> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Usulü Fıkıh Eserleri > Kıyas Istıhsan ve Istıslah > Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı  (Okunma Sayısı 1472 defa)
25 Eylül 2011, 12:37:59
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 25 Eylül 2011, 12:37:59 »



Mesâlih-i Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı:


 

İmam Gazzalî, maslahatları önce üçe ayırır:

1) Bir nass'la mute­ber olduğu bildirilmiş olan maslahatlar.

2) Bir nass'la bâtıl olduğu bildirilmiş olan maslahatlar.

3) Muteber veya bâtıl olduğuna dair bir nass bulunmayan maslahatlar. [664] Hüccet olup olmama bakımın­dan esas tartışma konusu olanlar, üçüncü kısma giren maslahatlardır,                                                                                         

Daha sonra mesâlih-i mürsele adı verilen ve hakkında müsbet veya menfî herhangi bir nass bulunmayan maslahatlara göre hüküm verme meselesini, sahâbî ve. tabiîler devrine kadar götürmek müm­kündür. Bu konuda bir çok misalle karşılaşmaktayız; fakat burada biz, sadece bir kaç misal vermekle yetineceğiz.

a) Yemâme savaşında bir çok kurrâ' sahâbîlerin ölümü üzerine Hz. Ömer, Kur'ân'ın zayi olacağından endişe eder ve Halîfe Ebû Bekr'e, cüz'ler halinde bulunan Kur'ân-ı Kerîm'in bir “mushaf” şeklinde toplanması teklifinde bulunur. Halîfe Ebû Bekr, “Hz. Peygamber'in yapmadığı  işi  nasıl yaparız” diye  sorar.

Hz. Ömer de, “Vallahi bu hayırlı bir iştir.” der. Kısa bir süre sonra Hz. Ömer'in teklifine gönlü razı olan Halîfe Ebû Bekr, bu görevi,

Zeyd b. Sabit, “Hz. Peygamber'in yapmadığı bir işi siz nasıl yapar­sınız?” diye sorduğu zaman Halîfe'nin cevabı, “Vallahi bu hayırlı bir iştir.” demek olur. [665]

İşte Kur'ân'ın bir mushaf haline getirilmesi için Hz. Ömer

ve Halîfe Ebû Bekr'in verdiği bu karar ve onu fiilen uygulama­ları, hakkında nass bulunmayan bir maslahatı gözetmiş olma­larından başka bir şey değildir. Bu maslahat da, Kur'ân'ın aynen muhafaza edilmesi ve dosboğru bir şekilde gelecek kuşaklara ulaş­masını sağlamaktır.  [666]

b) Dört Halîfe (Hulefâ-i Râşidîn), sanatkârlara,, kendilerine teslim edilen müşterilere ait mallar telef olursa ödetirlerdi. Hz. Ali, “insanları ancak bu ıslah eder.” derdi; çünkü sanatkârların dikkatli olmaları başka türlü sağlanamaz. O halde âmme menfaatini, şahsî menfaate tercih etmek gerekmekte­dir. [667]

c) Tabiîler de, hakkında nass bulunmayan konularda şerîatın amaçlarına ve gözetmiş olduğu maslahatlara riâyet etme ba­kımından, sahâbîlerin yollarından giderlerdi. [668] Sözgelimi; Kadı Şüreyh de, kassâr (kumaşı aklaştıran sanatkâr)'a, kendisine tes­lim edilen, müşteriye âit bir malı telef ederse ödetirdi. İbn-i Ebi Ley­lâ ve îmanı Mâlikde bu görüşte idiler. Ebû Hanîfe ve Şafiî, Hz. Alinin, biraz önce naklettiğimiz “İnsanları ancak bu ıslah eder” sözünü rivayet bakımından sabit görmez ve Ata b. Ebi Rabah yoluyla yine Hz. Ali'den, “sanatkâra ödetme yoktur.” (diyeyapılan rivayeti sahîh sayarak tamamen ayrı bir sonuca varırlar. Hemen ilâve etmek isteriz ki, eğer sanatkâr, müşteriye ait malı kendi kusuru ile telef ederse, elbette onu tanzim etmekle mükellef tutulur. [669] Sahâbî ve tabiîler devrinde maslahata göre verilen fetva ve hülümler için bu gibi misalleri çoğaltmak mümkündür. Hal böyleyken daha sonraları bazı imam ve müctehidler, maslahatın başlı başına şer'î bir hüccet olup olanrıyacağı üzerinde değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. İman ve müctehidlerin bu konudaki görüşlerini şöylece sıralayabiliriz:

İmam Mâlik ve dolayısıyla Mâlikîler'e göre mesâlih-i mürsele, müstakillen şer'î bir delildir; çünkü İslâm şeriatı, in­sanların maslahatlarını korumak, zararlı şeyleri onlardan uzak tutmak gayesini güder. Nitekim sahâbîler de, bir çok meselenin hükmünü maslahata göre tesbit etmişlerdir. Kur'ân'ı mushaf halinde cem' edişleri, sanatkârlara ellerinde iken telef olan malları ödetme­leri, bir kişiyi öldüren bir topluluğun kısas yoluyla öldürülmesine karar vermeleri, bu arada misal olarak anılabilir. Öte yandan hak­kında nass bulunmayan bir maslahat, İslâmî hükümlerin amaçlarına uygun ise, ihmal edilemez; aksine, ona uymak gerekir. Bir de masla­hata önem verilmezse, insanlar güçlük içinde kalırlar. Oysa Kur'ân-ı Kerîm'de, “O, dinde sizin üzerinize bir güçlük yüklemedi...” [670] buyurmuştur. Burada şunu da söylemek gerekir:

Olaylar, sosyal şart ve çevrelere göre durmadan değişir- İnsanların maslahatları da bunlara paralel ola­rak değişeceğine göre müctehid, bir kısım olayları maslahatı gözönüne alarak bir hükme bağlamaktan yoksun bırakılırsa, Kıyamet'e dek kalıcı olan İslâm'ın hükümleri, zaman ve yaşayışa ayak uyduramaz; bütün hukukî ihtiyaçlara karşılık veremez: dolayısıy­la geçersiz bir duruma düşer. [671]

Şihâbuddin Ahmed el-Karâfî (Ö. 684 H.) gibi mesâlih-i mürse­le'yi şiddetle savunan Mâlikîler'in yanında İbn-i Hacîb (Ö. 570 H.)'in, “Bize göre bir delile dayanmayan mesâlih-i mürsele'yi reddet­mek gerekir.” [672] deyişi cidden tuhaftır. İbn-i Hacîb, Mâlikîler'den ayrılarak istihsâm da aynı şekilde kabul etmez. [673]

Mesâlih-i mürsele'nin şer'an muteber bir delîl olabilmesi için Mâlikîler şu şartları ileri sürerler:

a) Mesâlih-i Mürsele şeriatın amaçlarına uygun olmalı; hiç bir şer'î esasa aykırı bulunmamalıdır.

b) Mesâlih-i mürsele akla yatkın (ma'kul) olmalı, akıl erba­bına arz edilince kabule şayan görülmelidir.

c) Mesâlih-i mürsele, ya bir zarurete dayanmalı veya zarurî bir güçlüğü kaldırma esasına bağlı olmalıdır. [674]

2) Hanbelîler de mesâlih-i mürsele'yi hüccet olarak kabullerler. Rivayetlere göre Ahmed b. Hanbel, maslahata uyarak bir 'çok fetva vermiştir. [675]  Meselâ; O, bir babanın kör, müz­min hasta, ihtiyaç içinde, aile ferdleri çok, yada ilim tahsil etmek­te olan evlâdına malını özel olarak bağışlamasmı( hibe etmesini) maslahat esasına göre caiz saymıştır. [676]

Mâlikî fakihlerinden İbn-i Dakîk el-îyd de, Ahmed b. Hanbel'i, mesâlih-i mürsele konusunda îmam Mâlik'ten sonra rkinci mücte­hid olarak nitelemiştir. [677]

İbn-i Teymiyye ve İbn-i Kayyim el-Cevziyye gibi Hanbelî fakîh ve müctehidleri, maslahata göre hüküm ve fetva vermişlerdir. [678]

Genel olarak Hanbclîler'in kamu yararı (maslahat-ı âmme) esa­sına göre vermiş oldukları fetvalar çoktur. Meselâ; birisinin evi müsait olsa, başka birisi de oturacak bir yer bulamasa, evi müsalat olan kimse, açıkta kalan şahsı evinde oturtmak üzere icbar edi­lebilir. Bu durumda ev sahibinin o şahıstan ecr-i mislinden fazla üc­ret (kira) alması caiz olmaz. Yine bir satıcı, elindeki malı normal değerinden fazlasına satmak istese, halkın ihtiyacı göz önüne alı­narak, o şahıs, bu malı rayiç kıymetiyle satmaya zorlanır; yani sa­tış fiatlarını kontrol etmek gerekir. Bu, satıcının pazarlık etme hakkına bir tecâvüz değil; onun, Allah'ın emrettiği adalete boyun eğmesini sağlamaktır.[679]

Hanbelîler, mesâlih-i mürsele'nin şer'î bir delil sayılabilmesi için, Mâlikîler'in ileri sürdükleri şartlara uygun olmasını kabul ederler. Yani, Hanbelîler de, şer'an muteber bir maslahatın nass'lara aykırı düşmemesini, İslâm'ın ruhuna uygun olmasını, akıl ve mantıkla bağdaşmasını şart koşarlar. [680]

3) Hanefîler, fıkıh usullerinde mesâlih-i mürseleye başlı ba­şına bir kaynak olarak yer vermezler; ancak hüküm istinbâtında istihsâna geniş ölçüde yer veren Hanefîler, İslâm'ın genel prensip­lerine uygun olarak maslahatları korumak ve mefsedetleri defet­mek esasını kabul ederler. Hanefîler'in istihsân anlayışları, mesâ­lih-i mürseleyi de içine alır mahiyettedir. Ebû Hanîfe ve arkadaş­larının vermiş oldukları fetva ve hükümler tetkik edildiği zaman görülüyor ki onlar da, istıslah veya mesâlih-i mürsele terimini kullanmasaîar bile, bazı hükümleri îstinbât ederken maslahatı gö­zetmişlerdir. Hattâ Irak ekolünün ilk temsilcilerinden İbrahim en-Neha'î, görüş ve fetvalarında, dâima maslahatı esas olarak almış­tır.  [681]

Hanefîler'in maslahata göre vermiş oldukları fetvalar için şu mi­sali kaydetmekle yetiniyoruz:

Ebû Yûsuf, İmam Ebû Hanîfe'den şöy­le rivayet etmiştir.

“Müslümanlar, eşya veya koyun gibi bir kısım ganîmet ele geçirseler ve bunları taşımaya güçleri yetmese, düşmanlar (ehl-i şirk) bunlardan faydalanmasın diye koyunları kesip bunların etleri ile di­ğer eşyayı yakmahdırlar.” [682]

İşte bu hüküm, tamamen müslümanlarm masahatma ve onlar aleyhine doğacak mefsedet (zarar)'ın önüne geçilmesi esasına dayan­maktadırlar. [683]

4) Şâfiîler de, mesâlih-i mürseleyi şer'î bir hüccet olarak ka­bul etmezler. el-Âmidî, bu konuda şöyle der: “Maslahatlar, Sâri' tarafından muteber ve gayr-i muteber (mülga) olmak üzere ikiye ayrılır; mesâlih-i mürsele ise, bu iki kısım arasında kesin bir yer almadığından, onun, bunlardan birisine bağlanması tercih edilme­mektedir. Dolayısıyla, muteber olduğunu ve ilga edilmiş olmadığı­nı bildiren şer'î bir delîl bulunmadığı için bu gibi maslahatları hüc­cet saymak  imkânsızdır.” [684]

İmam Gazzalî de, mesâlih-i mürselenin müstakil şer'î bir hüc­cet olamıyacağım söyler. Ona göre istıslahı kabul eden kimse, istih­sân ile hükmeden kimse gibi, kendiliğinden hüküm koymaktadır. Eğer maslahattan maksat, şerîatın amaçlarını korumak ise, bunun hüccet oluşuna kimsenin itiraz etme yetkisi yoktur; ancak şerîa­tın amaçları da Kitab, Sünnet ve icmâ' ile bilinir. Bununla birlikte Gazzalî, bazan maslahatlara göre hüküm verilebileceğini kabul eder ve bunun için şu üç şartı ileri sürer:

 a) Zaruret,

 b) Kat'iyyet,

c) Külliyet. O, bunu şöyle bir misal ile açıklar:

Kâfirler, bazı müslüman esirleri kendilerine siper edinseler; savaş durumunda bulunan diğer müslümanlar da, kâfirlerce siper yapılan müslüman kardeş­lerini öldürme pahasına ok atışlarına devam etmedikleri takdirde, kâfirler tarafından topyekün imha edileceklerini kesinlikle bilseler, kâfirlerin siper yaptıkları müslümanların ölümlerine sebep olsa bil...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı
« Posted on: 19 Nisan 2024, 03:01:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı rüya tabiri,Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı mekke canlı, Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı kabe canlı yayın, Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı Üç boyutlu kuran oku Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı kuran ı kerim, Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı peygamber kıssaları,Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağı ilitam ders soruları, Mesâlihi Mürselenin Huccet Olup Olamıyacağıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes