๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran-ı Kerim Ayetleri => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 15 Eylül 2010, 16:18:16



Konu Başlığı: Mektep Kîtapları
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 15 Eylül 2010, 16:18:16
Mektep Kîtapları


2 Haziran 1326 -1910

Bizim adam olabilmemiz için çocuklarımızı okutmaktan, asrın icabına göre terbiye etmekten başka çare olamıyacağını anlamayan ya hiç yoktur, ya pek azdır. Kendimiz ister okumuş, ister okumamış; ister iyi bir terbiye görmüş, ister görmemiş olalım, artık maziye karışmış sayılabileceğimiz için, bugün düşüneceğimiz bir şey varsa, o da istikbaldir, yani evlatlarımızdır.

Çocuklarımıza kendi terbiyemizi vermeye kalkışırsak cinayet işlemiş oluruz. Hikmeti doğrudan doğruya Peygamberden telâkki eden Cenabi Ali diyor ki:

“Ciğerpareleriniz© yalnız kendi terbiyeniz! vermeye çalışmayınız, İyice hatırınızda olsun ki onlar sîzin yaşamakta olduğunuz zamandan,´ başka bir zaman için yaratılmışlardır.”

içimizde tahsil hayatının ne acıklı bir surette geçip gittiğini tahattur edemiyecek kimse var mı? Malûmat namma kafamıza doldurduğumuz şeylerden ne istifade ettik?.. Düşünüyorum da, sekiz yaşında ezberlediğim bir çok ibareleri, ancak otuz sene sonra anlayabildiğimi görüyorum!.. Tabiî on onbeş yaşlarında iken okuduklarımı anlayabilmeye ömrüm müsait olamayacak!

Acaba hazmedemiyeeeği kadar kuvvetli yemeklerle harabedilen mi´de gibi, bu suretle temsil melekesinden mahrum kalan dimağa, fıtratmdaki faaliyeti iade etmek, bozuk bir cihazi hazmiyi tamir etmeye benzer mi? Mümkün ile muhal, mukayese edilebilir mi?

Bugün minimini çocuklar için yazıldığı muharrirleri tarafından rivayet edilen öyle kıraat kitapları, öyle fen risaleleri görüyorum ki, anlamak hususunda ben bile sıkıntı çekiyorum!... Pek âlâ, bunları benim çocuklarım nasıl anlayacak; hocaları nasıl anlatacak?.. Yetişmiş, adamların okuyacağı siyasî bentleri Çağatayca yazacaklarına yetişecek çocukların heceleyeceği risaleeikleri Türkçe yazsalar a! Muhterem karilerimizin bir çoğu aile sahibidir. Çocuklarının akşam sabah mektebe götürüp getirdikleri kitapları lütfen bir kere gözden geçirsinler; bir kere de çocuklara okudukları şeyleri sorsunlar. Görecekler, anlayacaklar ki, o biçare yavrucuklar hiç bir şey anlamıyorlar; beyinlerindeki malûmatı emanet para gibi taşıyıp duruyorlar! Yazık değil mi? Biz sersem olduk diye çocuklarımızı da mutlaka kendimize mi benzetmeliyiz?

Tefevvukyabi irfan eylemek ahfadı lâzımdır Hanüyyet meslekinde gayreti iecdad lazımsa diyen Edibi A´zam ne doğru söz söylemiştir!

Fikr-i âcizaneme göre; maarif nezaretine mühim bir vazife teveccüh ediyor: İptidaî, Rüşdî, İ´dâdî kitaplarını müsabakaya koymalı. Lâkin “Maarif nezareti hesap, yahut meselâ ilmühal, kıraat... kitabı yazdırmak istiyor. Bunu en güzel yazana şu kadar para verdikten başka, eserini bilumum mekteplere kabul edecek...” tarzında vuku bulacak davete kimse icabet etmez... Düşünmeli ki; kendinde böyle bir iktidar gören adam zayıf bir ihtimali muvaffakiyet için aylarca, belki senelerce çalışacak. Bizim memlekette zenginler, yani geçinecek kadar parası olanlar çalışmayı ayıp sayarlar; yaşamak için her gün didinmek mecburiyetinde bulunanların ise kırk tarakta seksen bezi vardır ki, hiç birini bırakıp da sizin müsabakanıza girilemezler.

O halde ne yapmalı?... Evet, Maarif Nezareti bilfarz iptidaî mektepleri için kıraat kitabı yazdırmak istiyor. Bir mevzu intibah (seçerek) ederek müsabakaya koymalı, demeli ki:

“Şu mevzuu yedi sekiz yaşındaki çocukların anlayacağı tarzda kim en güzel yazabîlirse, ona şu kadar para mukabilinde şöyle bir kıraat kitabı yazdıracağız.” Hesap için, hendese için, hülâsa bütün fenler için ayni usule müracaat etmeli. Yani müsabakaya girmek isteyen zevat ufak bir imtihan neticesinde bu işin kendilerine tevdi olunup olunmayacağını anlayacak olurlarsa, elbette bir tecrübe-i talihten geri durmazlar.

Tabiî her fenne ait mevzuları tayin etmek, müsabakaya girenlerin yazdıkları eserleri temyiz eylemek Maarif Nezaretine aittir. Vatanın tealisi hakkındaki gayret ve faaliyeti, ruh-i güzini fazileti gibi bütün nıeasirinde tecelli eden Emrullah efendi hocamızdan en evvel beklediğimiz bir iş varsa o da budur. [30]