> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Konulu Siyer > Cemiyet Adamı Hz. Peygamber
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Cemiyet Adamı Hz. Peygamber  (Okunma Sayısı 1652 defa)
01 Mart 2010, 13:23:17
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 01 Mart 2010, 13:23:17 »



Cemiyet Adamı Olarak Hz. Peygamber (s.a.v.)

Müslümanlar olarak hepimiz inanırız ki Hz. Muhammed (s.a.v.), Allahın kulu ve elçisidir. Kul ve elçi kavramları ayrılmaz bir bütün halinde hep bir arada zikredilir. Ne kul olması elçi olmasına engeldir, ne de elçi olması kul olmasına. Elçilik ve kulluk kavramlarının yansımasını toplum hayatında da görmekteyiz. O, Allahın kullarından birisi olduğu gibi yaşadığı toplumun da fertlerinden birisidir. Aynı zamanda o, seçilmiş bir kuldur. Dolayısıyla toplum içinde de seçkin bir konuma sahiptir; toplumun lideridir. Bu sebeple Cemiyet Adamı Olarak Hz. Peygamber konusunu ele alırken cemiyetin bir ferdi ve cemiyetin lideri olmak üzere Hz. Peygamberin cemiyet içinde iki farklı konumunu tespit etmek gerekmektedir. Konuyu zihinlerde netleştirebilmek için bölümlere ayırmakla beraber tıpkı kul ve elçi kavramları gibi fert ve lider kavramlarının da birbirinden tamamen ayrılamayacağı gözden uzak tutulmamalıdır.

Cemiyetin Bir Ferdi Olarak Hz. Peygamber: Sizin için, Allahı ve âhiret gününü arzu eden ve Allahı çok zikreden kimseler için, Allah?ın Rasûlünde güzel bir örnek vardır. (33/Ahzâb, 21)

Muhammedül-Emîn: Hz. Peygamberin toplumsal kimliğini tesbit etmeye çalıştığımızda karşımıza çıkacak ilk özellik şüphesiz onun güvenilirliği olacaktır. İçinde doğup büyüdüğü toplum tarafından kendisine Muhammedül Emîn denilmesi, Mekke müşriklerinin tebliğ ettiği vahyi yalanlamalarına rağmen kendisini yalancılıkla itham edememeleri, aralarındaki husûmete rağmen mallarını ona emânet etmeleri bunun en bâriz göstergesidir.

Kâbenin tamiri esnasında Hacerul-Esvedi yerine koyma hususunda Mekkeli kabileler arasında ihtilaf çıkmıştı. Nihâyet Kâbeye ertesi sabah ilk girenin hakem olması kararlaştırıldı. O sabah Kâbeye ilk giren kişinin Hz. Muhammed (s.a.v.)oluşu herkesi rahatlatmıştı. Çünkü o, Emîn olarak tanınmaktaydı.

Vahyi tebliğ etmeye başladığında ona her türlü iftirayı atan müşrikler yalancı olduğunu söyleyemediler. Ebû Cehilin sık sık şöyle dediği rivâyetedilir: Muhammed, sana yalancısın demiyorum, ama bana göre senin söylediklerin doğru değil.

Hicret öncesinde, Mekkede zulmün son noktaya vardığı dönemde artık Hz. Peygamberin öldürülmesi düşünülüyordu. Bununla birlikte kendisinde onu öldürmeyi düşünen toplumun emanetleri vardı. Medineye doğru gizlice yola çıkarken Hz. Aliye tenbih ederek, sahipleri hasım olsun, putperest olsun kendisine emanet olarak bırakılmış eşyaları iâde ettikten sonra kendilerine katılmak üzere Medineye gelmesini istedi.

El-Emîn ismi, iki temel özelliğe sahip olmayı içerir. Bunlardan biri, ahde vefâ, yani verdiği sözde durmak, ikincisi de dosdoğru olmak.

Ahde Vefâ: Kur´an-ı Kerim´de ve hadis-i şeriflerde kâmil/olgun mü´minlerin vasıfları sayılırken, onların ahde vefâ gösterme özelliklerine işaret edilir. (Mü´minûn/8; Meâric/32) Kur´an´da ahde vefâ ile ilgili âyetlerde, kendileriyle yapılmış antlaşmaların hükümlerine riâyetettikleri müddetçe, müslüman olmayan taraflara dahi verilen söz istikametinde uygulamada bulunulması emredilmektedir (9/Tevbe, 1, 4, 7). Diğer ahlâkî faziletlerde olduğu gibi ahde vefâ göstermede de ümmeti için örnek bir yaşayış sürdürmüş olan Hz. Peygamber´in (s.a.v.) Hudeybiye Antlaşması´ndan hemen sonra, yanındaki müslümanların itirazlarına rağmen, kendisine sığınan Ebû Cendel´i antlaşmanın gereği olarak müşriklere iade etmesi, O´nun verdiği söze bağlılığının en canlı örneklerinden birisidir. O´na "el-Emîn" sıfatının düşmanları tarafından bile verilmesinin, kendisinin ahde vefâ ve emanete riâyetfaziletine kemaliyle sahip bulunmasından ileri geldiği bütün kaynaklarda belirtilmiştir. Nitekim O, konu ile ilgili hadislerinde ahde uygun hareket edilmesini imandan saymış, ahde aykırı davranmayı ise nifak alametleri arasında göstermiştir. Zira sözünde durmamak, sözüne güvenilmez olmak, imanın özünde bulunan sadakat kavramı ile çelişmektedir. Halbuki gerek Kur´an´da (2/Bakara, 177), gerekse hadislerde ahde vefâ ile sadakat arasında kopmaz bir bağ bulunduğu belirtilmiştir.

Hz. Peygamber´den bir rivâyetşöyledir: "Ahdine vefâsı olmayanın imanı da (dini de) olamaz." (Beyhakî, es-Sünnetü´l-Kübrâ ; Zehebî, Kebâir ) "Ahdini bozan (sözünden cayan) herkes için kıyâmet günü bir bayrak dikilip bu falanın vefâsızlık alâmetidir diye ilân olunacaktır" (Buhârî, Cizye 22, Edeb 99)

"Kıyâmet günü her vefâsız kişinin arkasında bir bayrak bulunacak ve vefâsızlığı ölçüsünde o bayrak yükseltilecektir. Bilin ki, vefâsızlık açısından kamu yöneticisinden daha büyük vefâsız yoktur" (Müslim, Cihad 15-16)

Hadis-i şerife göre ahde vefâsızlık, küfrün en rezil şekli olan münafıklığın da belirgin niteliklerinden biridir. "Münafığın alâmeti üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va´d ettiği, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet eder" , "Dört şey kimde bulunursa hâlis münafık olur. Kimde bunlardan bir kısmı bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir haslet kalmış olur. Bunlar: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet etmek, söz söylerken yalan söylemek, ahdettiğinde, söz verdiğinde sözünü tutmamak, husumet zamanında da haktan ayrılmaktır." (Buhâri, Tecrid-i Sarih, no: 31-32)

Doğruluk: Doğruluk, ahlâkî vasıfların tümünü kendinde toplar. Kuran, baştan sona doğruluğun yolunu ve bunun aksi olan sapıkların yolunu açıklar. Allaha kulluk etmek, doğruluğun ve doğru yolun ta kendisidir. Allah, Ona inananları ve kendi yoluna uyanları rahmet ve lutfa mazhar eder, onları doğru yola iletir. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.(11/Hûd, 112; 42/Şûrâ, 15) buyuran Allah, hâlis kullarını şeytandan korumaktadır. Doğruluğun karşısında yalancılık, bâtıl, dalâlet gibi özellikler bulunmaktadır. Peygamberler başta olmak üzere takvâ sahibi müslümanlar asla yalan söylemezler. Bu dosdoğru haliyle peygamberliğinden çok önceden beri Hz. Muhammed (s.a.s.) el-Emîn olarak tanınmıştı.

Doğruluk; düşüncede, sözde, niyette, irâdede, azimde, vefâ ve amelde doğruluk şeklinde tezâhür eder. Bütün bunların kaynağı, Kuran ve Sünnettedir. Öte yandan, düşünce ve eylem birliği, doğruluğun esasıdır. Düşüncede ve inançta tam mânâsıyla İslâma yönelinmedikçe ve İslâmî hükümlere teslim olunmadıkça davranışların doğru olması mümkün değildir. Doğru olan ahlâk, tümüyle sadece Hz. Peygamberin ahlâkıdır. Zira Rasûlullah (s.a.v.), dosdoğru ol! mesajı ile Hûd sûresi beni kocattı diye buyurarak doğruluğun önemini ve insana yüklediği sorumluluğu ifade etmiştir. Yine O, Beni Rabbim en güzel şekilde terbiye etti buyurmuştur.

Bir sahâbi, Hz. Peygambere Yâ Rasûlallah, bana İslâmı öyle tanıt ki, senden başka birine (başka soru) sorma ihtiyacını duymayayım deyince, Rasûlullah şöyle buyurmuştur: Allaha inandım de, sonra da dosdoğru ol! (Müslim, İman 62;) Başka bir hadis-i şerifte de: Doğru olunuz, kurtuluşa erersiniz. (İbn Mâce, Tahâret 4) buyurulmuştur. Peygamberimiz Hz. Muhammedin (s.a.vs.)sâdık olduğu, yalancılardan olmadığı Kurânı-ı Kerimin birçok yerinde anlatılmakta, İslâm tarihine, özellikle risâletin Mekke dönemine bakıldığında Rasûlullahın (s.a.v.), gerçeğin şehâdeti, iman edenlerin ve hatta düşmanlarının şâhitliğiyle "el-Emîn" ve "Sâdıkul-Vadul-Emîn" olduğu ortaya çıkmaktadır.

Her hususta dosdoğru olan Peygamberimiz, ümmetine de sık sık doğrulukla ilgili tavsiyelerde bulunurdu. İşte bunlardan birkaçı:

"Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır" (Buhârî, Edeb 69)

"Sana kuşku veren şeyi bırak, şüphe ve kuşku vermeyen şeyi al! Doğruluk, gönül rahatlığı, yalansa kuşkudur." (Tirmizî, Kıyâme 22)

Rasûlullaha: "Mümin korkak olabilir mi?" diye sorulduğunda: "Evet" diye cevap verdi. "Mümin yalancı olabilir mi?" diye sorulunca da: "Hayır!" buyurdular. (Muvattâ, Kelâm 19)

Kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin (oruç tutup) yemesini-içmesini bırakmasına Allah için hiçbir gerek yoktur. (Buhârî, Savm 13)

Yardımseverliği; Hilfül-Fudûl: Mekkenin ilk sâkinleri olan Cürhümlülerden Fadl (Fazl) adlı üç kişi yerli ya da yabancı olsun, zulme uğrayan kişilere yardım edeceklerine dair aralarında yemin etmişlerdi. Onların bu yemini Fadlların yemini ya da fazilet yeminianlamına gelmek üzere hilfül-fudûl diye adlandırılmıştır. Bu anlaşma Mekkede uzun süre etkili olmuştur.

Hicretten yaklaşık otuz yıl kadar önce hilfül-fudûl ikinci defa tekrarlanmıştır. Mekke?de kabileler arasında zaman zaman çekişme ve çatışmalar oluyor, ayrıca dışarıdan hac ve ticaret için şehre gelen zayıf ve güçsüz kimselere haksızlık ve zulüm yapılıyordu. Haram aylardan Zilkadede yine böyle bir olay vuku bulmuştu: Zübeyd kabilesinden bir kişi umre için Yemenden Mekkeye geldi ve yanında getirdiği mal hakkında birisi ile pazarlık etti. Alıcı daha sonra pazarlığa uygun bir ödeme yapmak istemedi. Yemenli tâcir uğradığı haksızlığı dile getirdiğinde kendisine yardım edecek kimseyi bulamadı. Bunun üzerine Hz. Peygamberin amcası Zübeyr b. Abdülmuttalibin girişimleriyle bir toplantı düzenlendi ve haksızlıkları önlemek amacını taşıyan, gönüllülerden oluşan bir grup kurulması kararlaştırıldı. Bu sırada yirmi yaşlarında olan Hz. Muhammed de (s.a.v.) bu gruba katıldı.

Allaha and olsun ki Mekke şehrinde birine zulüm ve haksızlık yapıldığı zaman hepimiz, o kimse ister iyi ister kö...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Cemiyet Adamı Hz. Peygamber
« Posted on: 20 Nisan 2024, 02:10:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Cemiyet Adamı Hz. Peygamber rüya tabiri,Cemiyet Adamı Hz. Peygamber mekke canlı, Cemiyet Adamı Hz. Peygamber kabe canlı yayın, Cemiyet Adamı Hz. Peygamber Üç boyutlu kuran oku Cemiyet Adamı Hz. Peygamber kuran ı kerim, Cemiyet Adamı Hz. Peygamber peygamber kıssaları,Cemiyet Adamı Hz. Peygamber ilitam ders soruları, Cemiyet Adamı Hz. Peygamber önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes