๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Kitap => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 24 Haziran 2012, 13:43:11



Konu Başlığı: Çevirinin ve çevirmenin peşinde
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 24 Haziran 2012, 13:43:11
Çevirinin ve çevirmenin peşinde
Ahmet TERZİOĞLU • 66. Sayı / KİTAP


Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'da yaptığı sinemadan çıkmış insan tanımlamasından esinlenerek yeni bir insan türü tanımlaması biz de yapabilir miyiz? Neden olmasın. Bunu pek tabii ki yapabiliriz. “Kitap fuarında dehşete düşmüş bakışlarla dolanan okur” ilginç bir girişim olabilir örneğin.

Kitap fuarında dolaşmakta olan potansiyel bir okurun yüzünde eğer bir dehşet ifadesi varsa, bu ifade iki şekilde deşifre edilebilir: Potansiyel okur, kitaplarla sarılmış olmasından ve kendisini kuşatan kitapların tamamına maddi ve manevi olarak sahip olamayacağını bildiğinden dehşete düşmüştür. Zira fuardaki bütün stantları boşaltacak kadar paraya sahip olsa bile alışveriş yapmakta olduğu fuarın örnek uzayından satın alabildiği kitapların tamamını bitirmesi asla olası değildir. Ya da okur, stantlar arasında keyifle süzülürken her köşe başında farklı yayın evleri tarafından basılmış, farklı fiyatlarla satılan farklı kapaklar arasına sıkıştırılmış ve en önemlisi de farklı çevirmenlerin “aracılığıyla” oraya ulaşmış eserlerle karşılaşmıştır. Genelde de klasik eserlerdir bunlar. Rus, İngiliz, Fransız vb. Zengin yazın dünyalarına ait başyapıtlardır. Lakin kısa bir mesafe içinde yan yana yer alan iki üç stanttan aynı kitabı alıp, ilk sayfalarında yer alan ilk cümleleri karşılaştırdığınız takdirde, ilk anda bakıldığında masum bir ikiz kardeşi andıran iki nüshanın birbiriyle de, esasen o “ilk”, orijinalle de kanlı bıçaklı kötücül ikiz kardeşler olduğunu fark edersiniz. Evet, fuar ziyaretçisi potansiyel okurun yüzündeki dehşetin sebebi bunca farklılık arasında biricik bir eserin kendisine sunulmuş olmasından kaynaklanıyor olamaz mı?

Çeviri, ana dilden varış metnine doğru bir harekettir. Çevirmen ise bu hareketi dilin olanaklarını kullanarak, ve pek tabii kendi becerisini de işin içine katarak yönlendiren kişidir. Hareketin başladığı ve –okurun zihninde metni anlamlandırma sürecini geçici olarak donduracak olursak– bittiği durak adları yabancı ve okurdur. Yabancıda başlayan yolculuk, okurda sonlanır. Yabancı bir dilden diğerine geçmekte olan cümlelerin müsebbibi yazarı ve metni kapsarken, okur çevrilen yapıtın alıcısıdır. Bu anlam trafiğinde çoğu zaman, alıcıya gönderilmek istenen ile ulaşan arasında ciddi bir fark olur. Bu muhtemel fark, metnin anlamlandırılmasında zorluklara neden olur.

Vladimir Nabokov ile 1967 yılında yapılan bir söyleşide kendisine yöneltilen kitaplarının çevirileri hakkında ne düşündüğü sorusuna verdiği yanıtta, çevirinin doruk noktasındaki kaygı, bir yazarın ağzından çıkan kelimelerle gözle görülür hale gelir: “Eşim ve ben İngilizce, Fransızca ve Rusça biliyoruz. Belirli bir ölçüye kadar Almanca için de aynı şeyi söyleyebilirim. Yöntemimiz her kelimeyi tek tek kontrol ettiğimiz zorlu bir süreç. Japonca ve Türkçe versiyonların barındırabileceği sayfaları lekeleyecek kadar ileri giden faciaları ise hayal etmemeye çalışıyorum.”

Ayşe Ece'nin çalışması, edebiyatın okur ve yazar cephelerini zaman zaman birleştiren, zaman zaman ise uzaklaştıran, bu nedenle de kaygı üreten bir faktör olan çeviriyi ele alan taze bir çalışma. Edebiyat Çevirisinin ve Çevirmeninin İzinde, Truman Capote'nin "My Side of the Matter" başlıklı öyküsünün Türkçede farklı zamanlarda kavuştuğu yeni yaşamını "yeniden çeviri olgusu" bağlamında inceliyor. Elli yıllık bir zaman diliminde farklılık gösteren çeviri davranışları üzerine düşünmemizi sağlayan bu araştırma, edebiyat çevirisine ve çevirmenine yönelik bakış açımıza derinlik kazandırma amacında. Oldukça ilginç ve önemli bir konuya odaklanan kitap, Paul Ricoeur'un Çeviri Üzerine adlı yapıtıyla birlikte okunduğu takdirde okur daha güçlü bir zemin üzerinde hareket etme fırsatına sahip olabilir. Ancak Ayşe Ece'nin çalışması tek başına bir metin olarak da nadir bulunan ve örnek metin bazlı yapısıyla gözden kaçırılmaması gereken bir çalışma.

Ayşe Ece
Edebiyat Çevirisinin ve Çevirmenin İzinde
Sel, 2010, 190 s.




Öne çıkanlar

Halil İnalcık
Kuruluş: Osmanlı Tarihini Yeniden Yazmak
Hayykitap, 2010, 180 s.


Bu kitapta ‘Tarihçilerin Kutbu’, ‘Bilge Tarihçi’ Prof. Halil İnalcık bildiklerinizi unutun diyor. Özellikle de tarihi, kronolojik olaylar dizisi olarak algılayarak popülerleştiren dedikodu tarihçilerinden öğrendiklerinizi… İnalcık kendine özgü sistematiği ile tüm zamanların belki de en önemli olayını, Osmanlı’nın kuruluşunu yeniden okuyor ve yeniden yazıyor. ‘Hayır’ diyor İnalcık, hepimize öğretilenin aksine ‘Osmanlı 1299’da Sögüt’te kurulmamıştır.’ Prof. İnalcık Osmanlı Devleti’nin nerede ve ne zaman kurulduğunu anlatmakla kalmıyor; bu cihan devletinin kuruluş mantığını, kurucusu Osman Bey’in stratejisini ve vizyonunu da masaya yatırıyor. Bir devletin var olma sebeplerini, bunları oluşturan koşulları, bu koşulların oluştuğu mekânın önemini ve mekân-zaman-insan arasındaki bağlantının şifrelerini gösteriyor okura.

Daniel L. Schacter
Belleğin İzinde: Beyin, Zihin ve Geçmiş
Çeviri: Eda Özgül
Yapı Kredi, 2010, 526 s.


Bellek üzerine çalışan en saygın araştırmacılardan psikoloji profesörü Daniel L. Schachter, insan belleğini anlamayı araştıran güncel nörobilimsel yaklaşımları akademik ve klinik bakış açısıyla kapsamlı bir biçimde inceliyor. Bilimsel bulguların sağlam bir sentezinin yanı sıra konuyla ilgili sanat eserlerinin ilham verici bir derlemesini de sunan Schachter, insanın karmaşık bellek yaşantısını etkili bir biçimde tasvir ediyor. Ayrıca, aralarında yakın zamana dek bir ayrım yapılmayan farklı bellek türlerini inceleyerek, vaka analizleri ve deneyler aracılığıyla belleğin gizemli işleyiş süreçlerini aydınlatarak bu alanla amatör ya da profesyonel olarak ilgilenen herkesin faydalanabileceği önemli bir rehber oluşturuyor.

Umberto Eco, Jean Claude Carriere
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın
Can, 2010, 276 s.


“Papirüsten elektronik dosyalara, kitabın beş bin yıllık tarihinde bir yolculuğa çıkıyoruz. İki kitap âşığının, semiyolog, düşünür ve yazar Umberto Eco ile sinemacı ve dramaturg Jean-Claude Carrière’in sohbeti çarpıcı anekdotlarla, hiç duymadığınız ayrıntılarla dolu. Zamanda ve mekânda gezinirken, gerçek kişiler roman kahramanlarına karışıyor, budalalık kutsanıyor; koleksiyoncuların takıntıları, neden bazı dönemlerin çok sayıda şaheser doğurduğu, hafızamızın nasıl çalıştığı, kütüphanelerin nasıl düzenlenmesi gerektiği anlatılıyor. Hatta “tavukların karşıdan karşıya geçmeyi neden bir asırda öğrendiğini” ya da kitabın neden tekerleğe benzediğini böylece öğreniyoruz. Kısacası bu iki çılgın edebiyat tutkunu, her adımda hem şaşırtan hem de bilgilendiren neşeli sohbetlerine bizi de ortak ediyorlar.”



Vitrin

Giles Morgan
Bizans'ın Kısa Tarihi: Yeni Roma ya da Konstantin Şehri
Çeviri: Eylem Çağdaş Babaoğlu
Kalkedon, 2010, 128 s.

Kemal Karpat
Dağı Delen Irmak
Söyleşi: Emin Tanrıyar
Timaş, 2010, 560 s.

Engin Sarı
Mardin’de Kültürlerarasılık
İletişim, 2010, 392 s.

Thierry Hentsch
Hakikat ya da Ölüm
Batı Anlatı Geleneğinde Ölümsüzlük Arayışı
İz, 2010, 528 s.

Clifford Geertz
Kültürlerin Yorumlanması
Çeviri: Hakan Gür
Dost, 2010, 496 s.