> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran Ahlakı > Fiil ve Harekette Bulunma İmkanı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Fiil ve Harekette Bulunma İmkanı  (Okunma Sayısı 1332 defa)
28 Aralık 2010, 10:55:36
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 28 Aralık 2010, 10:55:36 »



A. Fiil ve Harekette Bulunma İmkânı

Ahlâkî mükellefiyetin vazgeçilmez bir şartı olarak, fiilin maddî imkâ­nı düşüncesi üzerinde ısrar etmek fazlalıkmış gibi görünebilir. Hiç kimse-nin olmayacak bir işe mecbur tutulamayacağım fıtrî bir gerçek olarak sadece (müştere^vicdan) kabul etmekle kalmaz, fakat bu aynı zamanda şu pek çok Kur'ân âyetlerinin de beyanıdır: "Allah herkese, verdiği imkânlar ölçü­sünde sorumluluklar yükler[89]"Biz bir kimseye gücünün yettiğinden başkası­nı teklif etmeyiz"[90]Allah hiç kimseye.aynı ifade[91].Bu sonuncu âyetin nazil olduğu şartları, yükümlülükle uyuşmaz ola­rak düşünülen imkânsızlığın manasını belirlememize yardım etmekte­dirler. Bir önceki âyette, şöyle denmişti: "îçinizdekini açıklasanız da gizle-seniz de Allah sizden onun hesabım soracaktır[92].Bu genel ifadenin metnine bağlı kalan Hz. Peygamberin ashabı onun vicdanda cereyan eden herşeye uygulanacağını sanmıştı: Düşünceler, ka­rarlar, arzular, düşler, hayaller, v.s. ...Onlar buna uymadaki güçsüzlükle­rinden yakınarak derhal Hz. Peygamberin önünde diz çöktüler. "Bizler telkinlerimize ve iç lisanımıza hakim değiliz", diye belirttiler. "Bizden ön­cekiler —ehli kitap— gibi, biz işittik ve itaatsizlik ediyoruz, demek mi istiyorsu­nuz? diye cevap verdi Hz. Peygamber. Bunun yerine şöyle deyiniz: "Biz işittik ve itaat ediyoruz." İşte bunun üzerine[93] yukarıda zikredilen açıklayıcı âye­tin vahyi vuku buldu: yükümlülük, insana sadece onun imkânları ölçü­sünde hitap etmektedir. Böylece onlar anladılar ki, iradeye tabi olamayan ruhun durumları, doğrudan doğruya bir sorumluluğun konusu olma­maktaydılar ve asla öyle olmıyacaklardır; aynı şekilde refleksler, içgüdü­ler, iştahlar ve tabiî eğilimler de öyledirler.İşte bu nedenle, sevgi ve nefret, korku veya ümit ile ilgili tüm emirler, müfessirler tarafından aklî olarak, bu durumların doğurucusu olmak ba­kımından önceki bir fiile veya hemzaman olan ya da sonraki bir eylemle ilişkili olacak bir şekilde, fakat asla gayrı iradî bir şeyle alakalı olmamak üzere yorumlanmıştı. İşte bu şekildedir ki, bizatihi nefsânî ve gayrı iradî bir durum olan Allah aşkı, iradî bir fiil vasıtasıyla kazanılabilir. Sınırsız ilâhî lütfün temaşası ve onun bize aralıksız olarak ihsan ettiği nimetlerin hatırlanması; zira insanlar, kendilerine yapılan hizmetlerin, velî nimetle­rine olan sevgilerini belirlediği bir şekilde yaratılmışlardır. Ve işte bu an­lamdadır ki, Allah aşkı hadiste bir emrin konusunu teşkil etmiştir: "Size bol bol sunduğu nimetlerden dolayı Allah'ı seviniz[94]. Aynı şekilde yakınını sevmek de nisbeten benzer usullerle veya daha da uygun başka uygula­malarla belirlenebilir ki, onun Hz. Peygamber tarafından tavsiye olunan güzel bir Örneğini bulmaktayız: "Birbirlerinizi affediniz (veya musâfaha ya­pınız) kinleriniz kaybolacaktır, aranızda hediye alıp veriniz, böylece karşılıklı bir dostluk yaratırsınız[95].Buna karşılık: "Sinirlenme veya öfkelenme[96] emri, bu heyecanın sebep­lerinden ziyade neticelerini amaçlamış gibi görünüyor. Şu halde o, şunu demek istiyor: Kızgınlığın düşünülmemiş sonuçlarına kendini kaptırma; onlan başka yöne yönelterek, kötü istikâmete giden hareketlere mukave­met et[97].Dayanılmaz bedahat karşısında, sadece rıza gösterilebileceğinden do­layı, bizzat inanca kadar hiçbir şey yoktur ki, müştak bir mükellefiyet olarak düşünülmesin, işte bu nedenle, imanla ilgili tavsiyelerini özetle­mek isteyen Kur'âm Kerim, onların hepsini yalnızca bir teke irca etmek­tedir: Yalnızlık içerisinde veya bir tek kişinin eşliğinde, yani kalabalığın tesirinden uzakta elde edilecek tefekkür[98]Bununla birlikte, islâm Tarihi, bu mesele hakkında Eş'arîler ve Mutezi-lîler arasında meydana gelen bir tartışmaya şahit olmuştur: Allah, sadece insanlara taşınmaz bir yük yüklemekle kalmayıp, fakat üs­telik onları imkânsızı yapmaya da zorlayabilir mi? Ve, garip şey. Prensip olarak, akıl yürütmelerine büyük bir serbestlik tanıyan Mutezile burada Kur'ân metnine harfiyen uymayı savunurken, ekseriya müslüman Orto­doksluğun Ehl-i sünnetin bayrağını taşıyan (şunu kabul etmek gerekir ki onlar daima en iyi temsilciler değildirler) Eş'arîler, karşı görüşü savunmak­ta ve Allah için gücümüzün üstünde olanı, gerçekleştirilmezi ve hatta an­lamsızı gerçekleştirmeyi bize yüklemek imkânı ve meşruluğunu talim et­mektedirler. Şayet tartışılan nokta, her doktrinin bütünü içerisine yerleşti­rilirse, bu tutum değişikliğinin nedenini bulmak kolay olacaktır.Mutezilî düşünce içerisinde bu tutum, sadece akim ışıkları vasıtası ile yüce varlığın bizzat özüne, onun fiillerini yöneten ahlâkî kanunlara ve aynı şekilde bizim uymamız gerekenlere ulaşmak iddiasında olanlara ve bütün bir rasyonel sisteme bağlıdır. Üstelik, bir kere ilâhî kanunlar bili­nince, onlar oradan Allah'ın hiçbir şekilde uymamazlık yaparmyacağı, bütün bir belirli kurallar silsilesini çıkarmaktadırlar. Allah iyidir, hakim­dir ve adildir. Şu halde, sadece onun sıfatlarıyla bizatihi uyuşmaz olan değil, fakat şüphesiz bizim öyle idrak ettiğimiz şeyi de Allah yapmama­lıdır ve yapamaz, diye tasdik etmektedirler. Ötekiler arasında, müteakip kurallar oradan kaynaklanmaktadırlar: Allah, yaratıklar için faydalı ga­yeler amaçlamaksızm, hiçbir şey yaratmamalıdır; iki müm­kün iyiden, O'nun en mükemmeli gerçekleştirmesi gerekir; ne onları belirlemek ne de onlara engel olmak için Allah, bizim iradî fiilleri­mize müdahale etmemelidir; buna karşılık O'nun bizi, iki zıt hususunda eşit bir güçle teçhiz etmesi ve onların arasında serbestçe seçim yapmak üzere bizi bırakması gerekir; Allah, itaat edeni mükâfaatlandırmak zo­rundadır; tevbe etmeksizin isyan edeni Allah affetmeksizin cezalandır-malıdır, aksi halde O bir adaletsizlik işleyecektir. Allah'a karşı bizzat ken­dimize veya başkalarına karşı olan ödevlerimizin tabiatı mı söz konusu­dur? Onlar zorunlu olarak iyi ve kötünün tabiatından sadır olmaktadır­lar; oysa ki bu tabiat hususunda bizim aşağı yukarı doğuştan bir bilgimiz mevcuttur. Şayet Allah, mukaddes kitaplarında iradesini izhar etmemiş, elçilerine emirlerini vahyetmemiş bile olsa, buna rağmen biz onları bile­cek ve onları takip etmek zorunda bırakılacaktık. Mukaddes Kitaplar ve peygamberler sadece bizim aklî görüşlerimizi tasdik ve izah etmekten başka birşey yapmamaktadırlar.İşte bu geniş ihtiraslara, insan aklına ziyadesiyle beslenen bu itimada karşı çıkmak içindir ki Eş'arîler, Mutezilî tezlerle teker teker savaşmaya teşebbüs ettiler. Ancak, öyle anlaşılmaktadır ki, tartışma zihniyeti onları bazan ters taraftan aşırılıklar işlemeye sürükleyebilmiştir.   İstidlalleri istidlallere karşı tutmak isteyen Eş'arîler, ilkin oldukça sağ­lam ve her halükârda az tehlikeli bir felsefî zeminden mahrum kaldılar. Sonlu zihnin sonsuz şeylerle boy ölçüşemezliği sebebiyle, benzerijkonu-da aklın hakemliğini reddetmekten ibaret bulunan şu olumsuz tutumdan söz etmek istiyorum. Fakat onlar olumlu zeminde, daha az makûl)'olma­yan, yapıcı ve gerçekten Kur'ânî olan hiçbirini ne ihmal ne de mübalağa etmeksizin, karşıt sıfatları uzlaştrran bir çözüme ulaşamadılar. İşte bu şe­kildedir ki, Kur'ân bize, bir yandan "Allah istediğini emreder[99] diye talim ve tedris etmektedir. Bu formülü mutlak surette keyfî davranan biri an­lamında anlamak mümkün müdür? Oysa ki O öte yandan bize, "Allah adalet kuralına göre karar verir[100] diye tasdik ediyor. İşte, bir başka şekilde, sıfatların aynı karşıtlığı: Bir âyette şöyle deniyor: "Ben dilediğim kimseyi, azabıma uğratırım[101]. Fakat aynı ayette "Rahmetim herşeyi kuşatmıştır[102] ve başka yerde: "Allah'a şükreder ve iman ederseniz, Allah niçin size azab etsin. Allah şükredenlerin mükâfatını verici.[103]. Aynı şekilde, Allah bütün insan­ları, doğrulan suçlularla birlikte mahvedebilir[104], veya O'nun ne bize ağır yükler yüklemesine ne de bize karşı ezici tedbirler almasına hiçbir şey karşı duramazdı[105] diye beyan ettiğinde, şartın bu şeklinin şimdiki zama­na pek dönüşmediği aşikâr değil midir? Hatta, madem ki Allah "kendi nefsine bir rahmet kanunu yazmıştır[106], onun asla Öyle olmayacağı bile tas­dik edilebilir.O halde, Mutezilenin üzerinde ısrarla durmayı ihmal ettiği ilâhî mut­lak kudreti kuvvetle vurgulamak ve onu bu sonuncuların önemle dur­dukları hikmetle karşı karşıya koymak yerine, bizim şiddetli ancak az ih­tiyatlı nazariyecilerimiz, sadece adını muhafaza ederek, hemen hemen berikini Ötekisi lehine ortadan kaldırdılar.Her bir bölüm, bütün içerisinde kendi fonksiyonuna sahip olmak üze­re, gayet güzel uyum haline konulmuş ve mükemmel düzenlenmiş bir eser bulduğumuz veya bir olayın iyi sonuçlara eriştiğini gördüğümüz za­man, bizim, olayların bazılarını ötekiler aracılığı ile açıklamak, bu ilişki­yi mekân veya zaman içerisinde, bu yapısal dayanışmayı ya da bu tarihî olaylar serisini istenmiş bir gayelilik şeklinde anlamak alışkanlığımız mevcuttur.Antropomorfizm! demektedirler bize Eş'arîler; bu beşerî yorum onla­ra göre, orada hiçbir gayeliliğin bulunmadığı ilâhî düzene uygulanamaz. Allah istediğini yapar ve O tüm amaçlara ilgisiz kalmaktadır. Allah bir şe­yi bir başkasını amaçlayarak istemez. O berikini ve ötekini bir tek ve aynı egemen fiille ister.Pekâla! diyelim, fakat, bu amaçsız ve karşı kuvvetsiz volontarizme rağmen onlar, irade ve varlık alanının, imkân ve mutlak kudret alanın­dan daha sınırlı olduğunu kabul etmek zorunda değil midirler? Buna gö­re, Allah'ın yarattığı ve emrettiği her şeyin, onlar tarafmdan belirlenmemiş olmakla birlikte, adaletin ve iyiliğin gereklerine uygun olmasına hiç­bir şey engel değildir. Ve, bizi meşgul eden vakıa ile ilgili olarak, eğer hu­kuken değilse bile hiç olmazsa fiilen, istikrarlı ve değişmez bir adete gö­re, Allah'ın insanları güçleri ölçüsünde sorumlu tuttuğu hususunda tat­min edilirsek, memnun kalacağız.Eş'arîler arasında en makul olanları, onu anladılar[107], fakat, polemiğin şiddetine kapılmış bulunan ötekiler, d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Fiil ve Harekette Bulunma İmkanı
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:25:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Fiil ve Harekette Bulunma İmkanı rüya tabiri,Fiil ve Harekette Bulunma İmkanı mekke canlı, Fiil ve Harekette Bulunma İmkanı kabe canlı yayın, Fiil ve Harekette Bulunma İmkanı Üç boyutlu kuran oku Fiil ve Harekette Bulunma İmkanı kuran ı kerim, Fiil ve Harekette Bulunma İmkanı peygamber kıssaları,Fiil ve Harekette Bulunma İmkanı ilitam ders soruları, Fiil ve Harekette Bulunma İmkanıönlisans arapça,
Logged
29 Ocak 2017, 21:12:38
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 29 Ocak 2017, 21:12:38 »

Esselamu aleykum.Rabbimin bize verdigi olcude helal dairede yasayan ve sorumluluklarını yerine getiren kullardan olalim inşallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

29 Ocak 2017, 21:17:09
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #2 : 29 Ocak 2017, 21:17:09 »

Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğru işler yapanlardan eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

30 Mart 2018, 04:02:28
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.948


« Yanıtla #3 : 30 Mart 2018, 04:02:28 »

Aleyküm Selam.  Herdaim Rabbimizin emrettiği hallerde bulunmaya gayret edenlerden olalım inşaAllah. Çünkü elbet gayret edenler kurtuluşa erecektir.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

30 Mart 2018, 14:39:59
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #4 : 30 Mart 2018, 14:39:59 »

Aleykumselam.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes