Konu Başlığı: Ğaribul Kurânın tarih içerisinde oluşumu ve nedenleri Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 12 Mayıs 2011, 15:44:03 A- Ğaribu'l-Kür'ân'ın Tarih İçerisinde Oluşumu ve Nedenleri: Kur'ân'ın nüzulünü müşahede eden sahabi topluluğunun dil zevki, edebî melekeleri, belağet ve fesahattaki üstün kavrayışları henüz bozulmuş değildi. Çünkü onların Arap olmayan dış dünya ile ilişkileri gayet sınırlı idi. ilişkileri dil ve fesahattaki yüksek kabiliyet ve ince anlayışlarını bozacak, kültürlerini etkileyecek seviyede değildi. Belagat ve fesahatta insanların asla erişemiyeceği yüksek bir seviyeye sahip olan ve yine Arapların alışık olmadığı edebi sanat ve güzelliklerle bezenmiş bir şekilde inen Kur'ân hem lafızda ve hem de mânâda Araplara çok yeni şeyler getiriyordu ve bu yeni şeyleri kendine özgü ifade tarzıyla insanlara iletiyordu. Sahabe ve Kur'ân'ın nüzulünü müşahede eden diğer Araplar, yukarıda arzettiğimiz sebeplerden ötürü inen âyetlerin mânâlarını genelde anlıyorlardı. Ancak Kur'ân üslûbunun seviyesi çok yüksek olduğu için onu anlamada ister istemez herkes aynı düzeyde değildi. Hz. Ömer'in Taha sûresinin ilk âyetlerinden hissettiği manevi ve edebî zevk, dünyasını değiştirecek, ruh yapısında müthiş devrimler yapacak büyüklükte ve yücelikte idi. Bunun için Hz. Ömer buna dayanamayıp hemen teslim oldu.[489] Utbe b. Rabia'ya: "Senin arkanda ne var?" diyenlere: "Vallahi benzerini hiç duymadığım bir söz duydum. Vallahi o, ne şiirdir ne de sihir ve ne de kahinliktir.... Vallahi duyduğum bu sözler çok büyük bir yankı yapacaktır."[490] sözünü dedirten ve Arapların en meşhur panayırında ödül almış ve Kabe'nin duvarına asılmış kasidelerden birisine sahip Lebid b. Rabia'ya Kur'ân'ın karşısında şiir söyletmeyen,[491] Kur'ân'ın bu eşsiz güzelliğinden başka bir şey değildi. Bütün sahabe bu ince edebî zerafetin tadını almada ve bu eşsiz güzelliğin sırlarını anlamada elbette bir değildi. Buna rağmen sahabenin çoğu okunan Kur'ân'dan büyük dersler alıyor ve çoğunu da atılıyorlardı. Bundan dolayı Kur'ân'ın anlamıyla ilgili soruları sınırlı idi. Fakat her şeye rağmen Kur'ân'ın bir kısım kelimeleri bazı sahabilere mübhem geliyordu.[492] Öğrenmek için Hz. Peygamber (s.a.v)'e başvuruyorlardı.[493] Sahabenin Kur'ân'dan anlamadığı şey ya bir âyetin veya bir cümlenin mânâsı yahut bir kelimenin sözlük anlamıydı. Hz. Peygamber (s.a.v)'den veya birbirlerinden öğrenmeye çalıştıkları kelimeler Ğaribu'l-Kür'ân'ın temelini oluşturmaktadır. Hz. Ömer minber üzerinde Abese sûresinin 31. âyetini okurken "ve ebben" kelimesinin mânâsını bilmeyişi Garibu'l-Kur'ân'a en güzel örnektir.[494] Sonra Nafi b. el-Ezrek'in İbnu Abbas'tan Arap şiiriyle desteklemesini istediği iki yüzden fazla Kur'ân kelimesi de Kur'ân Garibine yönelik, sahabe ve tabiinin çabalarını net bir şekilde ortaya koymaktadır.[495] Arap dili ve edebiyatında yüksek bir seviyeye sahip olan sahabe bile, Kur'ân'daki bazı kelimelerin mânâlarını bilmediklerine[496] ve bazı âyetlerin mânâlarında güçlüklerle karşılaştıklarına göre; tabiin ve daha sonraki nesiller, elbette daha çok bilmedikleri kelimelerle karşılaşacaklardı. Özellikle İslamî fetihlerin yayılıp Arap olmayan milletlerin İslâm'a girmesiyle Arapların dil, kültür vb. hayatlarının birçok sosyal yönleri hızlı bir değişim ve etkileşim sürecine giriyordu. Bu değişim Arap dilinde bir dejenerasyon olarak ortaya çıkıyordu. Öyleki o ince edebî zevkleri yavaş yavaş azalıyordu. Eskisine nisbeten dil kaynaklı problemlerle daha fazla karşılaşıyorlardı. Genelde Müslümanların özelde Arapların Kur'ân’da anlamadıkları cümleler ve bilmedikleri kelimeler gün geçtikçe artıyordu. Kur'ân'ı anlama noktasında Arap olmayan diğer milletler için daha büyük problemler ve daha kompleks sorunlar ortaya çıkıyordu. İşte bütün bunlar henüz ikinci asır bitmeden evvel Müslüman alimleri harekete geçirdi. Alimler konuyu değişik boyutlarda incelemeye başladılar. Kur'ân'ın garibini çözümlemeye çaba gösterenlerin başında Ebu Ubeyde (ö.209/824), el-Ferra (ö.207/822), ez-Zeccac (ö.311/923), İbnu'l- Enbar'ı (ö.?) ve er-Rağib (ö.502/1108) gelir. İlk defa Mecazu'l-Kur'ân adlı eseriyle Ebu Ubeyde Kur'ân Ğaribi'ni bir sistem halinde işlemiştir. İslâm alimleri tarih boyunca Kur'ân garibine diğer konularda olduğu gibi fazla ilgi göstermişler. Kimisi onu müstakil olarak kaleme almış, kimisi ise Kur'ân ilimleri sahasında yazdıkları eserlerinin bir bölümünde incelemiştir. Konuyu müstakil olarak kaleme alanlar sayılamıyacak kadar çoktur.[497] Katip Çelebi, Keşfu'z-Zunun'da 23 eserin ismini verir.[498] Mar'aşli Yusuf Abdurrahman da el-Umde'nin tahkik mukaddimesinde 85 tanesinin ismini verir ve dünyanın çeşitli kütüphanelerinde Ğaribu'l-Kur'ân sahasında dağınık yazma halinde, inceleme ve tahkike ihtiyacı olan birçok eserin olduğunu [499] söylemektedir. Günümüzde de Ğaribu'l-Kur'ân'la ilgili birçok eser yazılmıştır. Bu çalışmalardan Haseneyn Mahluf gibi bazıları sûre sûre kelimeleri inceler; değişik mânâlar vermeyerek bir mânâyla yetinir ve kelimelerin ne iştikakına ne de semantiğine değinir. Özellikle ihtisas sahibi olmayan Kur'ân okuyucusu için bu daha faydalı ve daha pratiktir. Bazıları ise alfabetik sıraya göre kelimeler kaydeder. Siirtli Molla Bedreddin’in yazdığı Bediu'l-Beyan Lima Asa En Yahfa fi'l-Kur'ân adlı eseri ise kelimeleri ilk harf sırasına göre dizmiş, kelimelerin birden fazla mânâsını vermiştir. Bununla beraber bazen kelimelerin İ'rabını, iştikakını, veznini, müfredini, cem'ini ve başka mânâlarda kullanımını da yazmıştır. Kelime, âyet ve cümlenin tam olarak anlaşılabilmesi için kısa kısa izahlar da eklemiştir. Arasıra Kur'ân'da belli bir fiil veya benzerine bağlanan carr ve mecruru da kaydeder. Ele aldığı kelimenin tam anlaşılmasını sağlamak amacıyla olacak ki, bazen kelimenin öncesini veya sonrasını da verir. Kitapta, 'hacmi küçük olmakla beraber' altı binden fazla kelimenin tefsiri veya İ'rabı vardır. Az da olsa bazı İsrailî haberlere yer vermiştir. Dizaynı güzel yapılmadığından kolaylıkla istifade edilememektedir.[500] [489] Bkz. Dr. Muhammed Hasan Heyto, el-Mu'cizetu'l-Kur'âniyye, Beyrut,1989, s.41-42. [490] Bkz. Dr. Muhammed Hasan Heyto, el-Mu'cizetu'l-Kur'âniyye, Beyrut,1989, s. 38. [491] Bkz. Dr. Muhammed Hasan Heyto, el-Mu'cizetu'l-Kur'âniyye, Beyrut,1989, s.43. [492] es-Suyutî, el-İtkan, I. 149. [493] Bkz. İbnu Hacer, Fethu'l-Bari,I. 197, Muhammed Abdurrahman Mübarek furi, Tuhfetu'l-Ahvazi bi Şarhi Cami'it-Tirmizi, IX. 120,126. [494] Muhammed Abdullah ez-Zerkeşi, el-Burhan fi Ulumu't-Kur'an, Beyrut, terzs. I. 295; es-Suyutî, el-İtkan, 1.149. [495] Bkz.es-Suyutî, el-itkan, 1.158-175; Zerkeşi'nin ifade ettiğine göre İbnü’l-Anbari Nafiin bütün sorularını ve İbnu Abbas'ın cevaplarını el-Vakfu ve'l-İbtida adlı eserinde birlikte zikr etmiştir. ez-Zerkeşi, el-Burhan, I. 293-294. [496] Bkz.es-Suyutî, el-İtkan, 1.149-150. [497] es-Suyutî, el-İtkan, s. 149. [498] Bkz. Katip Çelebi, II, 1207-1208. [499] Bkz. Mar'aşli Yusuf Abdurrahman, a.g.e., s.15; Çiçek M. Halil, Ebu'l-Beka'nın Külliyatında Tefsir ve Kur'ân ilimleri, s. 287-288. [500] Doç. Dr. Halil Çiçek, 20. Asırda Kur’an İlimleri Çalışmaları, Timaş Yayınları: 196-199. |