๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kıyas Istıhsan ve Istıslah => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 25 Eylül 2011, 12:48:31



Konu Başlığı: İstihsânın Hükmü
Gönderen: Ekvan üzerinde 25 Eylül 2011, 12:48:31
İstihsânın Hükmü:


Sünnet, icmâ' ve zaruret dolayısıyla yapılan istihsânın hükmü ma'lûl (bir illet'e bağlı) değildir ve bu itibarla ta'diye etmez. Yani, böyle bir istihsânın hükmü benzeri meseleler için uygulanmaz. Kı­yas sebebiyle istihsân (istihsânu'l-kıyas veya kıyas-i müstahsen)'in hükmü ise ta'diyedir; çünkü bu, özel olarak istihsân adını alıyorsa"da, aslında bir kıyastır ve kıyasın hükmü de ta'diyedir; yani benze­ri olayları da aynı hükme bağlamak gerekir. [592]

İstihsân ile sabit olan hükmün mesnedi nass ise ve bunun an­lamı (illet'i) akıl ile kavramlabiliyorsa, böyle bir istihsânın hükmü de ta'diye etmelidir. Meselâ, “bey'u'l-arâyâ” denilen ve ağacın da­lındaki taze hurmayı kuru hurma ile değişme şeklinde yapılan alım satımın cevazına dair ruhsat vardır. [593] Bu hükmün illeti, bazı insanların böyle bir alım satıma olan ihtiyaçlarıdır, diye tesbit edi­lecek olursa ve burada tahmine dayanarak ağaçtaki hurma mikta­rını takdir ederken hasıl olan birazcık isabetsizliğin hoş görüldüğü gözönüne alınırsa, ihtiyaç ve zaruret olduğu zaman çubukların üze­rindeki taze üzümün kuru üzüm karşılığında değişimine de cevaz verilmelidir. [594]

İstihsân konusu olan meselede terkedilen kıyasın artık hiçbir hükmü kalmaz; fakat bazı usulcüler ve bu arada Fahru'l-İslâm Pezdevî, kıyas ile amel etmek caiz olduğu halde, istihsân ile amel etmenin daha iyi (evlâ) olduğunu söylemiştir. [595] Serahsî, bu görüşün yersizliğini belirtmek için şöyle der:

“Sonrakiler (müteahhirîn)'den bazı arkadaşlarımız sanmışlardır ki istihsân konusu olan bir yerde, kıyasla amel etmek caiz olmakla birlikte, istihsân ile amel etmek daha iyi (evlâ) dir... Bence bu bir vehimdir; çünkü kitablarda bir çok meseleler hakkında, “... fakat biz bu konuda kıyası terkettik.” sözü geçmektedir. Terkedilen şeyle amel etmek caiz ol­maz. Kitablarda bazan da, “... ancak ben onu (kıyas'ı) kabih (çir­kin) görüyorum.” denilmektedir.

Şer'an amel edilmesi caiz olan şeyi kabih görmek küfür olur. Bun­dan anlıyoruz ki istihsân ile hüküm verdiğimiz bir konuda kıyası terketmes asıldır ve buna göre istihsân ile amel etmek, iki delilin çatışmasıyla değil, zayıf olan bir delilin ondan kuvvetli olan bir de­lil ile sakıt olmasının esas olarak kabul edilmesidir.” [596]  Usûlü'l-Pezdevî'nîn şerhi Keşfü'l-Esrâr'ın müellifi de bu noktada Pezdevî'yi tenkit etmekte ve kendisine dayanak olarak Serahsî'nin yukarıya aldığımız satırlarını aynen nakletmektedir. [597]



[592] Pezdevî, Usul ve şerhi Keşfu'I-Esrâr, c. IV, s. 1130,1131.

[593] Hanefîler hâriç, diğer fakihlerin cevazına kail oldukları “bey'u'1-arâ-yâ” ile ilgili ruhsatı ihtiva eden hadîsler için bak. Buharı, el-Câmi'u's Sahih, c. II, s. 33,34 (Büyü': 84); Mâlik, el-Muvatta', c. II, s. 51.52; Şafiî, Risâlet s. 333 vd.; el-Ulum, c. VII, s. 182; İhtilâfu'l-Hadis, s. 319 vd.

[594] A. Hallâf, Masâdir, s. 319 vd.

[595] Pezdevî, Usûl, c. IV, s. 1124.

[596] Serahsî, Usûl, c. n, s. 201.

[597] Abdulazîz el-Buhârî, Keşfü'l-Esrar, c. IVf s. 1124. Dr. Abdulkadir Şener, İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyas, Istıhsan Ve Istıslah, Diyanet İsleri Başkanliği Yayınları: 128-129.