> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Kitap > Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti  (Okunma Sayısı 700 defa)
21 Temmuz 2012, 19:23:01
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 21 Temmuz 2012, 19:23:01 »



Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti
Said YAVUZ • 77. Sayı / KİTAP


Divan Şiiri’nin omurgasını teşkil eden mazmunun (beyitte gizlenen mânâ) “anlamın cahilden kaçırılması” olarak tarif edildiğini okuduğumda ona belli bir zümrenin edebiyatı yakıştırmasında bulunanların Divan Şiiri’ni aşağılamak isterken nasıl da yücelttiklerini hayretle görmüştüm. Elbette sanat, kıymet bilmeyenler ve ehil olmayanlar karşısında bir değer ifade etmeyeceğinden mazmun, adeta şairler arasında şifreli bir konuşma biçimini alacak ve aşağı yukarı edebi zevki haiz münevver insanlar için doyulmaz bir tada ulaşacaktı. Bir yapıt aynı zamanda kendisinde mündemiç incelikleri belli bir istidatla keşfedecek insanların varlığına işaret etmiyorsa o yapıta sanat eseri gözüyle bakmak mümkün mü? Modern insan, bir alışveriş merkezini gezme rahatlığı içinde kimi sanat eserlerini de anlamak istiyor. Oysa sanatın karşısında ancak birikim ve yetenek bir haz bahşedebilir.

Mağara duvarlarından Picasso ve Dali tuvaline kadar geçirdiği evrimle resim sanatı, meraklılarından “bu gelişim sürecini” bilmeyi istemekle tamahkârlık etmiş sayılabilir mi, diye soran Ömür Ceylan, bestekârları nota bilgisiyle mükellef tutan müzik sanatının zalim sayılamayacağını işaret ettiği yeni eserinde üzerinde durduğumuz konuya açıklık getiriyor. Yitik Düşler Kervanı’nın giriş yazısında Ceylan, şiirin de diğer sanatlar gibi belirli bir birikim ve yeteneği peşinen istediğini ifade ediyor.

Divan Şiiri karşısında modern dünyanın hazırcı insanları olarak bizler bir savaş meydanında mağlup askerler gibiyiz. “Çırpını çırpını giden atlardan indiğimizden” beri bindiğimiz atları ve o atlarla birlikte fethettiğimiz kelimeleri inkâr hastalığına yakalandık. Cumhuriyetle birlikte 80’li yıllara kadar değerli görülen mecmualarda dünya üniversitelerinin keşfettiği ve üzerinde sayısız incelemeler yaptıkları, itibarını iade ettikleri halde Divan Şiiri’nin reddine dair metinleri görmek mümkün. Türk şiirine önemli ölçüde imkânlar kazandıran İkinci Yeni hareketi bile ondan ciddi ölçüde istifade ettiği halde onun öğretilmesine karşı çıkmaktan geri durmamıştır. Divan Edebiyatı’na dair dünya çapında eserlerimizin mevcudiyetinin azlığı bu inkârın ortadan kaldırılması için harcanan çabadan ileri gelmektedir desek mübalağa yapmış olmayız. Şiirimizin aslında bizim olduğunu ispat etmeye, ona yöneltilen zümrecilik, taklitçilik, monotonluk, dalkavukluk, meycilik gibi eleştirileri göğüslemeye harcadıkları mesaileri ilim adamlarımızı Divan Şiiri’nin inkişafı, günümüz nesline sevdirilmesine dönük çalışmalardan alıkoymuştur. Günümüzde İskender Pala ile doruk noktasına ulaşan sevdirme faaliyeti artık onun bize ait olduğunu ispat kaygısından azade bir şekilde ilerlemektedir. Değerli ilim adamı Ömür Ceylan’ın Önce Aşk Vardı, Böyle Buyurdu Sufi eserinden sonra yayımladığı Yitik Düşler Kervanı, kadim şiirimiz etrafında bir pervane gibi dönüyor. Ceylan’ın akademik alandaki çalışmalarını bilenler elbette her yazdığı cümleyi dikkatle takip etmektedirler. Tasavvufi Şiir Şerhleri isimli eseri, eskimez edebiyatımızın ana kaynaklarından biri olan tasavvufun şiirimizi nasıl yoğurduğunu, şiirimizle nasıl yoğrulduğunu görmek bakımından oldukça mühim bir kaynak niteliğini taşıyor.

Şiirin manayı ve ruhu, değişen zamanın ve gelişen hayatın tahribatından koruyarak sonraki nesillere aktarmanın zor ama zarif ve dayanıklı bir yol olduğunun farkında olan Ömür Ceylan, şiirin efsunlu ikliminde kâh Fuzuli’ye, kâh Yunus’a kâh Keşan yollarında bir sürgün şair İzzet Molla’ya uğruyor, hepsinin gönlünü almayı, seslerini artık yabancısı olduğumuz kalıplardan dışarı taşırmayı ilminin zekâtı addediyor. Yeri geliyor divan şiirinin sadece Arap çöllerine has olduğunu ima etmek için divan şiirinde martı olup olmadığını soran zavallılara İstanbul martılarını konu alan beyitleri açıp saçıyor, onlara Türkçe giyinmiş, Türkçe taranmış, Türkçe takıp takıştırmış beyitleri yüksek sesle okumak istiyor. Ömürleri zarif beyitler kurmakla geçen şiir işçilerini önyargısız, tarihin kirletilmiş sayfalarından kendini uzak tutmuş sedeflere mana incileri olarak yağdırmak istiyor. Lakin biliyor ki görmek isteyen göz lazım. İnkârla perdelenmiş, sadece karanlığa açıkgöz değil. Biliyor ki, “bir yerde ki göz yoktur, güzellikle çirkin müsavidir!”

Yitik Düşler Kervanı; Kün düşleri, Dün Düşleri ve Gün Düşleri isimli üç ana bölümden oluşuyor. Kün Düşleri’nde Ceylan, araştırmacı gömleğini çıkarıp adeta bir şair hırkası geçiriyor üzerine. Tasavvufi çağrışımları bol metinlerde konuşan kendisi. Fakat yine beyitlere yaslanıyor, ilim adamı kimliği rindane bir şair siluetinde kayboluyor. Cümleleri arasında yer yer bilgin kimliği öne çıksa da bu bölümde kafiye düşünüyor, cümle bitince oturup karşıdan gelecek yankısını, musikîsini dinliyor. “Sen olmasaydın; vurulmayacaktı varlık binasına temel ve sunmayacaktı tevhid iksirini sâkî-i ezel.” Necati’nin bir gazeli üzerine yazdığı “Yâr Eşiği Cân Beşiği” metin şerhi bakımından oldukça özgün bir yaklaşım. Fatih Çıtlak’ın, fakirin bu sayfalarda üzerinde durduğu eseri olan Dinle’de yaptığına benzer bir şerh tekniği. Bu yaklaşım, şârihin şerh ettiği esere kendisini dâhil etmesidir ki çok daha sahih bir yolu işaret etmektedir.

Şeyh Galib’in kapıları, pulları ve zarlarıyla tam tekmil bir tavla takımı icat ettiği beytini okumak ve bu işi nasıl başardığını merak mı ediyoruz; “Kâfurunu dökdü zaferâna/ Sûz-ı dil ile gelip figana” beytinde Fuzulî’nin niçin eczacılığın aranan maddelerinden kâfuru safranla kullandığını anlamak mı istiyoruz? Gözyaşlarını ayrılık derdiyle sararmış yanaklara akıttıktan sonra yürek yangınıyla feryada başladığını ifade eden bu beytin tıbbi olarak başka bir anlamı olabilir mi? Aşk rüyası akılla tabir edilebilir mi ki düşlerimiz akla teslim edilebilsin? Bu soruların hangisini Yitik Düşler Kervanı’na dâhil olarak cevaplayabiliriz, onu okumadan görmemiz mümkün değil.

Divan Şiiri hiç ölmeyecek gibi dünyayı, yarın ölecekmiş gibi ahireti tasvir konusunda eline su dökülmeyecek bir mahareti taşıyor. Divan Şiiri aynasına baktığımızda gördüğümüz neyse biz o’yuz. Yerli miyiz yoksa yabancı mı bunu bilmemiz o aynaya bakmaktan geçiyor.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:32:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti rüya tabiri,Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti mekke canlı, Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti kabe canlı yayın, Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti Üç boyutlu kuran oku Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti kuran ı kerim, Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti peygamber kıssaları,Divan Şiiri aynasında kimlik tespiti ilitam ders soruları, Divan Şiiri aynasında kimlik tespitiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes