> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran-ı Kerim Belagat İlmi > Meânî İlmi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Meânî İlmi  (Okunma Sayısı 3208 defa)
25 Eylül 2010, 13:23:37
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 25 Eylül 2010, 13:23:37 »



Me´ânî İlmi

Bu ilim, muktezâ-yı hâl´a göre söylenen arapça sözlerin durumu, kendisi vasıtasıyla bilinen bir ilimdir. Durumun değişmesiyle kelâmın şekilleri de değişir. Bunun bariz bir örneği Yüce Allah´ın şu âyetinde görülür:

« Bilmiyoruz, yeryüzündeküere kötülük mü? murad edildi yoksa Rabbleri onlara bir hayır mı diledi?»[1]

Çünkü den önceki kısım, kelâmın bir şekli olup den sonra gelen kısma şeklen muhaliftir. Çünkü ilk bölümdeki irâde fiili mechûl, ikinci kısımdaki aynı fiil, malûm kip şeklindedir. Fiilin böyle değişik şekillerde gelmesini gerektiren hâl, ikinci cümlede Allah´a hayrı nisbet etmek, birinci cümlede ise Allah´a şerri nisbet etmemek hususudur.

Maânî ilmi, bu kitapta altı kısım halinde incelenecektir. [2]



I. Birinci Kısım


Haber ( Bildirme ) Ve İnşâ ( Dilek ) Kipleri


Bütün sözler ya haber (bildirme) veya inşâ (dilek) şeklindedir.

Haber: Sözü söyleyene; o, bu sözünde doğrudur veya yalancıdır diyebileceğimiz her kelâma haber denir. Mesela: «Ali, evinde ikamet ediyor," -« Muhammed, sefere çıktı. »gibi.

İnşâ: Sözü söyleyene; o, bu sözünde doğrudur veya yalancıdır diyemeyeceğimiz kelâmlara inşâ denir « Ey Muhammed sefere çık ! Ey Ali ikâmet et!»gibi.

Haberin doğru olmasından maksat, onun gerçeğe uygun olmasıdır. Yalan olmasından maksat ise; onun gerçeğe uymamasıdır. Öyle ise « Ali, ikâmet ediyor,» cümlesinden anlaşılan nisbet ( hüküm), eğer gerçeğe uygun ise bu cümle doğrudur. Uygun değilse yalandır. Her cümlenin mahkûmun aleyh (özne) ve mâhkumun bihi olmak üzere iki unsuru vardır. Birinci kelimeye, müsnedün ileyh denir. Meselâ; fail, nâib-i fail ve haberi zikredilen mübtedâ gibi. İkinci kelimeye, müsned denir. Mesela; fiil ve merfûu (faili) ile yetinen (mânası tamamlanan) mübtedâ gibi.

Meselâ: İki Zeyd ayakta mıdır?» [3]


I. Haber


1- Haber ile ilgili bazı açıklamalar: Haber, ya fiil cümlesi veya isim cümlesi halindedir.

Birincisi (Fiil cümlesi): Bir şeyin belirli (özel) bir zamanda ve kısa bir sürede meydana geldiğine delâlet etmek için vazedilmiştir. Meselâ: «Yağmur yağdv »

Bazen, cümledeki fiil, müzâri olduğunda bazı karine (maksadı gösteren âlâmet)´lerle bu fiil, ardarda yenilenip devam etme mânasını ifâde eder. Tarifin şu şiirinde olduğu gibi:

«[Her arap kabilesine karşı bir cinayet işlediğim için,] Arap kabileleri, ´Ukaz panayırına geldiklerinde beni bulmak ve belirlemek için gözetleyen liderlerini gönderirlerdi»

İkincisi (İsim cümlesi): Sadece müsned´in, müsnedün ileyhe ait olduğunu ısbatlamak için vazedilmiştir. Meselâ: « Güneş, aydınlatıcıdır, » gibi. Bazen isim cümlesinin haberinde fiil bulunmadığı zaman, bazı karineler vasıtasıyla devamlılık ifâde eder. Meselâ:

«İlim, faydalıdır. Yağmur, faydalıdır, ve yalan, zararlıdır,» gibi.

Haber kipi, iki maksatla söylenir:

a) Haber, aslında herhangi bir cümlede bulunan bir hükmü dinleyiciye bildirmek için söylenir. «Emîr, geldi,» dememiz gibi.

[Bazen de; merhamet dilemek, güçsüz olduğunu açıklamak, hasret ifâde etmek v.s. için kullanılır. Meselâ: Rabbim ! Zayıfladım, bir deri bir kemik kaldım, saçlarım ağardı.»[4]. « Şüphe yok ki siz, mallarınız ve canlarınızda imtihan olacaksınız, i[5] »Şüphesiz ki nzık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah´tır.» [6]

Hz. Peygamber (s.a.) Fil vakası senesinde doğdu, kırk yaşında kendisine vahiy gönderildi. Mekke´de onüç yıl, Medine´de on yıl ikâmet etti»

Hz- Ömer (r.a.), Hicrî 23 yılında vefat etti (şehid edildi).»

«Oğulcuğum! Güzel konuşmayı öğrendiğin gibi güzelce dinlemeyi de öğren.»

«Seni ilgilendirmeyen şeyler hakkında konuşma! Seni ilgilendiren birçok konuda da konuşma! Ta ki yeri gelince konuş !»]

«Emir geldi» dememiz gibi.

b) Konuşan kimsenin, dinleyici tarafından bilinen bir , hususu, kendisinin de bildiğini ifâde etmesi için söylenir. Meselâ: - «Bugün, ´ uykundan erken kalktın.

«Sen, her gün bahçende çalışırsın.

«Sen, derslerine çok çalışırsın.

- Sen dün geldin.» gibi.

Haber cümlesindeki hükme, bildirme faydası (fâide-i haber) mütekellimin bunu bilmesine de; bildirme faydası lazımı (lazım-ı fâideyi haber) adı verilir. Haber cümlesi ile ilgili bazı örnekler. [7]


2. Haberin Cümlesinin Çeşitleri


Herhangi bir haberi veren kimsenin maksadı, verdiği haberle muhatabına faydalı olmak olduğu için «saçma sapan sözlerden sakınıp» konuşurken sözlerini ihtiyaca göre kısa kesmesi gerekir. Haber şu kısımlara ayrılır:

1) Eğer dinleyici´nin, sözün doğruluğu veya yanlışlığı hakkında herhangi bir bilgisi yoksa; haber pekiştirilmeden (hâlin gereğine göre) ona bildirilir. Meselâ; «Kardeşin, geldi», gibi.

2) Eğer dinleyici, sözün doğruluğu hakkında tereddüt eder ve onu «doğru bir şekilde» öğrenmek istiyorsa (duruma göre) onu pekiştirmek uygundur. Meselâ:

«Gerçekten kardeşin geldi»

3) Eğer dinleyici, sözün anlamını asla kabul etmiyorsa buna « inkârî haber» denir. Hâlin gereği ve inkâr derecesine göre sözü bir, iki veya daha fazla te´kid edatıyla pekiştirmek gerekir. Meselâ:

-?Gerçekten kardeşin geldi»,

-«Muhakkak ki o geldi»,

-? Vallahi muhakkak o geldi» gibi.

Buna göre haber cümlesi; yukardaki misallerde görüldüğü gibi te´kidsiz, bir edatla veya birkaç edatla pekiştirilmiş olmasına göre üç kısma ayrılır.

Birinci kısma, «ibtidâî haber», ikincisine «talebi haber» ve üçüncüsüne de «inkârî haber» denir. Pekiştirme; « İnne, enne, ibtidâ lamı, tenbîh (uyarma) edatları, kasem edatları, her iki tekid nunu, zâid (herhangi bir mânaya delâlet etmeyen) edatlar, sözü tekrarlama,

«kad» edatı veya şart edatı olan «emmâ » ile yapılır.[8]

bazen haber cümlesi, bazı diğer gayeler için de söylenebilir

a) Hz. Musânın şu âyette merhamet dilemesi gibi:

« ... Rabbtm ! Bana göndereceğin hayra ve rızka muhtacım» dedi.[9]

b) Hz. Zekeriyyâ´nın (s.a.) acizliğini ortaya koymak için, şu âyette yaptığı gibi:

«Rabbtm ! Zayıfladım, bir deri bir kemik kaldım.»[10]

c) Üzüntüyü açıklamak: ´İmrân´ın karısının aşağıdaki âyette üzüntüsünü açıklaması gibi;

« -Allah, ne doğurduğunu bilip dururken - «Rabbim ! Ben onu kız doğurdum. »[11]

Ebû Tayyib´in, Seyfü´d-Devle´ye:

« Ey ölüm! (Seyfü´d-Devle´ye) verdiğin sözden caydın (Yâni onu öldürdün). Yakaladığın nice insanları yokettin ve feryâd eden nice kimseleri susturdun.»[12]



II. İnşâ


1- İnşâ( Dilek ) İle İlgili Bazı Açıklamalar


İnşâ; talebi ve ğayr-i talebi olmak üzere iki kısma

ayrılır:

a) Talebî inşâ: İsteme anında mevcut olmayan bir şeyi gerektiren istektir (sözdür).

b) Ğayr-i talebî inşâ ( istek bildirmeyen inşâ):

Böyle olmayan (yâni bir şeyin meydana gelmesini gerektirmeyen bir istek veya bir (sözdür). Birinci kısım, emir, nehiy (yasaklama), istifham (soru), temenni (dilek) ve nida (ünlem ) olmak üzere beş kısma ayrılır: [13]


I- Emir


Emir, üstünlük yoluyla bir işin yapılmasını istemektir. (Veya büyüğün, küçükten bir işi yapmasını istemesidir). Emir için dört ayrı kip vardır:

1- Emir fiili: Meselâ; « Ey Yahya! kitaba sımsıkı sarû.»[14]

« Kendin için sevdiğin (istediğin) şeyi, insanlar için de iste.[15]

« Dostunu, az sev ! Belki bir gün sana düşman olabilir. Sevmediğin kişiye de az buğzet ! Belki bir gün sana dost olabilir.[16]

2- Başında emir lamı bulunan müzâri fiil (emr-i ğâib): İmkanı geniş olan, nafakayı imkanlarına göre versin.»[17]

«Adaklarını yerine getirsinler. »[18]

3- Emir mânasına gelen ism-i fiil:

« Namaza ko$unuz. « Ey iman edenler ! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca, sapan kimse size zarar veremez. »[19]

«Sus!, İn!»gibi.

4- Emir fiili yerine kullanılan masdarlar:

«İyilik yapmak için çalışıp çabala!.» «Anaya, babaya... iyilik yapın.»[20]

Bazen emir kipleri asıl mânalarından çıkıp sözün gelişinden anlaşılan aşağıdaki mânalarda kullanılır:

a) Duâ: (Bir işin olmasını Allah´tan istemektir.) Meselâ (Süleyman) onun sözüne gülümseyerek dedi ki: ( Ey Rabbim ! Bana ve anne-babama verdiğin nimete şükretmemi, ve hoşnut olacağın iyi amel yapmamı gönlüme getir.[21]

b) İltimas: (Aynı seviyedeki insanlardan birinin diğerinden bir işi yapmasını istemesidir ):

Seninle aynı seviyede bulunan birine; «Bana kitabı ver» demen gibi.[22]

c) Temenni: (Arzuya delâlet eden emirdir.): Veya vukuu imkansız olan bir şeyi istemekdir.

Meselâ: İmrü´u´l-Kays´m şu şiirinde olduğu gibi:

liDikkat ey uzun gece ! Dikkat sabah ( m aydınlığını ile ) açıl! (Bana göre ) sabah senden daha güzel değildir. (Çünkü gece çektiğim acıları gündüz de çekiyorum. ).[23]

d) Tehdîd: (Bir işin vukuunda, failin zarar göreceğini ifâde eden emirdir.)

«Dilediğinizi yapın! Doğrusu O, yaptıklarınızı görendir.»[...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Meânî İlmi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 02:34:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Meânî İlmi rüya tabiri,Meânî İlmi mekke canlı, Meânî İlmi kabe canlı yayın, Meânî İlmi Üç boyutlu kuran oku Meânî İlmi kuran ı kerim, Meânî İlmi peygamber kıssaları,Meânî İlmi ilitam ders soruları, Meânî İlmiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes