๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran İlimleri Çalışmaları => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 13 Mayıs 2011, 15:45:58



Konu Başlığı: Dirasatun tarihiyyetun minel Kurânil Kerim
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 13 Mayıs 2011, 15:45:58
 
2- Muhammed Beyyumî Mehran-Dirasatun Tarihiyyetun mine'l-Kur'âni'l-Kerim:


Yazar İskenderiye Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Mısır ve Eski Doğu Tarihi Öğretim Üyesi, Mısır İslâm Tarihi ve Eserleri Bölüm Başkanıdır. Kitap Darü'n-Nahda yayınevi tarafından, Beyrut'ta 1988'de ikinci baskısını yapmıştır

Kitap dört ciltten meydana gelmektedir. Ciltler sırasıyla 440, 452, 360 ve 212 sayfadan ibarettirler. Birinci cilt, mukaddime ve on bir fasıldan oluşmaktadır.

Müellif mukaddimede (s.5-15) Kur'ân-ı Kerim'in en doğru tarih kaynağı olduğunu, Kur'ân'da zikredilen tarihî vak'aların doğrulu­ğundan hiç bir kuşkunun olmadığını, Kur'ân'ın İncil ve Tevrat'taki gerçeklerin yanında başka bir takım hususları da içerdiğini, bununla birlikte eski tarih konusundaki çalışmaların bu büyük kaynaktan mahrum kaldığını söyleyerek bunun nedenini de şöyle açıklamakta­dır: Eski tarih alanı yakın bir zamânâ kadar neredeyse sadece müs­teşriklerin uğraştığı bir sahaydı. Onlar da amaçlarına uygun olmadı­ğından Kur'ân'a baş vurmamışlardır (s.5-6).

Yazar, ne sebeple olursa olsun eski tarih araştırmalarında Kur'ân gibi sağlamlığı konusunda alimlerin görüş birliğinde oldukları bir kaynağa baş vurulmadığını bunun yanında doğulu, Batılı, Müslü­man olan ve olmayan birçok kişinin, doğruluğu konusunda kuşku olan muharref Tevrat'ı temel kaynak göstermelerine olan üzüntüsü­nü belirterek, Kur'ân'ı öven ve üstünlüğünü teslim eden bazı müs­teşriklerden de nakiller yapmaktadır. Daha sonra, Kur'ân'ın bize İs­lâm öncesi çağlara ait önemli ve doğru bilgiler sunduğunu; mesela Hz. Musa (a.s.)'ın kıssası yoluyla Firavun'ın Mısır'ı ve Hz. İbrahim (a.s.) kıssasıyla eski Irak'la ilgili birçok bilgiyi v.s. bize aktardığını örnek olarak vermektedir.

Yazar, Kur'ân'ın, bu tarihî bilgileri vermekle birlikte bir tarih ki­tabı olmadığını, onun sadece bir hidâyet ve irşad kitabı, insanların hayatlarına tatbik etmeleri için bir yasa ve adalet ölçüsü olduğunu, ibret ve öğüt almaları için tarihî vak'aları sunduğunu söyler (s. 11).

Yazar, Dirâsâtün Tarihiyetun mine'l-Kur'âni'l-Kerim başlığı altın­da beş cüzde planladığı çalışmasını şöyle sıralar:

1. Birinci cüz Arap memleketleri,

2. İkinci cüz Irak,

3. Üçüncü cüz Mısır,

4. Dördüncü cüz Suriye (Filistin),

5. Beşinci cüz Siretün-Nebi (s.13-14).

Kur'ân-ı Kerim'le ilgili olan birinci fasılda (s. 17-88) şu konular yer almaktadır. Hz. Peygamber döneminde tedvin, Hz. Ebubekir devrinde Kur'ân'ın cem'i, Hz. Osman'ın mushafı, tarihi bir kaynak olarak Kur'ân, Kur'ân Kıssaları ve Tevrat, Kur'ân Kıssalarıyla Tevrat rivayetleri arasında bir karşılaştırma.

İkinci fasılda (s.89-98) Hadisi ele alan yazar, hadisin tarifini ya­parak, onun önemini vurgular ve mü'minlerin Hz. Peygamber'e itaat etmelerinin farz olduğunu söyleyerek bununla ilgili bir takım âyet­leri getirir. Hadisin Kur'ân'ı Kerim'i takyit, tebyin veya tahsis ettiğini söyleyerek bu anlama gelebilen bazı âyetlerle Ahmed b. Hanbel ve Şafii'nin bu konudaki görüşlerini aktarır (s.91-92).

Müellif, Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde hadisin, Kur'ân'ın tedvin edildiği gibi tedvin edilmediğini ancak o devirde bazı hadis sahifelerinin yazıldığını gösteren delillerin bulunduğunu söyler.(s.93)

Yazar hadisin tedvin olayını açıkladıktan sonra hadisi ilk cem' edenlerin bir listesini verir. (s.95)

Yazar, hadisin tedvini konusunda Müslümanların ne kadar dik­katli davrandıklarını, hadislerin Hz. Peygamber (s.a.v.)'e kadar va­ran bir senet zinciri ile rivayet edildiklerini, İslâm kültürü'nde "Cerh ve ta'dil" gibi müstakil bir ilim ortaya çıktığını ve böyle bir tenkit metodunun sadece İslâm kültürü'ne has olduğunu söyler.(s.96-97)

Sonuç olarak yazar, hadis kitapları ve şerhlerinin tarihten çok fıkhın kaynakları olduklarını; bununla birlikte İslâm öncesi cahiliye haberlerinde tedvin için zengin temel kaynaklarının bulunduğunu; ne gariptir ki o dönemin tarihçilerinin bu değerli kaynaklardan ha­bersiz kaldıklarını iddia eder (s.98).

Üçüncü fasılda (s.99-112) tefsir konusu işlenmiştir. Müellif, bu fasılda tefsirin ortaya çıkışını şöyle özetler:

Kur'ân'ı Kerim'in Arap diliyle indirilmesine rağmen, İbnu Kuteybe'nin dediği gibi Araplar Kur'ân'ı anlamada aynı anlayış seviyesinde değillerdi. İbnu Haldun'un bütün Arapların Kur'ân'ı anladıklarını id­dia etmesi doğru değildir.

Müellif bu iddiasını desteklemek için Hz. Ömer'in "ve ebben" ke­limesini bilmediğini v.s. gibi örnekler getirir (s.101-102). Yazar, bu­nunla birlikte sahabenin, Kur'ân'ı en iyi anlayabilen insanlar olduk­larını; ancak Arapça'nın konuştukları dil olmasına rağmen bu dili aynı seviyede bilmediklerinden, Hz. Peygamber (s.a.v.)'le birlikte olup bu âyetlerin nüzul sebeblerine tanık olup olmamalarından, Arap geleneklerini bilmedeki farklılıklarından dolayı Kur'ân'ı anla­mada aynı seviyede olmadıklarını söyler (s. 103).

Böylece Kur'ân'ı anlayıp düşünmek, kısa ve kapalı olanı açıkla­mak için Resulullah'ın zamanından itibaren tefsirin ortaya çıktığını, ilk müfessirin Hz. Peygamber olduğunu ve ondan sonra sahabesinin kendisini takip ettiğini söyler (s. 104).

Yazar, bundan sonra meşhur sahabe ve tabiin müfessirlerinin isimlerini zikreder; tabiin devrinde İsrailî ve Nasranî kaynakların bol miktarda tefsire girdiğini belirterek nedenini dokuz maddede açıklar (s.104-110).

Yazar, tefsirdeki bu İsrailiyata rağmen, eski Arap Tarihi'ni tedvin etme konusunda tarihçiye fayda verecek, Kur'ân'da mücmel olanı şerh edecek v.s. değerli bir tarih serveti olduğunu söyler (s.lll).

Dördüncü fasılda (s.113-180) Hz. İbrahim'i konu eden yazar, şu konuları incelemektedir: Hz. İbrahim'in doğumu, vatanı ve yaşadığı çağ, hicreti, Hicaz'a seferi, Hicaz'a yerleşmesi, Zebîh'in kıssası; bu kıssa ile ilgili Yahudi ve Hıristiyanların görüşleri, İslâm'ın bu konu­daki görüşüne değinir. (Yazar burada kurban edilmek istenenin kim olduğuna dair görüşleri zikretmektedir.) Ayrıca yazar, Müslü­manlar bu kişinin İsmail olduğunu söylerken; Yahudi ve Hıristiyan­lar, İshak olduğunu söylediğini (s.161-176), Zebîh'in kıssasını ve kurban edilen insanları kaydeder.

Kabe'nin konu edildiği beşinci fasıl (s.181-235)'da şu konular iş­lenmektedir: Kabe'nin inşası, İbrahim ve İsmail'den sonra Kabe, Kâbeyi yıkma çabaları ve İslâm'dan önce Kabe.

Ad kavminin ele alındığı altıncı fasıl (s.l81-235)'da şu konular işlenmektedir: Hz. Hud, Hud kavminin yaşadığı çağ, Adlılar ve he­lak olan Araplar, Kur'ânı Kerim'de Ad kıssası, Ad kıssası ve muharref Tevrat ile irtibat kurma çabası, (Yazar burada Ad kıssasının Kur'ân'a özgü olduğunu, ancak kimi tarihçilerin bunu muharref Tevrat'a mal etmeye çalıştıklarını izah eder (s.243-246)). Ad Kavmi­nin yaşadığı bölge, Ad Kavmi ile ilgili abartılı sözler, (yazar burada da bazı tarihçi ve müfessirlerin A'raf sûresinin 69 âyetini tefsir ede­rek Adlılar'ın hurma ağacı gibi uzun olduklarını her bir Adlı'nın 12 zira' olduğunu ve hatta uzun olanının dörtyüz beşyüş zira' kadar ol­duklarını söyleyerek onlarla ilgili asılsız abartılar yaptıklarını söyler (s.249-255).

Yedinci fasılda (263-288) Semud Kavmi ele alınır. Bu fasılda şu konular işlenmektedir: Semud milletinin soyu, eski yazmalarda Se­mud kavmi, Kur'ân-ı Kerim'de Semud kavmi, Hz. Salih kavminin yaşadığı çağ, Semud kavmine ait yazı ve resimler, Semudlular'ın sos­yolojik yapısı.

Sekizinci faslın konusu Medyenliler'dir (s,289-307). Ele alınan konular, şunlardır: Kur'ân-ı Kerim'de Medyen kıssası, Medyenliler'in yaşadıkları bölge ve asır, Medyenliler ve İsrailoğulları.

Dokuzuncu fasılda "Seylu'l-Arim" başlığı altında Sebe' kavmi in­celenmektedir (s.309-359). Bu fasılda şu konular ele alınmaktadır: Kur'ân-ı Kerim'de Sebe' kıssası, Arap rivayetlerinde Sebe' kıssası, Arap memleketlerindeki barajlar, Me'rib barajı, bu barajın nitelikle­ri, Me'rib barajının yıkılışı, Seylü'l- Arım ve Yemenlilerin göçü.

Onuncu fasılda (s.353-387) Ashabu'l- Uhdud kıssası, ele alınmak­tadır. Bu fasıldaki kıssanın Arap, Hıristiyan ve Yunan kaynaklarında nasıl geçtiği konuları ile Habeş ihtilali ve Uhdud kıssasıyla ilişkisi incelenmektedir.

Onbirinci fasılda (s.389-412) ise, Ashabı Fil kıssası ele alınmakta ve şu konular incelenmektedir: Yemen'de Habeş nüfusunun yerleş­mesi, Kullays'in[317] inşaası, Arap rivayetlerinde fil saldırısı, Ebrehe'nin Mekkeye saldırısındaki ekonomik ve siyasî sebepler, Arapların Ebrehe saldırısına karşıkoyuşları ve saldırının sonuçları.

Yazar birinci cildin sonunda yararlandığı kaynakların bir listesini veriyor (s.413-436) ve içindekiler kısmıyla birinci cilt burada sona eriyor (s.440).

Kur'ân'da Mısır tarihini konu edinen ikinci cilt, kısaca bir tak­dim ve üç ana bölümden meydana gelmektedir.

Hazırlık çalışmalarını içeren birinci bölümde Peygamberlik ve Peygamberler adlı bir fasıl yer alır (s.9-35). Bu fasılda nebi ve nübüv­vet, nebi ve resul arasındaki fark, kadının peygamberliği, resullerin görevleri, resullerin davetindeki hedef birliği konuları incelenmektedir. Hz. Yusuf'un sîretini ele alan ikinci bölüm, üç fasıldan ibarettir (39-136). Vezir olmadan önce Hz. Yusuf'u ele alan birinci fasıl (39-64) da Hz. Yusuf’un Kenan'da kardeşleri ile olan beraberliği, kralın karısı Züleyha ile olan olayı ve hapse girişi anlatılır.

"Mısır Azizi Yusuf' başlığını taşıyan ikinci fasıl (s.65-108)'da şu konular ele alınmaktadır: Aziz Yusuf Mısır'da, Yusuf ve kardeşleri, İs­rail oğullarının Cuşen[318] toprağına yerleşmeleri, Yusuf (a.s.)'ın çağı.

İkinci babın üçüncü faslında ise Yusuf Kıssasının Kur'ân âyetleri ile Tevrat rivayetlerinde nasıl anlatıldığı incelenmektedir, (s.109-132)

Hz. Musa'nın sîretini ele alan üçüncü bolüm (s.135-447) beş babdan meydana gelmektedir: Dünyaya gelişinden peygamber olu­şuna kadar Hz. Musa'nın sîretini işleyen birinci babda (s.135-221) üç fasıl vardır. Birinci fasılda esaretten önce İsrailoğullar'ının Mı­sır'daki hayatları ve Mısırlılar tarafından zulme uğramaları ile bu­nun sebep ve sonuçları incelenmektedir (s.137-161).

"Doğumundan peygamberliğine kadar Musa" başlığını taşıyan ikinci fasılda (163-179) Hz. Musa'nın Firavun'un sarayı ile Medyen'de geçirdiği yaşamı ele alınmaktadır. "Resul ve Nebi Musa" başlı­ğını taşıyan üçüncü fasılda (182-221) Hz. Musa'nın Peygamber olu­şu, Firavunla Hz. Musa arasındaki mücadele ve Firavun'un ilahlık iddiası konuları işlenmektedir, İsrailoğulları'nın. Mrsir'dan çıkışını konu edinen ikinci babda (s.223-332) üç fasıl vardır. Birinci fasıl (s.225-224)da İsrailoğulları'nın Mısırdan çıkış nedenleri, çıkış tari­hi, çıkış yeri ve başlangıcı konuları incelenmektedir.

İkinci fasılda (s.241-262) denizin yarılarak Hz. Musa'nın ümme­tine yol verilmesi mucizesi ele alınarak, denizin yarılma yeri, tarihi, denizin Firavun ve askerleri üstüne kapanma mucizesi, boğulma anında Fıravun'un iman edişi konuları işlenmektedir.

Üçüncü fasılda (s.263-332) Musa'nın Firavun'unun kim olduğu konusundaki görüşler ve Mısır kaynaklarının, İsrailoğulları kıssa­sından bahsetmemelerinin nedenleri incelenmektedir.

Denizin yarılmasından Musa (a.s)'ın vefatına kadarki olayları içe­ren "Musa ve İsrailoğulları" başlığını taşıyan üçüncü babda (s.333-385) iki fasıl vardır:

Birinci fasılda (s.335-365) "İsrailoğulları Sina'da" başlığı altında; İsrailoğulları'nın ilk irtidat olayı ve putlara tapmaya kalkışmaları, su ve yiyecekten dolayı isyan etmeleri, İsrailoğulları ile Amalika olayı, Sina'da irtidad ve buzağıya tapma ve İsrailoğulları'nın açık bir şekil­de Allah'ı görmek istemeleri konuları incelenmektedir.

"İsrailoğulları Çölde" başlığını taşıyan ikinci fasılda (s.367-385) İsrailoğulları'nda vatan düşüncesinin ortaya çıkışı, Kenan diyarına girme korkusu, Musa'ya karşı tekrar isyanın çıkması ve İsrailoğulları Kenan Sınırında adlı konular incelenmektedir.

"Musa (a.s)'ın Siretinde Bir Takım Sorunlar" başlığını taşıyan dör­düncü babda (s.387-430) dört fasıl vardır: Birinci fasılda Hz. Mu­sa'nın, İsrailli mi yoksa Mısırlı mı olduğu, ikinci fasılda Hz. Mu­sa'nın gerçekte tarihte var olup olmadığı ve üçüncü fasılda Hz. Mu­sa'nın ölüm şekli tartışılmaktadır. Dördüncü fasılda ise, Hz. Mu­sa'nın Müslümanlar nezdindeki konumu ile Yahudi tarihindeki ko­numu incelenmektedir.

İkinci cildin son konusu olan beşinci babda (s.431-447), Hz. Musa'nın kıssası, Kur'ân âyetleri ile Tevrat rivayetlerinde mukayeseli ve tenkidçi bir yaklaşımla ele alınmaktadır.

Bu cilt, sondaki içindekiler bölümü ile son bulur (s.449-452).

Kur'ân'da Şam yöresi'ni konu edinen üçüncü cilt, kısa bir giriş ve ikinci ciltte başlayan bölümlerin bir silsilesi olarak dördüncü bö­lümle başlayan üç ana bölümden meydana gelmektadir.

Hz Davud ve Hz. Süleyman'ı konu edinen dördüncü bölümde (s. 11-205) iki bab vardır. "Davud (a.s.)'ın Sireti" başlığını taşıyan bi­rinci babda (s.11-87) dört fasıl vardır. Birinci fasılda (s.11-31) Hz. Musa ile Hz. Davud dönemleri arasındaki sürede İsrailoğulları'nı ko­nu edinerek, İrailoğulları'nın Kenan'a girmeleri, hakimler asrı, Talut krallığının kuruluşu, Talut'un savaşları ve Davud (a.s.)'ın ortaya çı­kışı incelenmektedir. İkinci fasılda (s.34-51), Davud (a.s.)'ın mu'cizeleri, iki hasım kıssası anlatılmaktadır. İsrail Kralı Davud başlığını taşıyan üçüncü fasıl (53-79)'da şu konular incelenmektedir: Kral ol­madan önce Davud, Davud'un Yahudilere kral seçilmesi, Davud ve İsrail birliği, Davud ve Filistinliler, Davud'un devleti ve genişlik çer­çevesi, taht varisi ve ailevi ihtilaflar, genel sayım ve neticeleri, Da­vud (a.s.)'ın vefatı.

Dördüncü fasılda (s.81-87) Kur'ân âyetleri ile Tevrat rivayetleri­nin, Hz. Davud ile ilgili söyledikleri incelenmektedir.

Hz. Süleyman'ın sireti konu edilen ikinci babda (s.91-205) dört fasıl vardır. Birinci fasılda (s.91-113) Hz. Süleyman'ın Hz. Davud'a varis oluşu, Hz. Süleyman'ın verdiği bir takım hükümler ve mu'cizeleri anlatılmaktadır, ikinci fasıl (115-1279'da Mescidi Aksa'nın inşa­sı, üçüncü fasıl (129-158)'da Hz. Süleyman ve Sebe' kraliçesi konu edilmektedir.

Dördüncü fasılda (s.159-205) İsrailoğulları Kralı Süleyman başlı­ğı altında şu konular işlenmektedir: Dahilî siyaset, haricî siyaset, as­kerî düzenlemeler, ticarî etkinlikler, temizlik faaliyetleri, sanayi fa­aliyetleri, Süleyman Krallığı ve genişlik çerçevesi, Süleyman'nın baş­kenti Kudüs ve Süleyman'ın inşa ettiği yapılar.

Hz. Eyyub'den Hz. Yahya' ya kadar olan Peygamberleri konu edi­nen beşinci bölümde (s.209-271) üç fasıl vardır Birinci fasıl (209-229) Hz. Eyyub'un kıssası ve yolculuğu ele alınmaktadır, ikinci fasıl­da (s.231-239) Hz. İlyas ve el-Yasa', üçüncü fasılda (s.243-271) ise Hz. Zekeriyya ile Hz. Yahya ele alınmaktadır.

Hz. İsa'yı konu edinen altıncı bölümde (s.275-355) de dört fasıl vardır. Birinci fasılda (s.275-284) Hz. İsa'nın annnesi Hz. Meryem, ikinci fasılda (s.285-306) Hz. İsa'nın doğumu, üçüncü fasılda (s.307-324) Hz. İsa'nın peygamberliği ve mucizeleri, Dördüncü fa­sılda (s.325-355) Hz. İsa'ya atfedilen ilahlık ve çarmıha geriliş iddiaları incelenmektedir.

Üçüncü cilt, sona eklenen fihrist kısmıyla son bulmaktadır. (357-360)

Kur'ân’da hak tarihi'ni konu edinen dördüncü cilt kısa bir tak­dim ve üç babdan oluşmaktadır.

"Nuh (a.s.)'ın Sireti" başlığını taşıyan birinci babda (s.9-101) üç fasıl vardır. Birinci fasılda (s:9-28) Hz. Nuh, Nuh kavminin tanrıları, daveti ve oğlunun meselesi, ikinci fasılda (s.29-71) Sümer ve Babil tufanları ile Tevrat’ın rivayetine göre Yahudi tufanı; üçüncü fasılda (s.73-101) Kur'ân-i Kerim'e göre tufan hadisesi incelenmektedir.

Hz. İbrahim'in İrak'taki siretini konu edinen, ikinci babda (s.l05-172) dört fasıl vardır. Birinci fasılda (s,105-114) İbrahim kav­minin tanrıları; ikinci fasılda (s.115-145) İbrahim (a.s.)'ın yıldızlara ve putlara ibadet etme düşüncesine karşı tavrı, üçüncü fasılda (s.147-156) Hz. İbrahim ile kral arasında geçen tartışma; Dördüncü fasılda (s.157-172) ölüm ve hayat sırrı ele alınmaktadır.

Bu cildin son konusu olan üçüncü babda (s.175-192) Yunus (a.s.)'ın kıssası ele alınmaktadır.

Dördüncü cildin sonunda, ikinci, üçüncü ve dördüncü ciltlerde faydalanılan kaynakların bir listesi (s.193-205) ile yazara ait eserle­rin bir listesi (s.207-210) ve dördüncü cilde ait fihrist (s.211-212) yer almaktadır.[319]



[317] Kullays: Ebrehe'nin  San'a'da Habeşler için inşa ettiği bir kilisedir, İbnu Manzur, XI, 279.

[318] Cuşen: Mısır'da veya Filistin'de olduğu ihtilaflı olan bir bölgenin Tevrat'ta geçen ismidir. Bkz. Muhammed Beyyumi Mihran, Dirâsâtün Tarıhiyetun mine'l-Kur'âni'l-Kerim, Beyrut 1988,11, 84-85

[319] Doç. Dr. Halil Çiçek, 20. Asırda Kur’an İlimleri Çalışmaları, Timaş Yayınları: 13147.