Konu Başlığı: İcmal Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 17 Aralık 2010, 13:01:45 İCMAL Kur'an-I Kerîm'de Fazîlet Grupları Doğruluk ve iyilik, insanın Allah'a, âhiret gününe, meleklere, Ki-tab'a ve peygamberlere inanması, Allah sevgisi ile malı akrabalara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve esirlerin azadına vermesi, namazı hakkıyla edâ etmesi, zekâtı Ödemesidir. Bunlar, söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve şiddet zamanında sabredenlerdir. îşte (hak ve hayır) üzere gerçek olanlar ve fenalığın her türlüsünden korunanlar bunlardır.[56]Mü'minler ancak onlardır ki, Allah anıldığı zaman yürekleri titrer, Allah'ın âyetleri okunduğu zaman îmânları kat kat artar ve onlar Tanrılarına dayanırlar. (Mü'minler) onlardır ki, namazı dosdoğru edâ ederler ve kendilerine verilen nimetlerden (başkalarına yardım için) harce-derler. işte asıl hakîkî mü'minler bunlardır.[57]Öz yürekli mütevazı (insanları da) müjdele. Bu (öz yürekli mütevazı insanlar), Allah anıldıkça kalpleri titrer, başlarına gelen sıkıntılara karşı dişlerini sıkıp katlanırlar. Namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine ihsan ettiğimiz rızıktan harcederler.[58]O mü'minler ki, namazlarında huşu üzeredirler, beyhude, boş sözlerden yüz çevirirler, zekâtı verirler, kendileriyle meşru münasebette bulunmaları töhmeti müstelzim olmayan zevceleri ile, sağ ellerinin mülkü olanlardan başkasına karşı, —bu ikisinden başkasını dilerse, haddi aşmış olacağı için— utanılacak yerlerini haramdan saklarlar. Emânetlerine, ahitlerine riayet ederler. Namazlarını vaktinde kılarak muhafaza ederler. (Bunlar) muhakkak ki umduklarına ererler. Bunlar o vârislerdir ki, en yüksek cennete (Firdevs'e) vâris olurlar. Ve onlar orada dâim kalırlar.[59]Hak Teâlâ, göklere ve yere nur (verendir). ...Hak Teâlâ, dilediğini nuruna iletir. ...(O nura), Allah'ın yüksek tutulmasına; isminin içinde anılmasına izin verdiği evlerde (kavuşulur). Orada, sabah akşam O'nun sânını yücelterek tenzih eden öyle adamlar vardır ki, ticaretler, alımlar, satımlar onları Allah'ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalblerle gözlerin döneceği günden korkarlar.[60]Esirgeyen Tanrı'nın kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzû ile yürürler. Kendini bilmez câhiller onlara söz attıkça, onları incitmeyecek cevap vererek: "Selâm" derler. Onlar, gecelerini Tanrı'larına secde ederek, ayakta durarak geçirirler. Ve, "(Ulu) Tanrı'mız! derler, cehennem azabını üzerimizden sav, onun azabı devamlı bir seyyiedir, o ne fena uğrak, ne fena bir konaktır!" Onlar mallarını harcettikleri zaman israf etmezler, hisset de göstermezler, ikisi ortası bir yol gözetirler. Onlar Allah ile beraber başka bir mabuda tapmazlar, Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı canı, hak ve adalet îcab etmeden, (asla) öldürmezler, zina etmezler, çünkü bu kötülüğü yapan cezasını bulur, kıyamet günü cezası kat kat verilir. Orada zillet ve hakaret içinde daim kalır. Yalnız, tövbe edip, doğru dürüst işler işleyenler müstesnadırlar. Hak Teâlâ onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Hak Teâlâ, yarlığayıcıdır, bağışlayıcıdır. Kim tövbe edip, doğru dürüst işler işlerse, muhakkak ki, Allah'ı hoşnut ederek O'na dönmüş olur. (Allah'ın o kulları), yalan yere şehâdet etmezler, münasebetsizliklerin yanından geçtikçe, âlîcenâbâne geçerler. Onlara Tanrı'larının âyetleri hatırlatıldıkça, onların üzerine sağır ve körler gibi kapanmazlar. (Can kulağıyla dinler, basiret gözüyle görürler). Onlar: "(Ulu) Tanrı'mız! derler, zevcelerimiz ve çocuklarımızdan, gözlerimizi aydın edecek, (bizi sevindirecek) olanları bahşet, bizi, fenalıktan sakınanlara rehber kıl!" îşte bunlar, sabrettikleri için, yüksek makamlarla mükâfatlanacak ve orada hürmetlerle selâmlarla karşılanacak, orada dâim kalacaklardır. O ne güzel ikâmetgâh, ne güzel istirâhatgâhtır![61]"Bizim âyetlerimize yalnız o kimseler inanır ki, onlar kendilerine hatırlatıldıkça secdeye kapanırlar, Tanrı'larını överek O'nu tenzih ederler, (Allah'a tapmak) hususunda asla kibir göstermezler, vücutları yataklardan uzaklaşır, Tanrı'larına korku ve ümit içinde yalvarırlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden, (başkalarına yardım için) harcederler. Bir kimse kendileri için, istediklerinin karşılığı olarak, göz aydınlığı olmak üzere saklanmış olan nimetleri bilemez.[62]Allah'a teslim olan erkeklerle, Allah'a teslim olan kadınlar, îmân eden erkeklerle îmân eden kadınlar, Allah'ın buyruğunu yerine getiren erkeklerle, gerçek ve sâdık olan kadınlar, dişini sıkan ve katlanan erkeklerle, dişini sıkan ve katlanan kadınlar, mütevazı olan erkeklerle mütevâ-zî olan kadınlar, sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle, oruç tutan kadınlar, mahrem yerlerini koruyan erkeklerle, mahrem yerlerini koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle, Allah'ı çokça anan kadınlar yok mu; Hak Teâlâ onlara mağfiret ve büyük mükâfat hazırlamıştır.[63]Hak Teâlâ sözün en güzelini vahyetmiştir. (Allah'ın vahyi) her tarafı birbirini tutan, her şeyi tekrar tekrar beyân eden kitaptır. Ondan, Tanrılarından korkanların tüyleri ürperir, yürekleri titrer. Sonra Allah'ı anmakla içleri açılır, yürekleri ferahlar. Allah'ın hidâyeti işte budur. Dilediğini ona iletir. Allah'ın şaşkınlık ve sapıklık içinde bıraktığına yol gösteren bir kimse bulunmaz.[64]Size verilen şey, bu dünya hayatında geçinmek içindir. Allah'ın nezdindeki (mükâfat ise) daha hayırlı, daha süreklidir. (Bu mükâfat), îmân edip, doğru dürüst işler işleyenler, Tanrı'larına güvenip dayananlar, büyük günahlardan, kötülüklerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman (öfkelerini yenip) affedenler, Tanrı'larının davetine icabet edip, namazı dosdoğru kılanlar, işlerini birbirlerine danışarak idare edenler, kendilerine verdiğimiz nzıktan (başkalarına yardım için) harcedenler, bir haksızlığa yolsuzluğa uğrayınca (haddi aşmayarak) kendilerini müdâfaa edenler içindir. Zulmün, (kötülüğün) cezası, o zulüm, (o kötülük) derecesinde ukubettir. Her kim (kendine zulmedenleri) affeder ve onlarla barışırsa, mükâfatı Allah'a aittir. Hak Teâlâ muhakkak ki zâlimleri asla sevmez.[65]"Muhammed, Allah'ın peygamberidir. O'nunla beraber bulunanlar, kâfirlere karşı metîn, birbirine karşı merhametlidirler. Onların rükû ettiklerini, secdelere kapandıklarını görürsün. Onlar, Allah'ın inayetini, rızâsını dilerler, ararlar. Çehreleri, yüzlerindeki secde izinden bellidir. Tevrat'ta onlann sıfatlan şudur. [66]Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah ile peygamberlerine îmân ettiler, sonra şüpheye düşmediler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaştılar. îşte, doğrular ancak onlardır.[67]Fenalıktan sakınanlar, bahçeler, pınarlar içindedirler. Tanrılarının kendilerine verdiğini alırlar. Onlar önce iyilik etmişlerdi. Geceleri ne kadar az uyur, sabahlan yarlığanma dilerlerdi. Onların mallannda dilenenler, (dilenmeyen) yoksullar için bir hak vardır.[68]Şüphe yok ki, insan, dar gönüllü, hırslı yaratıldı. Ona bir sıkıntı erişti mi feryâd eder, iyilik dokundu mu pinti kesilir. (Böyle olmayanlar) namaz kılarlar ve namazlarına devam ederler, mallanndan, muhtaç olanlarla mahrum kalanlar için bir hak ayıranlar, hesap gününün doğruluğuna inananlar, Tanrılarının azabı hiç kimsenin emîn kalamıyacağı bir şey olduğu için, Tanrılarının azabından korkanlar, zevcelerinden ve sağ ellerinin mülkünden (cariyelerinden) başkalarına karşı iffetlerini muhafaza edenler —zevcelerine ve sağ ellerinin mülküne karşı muaheze yoktur; ötesini araştıranlarsa aşırı derecede haddi geçmiş olurlar; — emanetlerine, va'dlerine riâyet edenler, şehâdetlerini hakkıyla edâ edenler, namazlarını edaya devam edenlerdir. İşte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.[69] [56] el-Bakara 2/177. [57] el-Enfâl 8/2-4. [58] el-Hacc 22/34-5. [59] el-Mü'minûn 23/1-11. [60] en-Nûr 24/35-7. [61] el-Furkân 25/63-76. [62] es-Secde 32/15-17. [63] el-Ahzâb 33/35. [64] ez-Zümer 39/23. [65] eş-Şûrâ 42/36-40. [66] el-Fetih 48/29. [67] el-Hucurât 49/15. [68] ez-Zâriyât 51/15-19. [69] el-Meârîc 70/19-35. |