> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Kitap > İstanbul’un hatırlama bahçeleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İstanbul’un hatırlama bahçeleri  (Okunma Sayısı 657 defa)
02 Ağustos 2012, 13:55:53
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 02 Ağustos 2012, 13:55:53 »



İstanbul’un hatırlama bahçeleri
Said YAVUZ • 83. Sayı / KİTAP


Bazı insanlardan söz etmek bazı kitaplardan söz etmek gibidir. Onların zamanlarını takvim yaprakları değil kitap sayfaları anlatır. İşte o insanlardan biri saydığım Sosyoloji hocası Dr. Mahmut Karaman’la oturuyoruz. Dar geçitlerde çoğalan ırmaklar gibi gürül gürül konuşuyor. Kültürel değişimden, toplumun kaybettiği değerlerden, kuşaklar arası çatışmalardan, farklı nesillerin birbirleri ile irtibatının kopukluğundan yakınıyor. Özellikle genç neslin eskiyle rabıtası olmayışını büyük bir yıkım olarak görüyor. Haksız değil. İletişim imkânlarının artışıyla insan ilişkilerindeki azalışın ters bir orantıyla ilerlemesine şahit olduğumuz günlerin insanlarıyız hepimiz. Gençleri tecrübelilerle nerede buluşturabiliriz? Onları ekranın başından çekerek hayata nerde katıştırabiliriz? Dertli insanlar konuşurken kendilerini unuturlar. Ama Mahmut hoca öyle ağıtçı bir adam değil. Harab olmuş bir medeniyetin külleri arasından bu yağmanın tasviriyle vakit öldürecek biri de değil. Konuştukça akademik sarmaldan sıyrılıyor, hocalığı unutuyor, bir hareket adamı olarak arzı endam ediyor. Artık önünde masası, insanın boyunu aşan kitapları, taslakları, projeleri silikleşiyor, sizi alıp sokağa çıkarıyor, caddelerde koşturuyor. Yine öyle oldu. Fırınlara konulacak, o mahallenin sahip çıkması gereken yoksulların ücretsiz alabileceği ekmek teknesi fikrinde olduğu gibi. “Üsküdar’da bir kahve açsak... Gençlerin edep erkânla oturabileceği, ustalarla buluşacağı bir mekân. Üniversite hocalarının, yazarların, sanatçıların ayaküstü uğrayabileceği, çay içebileceği, gelince de gençlerle sohbet edebilecekleri hiyerarşisi olmayan samimi bir ortam. Eskiyle yeniyi orada mezcedebilsek. Bir masada Mustafa Kutlu, diğerinde İlber Hoca, ötekinde Ahmet Turan Alkan. Ama öyle planlı programlı, saatli, paralı, koltuk numaralı değil. Gençler orada nice kitaplardan öğrenemeyecekleri tecrübeleri dinleseler. Büyükler de panel havasından, kürsü kaprisinden azade orada içlerinden geldiği gibi konuşsalar ve gençlerin gözlerindeki parıltıyı, enerjiyi alarak evlerine dönebilseler. Sohbetleriyle, kütüphanesiyle, çayıyla böylece Tanpınar’ın ‘kaç nesil ve kaç terbiye burada birleşirdi’ dediği bir kahvehane vücuda getirilse.”

Tahsili yarım bırakan nasipsizlik
Hoca’nın velut fikri üzerine düşünürken Cem Sökmen’in değerli çalışmasıyla karşılaştım. Aydınların iletişim ortamı olarak Eski İstanbul Kahvehaneleri. Kitabı okudukça ilim irfan erbabının günümüzde nasıl bir bereket ortamından nasipsiz kaldığını yeniden idrak ettim. Kıraathanenin adamı adam eden yerlerden biri olduğunu, buraların dekansız, doçentsiz, bütçesiz üniversite sayıldığını, memleketin nabzının buralarda attığını söyleyen Sait Faik’in kahvehanelerin tecrübe akışını çok iyi özetleyen tespitlerine bakılırsa bugünün eksikliği daha bir görülecektir. Kıraathaneye gitmemiş bir üniversitelinin tahsili ona göre yarımdır.

Cem Sökmen, kitabında kahvehanelerin Osmanlı’ya gelişinden günümüze kadarki seyir defterini tutuyor. Sözlü kültürün hâkim olduğu, yazma eserlerin nadir bulunduğu devirlerdeki kahvehanelere uğrayan Cem Sökmen, tekke ve camilerden taşan Mesnevi, Yunus Emre Divanı, Taberi gibi edebiyat, tarih ve din konulu kitapların oralarda da okunduğunu görüyor. Bu yönüyle Osmanlı kahveleri ilim, kültür merkezleri haline gelmişti. Sözlü kültürün yerini yazılı kültüre bırakmasıyla kahvehaneler bu işlevini yitirdi.

Gölpınarlı’nın mahalle kahvesiyle ilgili sözleri mahallenin mikro bir devlet gibi teşkilatlandığını gözler önüne seriyor. “Bir çeşit içtimai toplantı yeriydi orası. Hasta yoksulun iyaline, kimsesiz kadının haline orada çare bulunurdu. Doktor yollanırdı, ilaç alınırdı.” Farklı kültürlere ve statülere mensup insanlar kahvede bir potada erimiş ve Türk mahallesinin nabzı buralarda tutulur olmuştur.

Aydınların postu serdikleri mekânlar
1940’lı yıllar. Akşehir’den İstanbul’a üniversite tahsili için gelen genç adam Beyazıt Camii’nin köşesindeki Küllük Kahvesi’ne postu sermiştir. Bazı geceler iskemleleri birleştirir, tavlaları yastık yapar ve orada yatar. Akşama doğru da Rıfkı Melul Meriç, Ali Nihat Tarlan, Halil Yınanç ve Selim Nüzhet’le aynı masada oturacaktır. Bu genç adam Tarık Buğra’dan başkası değildi. Henüz 20’li yaşlardaki Tarık Buğra’nın alanında otorite kabul edilen bu dört isimle birlikte oturması Küllük Kahvesi’nin nasıl bir eğim öğretim mekânı olduğunu yeterince açıklıyor. Aynı zamanda günümüzde hasretini çektiğimiz usta ile çırağa aynı çatı altında soluk aldıran müstesna bir misal. Sökmen, okurlarına Turgut Cansever’in “Beyazıt Camii’nin gül bahçelerinden türemiştir” dediği bu kahveyi gezdirirken kâh buradaki ukala orta yaşlıları eleştiren Refik Halit’i, kâh hummalı tartışmalardan sonra Küllük adını verecekleri dergiyi konuşan şu masadaki gençleri gösteriyor. 40 yılı aşkın bir süre boyunca bu kahvenin kültüre meraklı birçok insan için bir akademi olduğu anlaşılıyor. Reşat Nuri’den, Necip Fazıl’a, Ataç’tan Sabri Esad’a kadar birçok münevver Küllük’ten geçip gitmişler, bir demlikten yudumladıkları çaya hürmeten o mekânı edebiyatın ve düşüncenin kaynayıp çağıldadığı bir mektep haline getirmişlerdi.

Erol Güngör’ün genç bir asistanken uğradığı Marmara Kıraathanesi; Haşim ve Yahya Kemal’in derin sohbete dalarak yanındakileri unuttukları, Tanpınar’ın hocası Yahya Kemal’le birlikte gazetelerden geç vakit dönen arkadaşlarından İnönü ve Sakarya muharebelerinin son havadislerini dinledikleri İkbal kahvesi; İstanbul yağmurundan ince pardesüsü ile tiril tiril kaçan Orhan Veli’nin sığındığı Meserret Kıraathanesi; Fuat Köprülü, Ali Fuat Başgil, Ali Nihat Tarlan’ın bulunduğu köşede onlara ney üfleyen Neyzen Tevfik’in hüzünlü sesinin yankılandığı Şehzadebaşı’ndaki Yavrunun Çayhanesi; Ali Nihat Hoca’nın derin sohbetiyle büyülenmiş Tarık Buğra’nın “bütün kürsülerden daha çok şey bahşetti” dediği kültür havasıyla dolu Darüttalim Kıraathanesi… Bütün bu mekânlar, edebî ve fikrî hayatımızın nefes alıp verdiği, tecrübelerin yüzden yüze, gönülden gönüle aktarıldığı muhitler olmuşlardı.

Yeniden şifahi iletişim
Günümüzde bu aynel yakin olma hali, aynaların çepeçevre bizi kuşattığı bir çağda ne yazık ki oldukça güçleşti. Teknoloji kendisiyle sohbet edilecek, hem bilgisi hem de inikâs yoluyla hali keşfedilecek ustayı elimizden almış gözüküyor. Mahmut Karaman Hoca’nın teklifini büyük ve tarihî kılan, yeniden şifahî iletişimi, hal dilini kaim kılma gayreti belki de. O akşam kendisine de sormuştum. “Acaba o kahvehaneye bir bedel istemeden gelebilecek, kuşaklar arasında böylesi bir irtibatın mutlaka sağlanmasına inanan kaç aydın bulacağız?” Hoca umutlu. Yani orada gençlerle hiç kurgulanmamış, önceden planı yapılmamış buluşmalar gerçekleştirecek ve bunu yaparken de az da olsa egosundan, kürsüsünden, kulesinden aşağı inecek kaç kişi? Tıpkı Salah Birsel’in felsefe tahsili yapan genç bir öğrenci olarak Sait Faik’te gördüğü hal gibi. Yani orada İstiklal Caddesi’ndeki Eftalikus kahvesinde “büyük bir yazar olduğu halde bir kestane kebapçısı, boyacı, emekli memur, bir çöpçü gibi görünmeye boş veren” Sait Faik gibi olmalarını bekleyebilir miyiz onlardan? O kadar olmasa da meraklı bir genç adamla aynı kâseden aldıkları şekeri muhabbet çayında eritebilirler mi? Cem Sökmen’in eski İstanbul kahvehanelerine dair titiz bir kaynak niteliğindeki çalışmasına bakınca böylesi bir kahvehanenin varlığı beni daha çok heyecanlandırıyor.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İstanbul’un hatırlama bahçeleri
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:17:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İstanbul’un hatırlama bahçeleri rüya tabiri,İstanbul’un hatırlama bahçeleri mekke canlı, İstanbul’un hatırlama bahçeleri kabe canlı yayın, İstanbul’un hatırlama bahçeleri Üç boyutlu kuran oku İstanbul’un hatırlama bahçeleri kuran ı kerim, İstanbul’un hatırlama bahçeleri peygamber kıssaları,İstanbul’un hatırlama bahçeleri ilitam ders soruları, İstanbul’un hatırlama bahçeleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes