> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran Ahlakı > Niyetin Amele Üstünlüğü
Sayfa: [1] 2 3   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Niyetin Amele Üstünlüğü  (Okunma Sayısı 2952 defa)
22 Aralık 2010, 22:42:59
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 22 Aralık 2010, 22:42:59 »



C. Niyetin Amele Üstünlüğü

Tabir doğruysa, niyetle kaim olan ameli açıkladık ve o konuda batım ve zahirî iki tabakayı (niyet ve icra) ayırd ettik. Ödevin esas yapışma ait olanların karşılıklı önem derecesini anlamamız için, sırayla iki unsurdan her birinin şartlarını değiştirdik. Bu değişiklik, ödevin yapısında tam ve­ya kısmî bir çöküntüye sebep olduğundan, biz tam ahlâkî bir amel yap­mak için bu şartların varlığının zarureti kanısına vardık.Fakat, ahlâkî tecrübenin bir tahlili neticesinde yapılan yardımla bera­ber, bir çeşit mantıksız bir akıl yürütme olan bu usûl, iki kısımdan biri­nin yokluğunun veya sapmasının meydana getirebileceği kötü eserleri bize gösterirken bize daha ziyade problemin menfi bir yönünü vermek­tedir. O, bize, hayrın gerçekleştirilmesinde onların müsbet katkısının ta­biatına dair bilgi vermemektedir. Bu maksat için olayları şimdi onların il­kel terkibinde yeniden tesis edeceğiz ve fiilde ahlâkî amelin bu çift yön­lü tabiatını müşahede ederek, olayların gerçek kıymetiyle bu çift yönlü tabiatın dünyada veya bizde icad etmeye sebep olduğu çeşitli hayırları takdire çalışacağız.Genellikle, ödevin taksimi, kişinin kendisine karşı olan ödevleri ve başkalarına karşı olan ödevleri halinde kabul edilmektedir (Allah'a karşı olan ödevler, kısacası bizzat kendimize karşı olan Ödevlerden başka bir şey değildir; itaatimiz veya itaatsizliğimiz ilâhî azamet ve kutsallıktan en ufak bir şeyi ne artırabilir, ne de azaltabilir). Ortaya çıkan amel ile sosyal ilişkilerimiz arasında açık bir bağ olduğu gibi, niyet kavramı ile şahsî ödev kavramı arasında da belli bir yakınlık vardır, iki farklı tesir alanını, dahilî ve haricî iki amile tahsis ederken öncelikle bir çeşit hususiyetlerin tevziine girişilebilecek ve buradan, iki bakış açısından farklı olsa da he­men hemen niyet ve amelin eşit değerde olması kanısına vanlabilinecek-tir: Niyetin rolü, kalb temizliğini, nefsin şerefini, kısacası kişinin kendisi­nin olgunlaşmasını sağlamak veya devam ettirmek olacak; amelin amacı, hemcinslerimizin huzurunu sağlamak ve geliştirmek olacaktır.Bu görüş tarzı, iki bakımdan hatalıdır. Bu, bir taraftan şahsî ödevleri­mizin yalnız batını amellerden ibaret olmadığı gibi içtimaî ödevlerimi­zin de yalnızca ortaya çıkan amellerden ibaret olmadığını unutmaktır: Biz, komşumuzu sevmek, kıskanmamak, hor görmemek zorundayız ;ve hayatımızı korumak, günlük ekmeğimizi namusluca kazanmak, masraf­larımızı, har vurup harman savurmadan, cimrilik etmeden akıllıca dü­zenlemeye mecburuz. Diğer taraftan bu, bütün şartlar içinde niyet ile amel arasında ve ister ruhî, ister bedenî olsun her Ödev konusunda şim­di ortaya koyduğumuz tesanüdü inkâr etmek olacaktır. Gerçekten, ahlâ­kî derûnî huyumuzu iyileştirmek için, bizzat kendimiz üzerinde bir çaba gösterdiğimiz zaman bile, yine bu işte iki farklı anı ayırd etmek gerekir: Kanun tarafından buyurulmuş olacak bu işe girişme kararının anı ve bu kararın uygulamaya konması anı.Şu halde niyetin müsbet tesirinin tam bir incelenmesi, her zaman ya­pıldığı gibi psikolojik ve fiziksel, ruh ve bedenin bir karşılaştırması ile ye­tinmemelidir; fakat, bu sonuncusunun çift görünümü altında batını ve zahirî, karar verme yeteneği ile uygulama gücü arasındaki ilgiyi göz önünde bulundurmamız gerekir.Kalbin ameli ile bedenin hareketinin mukayesesi söz konusu olduğu sürece, hiç şüphe yok ki İslâmî ahlâk, kalbî hakikate, duygusal ifadesi üs­tünde bir üstünlük verir. Kur'ân-ı Kerim'in, çoğu kere hep iki unsujr üze­rinde durduğu bir gerçektir.[24] Fakat, Kur'ân'm nefsin derinliklerinden kaynaklanmayan güzel bir ameli övmesi hiç görülmediği halde, ister kendiliğinden bir değe|r ola­rak[25] ister son kurtuluşun en başta gelen şartı olarak[26] özellikle tek başı­na kalbin amelinin altını çizdiği seyrek değildir Bu, bilhassa çok canlı bir biçimde hadiste ve müfessirlerin metinlerin­de rastlayacağımız, batını davranışa verilen imtiyazdır. Misal olarak tak­va, yü kavramını ele alalım, onun içinde hemen hemen Kur'ânı bü­tün temel hükümler toplanmakta ve o, Kur'ân'da 220 defadan çok zikre­dilmiş bulunmaktadır. Bu terimle, Kur'ân-ı Kerim, birr [27]in tersine, en geniş anlamıyla[28] veya özellikle yasaklayıcı bir buyruk anlamında anla­şılmış olsun, ilâhî emrin itaatkâr ve hürmetkar bir tutumunu göstermek­tedir, îki durumda da o, fizikî ve ahlâkî iki kuvvetin iş birliği yaptığı yer­de çoğu zaman tam bir itaati hedef alıyor gibi görünmektedir. Fakat, kal-bî amil üzerinde Hz. Peygamber tarafından o kadar durulmuştur ki o, onu bu faziletin bizzat cevheri gibi göstermektedir. O, göğsüne doğru parmağı ile işaret ederek ve üç defa aynı hareket ve aynı sözleri tekrarla­yarak: "Takva, burada yatmaktadır"[29]buyurmuştur. Onun misâline uy­gun olarak, Hakîm et-Tirmizî ve Gazâlî gibi ahlâkçılar, takvanın bizzat tanımını, bu batmî unsurdan yapmışlardır. Tirmizî, takvanın kaîb temiz­liği olduğunu yazmaktadır; "Kalbden kirleri ve kötülükleri uzaklaştırma­ya itina gösteren takva sahibi, yeni banyo almış ve beyaz elbise giymiş, kendini lekelere ve tozlara karşı koruyan kimse gibidir..."[30] Gazâlî, tak­vanın, dünya sevgisinden yüz çevirmiş bulunan ve bu dünyayı Allah sevgisine feda eden bir kalbin sıfatı olduğunu, söylemiştir[31] Böylece ödevin sübjektif ve fiilî iyiliğin uzak bir merhalesini meydana getiren bir veçhesine üstünlük atfetmek akla aykırı görülebilir. Gerçek­ten, bu, hayatını kurtarabildiğim veya ona haklı olduğu huzuru temin edebildiğim komşum için batmî sevginin basit bir ameli ile olmaz.Bu doğrudur; fakat, önce ödevin tamamlanmasında kesin neticenin rolünü aşırı derecede büyütmemek gerekir. Bu nihâî netice, ne yalnız bi­zim ahlâkî çabamıza, ne bedenî faaliyetimize bağlı olduğu için, fakat o ta­biî ve hatta tabiat üstü şartların birçoğunun işbirliğini gerektirdiği için ödevimiz son derece sınırlı bulunmaktadır: O, sonuçlandırmakla değil, emrimizdeki vasıtaları kullanmakla yetinmektedir. Bundan dolayı akıl, kalb ve beden objektif hayrın bulunduğu yerde nihâî neticeye göre, yakın veya uzak sebepler olarak bize kendilerini göstermektedirler. Hakikatte maddî faaliyet, kronolojik düzende, bu sürenin en yakın merhalesi imiş gibi kabul edilmiş olabilir. Fakat kesinlikle bu kronolojik yakınlık, önce­ki bir süreye göre, bağımsız bir sebepten yararlanmasını ortaya koyma­dıkça ahlâkî takdirimizde hiç bir rol oynamaz. Aksi durumda değerlen­dirmemiz, bütün sebeplilik silsilesini harekete geçiren bu öncekine bağ­lanmış olmak için yer değiştirmek zorundadır. Başka bir tabirle, eğer ah­lâkî unsur, hayır ve serde etkili bir surette maddî unsur üzerine etki ya­pıyorsa, netice konusunda ondan daha dolaylı olsa da, onun tesiri mad­dî unsur üzerine takdim etmesi gerekmektedir. Oysa, tslâm ahlâkında eş­yaya, işte böyle bakılmaktadır.

Gerçekte faaliyetimizin iki anı, bu konuda zaman içinde ard arda gelişin basit bir ilişkisini destekleyen olarak düşünülmemiş, fakat neti­ceye ait sebebin bir ilgisi vesilesiyle bağlanmış olarak düşünülmüştür, îşte doğrudan olandan daha uzağı görmeyecek kadar kısa görüşlü olan kimseler, kendi kendilerine, neticeyi meydana getirme şerefini en ya­kın sebebe verebilmekteler. Modern medeniyette makinanın rolünü, onu icâd eden akıldan, onu kullanan koldan ve onu tanzim eden ve ih­tiyaçlara göre ayarlayan iradeden öne geçirecek kadar yükseltmek hak ve insafa uygun olarak mümkün müdür? Buradan, et ve kemikten olu­şan beşerî makinamrzın rolüne siz karar verin. Hz. Peygamber, bize, kalbin sıhhati yoluyla bedenin sıhhatinin, ahlâkî yönden olduğu kadar maddî yönden de güven altma alındığını haber vermiştir[32]. Yine o, bu­yurmuştur ki: ''Kalb, bir kraldır, azalar onun askerleridir. Kral, iyi olur­sa, askerleri iyi olur. Kral bozulursa, askerleri de bozulur"[33]. Tirmizli Hakîm, bu metnin açıklamasını yaparak şöyle kaydediyor: "Kalb, bo­zulduğu zaman, namaz, oruç ve uzuvların diğer faaliyetleri sizi hiç al-datmamalıdır; fakat kalb zengin ve uzuvlar faaliyetsiz olduğu zaman, kalbin en ufak hareketi, uzuvlara iyiliğin her çeşidi ile zenginleştirme­ye yeteneklidir[34]İşte, objektif hayrın gerçekleşmesinde batmî amele ait olan pay budur. O, orada, birincinin "tamamlayıcısı ve yansımasından başka birşey ol­mayan, zahirî amel sayesinde yalnız gerekli bir şart değil, aynı zamanda etkili bir sebeptir.Ahlâkî kanunun emirlerinin amacının yalnız dünyada adaleti tesis et­mek olmadığını, aynı zamanda ve bilhassa bizi dünyevî şeylerin ve hay­vanı hayatın üstüne yükselterek şahsımızı da değerlendirmiş olmak ol­duğunu ilâve ediniz. Batınî amel, genel görüş bakımından, uzak bir vası­tadan, dolaylı bir sebepten başka birşey değildir. Bu yeni noktai nazarda, ya o bizatihi gaye, ya da nedensel zincirin son merhalesi olan nihâî gaye­ye ulaşır ve bu gaye ile ödevin hedefine tamamen varılmış olunur. Bu nokta-i nazarda, bedenî faaliyet gerekli kılınmış olmayı sürdürmektedir; fakat o, sadece rol değiştirmekte, veya daha doğru olarak rolü, iki yönlü olmaktadır: Neticelerini sadece dışarı meylettirmek yerine, tabiî eğilimle­rimizi kuvvetlendirmek ve onları daha fazla kökleştirmek için o, aynı za­manda içe dönmektedir. Kur'ân-ı Kerim, tasadduk amelinin ruhu daha çok kuvvetlendirdiğini[35], insanı anlaştırdığını ve değerini yükselttiğini [36]tekid etmemiş midir? Gazâlî'nin kaydettiğine göre bütün salih ameller için de aynı şey söz konusudur. Onların başlıca amacı, nefsimizin sıfatla-rmda değişiklikler yapmaktır. O, sözüne şöyle devam etmektedir: "Al­lah'a dua ederken, alnın yere konulması bizatihi bir gaye olarak istenme­miş, fakat alışkanlıkla kalbde tevazu vasfını kuvvetlendirmek içindir; ay­nı şekilde, kalbinde yetime karşı rikkat bulunan kimse, onu kucağına alıp saçlarını okşadığı zaman, kalbindeki bu rikkat daha da kökleşir". Bundan biraz daha yukarıda şöyle açıklama yapar: "Belli bir ruh halinin eğilimi­ne göre devamlı hareket edildiği zaman, bu h...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Niyetin Amele Üstünlüğü
« Posted on: 19 Nisan 2024, 10:36:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Niyetin Amele Üstünlüğü rüya tabiri,Niyetin Amele Üstünlüğü mekke canlı, Niyetin Amele Üstünlüğü kabe canlı yayın, Niyetin Amele Üstünlüğü Üç boyutlu kuran oku Niyetin Amele Üstünlüğü kuran ı kerim, Niyetin Amele Üstünlüğü peygamber kıssaları,Niyetin Amele Üstünlüğü ilitam ders soruları, Niyetin Amele Üstünlüğüönlisans arapça,
Logged
14 Haziran 2013, 13:54:16
Kayin

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 380


« Yanıtla #1 : 14 Haziran 2013, 13:54:16 »

niyet hayr,akıbetimiz hayr olsun inşallah..yapılan her işte niyetin önemi ortada..rabbim niyetlerimizi halisene eylesin...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

17 Ağustos 2013, 02:37:00
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 17 Ağustos 2013, 02:37:00 »

Rabbim bizlere doğruyu ,güzelliği,imanı niyet etmeyi nasip etsin.İyi niyetin sonucu her zaman iyi olur inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

17 Ağustos 2013, 02:44:00
Rüveyha
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.764


« Yanıtla #3 : 17 Ağustos 2013, 02:44:00 »

Ameller niyetlere göredir .Rabbim niyetlerimizi güzel eylesin.Eylesin ki amellerimizde güzel olur inşaAllah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

25 Ocak 2014, 13:57:06
✿ Yağmur ✿

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.684


Site
« Yanıtla #4 : 25 Ocak 2014, 13:57:06 »

Amelleri iyi kişiler yapar. Rabbim niyetlerimizi güzel eylesin.Eylesin ki amellerimizde güzel olur..
Daha çok amel ve güzellik yapmaya ne dersiniz? 
  ;) ;)
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2 3   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes