๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuran-ı Kerim Ayetleri => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 15 Eylül 2010, 20:46:05



Konu Başlığı: Hicr Suresinden Ayetler
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 15 Eylül 2010, 20:46:05
Hicr Suresinden Ayetler


Meali



“Kur´an´ı Biz indirdik, Biz;onu muhafaza edecekler de elbet yine biziz.” [224]


Tefsîrî



“Müslümanların istikbali yoktur; müslümanlık günün birinde yıkılıp gidecektir” diyenler, eğer o tasavvur ettikleri elim akıbeti sevine sevine karşılayacak bir takım sefil kimselerse: kendilerine hiç bir şey demeyiz. Yok öyle değil de, bu sözler hakikî din­daşlarımızın hasbıhali giryanı ise: onlara da “yukarıki âyeti celileyi tekrar tekrar okuyun” deriz.

Görüyorsunuz ki: Allahu zülcelâl Kur´an´ın ebediyetini en kuvvetli tekidlerle vaad buyuruyor. Vaadi ilâhide hülf tasavvuru kabil midir? Pek âlâ! Kur´an´ı muhafaza islâmı; islâmı muhafaza ise nıüslümanları muhafaza demek değil midir? Müslümanların yokluğunu tasavvur edersek kur´an´ın yer yüzünde yaşamasına imkân düşünebilir miyiz?

O halde yeise sapmağa yer var mı? Bilâkis yapılacak iş müslümanlara gayret, şehamet, emel, azim, faaliyet ruhu aşılamaktır.

Yeis, imandaki zaafı, daha doğrusu hiçliği gösterir.

İmanı sağlam bir mümin böyle bir vaadi ezelî karşısında nasıl olur da Allah´dan ümidini kesebilir? Eğer bizim o kahraman eslâfımız en büyük imtihanlar karşısında yeise uğrayan kimselerden olsaydılar, taşıdıkları din emaneti, elbette bugün başka ellerde bulunurdu.

Bize yakışan, asırlardanberi elimizi kolumuzu kıskıvrak bağlayan mel´un yeisi kahredip kendimizi kurtarmak için el ele, başbaşa vererek çalışmaktır. “Biz bu dini ilâhiyi, yaşatacağız. Bu dini ilâhi bizi ebediyen yaşatacaktır.” diyelim de bu iman ile, bu itmi´nan ile geceli gündüzlü uğraşalım.

Aydın geçinenlerimiz halkı tenbellikle, cehaletle, miskincesine bir kanaatle, büsbütün çığırından çıkmış bir tevekkülle itham ediyorlarken kendilerinin de serapa ümitsizlikle hasta olduklarını hiç düşünmüyorlar! İnsaf edilirse, yeisden fena meskenet sebebi olur mu?

Yeis mi meskenetten doğdu, yoksa meskenet mi yeisden peyda oldu? Sureti kafiyede kesdirilmezse de asırlardanberi cemiyetin ruhunu kemiren, iliklerini kurutan içtimaî hastalığın yeisten, azimsizlikten ibaret olduğu pek sarih olarak görülür.

Milletin, memleketin âtisi olmadığı için kendini beyhude üzmeyerek vaktini hoşça geçirmenin yoluna bakmak... Dünyada bundan daha sefil bir düşünüş bulunamaz. Her şeyden önce bu düşünceyi kökünden kazımak icapeder. Çünkü yaşamanın, ilk şartı budur. Bizim Kur´an´ımız, ebedî olduğunu nasıl ilân ediyorsa ayni ebedî ruhu içimizde taşıyarak yaşamalıyız.

Merhum üstad Mehmet Akif bu yazıyı 1, Ağustos 1329-1913´de yazdıktan sonra ayni mevzua dair şu manzumeyi de yazarak yine “Yeis” ile mücadele etmiştir:

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...

Bilmem ki, ölüm var mıdır ondan daha alçak!

Dünyada inanmam, hani görsem de gözümle:

İmanı olan kimse gebermez bu ölümle.

Ey dipdiri meyyit “îki el bir baş içindir”,

Davransana... Eller de senin, baş ta senindir!

His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?

Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.

Kurtulmaya azmin ne için böyle süreksiz?

Kendin mi senin, yoksa ümidin mi yüreksiz?

Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın ?

Esbabı elinden atarak ye´se yapıştın!

Karşında zıya yoksa, sağından, ya solundan

Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.

Âlemde zıya kalmasa, halk etmelisin, halk!

Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!

Herkes gibi dünyada henüz hakk-ı hayatın

Varken, hani herkes gibi azminde sebatın?

Ye´s Öyle bataktır ki: düşersen boğulursun!

Ümmide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

Azmiyle ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;

Me´yus olanın ruhunu, vicdanını bağlar

Lanetleme bir ukde-i hâtir ki: çözülmez...

En korkulu cani gibi ye´sin yüzü gülmez!

Mâdâm ki alçaklığı bir, ye´s ile şirkin;

Mâdâm ki ondan daha mel´un, daha çirkin

Bir seyyie yoktur sana; ey unsur-i iman,

Nevmid olarak rahmet-i mev´ud-i Hudadan,

Hüsrana rıza verme... Çalış Azmi bırakma

Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...

Sesler de: “Vatan tehlikedeymiş... Batıyormu ş!”

Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,

Tek kol da “yapışsam...” demiyor bir tarafından!

Sahibsiz olan memleketin batması haktır;

Sen sahib olursan bu vatan batmıyacaktır.

Feryadı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...

Uğraş ki telafi edecek bunca zarar var.

Feryad ile kurtulması me´mul ise haykır!

Yok yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!

“İş bitti... Sebatın sonu yoktur!” deme; yılma.

Ey millet-i merhume, sakın ye´se kapılma [225].