> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran-ı Kerim Ayetleri > Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiinde
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiinde  (Okunma Sayısı 1333 defa)
16 Eylül 2010, 14:52:03
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 16 Eylül 2010, 14:52:03 »



Ali İmran Suresi Mev´ize Fatih Camii Şerifinde


Meali



(Ya Muhammedi) dedi ki: Ey mülkün sahibi olan Allahim! Sen mülkü dilediğine verirsin, Sen mülkü dilediğinin elinden alırsın. Sen dilediğini aziz kılarsın, Sen dilediğini zelil edersin. Hayır, yalnız Senin elindedir. Sen, hiç şüphe yok ki herşeye kadirsin! [186]


Tefsiri



İlahi, emrinin avare bir mahkûmudur âlem

Meşiyyet Sende, her şey Sende... hiç bîr şey değil âdem!

Fakat, halâ vücud isbat eder, kendince, hey sersem!

Bugün, üç beş karış toprakta varlıktan vururken dem;

Yarın toprak kesilmiş varlığından fışkırır matem!

îlâhi, (malik-el-mülküm) diyorsun... doğru, âmenna.

Hakikî bir tasarruf var mıdır insan için? Asla!

Eğer almışsa bir millet, edip bir mülkü istilâ;

Eğer vermişse bir millet bütün bir mülkü bî-perva

Alan Sensin, veren Sensin, Senin hükmündedir dünya.

Hâni, en asil akvamı alçaltırsın istersen;

Dilersen en zelil eşhasa izzetler verirsin Sen!

Bu heybetler, bu hüsranlar bütün Senden, bütün Senden 1

Nasıl tâ Arşa yükselmez ki me´yusane bin şîven ?

Ne yerler dinliyor, Yârab, ne gökler, ruhum inlerken!

Şu sessiz kubbenin altında insandan eser yokmuş!

Diyorduk: (Bir buçuk milyar!) Meğer tek bir nefer yokmuş

Bu hissiz toprağın üstünde mazlûmîne yer yokmuş!

Adalet şöyle dursun, böyle bir şeyden haber yokmuş!

Bütün boşlukmuş insanlık: ne istersen, meğer yokmuş!

Dâhi, altı yüz bin müslüman birden boğazlandı...

Yanan can, yırtılan ismet, akan seller bütün kandı!

Ne masum ihtiyarlar süngüler altında kıvrandı!

Ne bîkes hanumanlar işte, yangın verdiler yandı!

Şu küllenmis yığınlar hep birer insan, birer candı!

Sabah-ül-hayr-i hürriyet, îlâbi, leyl-i yûn oldu;

Karanlık bir hezimet her taraftan runemun oldu-

Şehamet gitti; gayret söndü; kudretler zebun oldu!

O mevcamevc sancaklar ne müthiş ser-nigûn oldu!

Sükutun dehşetinden kalb-i rahmet, belki hûn oldu!

Ezanlar sustu... Çanlar inletip durmakta âfakı.

Yazık: Şarkın semasından Hilâlin geçti işrakı!

Zaman artık salibin devr-i istilâsı, ilhakı.

Fakat, yerlerde kalmış hakların ferdayı ihkaki.

Ne doğmaz günmüş ey âcizlerin kudretli Hallâkı!

İlâhi, şer-i masumun şu topraklardı son yurdu...

Nasıl te´yid-i kahrın en rezil akvama vurdurdu?

Evet, milletlerin en kahbesinden, üç leim ordu,

Gelip tâ sinemizden vurdu, seyret hem nasıl vurdu:

Ki istikbal için çarpan yürekler ansızın durdu!

Tecelli etmedin bir kerre, Allahım, Cemalinle

Şu üç yüz elli milyon ruhu Öldürdün Celâlinle!

Oturmuş eğlenirlerken senin –hâşâ-zevalinle,

Nedir ilhadı imhalin o samit infialinle?

Nedir İslâmı tenkilin bu müstacel nekâlinle?

Sus ey divane, durmaz kâinatın seyri mu´tadı

Ne sandın? fıtratın ahkâmı hiç dinler mi feryadı?

Bugün sen kendi kendinden ümit et ancak imdadı!

Evet, sen kendi ikdamınla kaldır git de bidadı.

Cihan kanuni sa´yin bak nasıl bir hisle mün´kadı

Ne yaptın? (Leyse lilinsani illâ ma sea) [187] vardı.

însan için ne bu dünyada, ne öteki dünyada kendi çalışmalarının veriminden, kendi kazancından başka bir şey yok. insan ne ekerse onu biçiyor. Ekmeden biçmek olmuyor. îşte bu, fıtratın bir kanutm, Allah´ın bir kanunu, hem de Kur´an ile tebliğ edilmiş bir kanunudur.

Demek, o deminki feryatların hepsi beyhude imiş! Öyleya, kime duyuracaksın? (Yer pek, gök yüksek!). Acizin figanına karşı bütün kâinat hissiz, bütün mevcudat duygusuz! ya sen ne istiyordun? Baksana hem aczinden dem vuruyorsun; hem, koca kâinatı keyfine râm etmek ümidine düşüyorsun!

Âlem, feza dediğimiz şu ucu bucağı olnııyan boşluk içinde dönüp duruyor; Allah´ın ezelde çizmiş olduğu hattı hareketi ta´kip edip gidiyor. Hiç bir zerre kendi seyrinden, faaliyetinden geri durmuyor. Yer yürüyor; gök yürüyor; dağ yürüyor; taş yürüyor. Hiç biri âtıl değil, hepsi çalışıyor! Şu camit gördüğümüz, şu cansız dediğimiz toprak yaradılışındanberi acaba bîr lahza olsun boş kalmış mı? Heyhat! hergün, her saat, her saniye bitmez, tükenmez inkılâplar geçiriyor: bulutlara su veriyor; bulutlardan su alıyor; sırtında otlar, ekinler, ağaçlar yetiştiriyor; karnında madenler besliyor, tabakalar vücude getiriyor. Ya topraktan doğan bu mahluk duruyor mu? Asla! onlar da analar gibi muttasıl çalışıyor. Muttasıl bir devirden diğer devre, bir halden başka bir

hale geçiyor.

Yer, yani bizim dünyamız böyle. Ya gök? O bizim dünyamız gibi milyarlarca dünyayı göğsünde taşıyan âlem nasıl acaba? Nasıl olacak! O da tıpkı yer gibi. Evet, bizim pek azım görebildiğimiz, alt tarafını da tahmin ile bulduğumuz namütenahi âlemlerin hepsi yaratıldıkları zamandan itibaren faaliyete girmişler; Allanın dilediğine kadar o faaliyeti muhafaza edip gidecekler.

Biz tutmuş da mahlukattan bahsediyoruz. Halik yok mu, Halik, işte O da keyfiyetini, suretini tasavvur edemiyeceğimiz bir faaliyetle kâinatı idare edip duruyor! Allahü Zülcelâl her an bu kâinata hayat veriyor; her an bir şan, bir hadise vücuda getiriyor. Hallaki azimüşşan kısa, lakin bizim tahayyül edemi yeceğimiz kadar kısa bir an için faaliyeti bıraksa bütün varlıklar alt üst olur. Cenabı Hak, âlemi yalnız bir kerre yoktan var etmedi. Onun halkı daimidir. Evet, Allahü Zülcelalin iki muhtelif tecellisi var ki, biri mevcudatı yok etmekte; diğeri ise var etmekte. Ancak bu iki tecelli arasındaki zaman mesafesi bizim aklımızla Ölçülemiyecek kadar kısa da onun için ne oluyor, ne bitiyor, farkında olmuyoruz.

Şimdi, mademki yer çalışıyor; gök çalışıyor; yerleri, gökleri yaradan Allahü azimüşşan, yaratmaktan biran uzak durmuyor; sen nasıl âtıl, batıl-oturuyor da hayat umuyorsun? işte bütün kâinatı gördüm; hiç bir yerde, hiç bir zerrede sükûn var mı? Atalet var mı? Öyle ise sana emeksizce yaşamak, çalışmaksızın naili meram olmak hakkını, böyle bir ümidi kim veriyor? Müslümanlık galiba? Belki. Öyleya, müslümanlar Allah´ın sevgili kullarıdır! îyi amma işte görüyorsun ki, bu âlemde, bu âlemi fitratta, bu âlemi tabiatta hiç sükûn yok. Müslümanlık ise fıtratın dinidir. Belki fıtratın kendisidir. Dini İslâm hatenıi edyandır (Dinlerin sonuncusudur) Bu itibarla en mükemmel dindir. Cenabı Allah Kur´anda sarahaten bize bildiriyor ki, Bu din, dini fıtridir; dini hakikîdir; dini tabiîdir. Lâkin insanların çoğu bilmiyorlar, çoğu gafildirîerde o pâk dinin içine kendilerinden bir takım fıtrata mugayir ahkâm karıştırmak istiyorlar.

Hepimiz biliyoruz, ilk doğuş sıralarında İslâm ne halde idi. Hicazın bîr köşesinde parlıyan o nur yirmi beş sene içinde dünyaları tuttu. Misli görülmemiş olan bu süratin hikmeti ne idi? Şüphesiz dini hakiki olması, dini fıtrî olması. Hatta şu hakikat bu günkü garp, hükemasının indinde bile müsellemdir. Onlar da böyle söylüyorlar. Müsteşrıklar içinde bir çok namuslu adamlar var. Diyorlar ki, (Bakıyoruz, müslümanlar her tarafta âtıl, her tarafta gafil; çalışmıyorlar. Fakat Afrika´da, Çin´de müslümanhk alabildiğine ilerliyor. Bizim misyonerlerimiz bu kadar çalıştıkları halde yine muvaffak olamıyorlar. Düşündük, tasındık, tetkik ettik, nihayet anladık ki, müslümanhk gayet fıtrî bir din imiş).

Fakat diğerleri öyle söylemiyorlar: (Müslümanlık, insaniyete, medeniyete aykırı bir dindir, diyorlar. Şahit istemez. Hakikat meydanda. Bu gün yer yüzünde 350 milyon müslüman var. Bunlar muhtelif kıt´alarda küme küme oturuyorlar. Hepsi mahkûm, hepsi esir, hepsi cahil. Üç buçuk yabancı büyük bir ülkedeki bu kadar milyon müslümanı esaret altında tutuyor... Bu, ne haldir? Dört buçuk Felemenk Cavada yirmi milyon müslümanı istediği gibi kullanıyor; içlerinden biri ses çıkarmıyor... Eğer dininiz hayırlı bir din olsaydı, haliniz böyle olmazdı!..)

Acaba hangisinin dediği doğru? Malumya bir dinin lehinde, aleyhinde söylemek için evvelâ onu tetkik lâzım. Yoksa yalnız o dine mensup olanların haline bakmak kâfi değil. Erbabı insaf Kur´-anı, hadisi tetkik ediyor. Bu günkü müslümanların müslümanlıkla alakasını gayet gevşek buluyor. Vakıa öyle: Müslümanlık namına bizde ancak bir kaç gösteriş kalmış. Alt tarafı bilerek, bilmiyerek kabul olunmuş bir yığın bid´at!

Ey cemaati müslimin! Bu din, irfan dini idi; halbuki biz bu gün milletlerin en cahiliyiz! Bu din, şehamet dini idi; gayret dini idi; biz ise şu zamanda milletlerin en miskiniyiz! eğer dini islâmın ruhunda -Maazallah- bu gün gözüken fenalıklardan bir danesi ol­saydı, müslümanhk bize kadar gelebilir mi idi? Elbet o büyük emanet çoktan kaybolur giderdi. Biz müslümanlar, ben öyle görüyorum, Allah ile pek laubaliyiz! zannediyoruz ki, Cenabı Hak oturduğumuz yerden isteyivermekle hatırımız için îlâhi kanunlarını de­ğiştirir... Zavallı bizler! beyhude yere feryat edip duruyoruz! Zaten Allah gökte, yerde değil; her yerde hazar, her yerde nazır. Bize şah damarlarımızdan daha yakın.

“Pek âlâ. Bu dualar nedir? hani bir az evvel (Selâten tün-cina) okuduk. Bunların aslı yok mu? Tesiri yok mu?

Hay hay, var. Fakat düşünmeliyiz: Dua nedir? Allah´a dönüştür. Yani Allah´ın emirlerine. Cenabı Hakkın gerek Kur´aniyle, gerek Peygamberinin lisaniyle, sünnetiyle, tebliğ ettiği emirler dairesinde...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiinde
« Posted on: 19 Nisan 2024, 15:04:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiinde rüya tabiri,Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiinde mekke canlı, Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiinde kabe canlı yayın, Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiinde Üç boyutlu kuran oku Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiinde kuran ı kerim, Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiinde peygamber kıssaları,Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiinde ilitam ders soruları, Ali İmran Suresi Mevize Fatih Camiindeönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes