๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran-ı Kerim Ayetleri => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 15 Eylül 2010, 13:33:46



Konu Başlığı: Zülmetten Nura [70]
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 15 Eylül 2010, 13:33:46
Zülmetten Nura [70]


Yakın zamanlara kadar dünyanın üç büyük kıt´asına hakim olan altıyüz otuz senelik koca bir saltanat, evvelâ Afrika´dan, sonra Avrupa´dan çekilmiş.; bugün Asya´da bile büyük, hem pek büyük fedakârlıklarla yaşayabilecek kadar küçülmüş iken bizim hâlâ uyumamız, hâlâ ibret gözünü açmak taraflarına yanaşmayışımız ne ağlanacak felâkettir!

Ecdadımız bol bol tarih okuturlarmış, Hamdolsun, bizim ona ihtiyacımız kalmadı! Zira yaşamak isteyen, lâkin insanca yaşamak isteyen bir milletin nasıl olması lâzım geleceğini etrafımıza bakınca görüyoruz; sonra, Allahu zulcelâlin bu âlem-i hilkatte cari olan ezelî kanunlarını çiğnemek gibi, çılgınlara bile yakışmaz bir cür´ette bulunan sefalet, mahkûmiyet namzedi cemaatlerin nasıl perişan olduklarını da kendi vücudümüzde duyuyoruz.

Öyle zannederim ki; Hiç bir tarih bu kadar açık görgü, bu kadar acıklı duygu temin edemez!

îyi ama, bu görgülerin karşısında, bu duyguların altında halâ bu körlük, halâ bu duygusuzluk nasıl olabilir?

îşte bir sual ki: herkes tarafından ileri sürüldü! îşte bir sual ki: kimse çıkıp da cevabını veremedi!

En yaman acı... milletin âkil tanınan evlâdını yeise düşüren acı, şu altında ezildiğimiz musibetlerden ziyade, o musibetlerden müteessir olamamak felâketidir.

Evet, okur yazar gençlerimiz, halâ nefsanı hevesler arkasında koşarken, mütefekkirlerimiz şebabın bu dalâlini [71] reşad şeklinde göstermeye sıkılmazken; mütefenninlerimiz hücre-i mesailerini siyaset ocağına çevirirken, ediblerimiz, şairlerimiz kendilerini Nedim devrinde sanırken; hatiplerimizin, vaizlerimizin ağzından çıkan sözler hiç bir kulağın hududunu aşamamak, hiç bir kalbe girememek mahiyetini hırzı can gibi saklar dururken; kalplerimiz masum beyinlere rezail mayası atılan, meali hissine karşı ebedi muafiyet hasisesi kazandıran birer mel´un şırınga kesilmekte devam ederken... yine meyus olmamak, yine hayırlı bir âti beklemek en nikbin, en metin adamların bile kâri olmasa gerektir.

Lâkin aşk olsun o kahraman yüreklere ki; bu kadar musibet, bu kadar hüsran, bu kadar hirman, bu kadar felâket karşısında yine sarsılmaz, yine yılmaz da her taraftan kuşatıldığı muhiti naimi uyandıımak, milleti “Zulmetten Nur´a” çıkarmak için zaman zaman samimiî feryatlar koparır!

İşte benim Şemseddin´im o kahraman yüreklerin biri: işte benim Şemseddin´imin şu telifi o feryatların en müessiridir!

Evvelâ şarkı adam akıllı öğrenen; sonra garbi hakkiyle tanıyan, her iki cihanın ulûmunu, fünununu, âdatıni, içtimaiyatını yıllarca tetkik eden Şemseddin, şu eseriyle bize neler gösteriyor, neler öğretiyor!

O, bir tabibi içtimaîdir, lâkin diğer bir takım sersemler gibi arazı maraza, marazı araza karıştırmaz, arazı müdavat ile uğraşmaz. Hastalığın mahiyetini anlamaya, esbabını bulmaya çalışır. Şu sa´yinde muvaffak olabilmesi için icab eden malûmata sahipdir; "hem sanatına, hem hastasının fıtratına hakkiyle vakıfdir.

Zaten bizim fıtratımız, bizim bünyei kavmiyetimiz, bizim mazii maişetimiz bilinmedikçe, ne hastalığımızın mahiyeti anlaşılabilir; ne de makul bir usulü müdavat ittihazı kabil olur. Yalnız emrazı dahiliye kitapları okumakla hekimlik edilemiyeceği gibi beş on içtimaî eserin sayıp döktüğü nazariyelerle de bir millete rehberlik edilemez... Nitekim edilemedi... halâ da edilemiyor!

Şemseddin´in şu telifi hakkında -hususiyle benim tarafıman -söylenecek sözler ancak birer söz olur. îşte o kadar! Başka türlü hareket etmek istesem, eserin herhangi bahsına ait olmak üzere bir mütalea yürütmek için, yine o bahsin, altındaki hakikatları tekrar etmek, lâkin oradan öğrenerek tekrar etmek ıstırarında kalacağım.

Ey sevgili kari´, bu eseri kemal-i im´an ile oku; okuyacaklara tavsiye et; okumayacaklara da münderecatmı bildir, iyi bilmeliyiz ki şu Ölüm uykusundan silkinip kalkmamız için hatta bir kaç Şemseddin, hatta bîr kaç böyle eser yetişmez! Evet, hepimiz, her bîrimiz ayrı ayrı fedakârlık etmeliyiz. Yeise düşmek hiç doğru değil. Çünkü yeis atalete meşruiyet şekli vermekten başka bir manayı müfid olamaz. Nasıl ki sa´ye, azme, mücahedeye makrun olmayan ümitler de ayni manayı ifade eder!

Allahu Zülcelâl, Nebiyyi muhterem! Yakup Aleyisselâmin lisanından “oğullarım, gidiniz Yusufla kardeşini araştırınız, hem sakın Allah´ın inayetinden ümidinizi kesmeyiniz...” buyuruyor. Görüyorsunuz ya, biz müslümanlar evvelâ gitmek, aramak, araştırmakla, sonra da yeise düşmemekle memuruz. Yeis haramdır, yeis küfürdür. Çalışalım... Çalışalım... Çalışalım... [72]


Konu Başlığı: Ynt: Zülmetten Nura [70]
Gönderen: Ceren üzerinde 19 Aralık 2018, 17:58:47
Esselamu aleyküm. Rabbım razı olsun bilgilerden kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Zülmetten Nura [70]
Gönderen: Sevgi. üzerinde 20 Aralık 2018, 01:58:50
Aleyküm Selam. Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah