> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran-ı Kerim Belagat İlmi > Meânî İlmi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Meânî İlmi  (Okunma Sayısı 10303 defa)
24 Eylül 2010, 12:02:20
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 24 Eylül 2010, 12:02:20 »



Me´ânî İlmi

I- Haber (Bildirme) Ve İnşâ (Dilek) Cümleleri
1- Haber Cümlesinin Kuruluş Gayeleri
A) Haber Cümlesinin Söyleniş Gayeleri İle İlgili Misaller:
B) Haber Cümleleri İle İlgili Diğer Bazı Misaller:
C) Haber Cümlesi İle İlgili Bazı Türkçe Misaller:
D) Değisik Manaları İfâde Eden Haber Cümleleri İle İlgili Âyetler:
2- Haber Cümlesinin Çeşitleri
3- Haber Cümlesinin (Durumun Gereğinden Çıkıp) İsik Şekillerde İfâde Edilmesi
B. İnşâ.
1- Emir
2- Nehy (Yasaklama)
İstifham:
B- Diğer Soru Edatları
C- Bazı Karinelerle İstifhamın Değişik Mânalarda Kullanılması



İKİNCİ BOLUM


ME´ÂNÎ İLMİ


Me´ânî İlmi


Bu ilim, muktezâ-yı hâl´t (duruma ve yerine) göre söylenen arapça sözlerin durumu, kendisi vasıtasıyla bilinen bir ilimdir. Durumun değişmesiyle sözün şekilleri de değişir.

Maânî ilmi, bu kitapta altı kısım halinde incelenecektir. [1]

I- Haber (Bildirme) Ve İnşâ (Dilek) Cümleler:


Bütün sözler; ya haber (bildirme) veya inşâ (dilek) şeklindedir. Haber Sözü söyleyene; o, bu sözünde doğrudur veya yalancıdır diyebileceğimiz her kelâma haber denir.

Mesela: « Ali, ikamet ediyor.» « Muhammed, sefere çıktı. » gibi.

Eğer söylenen söz, gerçeğe uygun ise, onu söyleyen şahıs sözünde doğ-rudur. « ilim fay dalıdır.» gibi.

Şayet söylenen söz, gerçeğe uygun değil ise, onu söyleyen şahıs, sözünde yalancıdır. «Zeyd ayağa kalktı.» gibi.

Haberin doğru olmasından maksat, onun gerçeğe uygun olmasıdır. Yalan olmasından maksat ise; gerçeğe uymamasıdır. Öyle ise «Ali, ikâmet ediyor,» cümlesinden anlaşılan nisbet (hüküm), eğer gerçeğe uygun ise bu cümle doğrudur. Uygun değilse yalandır.[2]

İnşâ : Sözü söyleyene; o, bu sözünde doğrudur veya yalancidır diyemeyeceğimiz cümlelere inşâ denir.[3]

Muhammed sefere çık! Ey Ali ikâmet et!» gibi.

Her "haber" ve "inşâ" cümlesinin; "mahkûmun aleyh" (özne) ve "mahkûmun bihi" olmak üzere iki unsuru vardır. Birinci kelimeye,"müsnedün ileyh" denir. Meselâ; tam fiilin faili, nâib-i fail ve haberi zikredilen müb-tedâ, aslında mübteda olan ve benzerlerinin ismi, ve diğer "efâl-ı kulûb"ün birinci mefûlü, ve diğer üç mefûl alan fiillerin ikinci mefûlü gibi.

İkinci kelimeye, "miisned" denir. Mesela; tam fiil ve merfûu (faili) ile yetinen (mânası tamamlanan) müştak bir kelime olan mübtedâ, mübtedânın haberi, ve benzerlerinin haberi, isim fiiller, ve emir fiili yerine kullanılan masdarlar, (û-^) ve diğer "efâl-ı kulûb"ün ikinci mefûlü, ve diğer üç mefûl alan fiillerin üçüncü mefûlü gibi.

Bunların dışında kalan; müzâfün ileyh, ve sıla cümlesi hariç, diğer unsurlara kayd denilir.[4]

Konu ile ilgili bazı misaller:

Ebû İshak el-Ğazzî ( 01.524/ 1130) şöyle demiş:

«Eğer Ehu´t -Tayyib el-Kindi ( el-Mütenebbî) olmasaydı, insanların kulakları (Seyfüddevle) İbn Hammdân´ın (Ö1356I967) övgüsüyle dolmazdı.[5]

" el-öazzî, bu sözünde doğru sözlü olabildiği gibi, yalan da söylemiş olabilir. Eğer onun bu sözü, gerçeğe uygun ise doğrudur, eğer bu sözü gerçeğe uygun değil ise o yalan söylemiştir.

Ebu´t -Tayyib el-Mütenebbî (Öİ.354/ 965) şöyle demiş:

«Ben, elden kaçırmadığım bir şeye, hırslı olarak göz dikerek bakmam. Elden kaçırdığım şey üzerine de, üzülerek geceyi geçirmem.»[6]

İkinci beyitte, el-Mütenebbî, nefsinden bahsederek kendisinin kanaatkar ve halinden memnun olduğunu anlatıyor. Gelecek şeye başını kaldırarak bakmak ve kaçırdığı bir şey için de hasret çekmek, onun adeti olmadığını bildirir. Onun bu sözünde doğru sözlü olmayıp, yalancı olması mümkündür.

Ebu´l-´Atâhiyye, İsmail b. Kasım (Öİ.211/826) şöyle demiş: «Cimri,"her ne ka-dar zenginlikten faydalansa dahi, devamlı onda fakirlik alâmetleri ve işaretleri (izlenimleri) görünür.»[7]

Ebu´l-´Atâhiyye´nin, bu sözünde ve iddiasında doğru sözlü olması muhtemel olduğu gibi, yalancı olması da muhtemeldir.

Bilginlerden biri oğluna şöyle demiş:

Ey oğulcuğum! Güzel konuşmayı öğrendiğin gibi, güzelce dinlemeyi de öğren.»[8]

Bu sözü söyleyene; o doğru sözlüdür veya yalancıdır dememiz mümkün değildir. Çünkü söz sahibi, oğluna çağmr ve ona bir şeyi yapmasını emreder.

Abdullah b. Abbâs (51.68/687) (r.a.) bir adama nasihatta bulunarak şöyle demiş: . ilgilendirmeyen şeyleri konuşma! Seni ilgilendiren bir çok konuda da konuşma! Ta ki yeri gelince konuş!»[9]

Abdullah b. Abbâs´a da; bu sözünde o doğru sözlüdür veya yalan söy-emiştir demek mümkün değildir. Çünkü o bir şeyin yapılmamasını emreder.

Ebu´t-Tayyib el-Mütenebbî şöyle demiş:

"Yaşadığın sürece, zamanını ancak üzüntüsüz karşıla! (Çünkü sıkıntı ve refah, zamanda ardarda insanın başına gelirler. Hayatla birlikte ümitsizlik olmamalıdır.) »[10]

el-Mütenebbî´ye bu sözünde; o doğru sözlüdür veya yalan söylemiştir demek mümkün değildir. Çünkü o bir davranışta bulunmamayı emreder.

Birinci gruba giren bütün sözlere "haber" denilir.

İkinci gruba giren bütün sözlere "inşâ= dilek" denilir.

Yukarıdaki misallerde geçen ve diğer misallerdeki bütün cümleler iki temel rükünden oluşurlar. Bunlardan birincisine." mahkûmun ´aleyh- müs-nedü ileyh", ikincisine; "mahkûmun bih- müsned" denilir.

Cümlenin bu iki esas unsuru dışındaki kelimelere "kayıt" denir.[11]

Ebu´l-´Alâ el-Ma´arrî (öl.449/1057), bir şiirinde şöyle demiş:

« Ben, her ne kadar son zamanlarda gelmiş olsam dahi, öncekilerin yapamadığı şeyi yaparım.»[12]

el-Ma´arrî, bu beytinde dediği gibi, kendinden önce yaşamış insanların yapamadığı bir işi yaparsa, sözü doğrudur. Şayet yapamazsa hem sözü yalandır, hem de kendisi yalancıdır.

a) Haber ve inşâ cümleleri ile ilgili diğer bazı misaller:

Cümlenin nevilerini belirtmek ayrıca her ana cümlede bulunan "müsne-dün ileyh" ve "müsnedi" belirlemek için örnek metin.

Abdulhamîd el-Kâtib(öl.l35/752)[13], katiplere edebiyatın güzelliklerini tavsiye ederek şöyle dedi:

«Ey katipler topluluğu! Edebiyat nevilerinde yarışınız!"Dini, tedrici ^T rak anlayınız (öğreniniz)! Önce Yüce Allah´ın kitabını öğrenmekle (tahsile) başlayınız. Sonra Arapçayi öğreniniz. Çünkü o (Arapça) konuşmanızın rağbetini artırır. Sonra haltınızı mükemmelleştiriniz. Çünkü o (hatt) kitap Iannızm süsüdür. Şiirleri rivayet ediniz! Şiirlerdeki garip kelimeleri´ve onların mânalarını öğreniniz. Ayrıca Arapların ve diğer milletlerin önemli tarihî günlerini, onlarla ilgili sözleri, ahlak ve davranışlarını öğreniniz Çunku bunlar, alicenaplığınızı yükseltmek için size yardımcı olurlar [14] EbûNüvls(öI.195/811) şöyle demiş:

«Rızık ve ondan mahrum olmanın her ikisinin akışı, Allah´ın hükmü ve takdiri iledir, öyle ise zaman bir kötülük yaptığında sabret/ Çünkü basiretli (uzağı gören) kişinin kalkanı sabretmesidir,»[15]



1- Haber Cümlesinin Kuruluş Gayeleri


Haber cümlesi, iki maksatla söylenir:

a) Haber, aslında herhangi bir cümlede bulunan bir hükmü dinleyiciye bildirmek için söylenir«Emir, geldi,» dememiz gibi. Haber cümlesindeki hükme, "faide-i haber" (haberin faydası) adı verilir.

b) Konuşan kimsenin, dinleyici tarafından bilinen bir hususu, kendisinin de bildiğini ifâde etmesi için söylenir. Mü teke İlimin bunu bilmesine de; "lazım-ıfâide~yi haber" (haberin faydasının lazımı) adı verilir.

«Sen, derslerine çok çalışırsın.»

« Sen dün geldin.» gibi. Bazen de; merhamet dilemek, güçsüz olduğunu açıklamak, üzüntüsünü belirtmek, iftihar etmek, çalışma ve çaba harcamaya teşvik etmek; azarlamak; küçümsemek; nasihat ve irşâd v.s. için kullanılır.[16]



A) Haber Cümlesinin Söyleniş Gayeleri İle İlgili Misaller:


Peygamber (s.a.) tu vakası senesinde doğdu, kırk yasında kendisine vahiy gönderildi. Mekke´de onüç yıl, Medine´de on yıl ikâmet etti.»[17]

Bu misalde, birinci şahıs (mütekellim), ikinci şahısa (muhataba) cümlenin içerdiği hüküm hakkında bilgi vermek ister. Bu hükme, "haberin faydası" denilir. Bu misalde mütekellim, dinleyiciye Peygamber (s.a.)´in doğumu ona vahiy gönderilen zamanı, Vahiyden sonra Mekke´de ne kadar kamet ettiğini ve Medine´de ne kadar ikâmet ettiği hakkında bilgi verir.

Abdulaziz (öl.101/719)[18] bey-tü´l-nal´dan (hazineden) hiç bir şey almıyordu. Ganimet malından da kendi şahsı için hiç bir dirhem harcamıyordu.»[19]

Bu misalde, birinci şahıs (mütekellim), ikinci şahısa (muhataba) cümlenin içerdiği hüküm hakkında bilgi vermek ister. Bu hükme, "haberin faydası" denilir. Bu misalde mütekellim, muhataba Ömer b. Abdülaziz´in nıüslümanlarm malı hakkında ne kadar nezih ve takva sahibi olduğunu bildiriyor.[20]

«Gerçekten sen bugün uykundan erken uyandın.»[21]

bahçende çalışıyor.[22] Bu iki misalde; mütekellim, dinleyiciye yeni bir şey anlatmak istemiyor. Ancak o, cümlede anlattıkları hakkında bilgi sahibi olduğunu anlatmak istiyor. Öyle ise dinley...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Meânî İlmi
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:41:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Meânî İlmi rüya tabiri,Meânî İlmi mekke canlı, Meânî İlmi kabe canlı yayın, Meânî İlmi Üç boyutlu kuran oku Meânî İlmi kuran ı kerim, Meânî İlmi peygamber kıssaları,Meânî İlmi ilitam ders soruları, Meânî İlmi önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes