๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kıyas Istıhsan ve Istıslah => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 25 Eylül 2011, 12:40:30



Konu Başlığı: İslâm Hukukunda Maslahat
Gönderen: Ekvan üzerinde 25 Eylül 2011, 12:40:30
İslâm Hukukunda Maslahat ve Mefsedet Telakkisi :


İslâm Dîni, esas itibariyle insan maslahatlarına, fert ve top­lum menfaatlerine son derecede önem vermiştir. Bu itibarla insan fiillerinin maslahat veya mefsedet bakımından değerlendirilmesi, islâm Hukuku'nda önemli bir yer işgal eder islâm hukukçularına göre fiiller beşe ayrılır:

1) Hâlis maslahatı içine alan fiiller.

2) Maslahat yönü üstün olan fiiller.

3) Halis mefsedeti içine alan fiiller.

4) Mefsedet yönü üstün olan fiiller.

5) Maslahat veya mefsedet bakımından eşit olan fiiller.

Bunlardan birinci ve ikinci kısma giren fiiller, bütün semavî dinler tarafından emredilmiş; üçüncü ve dördüncü kısma girenler de yasaklanmıştır. Daha geniş bir tabirle, bütün hukuk düzenleri, bu dört kısım fiiller üzerinde durur; maslahatı temin ve mefsede­ti Önlemek için çalışır. [647]

Dünyada mutlak menfaat veya mutlak mazarrat (halis maslahat veya halis mefsedet) var mıdır? Bu konu, bilginler arasında tar­tışmalara yol açmıştır. Dünyevî maslahatlar tamamen meşakkat­ten uzak olamazlar. Yemek bile çiğnemeden yutulmaz. Demek ki mutlak maslahat yoktur. Mefsedetin de bir iyi yanı vardır. Meselâ kişi, zinadan da tat alır; yani mutlak mefsedet de yoktur. Nitekim

“...Biz, imtihan Kur'an-ı Kerim'de, “olarak sizi hayr ile de şer ile de deniyoruz...” [648] buyurulmuştur. Hz. Peygamber de. “Cennet'in etrafı hoşlanılmayan şeylerle, Cehennemin etrafı da şehevî arzularla çevrilmiştir.” [649] buyurmuştur. O hal­de bir işin hangi yönü üstünse ona göre hüküm vermek gerekir. [650]

“...Onların (içki ve kumarın) günahları faydalarından daha bü­yüktür...” [651] âyetinden de anlaşıldığına göre az olan maslahat veya mefsedeti nazar-i itibare almamak, maslahat yönü üstün gelen şeylere göre hareket etmek ve mefsedet yönü üstün olan şeylerden sakınmak icab eder; çünkü İslâm'da maslahat yönü üs­tün olan şeyler emredilmiş; mefsedet yönü üstün gelen şeylerden de kaçınılması bildirilmiştir. [652]

Bir fiildeki maslahat ve mefsedetin eşit olup olmayacağı da tartışmalı bir konudur. Bu gibi fiillerin varlığı aklen mümkünse de, gerçekte maslahat ve mefsedet bakımından eşit bir fiil mevcut değildir; çünkü dünyada maslahat ve mefsedet, başka bir deyişle menfaat ve mazarrat, zevk ve elemden birisi, mutlaka ötekisine galebe çalar. [653] Ancak, maslahat ve mefsedetin eşit olduğu farz edilirse, mefsedeti defetmek maslahatı celbetmekten önce gelir. Nitekim Mecele'nin 30. maddesinde, “Def-'i mefâsid celb-i menâfi'den evlâdır” yani, mefsedeîleri defetmek, menfaatleri celbet­mekten üstündür, denilmiştir.

Maslahat ve mefsedetler (menfaat ve mazarratlar) izafîdirler, durum ve kişilere göre değişirler. Meselâ, bir şey yemek, acıkmış olan bir kimse için faydalıdır; karnı tok olan bir kimse için de zararlıdır. Ancak, kişinin yiyeceği şeyler, meşru yollardan kazanıl­mış olmalı ve başkasına zarar vermeyecek bir niteliğe sahib bulun­malıdır. Demekki şahısların maslahatları, başkalarının maslahatlarıyla sınırlı olup bir kısım hüküm ve kıyaslara bağlıdır.[654]

Kelâm ilmindeki “husn = “  (iyilik) ve “kubh = (kötülük) ile ilgili tartışmalar, fıkıh usûlünde de, maslahat ve mef­sedet üzerinde tekrarlanmaktadır. Mu'tezilîlere göre maslahat ve mefsedeti insan aklı idrak eder. Şeriat de, bunları açıklar. Eş'arîlere göre ise, maslahat ve mefsedeti şeriatın hükümlerinden öğreniriz;(yani şeriatın emirleri maslahatı, nehiyleri (yasakları) de mefse­deti gösterir. Sonuç itibariyle iki taraf da, şer'î hükümlerde mas­lahat ve mefsedetin muteber olduğunu kabul eder; şer'î hükümlerin maslahatı celb ve mefsedeti defetme esasına   dayanmış ol­masında birleşirler. [655]

İbn-i Kayyim el-Cevziyye, şer'î hükümlerle akıl arasındaki uy­gunluğu, şeriatın emirlerinin maslahat ve nehiylerinin mefsedetle olan ilişkisini şöyle belirtir:

“Bir bedevi arab'a, Muhammed'in peygamberliğini nasıl tanıdın, diye sorulduğunda şu cevabı ver­miştir: Muhammed neyi emrettiyse, akıl:

O, bunu nehyetse daha iyi olurdu, demedi. O, neyi nehyetti ise, akıl:

O, bunu emretse da­ha iyi olurdu,  demedi.”  [656]  Nitekim  Kur'ân-ı  Kerîm'de de

“... O Peygamber, kendilerine temiz şeyleri helal ve murdar şeyleri haram kılar...” [657] buyurulmuştur. Bu da gösteriyor ki şeriatın emirleri iyi ve masla­hata uygun olup yasakları da kötü ve mefsedete vâsıta teşkil etmektedir. [658]

Emrin en yüksek derecesi Allaha îmândır; nehyin en ağırı da Allahı tanımamaktır, küfürdür. [659]



[647] İbn-i Kayyim, Miftâhu Dâri's-Sa'âde, Mısır, 1323, c. II, s. 1'5.

[648] Enbiyâ: 21/35

[649] Müslim, el-Câmi'u's-Sahîh, c. IV, s. 2174  (Cennet: 1); Tirmizî, el-Câmi'u's-Sahîh, c, IV, s. 693 (Cennet: 21).

[650] Şâtıbî, el-Muvâfakât, c. II, s. 25,26.

[651] Bakara: 2/219.

[652] İbn-i Kayyim, Miftâh, c. II, s. 15; Şâtıbî, a.g.e., c. H, s. 27.

[653] İbn-i Kayyim, a.g.e., c. II, s. 17.

[654] Şâtıbî, a.g.e., c. II, s. 39,40.

[655] Şâttbî, a.g.e., c. II, s. 45; Şeyh M.R. el-Muzaffer, Usûlü'I-Fıkh, c. I-II,  S.  256.

[656] İbn-i Kayyim, a.g.e., c. II, s. 6.

[657] A'râf: 7/157.

[658] İbn-i Kayyim, a.g.e., c. II, s. 7.

[659] Şâtıbî, a.g.e., c. H, s. 28. Dr. Abdulkadir Şener, İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyas, Istıhsan Ve Istıslah, Diyanet İsleri Başkanliği Yayınları: 139-141.



Konu Başlığı: Ynt: İslâm Hukukunda Maslahat
Gönderen: Ramazan. üzerinde 20 Şubat 2015, 16:42:38
Es Selamün Aleyküm . Bir konuda maslahat ve mefsedetin bir arada bulunması halinde İslâm âlimleri kural olarak mefsedeti defetmenin maslahatın celbine takdim edileceği kanaatindedir. Çünkü gerek şâriin gerekse akıl sahiplerinin kötülükleri defetme konusundaki özen ve hassasiyeti yararların elde edilmesi konusundaki hassasiyete nisbetle daha kuvvetlidir


Konu Başlığı: Ynt: İslâm Hukukunda Maslahat
Gönderen: Ceren üzerinde 20 Şubat 2015, 19:34:39
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim....