> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Konulu Siyer > Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Biz
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Biz  (Okunma Sayısı 1905 defa)
01 Mart 2010, 14:14:28
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 01 Mart 2010, 14:14:28 »



Rahmet Peygamberinin Şakaları, Tebessüm Dolu Çehresi ve Biz

İslâm, ölçülü olmak şartıyla mizah ve şakalaşmaya kucak açar. İslâmî ölçüleri korumak kaydıyla yer verilen şaka ve mizah hem dinlendirici olur, hem de insanlar arasında muhabbet ve sevginin artmasına vesile olur. Şakaya yer vermemek ciddiyet olarak kabul edilse de, her şeyin fazlası ifrattır ve hoş karşılanmaz. Yani somurtkanlar fazla sevilmez. Kuranda birkaç âyette geçen, meyve anlamındaki fâkihe kökünden gelen fukâhe kelimesi, şaka yapmak, eğlenmek, dostluk oluşturan sohbet, konuşma demektir. Yâsin Sûresinin 55. âyetinde cennetliklerin, yaptıkları işten memnun olarak birbiriyle konuşup şakalaştıkları imrendirici bir üslûpla anlatılır. Bu âyetlerden, dostluğu pekiştirecek, ruhu ferahlatacak tarzda uygun olarak yapılan eğlence ve şakanın tasvip edildiği anlaşılır. Şakanın Arapçası fükâhe ve mizâhtır. Dikkatleri toplamak, çevredekilerin usanmamalarını sağlamak ve sevgiyi perçinlemek için, sınırları belli ve dozu ayarlı şaka ve mizahın önemi inkâr edilemez. İslâmın önem verdiği hususlardan olan müslümanlar arası kardeşlik, sevgi, insanlara tebliğ, dâvet ve onları ısındırma, kalpleri telif, kavl-i leyyin, ülfet, sekînet, mahabbet, hoşgörü, müsâmaha ve af gibi özelliklerin pekişmesi açısından ve bunlara hizmet edici olan şaka ve tebessümün/güler yüzün önemi büyüktür.

Günümüz müslümanı açısından bunlar, önemli ibâdet ve unut(tur)ulan sünnetlerdir. Hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da ifrat ve tefrit arasında sıkışan insanımız güzel dengeyi aramakta. Az sayıda da olsa; işi gücü gırgır olan, çirkin kahkahalar atabilen, sulu, cıvık, onur kırıcı, yalandan kaçmayan ve latif olmayan şakalarıyla veya dışımızdakileri taklit ve basit adaptasyon şeklinde komedyenliğiyle meşhur kimseler yanında; çoğu insanımızın suratı asık, hastalıklı bir ruh halinin yüze ve söze aksini andıran kişiliği... Eleştiri ve şikâyet dolu sözler, karamsar, itici, sıkıcı tavırlar, resmî ilişkiler, beylik konuşmalar, samimiyetten uzak her şeyiyle yapay ve sanal davranışlar... Yani, dengesizlik denizinde, huzursuzluk dalgaları arasında imdât! diyen halimiz ve cankurtaran simidi olarak bizi bekleyen Rasül?ün sünneti...

Hadis kitaplarımızın hepsinde (Kitab veya bab, yani müstakil bir bölüm veya alt başlık şeklinde) şaka ve mizaha yer verilir. Çünkü Rasûlullahın hayatında şakaya sıkça rastlanır. Enes (r.a.): "Rasûlullah, çocuklarla şakalaşmada insanların en önde olanıydı" der. Kadın, erkek, çocuk, ihtiyar, kendisiyle temasta olanlara yaptığı şakalardan pek çok örneğe hadis kitaplarında rastlarız. Önderimiz, tüm şemâil kitaplarının nakline göre devamlı mütebessim idi. Tebessümle sırıtma ve kahkaha çok farklı şeylerdir. Ekrem Elçi´nin suratı asık değildi; onca zulüm, onca işkence, onca açlık, yahûdilerin hâinlikleri, münâfıkların nifakları, dağların taşıyamayacağı onca yüke rağmen, tebessümü yüzünden hiç eksik olmazdı. Bitkiler içinde Rasûlü gül simgeler. Ve dilimizde gül sadece bitki adı değil; aynı zamanda bir eylemin emridir. Ne güzel tevâfuk değil mi, o hep mütebessim Rasûl için. Gülden önce dikeni gören asık suratlı, karamsar ve şikâyetçi insanımız, Rasûl aynasında kendine çeki düzen vermeye belki buradan başlamalı. Anamızı ağlatmaya çalışanlara inat, düşmana gülle atmadan önce dosta gülle ve güler yüzle yaklaşabilmeliyiz.

Hz. Peygamber (s.a.v.) ve ashâbının arkadaşlarıyla şakalaştıkları çokça görülmüştür. Ashâb, Rasûlullaha; Yâ Rasûlallah, Sen bizimle şaka yapıyorsun! demişlerdi. Rasûlullah (s.a.v.): Ben (şaka bile olsa) sadece doğruyu konuşurum; haktan başka bir şey söylemem. (Tirmizî, Birr 57, hadis no: 1991) buyurdu. Büyük Önderimiz, çok şen, neşeli ve latif bir insandı. Ciddi ve zor bir işle görevli olmasına rağmen, alışılmış liderlerin aksine; arkadaşlığı ne sıkıcı, ne kasvetli, ne monotondu. Bilakis tatlı, sevinçli ve neşe doluydu. Ashâbının, aralarında yaptıkları şakalara uzun süre güldüğü olur, kendisi de onlarla şakalaşırdı. Abdullah bin Hâris (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)tan daha hoş ve tebessüm dolu kimse görmediğini söylemiştir. Câbir bin Semûrenin anlattığına göre, Rasûlullah, kendisini müslüman olduğu andan itibaren daima iyi ve hoş bir şekilde karşılamıştı, hatta Onun tebessüm etmediğini hiç görmediğini söylemiştir. Onun en yakınında bulunan, çocukluğundan itibaren Efendimize hizmet eden Enes (r.a.): Rasûlullah, hanımlarıyla beraber olduğu zaman insanların en hoşu ve en şakacısıydı demiştir. Âişe vâlidemizin anlattığına göre, onunla Peygamberimiz koşarak yarıştı ve birinde Âişe annemiz geçmişti, diğerinde Peygamberimiz. Kocanın eşi ile şakalaşması ve oynaşması, aralarındaki sevgiyi arttıracağı için O´nun diliyle tasvip, hatta teşvik edilmiştir (Ebû Dâvud, Edeb 84, 85, 149; İbn Mâce, Cihad 40; Ahmed bin Hanbel, II/352, 364, III/67, V/32).

Yine bir gün Âişe vâlidemizle Hz. Sevde annemiz Peygamberimizle birlikte hâne-i saâdetlerinde yemekte bulamaç aşını yerken Sevde (r.a.): Bu yemeği sevmiyorum dedi. Âişe (r.a.): Yemezsen yemeği yüzüne sürerim diyerek Hz. Sevdenin yüzüne, sonra da Hz. Sevde, Hz. Âişenin yüzüne birer parmak bulamaç sürerek şakalaşmışlar, Hz. Peygamber de bunları devamlı bir gülümsemeyle izlemişti. Rasûlullah çokça tebessüm etmeyi ve nezâketle şaka yapmayı severdi. Ebû Hureyre (r.a.)?nin rivâyetine göre Peygamberimiz, şakalaşmak derecesine varan samimi söz ve davranışlarla ashâbının içine, onlardan biri gibi karışırdı. Latif latifeler yapar, şakalarında yanlış ve yalan söz bulunmazdı.

Enes (r.a.) anlatıyor: Bir adam Peygamber (s.a.v.) e gelerek: Ey Allahın Rasûlü! Beni bir deveye bindir! dedi. Rasûlullah da: Ben seni devenin yavrusuna bindireceğim! buyurdu. Adam: Yâ Rasûlallah, ben deve yavrusunu ne yapayım (ona binilmez ki)!deyince Hz. Peygamber: Acaba deveyi deveden başka bir mahluk mu doğurur (Her deve, bir devenin yavrusu değil midir?) buyurdular  (Tirmizî, Birr 57; Ebû Dâvud, Edeb 84, 92). Peygamberimiz, bu sözüyle hem şaka yapmakta, hem de insana bir söz işitince iyice düşünüp derinliğini, muhtevâsını kavramadan reddetmemesi, itirazda acele etmemesi gerektiğini göstermektedir.

Enes (r.a.), Rasûlullahın, kendisine: Ey iki kulaklı! diye hitab ettiğini, bu sözüyle şaka yapmayı kasdettiğini rivâyet etmiştir (Tirmizî, Birr 57; Ebû Dâvud, Edeb 92). Yine Enes (r.a.) diyor ki: Allahın elçisi, biz çocukken yanımıza gelir, bize karışırdı (bizimle beraber otururdu); benim Ebû Umeyr adında bir kardeşim vardı, çok sevdiği ve sık sık oynadığı bir kuşu vardı. Ona: Ey Ebû Umeyr, Ne yaptı nuğayr (serçe yavrusu) derdi. (Buhârî, Edeb 81, 112; Müslim, Edeb 30; Tirmizî, Birr 57; Ebû Dâvud, Edeb 69; İbn Mâce, Edeb 24). Enesin anlattığına göre, yaşlı bir kadın Rasûlullaha gelmiş ve Cennete gidebilmesi için Ona duâ etmesini ricâ etmiştir. Allah Rasûlünün ona: Hiçbir ihtiyar kadın Cennete girmeyecektir! demesi üzerine, kadın üzülerek ağlamaya başlamıştı. Bunun üzerine, buyurdu ki: "O gün sen ihtiyar olmayacaksın ki. Yüce Allah: ´Biz onları yeniden inşâ etmişiz, onları bâkireler yapmışızdır´ (56/Vâkıa, 35-36) buyurmuştur." (Tirmizî, Şemâil)

Hz. Süheyb anlatıyor: Gözüm ağrıdığı halde hurma yiyordum. Bunu gören Hz. Peygamber: "Gözün ağrıdığı halde hurma mı yiyorsun" diye şaka ile takıldı. Ben de: "Ey Allahın Rasûlü, ben ancak ağrımayan tarafla yiyorum" cevabını verince, Rasûlullah azı dişleri görünecek derecede tebessüm etti. Ümmü Eymen adlı bir kadın, Hz. Peygamber´e gelerek, "kocam seni eve dâvet ediyor" dedi. Peygamberimiz: "Kocan kim? Şu gözünde ak olan adam, değil mi?" dedi. (Kadın:) "Vallahi gözünde ak yok" dedi. "Hayır, var!" buyurdu. Kadın, yine: "Hayır, vallahi yok!" deyince Hz. Peygamber: "Herkesin gözünde ak vardır" dedi. Güzel sözlü Güzel Peygamber, "ak" kelimesi ile, gözün koyu renkli halkasını çevreleyen beyaz tabakayı kastediyordu. Fakat bu söz, gözdeki kısmî körlüğü de ifade ettiğinden kadın, bu şekilde anlamıştı. Hz. Peygamber, bu sözüyle aynı zamanda cinas yapmıştı.

Sahâbîler arasında şakalarıyla meşhur olanlar vardır. Nuayman, Ebû Hureyre, Abdullah İbn Huzâfe, Zeyd İbn Sâbit, Büreydetul-Eslemî gibi. Hatta sert mîzaçlı Hz. Ömerin bile şakalarına rastlanır. Bunları, büyük ölçüde Rasûlullahın müsâmahasıyla, bu yoldaki örnekliğiyle izah edebiliriz. Esâsen fıtrattan gelen bir meyil olan şakacılığa Rasûlullah müdâhale etmemiş, sadece bazı sınırları beyan etmiştir. Şakacılığı en çok meşhur olan Nuayman (r.a.), Rasûlullaha bile birçok kez şaka yapmıştır. Anlattığına göre, Medine pazarına turfanda veya güzel bir yiyecek gelince onu veresiye alır, Rasûlullaha hediye olarak getirir, ödeme zamanı gelince, Hz. Peygambere gelerek, hediyesinin borcunu isterdi. Rasûlullah: "Sen onu bana hediye etmiştin, ne oldu" deyince, Bu güzel şeyi Sana lâyık gördüm, param olmadığı için böyle yaptım derdi. Rasûlullah da Nuaymanı hep gülerek karşılar ve ona hiç kızmazdı. Hatta onunla karşılaşınca kendini gülmekten alamadığı olurdu. Nuaymanın bir sefer sırasında, arkadaşı Süveybiti "köle" diye satması da onun meşhur şakalarından biridir. Bu olay üzerine Rasûlullah ve ashâbı bir yıl güldüler.

Ensardan mizahçı/şakacı bir zat vardı. (Bir gün yine) Konuşup yanındakileri güldürürken Rasûlullah (s.a.v.) elindeki çubuğu (şaka yollu) adamın böğrüne dürttü. Bunun üzerine adam: "Ey Allahın Rasûlü, (canımı yaktınız.) Müsâade edin kısas yapayım!" dedi. Allah Rasûlü de: "Haydi yap!" buyurdu. Adam: "Ama üzerinizde gömlek var, benim üzerimde yoktu (kısasın tam olması için çıkarmalısınız!" dedi. Adamın talebi üzerine, Peygamberimiz gömleğini kaldırıp böğrünü açtı. Adam, Rasûlullahı kucaklayıp böğrünü saygıyla öpmeye başladı ve: "Ben bunu arzu etmiştim ey Allahın Rasûlü!" dedi. (Ebû Dâvud, Edeb 160, hadis no: 5224)

Zâhir bin Hârun adlı bir zât, çölden hediyelerle birlikte Rasûlullaha gelirdi. Rasûlullah da ayrılacağı zaman Zâhirin ihtiyaçlarını tedâ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Biz
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:39:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Biz rüya tabiri,Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Biz mekke canlı, Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Biz kabe canlı yayın, Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Biz Üç boyutlu kuran oku Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Biz kuran ı kerim, Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Biz peygamber kıssaları,Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Biz ilitam ders soruları, Peygamberimizin Şakaları, Çehresi ve Bizönlisans arapça,
Logged
18 Ekim 2014, 10:08:59
Rüveyha
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.764


« Yanıtla #1 : 18 Ekim 2014, 10:08:59 »

Esselamu Aleyküm ve rahmetullah ve berakatuh.Rabbim razi olsun.Bir yandan tebessüm ettiren, bir yandan hüzünlendiren ne hoş latifeler.Rabbim ahlakımızi Rasulullahin ahlakı üzerine kilsın.Rabbim yardımcımız olsun insallah
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes