin, zor, dayanılmaz ve çekilmez bir şey olacağı kesindir.

Bir de insanın kendi derisini kendisinin sıyırmasını düşünün! Deri sahibinin kendi derisini çekip soymasını düşünün! Ne soyacak? Kendi derisini! Kim soyacak? Kendisi! Bu korkunç manzarayı ve ilginç sahneyi sadece"Ondan sıyrıldı"sözcükleri canlandırmakt adır.

2- Şeytan onun peşine düştü, cümlesi. Bu kez de o zavallı yaratığı üzücü ve aşağılayıcı yeni bir surette görüyoruz. Derisinden sıyrılmış ve çıkıp yola düşmüş olarak görüyoruz. Derişiz yürüyor! Normal bir şekilde yürüse bari! O zaman iş biraz daha kolaylaşır. Fakat öyle değil. Peşine şeytan takılmış olarak yürüyor, onu yürümeye, hatta koşmaya zorluyor. Ne zaman yorulsa ve duraklamak isterse, şeytan arkasından bir kamçı yapıştırıyor. Nereye? Derisinden sıyrılmış çıplak etinin üzerine! Kamçının deriyi nasıl yaktığını bilmeyen yoktur. Bir de bu kamçının sıyrılmış etin üzerindeki acısını düşünün!

Bu manzar ada yeni olan şey şudur: Kur'an, insanların şeytanın   adımlarını   izlediğini   ve   yolundan   gittiğini canlandıran başka tablolar sergilediği halde, bu tabloda adam şeytanın arkasından gitmiyor, şeytan onun arkasında adımlarını izliyor.

3- "Fakat o, yere çakılıp kaldı". Yani yere yapıştı. Yerdeki toprak, çamur ve pisliklere bulandı. Halbuki Allah'ın âyetleriyîe yükselebilir, izzet ve yücelik, doğruluk ve bağlılık, temizlik ve paklık âleminde kanatlanabilirdi. Fakat aşağı düşmeyi, yere çakılmayı, toprağa yapışmayı ve aşağılık olmayı seçti.

"İsteseydik, onlarla kendisini yükseltirdik" sözlerindeki asimetrik olan göğe yükselme ile yere çakılma sahnelerini düşünün! Yükselmeyi ve kanatlanmayı red eden kişi, elbette aşağıya düşecek ve toprağa çakılacaktır. Ya yükselmek veya aşağı düşmek, ya kanatlanmak veya aşağı inmek!

4- "Hevesine uydu". Bu adamın önündeki bir şeye uyduğunu görüyoruz. Bu şey, kendi hevesidir. Heves manevi bir şeydir. Ama bu canlı, hareketli ve tasvir edilmiş sahnede somut bir varlık olmuştur. Hatta hareket eden, yürüyen canlı bir kişiye dönüşmüştür. Derisinden soyulmuş bu   adam da onun peşine düşmüş gidiyor. Heves nereye gitse, o da arkasında gidiyor. Bu arada adamın arkasından gelen ve hızlı yürümesi için zorlayan şeytanın soyulmuş derisini kamçının yakmasını unutmayalım!

Derisinden sıyrılmış olan   adamın ark   ada kovalayan şeytan olmak üzere önündeki hevesine uyup gittiğini bu canlı    ve    hareketli    sahnede    seyrediyoruz.    Kaçıp kurtulmaması  için  iönünden  ve  ardından  kuşatıldığını görüyoruz. Önünde heves, arkasında şeytan!

5- "Üstüne varsan da, varmasan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğe benzer". Bu tablo, adamı horlamanın, manzarasını bozmanın ve yaptığını kötülemenin daniskasıdır. Bu tabloda köpek gibidir. Köpek onun gibidir. Yeni konumunda köpeğe benziyor. Fakat ne yönden köpeğe benziyor? İkisinin arasındaki ortakbenzerlik nedir?

Şüphesiz dilini sarkıtıp sürekli solumasında. Köpek daima solumakt adır.Üstüne varsan da, varmasan da solumaya devam etmektedir. Hevesine uyduğu için solumaktadır. Yere çakılıp kaldığı için solumakt adır. Şeytan sürekli yürümeye zorladığı için solumaktadır ve en kötüsü, derisinden sıyrıldığı için solumakt adır.[150]


[143] Araf,175-177 Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: III/115.

[144] Taberi Tefsiri,13/264-267, tahkik, Mahmud Şakir. Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: III/115-118.

[145] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/118-119.

[146] Seyyid Kutup, Fi Züali'l-Kur'an.3/1397 Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: III/119-120.

[147] Taberi Tefsiri, 13/3,59

[148] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/120-121.

[149] Fi Zilali'l-Kur'an,3/1396-1397



[149] Fi Zilali'l-Kur'an,3/1396-1397

[150] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/121-125.