> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran-ı Kerim Belagat İlmi > Kuran Tarihi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuran Tarihi  (Okunma Sayısı 2194 defa)
25 Eylül 2010, 16:17:38
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 25 Eylül 2010, 16:17:38 »



Kur´an Tarihi

Kur´an´ın Cem´i Ve Yazılışı
1- Rasulüllah (S.A.V.) Döneminde Kur´an´ın Yazılarak Cem´i
2- Hz. Ebû Bekir Döneminde Kur´an´ın Cemi
3- Hz. Osman Zamanında Kur´an´in Cem´i
Hz. Osman Mushafları Hareke ve Tezyin Döneminde. 1
Yedi Harf



Kur´an´ın Cem´i Ve Yazılışı


Kur´an´ın Cem´inin iki manası olup naslar her ikisini de zikretmiştir. Allah Teâlânın sözünde gecen «cem´» kelimesi korumak anlamındadır. denildiğinde yine bu anlamda olup, korunması kastedilmektedir. Kur´an´ın Cem´inin ikinci anlamı ise, âyet ve sureleri müteferrik oiarak yahut sadece âyetleri tertip ed-ilmiş ve her sure bir sahifede olacak şekilde ya da âyetleri tertiplenmiş ve surelerin tamamını içine alan ve sûreleri de tertip edilmiş sahifelere tamamının yazılmasıdır.

Kur´an´ın korunması ve kafbde ezberlenmesi anlamında olan Cem´e gelince, Kur´an önce Rasulül-lah´a gelirdi. O, hafızların pîri ve onu cemedenlerin ilkidir. Rasulüllah he­nüz hayatta iken sahabeden bir topluluk da Kur´an´ı ezberlemişti. Bu topluluk sayıca az olmasa gerek. «Çünkü -Kurtubî´nin de belirttiği gibi- Bi´ri Ma-ûne vak´asında onlardan yetmiş kişi öldürülmüş ve yine Rasulüllah´ın döneminde bir o kadarı daha öldürülmüştür.» [1] el-Buharî´nin «Sahihsinde rivayet ettiği rivayetlerin zahirini aldığımızda Rasulüllah (s.a.v.) in döneminde sayıları yediyi geçmemektedir. Bu yedi kişinin kendi isimleri bile «Sahih» inde bir rivayette ardarda zikredilmemiş, mükerrer isimleri bir tarafa bırakacak olursak üç rivayette toplanmışlardır. [2]. Onun için müsteşrik

Blachere «Nebevi hadisler Kur´an için yedi hafız tanımaktadır.» [3]. hükmünü basmaktadır. Blachere, âlimlerin bu rivayetleri yorumlamalarına, burada hasr sığasını uzak gördüklerine ve onlarda anlatılanları makul ve makbul şekild.e te´vil etmelerine değinmemektedir. «el-Mâverdî şöyle diyor: [4] Kur´an´ın tamamını ezberleyenlerin sadece dört kişi olduğu hakkında nasıl genel bir hüküm verilebilir ki? [5] Sahabe çeşitli bölgelere dağılmıştı. Şayet tamamını ezberleyenler dört kişi ise, bütün bölümlerini ezberleyen yüzlerce kişi vardı. Şeyh dedi ki: İmam Ebû Übeyd el-Kasım b. Sellâm [6] «el-Kırâât» kitabının başında sahabeden kurraları zikretmekte ve birçok kişinin ismini vermektedir. [7]

es-Suyûtî, «el-!tkan» da, Ebû Ubeyd´e nisbet edilen «el-Kırâât» kitabında vârid olanlardan bir kısmını isimleriyle zikretmektedir. Buradan anlaşılan, Etıû Ubeyd´in «Muhacirler arasında dört halifeyi, Talha ile Sa´d, İbnu Mes´ud, Huzayfe, Salm, Ebu Hureyre, Abdullah b. es-Sâib, Abâdile [8] Aişe, Hafsa, Ümmü Seleme´yi, Ensardan da Übâde b. es-Samid ve Ebû Halime künyesini taşıyan Muaz, Mecma´ b. Câriye, Fudala b. Ûbeyd, Mesleme b. Mahled´i saymakta ve bunlardan bir kısmını Peygamber´den sonra Kur´an´ın tamamını ezberlediklerini söylemektedir.» [9]

Bunlar, Muhacir ve Ensardan Kur´an-ı ezberleyen ve el-Kasım b. Sel-larn´ın saydığı kimselerdir. Peygamber (s.a.v.) in zevceleri ise Allah´ın Kitabını ezberleyen sahabe arasında olup Kur´an´ı Peygamber (s.a.v.) e arzet-meieri onlara müyesser kılınmış ve böylece onlar Peygamber´e talebe, O da onlara hoca olmuştur. Ama sahabeden, Rasulüllah´a arzetmeden Kur´an´ı ezberleyenler sayılamayacak kadar çoktur. Özellikle, ancak Peygam-ber´in vefatından sonra onu ezberleyenleri de sayacak olursak bu sayı daha da artacaktır. Hafız ez-Zehebî´nin [10] «Tabakâtu´l-Kurra´» [11] isimli eserinin mukaddimesinde bu durum açıklık kazanmakta ve bu sayının, Kur´an´ı Peygamber (s.a.v.) e arzedip senetleri bize ulaşanlar olduğu be­lirtilmektedir. Ama Kur´an´ı ezberleyip [12] senetleri bize ulaşmayanlar pek çoktur.» [13]

Rasuiüllah (s.a.v.) in zamanında Kur´an´ı ezberleyenlerin sayısı ne kadar çok olursa olsun kalblerine hakim olan Kur´an´a düşkünlüklerinin gerisindedir. Öyle ki ençok önem verdikleri husus Kur´an´ı okumak ve onu dinlemekti. İmam Buharî ile Müslim, Ebû Mûsâ el-Eş´arî´den şöyle dediğini rivayet ederler: Rasuiüllah (s.a.v.) buyurdu ki: «Eş´arî yârânı (Kur´an ehlidirler). Onların gece vakti evlerine dönüp girdikleri zaman okudukları Kur´an seslerini pek iyi tanırım. Ordu içindeki konak yerlerini de gece vakti geçerken Kur´an seslerinden anlarım. Velev ki, Eş´arî (kardeş) lerin indikleri bu konak yerlerini gündüz görmemiş isem de.» [14]

Ayrıca gece gündüz kıldıkları farz ve nafile namazlarında gizli ve açık Kur´an okumak için onu, kendi aralarında okuyup ezberliyorlardı.

Rasuiüllah (s.a.v.) bu tedrisatta onlara yardımcı oluyor ve kendilerini teşvik ediyordu. Hatta Allah´ın Kitabını en iyi bilenlerini diğerlerine hoca seçiyordu. «Bir kişi hicret ettiğinde Peygamber (s.a.v.) o kişiyi bir sahabî-nin yanına gönderiyordu ki kendisine Kur´ani öğretsin. Rasulüllah´ın mescidinde Kur´an okuyanların sesi büyük bir gürültü halinde çıkıyordu. Nihayet Rasuiüllah (s.a.v.), biribirlerini şaşırtmasınlar diye seslerini kısmalarını emretmiştir.» [15]

Sahabeden yedi kişi Kur´an´ı okutmakla meşhur olmuştur: Osman b. Affan, Ali b. Ebî Talip, Ubey b. Ka´b, Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Mes´ud, Ebu´d-Derdâ, ve Ebû Musa el-Eş´arî.

Sahabeden bir cemaat Ubey b. Ka´bın yanında Kur´an´ı okumuştur. Ebû Hureyre, İbnu Abbas, Abdullah b. es-Sâib bunlar arasındadır. İbni Ab-bas ayrıca Zeyd b. Sâbit´irt yanında da okumuştur. Tabiilerden bazı kimseler de onların yanında okumuşlardır. [16]

İbnul-Cezerî [17] «Kur´an´ın naklinde sahife ve kitapların yazısına değil de kalb ve göğüslerin ezberine itimat edilmesi, Allah´ın bu ümmete bahşettiği en yüce hususiyet» olduğunu belirtmekte ve Müslim´in rivayet ettiği hadisi buna delil olarak getirmektedir. Bu hadiste Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: «Rabbim bana kalk Kureyşi inzar et» buyurdu. Ben de: «Ya Rab! O zaman başımı yarıp ezerler» dedim. Buyurdu ki: Seni imtihan edeceğim. Ayrıca başkalarını da seninle imtihan edeceğim. Bir de sana öyle bir kitap indireceğim ki su onu yıkayamaz. Onu uyuyarak ve uyanık olduğun halde okursun...» [18] Bu hadisten anlaşılan, Kur´an´ın her durumda ezbere okunacağı ve onu hıfzeden kimsenin, suyla yıkandığı takdirde kaybolup silinen mürekkepli sahifelere bakma ihtiyacını duymayacağıdır.

Kur´an´ın yazılması anlamında olan cem´i ise bunun, Asr-ı Saadette üç dönemde üç şekli vardır. Bunlardan birincisi Peygamber (s.a.v.) in dönemidir. İkincisi Ebû Bekir (r.a.) in dönemidir. Üçüncüsü de Osman b. Affan (r.a) in dönemidir. [19]


1- Rasulüllah (S.A.V.) Döneminde Kur´an´ın Yazılarak Cem´i


Peygamber (S.A.V.) vahiy için katipler edindi. Dört halife, Muaviye, Zeyd b. Sabit, Ubey b. Kâ´b, Halid b. Velid ve Sabit b. Kays bu kâtipler arasındadır. Peygamber (s.a.v.) Kur´andan her ineni yazmalarını emrediyordu. Kur´-anı yazma, onu göğüslerde ezberleme ile başbaşa gidiyordu. [20]

el-Hakim, Şeyhayn´m şartlarını haiz bir senetle «el-Müstedrek» te Zeyd b. Sabitten şöyle dediğini nakleder: «Rasulüllah (s.a.v.)in yanında Kur´ant rika´tan te´lif ederdik (bir araya getirirdik)» [21]

Hadiste geçen rika´ kelimesi, -ki rika´ (parça, yama) kelimesinin çoğulu olup deriden olabileceği gibi yaprak veya kâğıttan da olabilir- Rasulüllah (s.a.v.) zamanında vahiy kâtiplerinin yazı malzemeleri hakkında bize bilgi vermektedir. Âyetleri yassı ve ince taşlara, düzgün hurma dallarına, kürek kemiklerine ve deri parçalarına yazarlardı.

Zeydin hadisinde söz konusu edilen «rika´dan Kur´an´ın te´lifi». Peygamberin işaret ve tevkifine göre sûre ve âyetlerin tertip edilmesi anlamındadır. «Her suredeki âyetlerin ve sûre başlarına besmelenin konulması meselesine gelince hiç şüphesiz onların tertibi tevkifidir (vahye dayalıdır). Bunda ihtilâf da yoktur. Bu sebeple bu tertibin aksi caiz değildir.» [22] Bu-harî´nin İbnu´z-Zübeyr´den yaptığı şu rivayetler de buna delâlet etmektedir. Bu rivayette İbnu´z-Zübeyr şöyle diyor: Osman´a dedim ki [23] âyetini diğer âyet neshettiği halde onu niye yazıp bırakıyorsun? Dedi ki «Ey kardeşimin oğlu hiçbir şeyi yerinden oynatamam» [24]Hz. Osman, mensuh bile olsa bir âyetin yerini değiştirmeye cür´et edemiyor. Çünkü biliyordu ki Cebrail (a.s.) Rasulüllah´a âyetin tertibini bildirdikten sonra ne kendisi ve ne de başkası bu tertibe müdahale edemez. Cebrail (a.s.) bu tertibi Rasulüllah´a bildirmiş ve o da vahiy kâtiplerine bunu dikte ettirmiştir. Ahmed, hasen bir isnatla Osman b. Ebi´l-Âss´ın şöyle dediğini nakleder: Rasulüllah (s.a.v.) in yanında oturuyordum. Bir baktım gözleri bir tarafa kaydı, sonra da şöyle buyurdu: Bana Cebrail geldi ve bu âyeti şu surenin yerine koymamı emretti:[25] Hadis kitabların-da, Rasulüllah´ın vahiy kâtiplerine Kur´an´ı imlâ ettirmesini tasvir eden ve onlara âyetlerin tertibini gösteren pek çok hadis vardır[26]. Rasulüllah (s.a.v.) in namazda yahut bir sahabe topluluğu huzurunda hutbelerinde birçok sureyi âyetleri tertibedilmiş halde okumuştur. Bu da «âyetlerin tertibinin vahye dayalı olduğunu ve sahabenin, Peygamber (s.a.v.) in okuduğu tertibin hilâfına bir tertibe gitmediklerinin ve tevatür derecesine ulaştığının» [27] apaçık bir delilidir.

Sûrelerin tertibi de tevkifidir. Rasulüllah (s.a.v.) hayatında Kur´an surelerinin tamamını biliyordu. Bunun aksini iddia etmek için elimizde hiç birdelil yoktur. Surelerin tertibinin sahabe içtihadıyla olduğunu söyleyen, yahut bir kısmının içtihadı ve bir kısmının tevkîfî olduğunu ileri süren görüşlerin kabul edilmesi mümkün değildir.

O halde ez-Zerkeşînin: «Bazılarının tertibi Allah´ın emri olmayıp onların ictihad ve ihtiyarlarına racî bir durumdur. Onun içi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuran Tarihi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 04:30:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuran Tarihi rüya tabiri,Kuran Tarihi mekke canlı, Kuran Tarihi kabe canlı yayın, Kuran Tarihi Üç boyutlu kuran oku Kuran Tarihi kuran ı kerim, Kuran Tarihi peygamber kıssaları,Kuran Tarihi ilitam ders soruları, Kuran Tarihiönlisans arapça,
Logged
25 Eylül 2010, 16:34:03
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« Yanıtla #1 : 25 Eylül 2010, 16:34:03 »

 herkes dilediği şekilde nassı tesbit etmiştir.[170]

Böyiece hakîki nasslar manalarından başka manalara hamledilmiştir. Burada nazariye hadisin mana ile rivayetinde olduğu gibi hakiki manasıyla «mana ile kıraat» [171] olarak isimlendiriiemez. Çünkü «Kur´an ve ksraetier bıribirinden farklı iki hakikattir. Kur´an, beyan ve i´caz için Muhammed (s.a.v.) e indirilen vahiydir. Kıraetler ise, harflerin yazılışında yahut şeddeli, şeddesiz ve başka hususlarda harflerin keyfiyetîyİe ilgili farklı lafızlardır.» [172] Şayet aleyhisselatu vesselam başlangıçta m üs I umanlara meydanı geniş tutarak ihtiyar ve yaşlılara kolaylık göstermiş [173] ve lehçeleri dışında bir lehçeyle Kur´an okumaları onlara ağır geleceğinden kendi lehçeteriyle okumalarına izin vermişse, bu-, kıraetleri devamlı sabit kılmalarına, ve Kur´a-nın üzerinde indiği lehçeler olarak yazılmalarına izin verdiği anlamına gelmez.

O halde Rasülülîah (s.a.v.} in bu nevi kiraetlerde çerçeveyi genişletmesi, özel bazı durumlarda bazı fertler için kolaylık göstermekten başka bir şey değildir. Rasûlüllahın isbatı ve vahiy kâtiplerinin tesbiti ile bu gibi durumlarda izin verilen hususlar sayılı kelimelerde olup tevatür yoluyla bize gelmiştir. Tevatür yoluyla gelmeyenler sahih âhâd rivayetlerle gelse bile reddedilir. Çünkü bir şeyin Kur´an olduğunu isbatlamak için tevatür kaçınılmaz bir şarttır. [174] Bu ferdî durumları yedi harf üzere genelleştirmek ve manayla okumanın yedi harfe girdiğini söylemek, hadisi yanlış anlamak olur.

Yukarıdaki görüşlerin hiçbiriyle yetinmek doğru olmayacağına göre, onlardan mümkün olanları almanın doğru olacağı kanaatına vardık. Nakil ve akla ters düşmeyen de budur. Belki.de görüşlerin en doğrusu ve ifrat ile tefritten uzak olanı budur. Bu yedi harften maksat -Allahu a´lem- bu ümmet için kolaylık gösterilen yedi vecihtir. Okuyucu bu yedi vecihîen hangisiyle okursa isabet etmiş olur. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyururken

neredeyse bunu açıkça ifade etmiştir

Cebrail bir harf üzere bana okuttu: Ona müracaat ettim ve tekrar tekrar müracaatımı yeniledim. Nihayet yedi harfe ulaştı.» [175]

Bir Kur´an lafzı ne kadar değişik şekillerde edâ edilir ve okunursa, bu değişik şekiller aşağıdaki şu yedi vechin dışına çıkmaz:

Birincisi: İster mana değişsin, ister değişmesin irab vecihlerindeki farklılıklardır. Mananın değişmesine misal, Allah Teâlânın şu sözüdür[176] bu sözler şu şekilde de okunmuştur:[177]«ri"rs (kelimesinin nasbi) Mananın değişmediğine misal [178] (kelimesinin reî´i şeklinde de okunmuştur.

İkincisi: Harflerde otan farklılıktır. Bunda ya mana değişir ama suret değişmez. Ki bazen bu, nokta farklılığıyla ifade edilir [179] misallerinde olduğu gibi. Ya da suret değişir ama mana değişmez. ve[180]misallerinde olduğu gibi.

Mushafiarda, kelimenin kök harflerinden olan yerine harfi yazılmıştır. Böylece sâd ile okuma mushaf yazısının hakikatına uygun düşmüş ve sîn kıraeti de mushafın takdiri yazısına uygun düşmüştür.

Üçüncüsü: İsimlerin ifrad, tesniye ve cem´i ile müzekkerlik ve müen-nesliğindeki farklılıktır.[181] Meselâ:[182] âyetinde geçen kelimesi mufred oiarak şeklinde de okunmuştur. Malumdur ki bu kelime sâkîn elifi ihtiva etmediği için Hz. Osman mushaflarında şeklinde yazılmıştır. Her iki vecih de (cem´ olarakokunması veya «ınüfred» olarak okunması) aynı manayı vermektedir. Çünkü kelimeyi müfred okuduğumuz zaman cins kasdedilmiş olur ki, cins isimde çokluk manasi mevcutur. Cem´de de fertleri ihtiva etme sözkonusu-dur ki, fertlerin, kapsamın içine alınmasında cinsiyet manası mevcuttur. (emanet) in gözetilmesi (emanetler) in gözetilmesi gibidir. Her İki durumda da kül ve cüzler kelimelerin kapsamına girmekte­dir. Bir sebepten doiayı da aynı âyette keilimesi her iki kıraet ve ve cihte müfred olarak gelmiştir. Ne: şeklinde ve ne de şeklinde okunmuştur.

Yine kelimesi Allah Teâlânm: sözünde cins ifade etmesi için bir harfte (vecihte) kasden müzekker olarak okunmuş, fiilî maziye bina edilerek müzekker kılınmış ve şeklinde okunmuştur.

Bir vecihte de cem´ manasını ifade etsin diye kasden müennes kılınmış ve muzarî sığasına sokularak tahfif için «tâ» harflerinden biri atıldıktan sonra şeklinde okunmuştur. Çünkü aslı: dir.[183]

Dördüncüsü: Bir kelimenin yerine başka bir kelimenin kullanılmasıdır. Bu kelimeler genellikle eş anlamlı olup değişik kabilelerde farklı şekillerde kullanılmaktadır. Nitekim[184] şeklinde de okunmuştur. Yahut mahreçleri biribirine çok yakın kelimelerin biri-bir!erinin yerine okunması şeklindeki ihtilaftır. Lafız yönüyle biribirleriyle çok yakın olmaları mana yönüyle de yakınlıklarını iş´ar etmektedir. Misâl: şeklinde de okunmuştur.

Gerçekten harfi ile harfinin, mahrecinin bir olduğuna djkkat edilmelidir. Bu harfler kardeştir ve boğazın belli bir yerinden yan yana çıkmaktadır. İbnu yerine şeklindeki kıraati ise şâzzdır. Çünkü öhâd rivayetlerdendir. Bu sahabînin bu şekildeki kıraetinin tefsir kabilinden bir idrâc olduğu kesindir.

Beşincisi: Genel olarak Arap dilinde yahut ezel ifade şekli içerisinde takdimi ve te´hiri bilinen takdim ve te´hir ihtilafıdır. Allah´ın, kendisi yolunda savaşarak cennet karşılığında Allah´ın kendilerinden can ve mallarını satın aldığt mü´minlerle ilgili sözünde geçen ke-iimeîeri şeklinde de okunmuştur. Birinci vecih kı-raette müminlerin düşmanları öldürmek için vakit geçirmeksizin hemen har rekete geçtiği ifade edilmekte, ikinci vecih kıraette İse, belki Allah onları şehid düşürür diye büyük bir umutla savaş alanına atıldıkları ifade edilmektedir: Onun için takdim ve te´hir ile ifade kalıbı değişmiş olsa büe her iki vechîn neticesi birdir ve herhanai bir değişikliğe uğramamaktadır.

Ebu Bekir´in[185] yerine şeklindeki kıraatine gelince, bu, tevatür derecesine ulaşama­mış âhâd bir rivayettir. Sahabe icmaina ters düştüğü için şâzzdır [186] İnsan bazen yanılır yahut dili sürçer. Farkına varmadan bir kelimeyi diğerinin yerine kullanır. Şayet Ebu Bekir´den yapılan bu rivayet doğru ise, o da bu duruma düşmüştür.

Altıncısı: Arapların âdeti olduğu üzere cer ve atıf harflerinin bazen hazfi ve bazen de isbatı gibi cüz´i ilâve ve eksiklikler şeklindeki farklılıktır.

Onun için bu nevi fazlalık ve eksiklikler ancak belli ve sayılı birkaç harfte olur. Yalnız sika imamların tesbitlerinin dışında kalan şâzz rivayetlere aldırış edilmez ve onlara karşı uyanık olmak gerekir. Fazlalığa misal: et-Tevbe sûresinde geçen âyeti şeklinde de okunmuştur ve her iki kıraat mutevatirdir. Her ikisi de resmî müshafın yazılışına muvafıktır [187] harfinin fazlalığı, mekkî mushafa, hazfi de diğerlerine muvafıktır.[188]

Eksiğe misal: el-Bakara sûresinde: âyeti sız olarak şeklinde de okunmuştur ki bu kıraat Şam mushafına muvafıktır [189]Arna yerine kelimelerinin eksiğiyle kıraati ile İbnu Abbas´ın kelimesinin fazlalığı ve kelimesinin yerine kelimesinin kullanılması şeklinde olan kıraati, âhâd rivayetlerden olup bu tür âhâd rivayetler Kur´andan sayıla­maz[190].Allah Teâlânın:[191] sözünde eklenen[192] sözünde eklenen [193] sözün­de eklenen âhâd olmada yukarıdaki iki kıraatlere benzeyip bunların hepsi tefsir ve açıklama kabilinden ilâve edilmişlerdir. İbnu Me-sud özel mushafında onları yazmış olsa bile onları yedi harf arasında saymanın yolu yoktur.[194]

Yedincisi: Meftuh okuma ve imâle, terkîk ve tafhîm, hemz ve teshil, muzaraat harfinin meksûr okunması, bazı harflerin kalbi, müzekker mimlerinin işbaı, bazı harekelerde işmam gibi lehçe ihtilaflarıdır. Misâller:[195][196]sözlerinde geçen kelimeleri kesreye imâle edilerek okunmuştur. Yine kelimelerinde «re» harfinin ince okunması ve kelimelerinde «iâm» harfinin kalın sesle kıraati mevcuttur.

[197] sözünde hemzenin terki ve harekesjnin, ikinci kelimesinin başından.birinci kelimenin başına nakiedilmesi ki bu, hemzenin teshili olarak isimlendirilir.

B âyetinde geçen bütün fiillerde muzaraat harfinin meksur okunması.

Huzeyl kabilesinin kelimelerindeki harfinin harfine kalbederek şeklinde okumaları ve sözlerinin ve Şeklinde çern´i müzeker mimlerinin işba´ iie-okünmasi.

Allah Teâlanın sözünde esre ile birlikte harfinin ötresinin işmamı ile okunması.

Gerçekten bu son vecih yedi vechin en önemlilerindendir. Çünkü Kur´-an´m yedi harf üzere indirilişinin en büyük hikmetini bu vecih ibraz etmektedir. Çeşitli kabilelerden meydana gelen ve böylece çeşitli lehçelere sahip oian, bazı lafızları çeşitli şekillerde telaffuz eden bu ümmete kolaylık sağlanmıştır. İsîâmı kabul eden kabilelerin çeşitli lehçeleri ve fonetikleri gözetllmeliydi. Ama lugatlarının gözetilmesi gerekmezdi. Çünkü Kur´an-ı Kerim, bütün Arap İugaîlarını temsil eden Kureyş lugatına sokulabilenler-den dilediğini almıştır. [198] Bazı âlimler bazı kabilelerin lugatlarının Kur1-anda kullanıldığını İsrar ederek ileri sürüyorlarsa da onları destekleyen ne nakil ve ne de aklî bir delil vardır.Araplar, Kureyş lehçesini seçip onu müşterek edebi dil olarak kullanmaya başlayınca, ondan etkilendikleri gibi onu da etkilediler. Bütün diller için sözkonusu olan etkilenme ve etkileme kanunu Kureyş İehçesi için de elbette geçerli olacaktır.Dili, insanlığın bir vakıası olarak ele alınca bu kanun hemen hemen bütün diller için geçerlidir.[199]Lâkin Kureyş lehçesi bütün kabilelerin itiraf ve kabulü ile bütün lehçeler içerisinde en genişi, uslüp yönüyle en ilerisi, zengini ve çeşitli söz sa­natlarında en ilerisi, en güzeli ve en güçlüsüdür. [200] Yazı, telif, şiir ve hitabette sadece bu lehçe kullanılmıştır. Öyle ki Kureyşli olmayan şair, kendi lehçesinin özelliklerinden sakınıyor ve kelime yapısı ve cümlenin kuruluşu hususunda kendi lehçesinin özel nitelikleri varsa ondan uzak kalmaya gayret ediyor, halkın kendisine ısındığı ve çevresinde toplandığı lehçeyi tercih ediyordu[201]O halde İslâm -doğduğu sıralarda- ideal ve ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes