๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kitabuz-zühd => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 31 Aralık 2009, 13:41:51



Konu Başlığı: Adî b. Hâtem’in (ra) Zühdü
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Aralık 2009, 13:41:51
Adî b. Hâtem’in (Ra) Zühdü İle İlgili Haberler  

945. Adî b. Hatim (ra)´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki, iyilikleri geçmişin kötü telâkki edilen şeyleridir. Kötülükleri ise istikbâlde iyi telakki edilecek olan şeylerdir."

946.  Sa´îd b. el-Ka´kâ´ , Adî b. Hâtim´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Her namaz vaktini iştiyakla beklemişimdir."

947.  Sa´îd b. Şeybân, bir zatın Adî b. Hâtim´i (yemek için) kı­zartılmış bir ekmeği (eliyle) bölmeye çalışırken gördüğünü haber vermiştir.

948. Meymûn´dan rivayet edildiğine göre, muhacirlerden biri­si, çarçabuk namaz kılan birini görmüş ve onu azarlamıştır. Bu­nun üzerine adam: "Kaybettiğim bir şeyimi hatırladım" diye karşı­lık verince, diğeri; "Çok daha büyüğünü zayi ettin" demiştir.

949. Sehm b. Mincâb´ın kızkardeşinin oğlu Kudâme b. Hammâta, Sehm b. Mincâb´ın şöyle dediğine şahit olduğunu rivayet etmektedir: "Alâ b. el-Hadramî ile Dâreyn´e savaşa gittik. Üç kere dua etti her üç duası da müstecâb oldu. Bir seferinde bir yerde konaklamıştık, abdest almak için su aradı fakat bulamadı. Bunun üzerine kalktı ve iki rekat namaz kıldı, sonra da: ´Allah´ım! Biz Senin kullarınız ve biz Senin yolunda, düşmanlarınla harbediyoruz. Allah´ım! Bize abdest almamız ve içmemiz için yağmur yağ­dır ya Rabbi! Abdestlerimizi aldıktan sonra geriye başkası için su kalmasın´ diye dua etti. Biraz yürüdük ve bir yağmur suyuyla kar­şılaştık hemen abdestlerimizi aldık ve çeşitli ihtiyaçlarımızı gör­dük. Ben de su kaplarını doldurdum fakat, duasına icabet edilip edilmediğini görmek için, onları orada bıraktım. Bir miktar yürü­dükten sonra, arkadaşlarıma, su kaplarımı unuttuğumu söyledim ve oraya geri döndüm. Bir de baktım ki sanki hiç su değmemiş gi­biydi; Bir miktar yürüdükten sonra Dâreyn´e geldik, aramızda de­niz vardı, Alâ el-Hadramî şöyle dua etti: ´ya Halîm! ya Alîm! ya Azîm! Biz Senin kullarınız ve Senin yolunda düşmanlarınla sava­şıyoruz. Allah´ım bizi onlara ulaştıracak bir yol kıl´ dedi ve deniz bizim için azaldı ve biz de boğazımıza kadar dalıp geçerek, düşma­na ulaştık. Dönüşümüzde karın ağrısına yakalandı, bu yüzden de öldü. Yıkamak için su aradık. Fakat bulamadık. Biz de elbiseleri­ne sararak, onu defnettik. Pek fazla gitmeden bol bir suyla karşı­laştık, bir birimize, dönüp onu çıkarsak da yıkasak (ne iyi olur)  de­dik. Döndüğümüz de onu aradık, lâkin bulamadık. Oradakilerden biri şöyle dedi: ´Ben onun şöyle dediğini işittmiştim: ´Ey Yüce! Ey Hikmet sahibi! Ey Azîm, ölümümü onlara gizli tut ve avret mahal­lime hiç kimseyi muttali kılma´ biz de döndük gittik."

950. Bilâl b. Ebû´d-Derdâ´dan rivayet edildiğine göre annesi Üsâme´nin gözleri kör olmuş ve birgün oğlu, namazdan dönüp, ya­nına gelince, ona: ´Namaz kıldınız mı?´ diye sormuş, o da: ´Evet´ karşılığını vermiştir. Bunun üzerine annesi şöyle demiştir:

'Ey Üsâm senin için eğlence yok, zira evine büyük bir musibet isabet etmiştir. Ağla namaza vakti için, şayet bir gün ağlayacaksan, Ağla, Kur´ân´a okunduğu zaman, şayet bir gün okuyacaksan. Göz yaşları arasında, Tefekkürle onu okurdun. Ama bugün onu okuyamıyorsun. Ne var ki, yanında okuyan biri vardır. Hayatı bo­yunca, yaşadığım sürece üzüntüm sana sevgidir.'

951.  Sa´îd b. Abdülazîz´in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Mekke´ye kadar yürüme konusunda, yemininde hânis olup ta bunu yerine getiren bir tek kişi tanıyorum. O da Bilâl b. Ebû´d-Derdâ´nın annesi Üsâme´dir, O yemininde hânis oldu da, Mekke´ye kadar yürüdü ve beşyüz dînâr infakta bulundu."

952.  Seleme b. Yahya, halası Ümmü İshâk binti Talha´nm şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hasan b. Ali (ra) gecenin evvelin­de kalkar, Hüseyin (as) ise gecenin sonunda kalkar (ibâdet eder­di)."

953. Mis´ar´dan rivayete göre, Hüseyin b. Ali (as) bir takım fa­kirlerin yanından geçerken, onların meclisine iştirak etmiş ve "O asla kibirlenenleri sevmez,"[56] âyetini okumuştur.

954. İbn Cüreyc, Hasan b. Ali´nin (ra) devamlı akşam ile yatsı arasında namaz kıldığını, kendisine 'Bu nedir?´ denildiği vakitte ´Bu gece neşesidir´ cevabını verdiğini söylemiştir.

955. Ebû Vâkid el-Leys'nin söyle dediği rivayet edilmiştir: "Bütün amellere baktık, âhiret için en iyi amelin, dünyadan el etek çekmek olduğunu gördük."

956. Ebû Hûreyre´nin (ra): "Suffe ehlinden yetmiş kişi gör­düm, hiçbirinin de giyecek gömleği yoktu" dediği rivayet edilmiş­tir.

957.  Fudayl b. İyâd´m oğluna ´"Yavrum! Şu günümüzde bize biraz yardımcı oluversen´ dediği onun da derhâl, hammallık yap­mak için sırtına bir küfe alıp, çarşıya koştuğu; bir zatın durumu Fudayl´e haber vermesi üzerine onun da oğlunun yanına gelip: ´Ey oğlum! Ben bunu istemiyorum´"dediği rivayet edilmiştir.

958. Fudayl´den rivayet edildiğine göre (oğlu) Ali, Ebû Fu-dayl´in develerinin yiyeceğini taşımış. Birgün taşıdığı yiyecek az gelince, oracıkta bir yere oturmuş. Bu arada yanlarına Fudayl gel­miş ve ´Siz bunu Ali´ye yapıyorsunuz ha? Benim Kûfe´de bir koyu­num vardı da, bazı idarecilerin otundan az bir miktar yemişti. Ben ondan sonra, asla onun sütünü içmedim´ demiş bunun üzerine ´Ey Ebû Ali! Biz onun sana âit olduğunu bilmiyorduk´ demişler.

959. Fudayl´den rivayet edildiğine göre, onlara bir dinara arpa satın almışlar. Bu fiyat ise çok pahalı imiş. Bunun üzerine Ümmü Ali, Fudayl´e şöyle demiştir: ´Herkesin nasibi iki ölçek, birisim alır, diğerini de tasadduk eder. Tâ ki açlıktan bunalana kadar´ de­miş.

960.  Hasan b. Abdülaziz, Yahya b. Hassân´ın şöyle dediğini haber vermiştir: "Ne zaman Fuday'i görsem ona acırdım. Bir gün onu gördüm de elinde bir miktar kuru hurma ile, ona mukabil birşeyler satın almak için bir satış yeri arıyordu. Allah ona rahmet etsin. Kendisine hiç birşey demeden oradan uzaklaştım."

961. Muhammed b. Ebû Osman´ın şöyle dediği rivayet edil­miştir: "Ali, yani İbn Fudayl, Süfyân b. Uyeyne´nin yanındaydı. Süfyân cehennemden bahsetti. Ali´nin elinde kağıda sarılmış bir şeyler vardı. Süfyân´ın sözleri üzerine, öyle bir haykırışla haykırdı ki elindeki kesekağıdı düştü. Süfyân ona yönelerek: ´Eğer senin burada olduğunu bilseydim bundan bahsetmezdim´ dedi. Ali, an­cak, bir müddet sonra kendine gelebildi."

962. el-Evzâ'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Denilirdi ki, ´İnsanlar öyle bir zamana erişecekler ki, bu zamanda en az bulu­nan şey, samimi bir kardeş, helâl bir kazanç ve sünnet üzere amel olacaktır."´

963. Ali b. Ebû Hamle, babasından naklen şöyle demiş­tir: "Muâviye´yi Şam´da minberde gördüm, üstünde yamalı bir gömlek vardı."

964.  Ebû Hureyre´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Kıya­met gününde Allah Teâlâ bir kulunu çağırır ve diğer mahlûkâttan gizleyerek ona, amel defterini verir ve: ´Ey Ademoğlu! Defterini oku!´ der. Kul, her iyilik gördüğünde yüzü gübr ve sevinir, Allah Teâlâ ona: Bunları tanıyormusun ey kulum? der. O da: ´Evet yâ Rabbi! tanıyorum´ der. Allah Teâla, ´Ben senin o iyiliklerini kabul ettim´demesi üzerine kul secdeye kapanır. Bunun üzerine, Cenâb-ı Hak: ´Başını kaldır ve kitabını okumaya devam et´ der. Bu sefer de her günah gördüğünde yüzü kararır, korkmaya başlar. Allah Teâlâ: ´Bunları da biliyormusun ey kulum?´ der; kul ´Evet yâ Rab­bi! Biliyorum´ der. ´Bunun üzerine, bunların hepsini de bağışla­dım, ey kulum´ der. Kul, haseneleri kabul edilip, seyyieleri bağış-landıkça secdeye varır. Mahlûkât yalnızca onun secde yaptığını görür ve biribirlerine onun hakkında ´Ne mutlu şu kula ki, hiç Al­lah´a âsi olmamış´. Tabiî, Allah (cc) ile onun arasında geçenlerden haberleri yoktur.

965. Ebû Osman en-Nehdî´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ebû Hureyre´nin şöyle bir hadis rivayet ettiğini duydum: ´Allah Teâlâ mü´min bir kulun, bir iyiliğine bir milyon hasene yazar. Hacca gitmeyi hiç düşünmediğim halde bu sene haccetmek nasib oldu. Orada Ebû Hureyre ile karşılaştım. Ve ona ´Senden şöyle bir hadis rivayet edildiğini duydum, ne dersin?´ diye sordum. O da ´Bu şekilde değil´ dedi. Ben de ´Her halde senden rivayette bulunan iyi hıfzedememiş´ dedim. Bunun üzerine ´İki milyon hasene yazar, siz bunu Allah´ın kitabında göremiyor musunuz?´ dedi. ´Nedere?´ de­dim; ´Kim Allah´a karz-ı hasen verirse, Allah onu kat kat artırır´ [57]âyetini okudu ve Allah´ın vereceği kat kat milyondan da milyar­dan da fazladır1 dedi."[58]

966. Yûnus b. Muhammed´den rivayet edildiğine göre: Bas­ra´da künyesi Ebû Salim olan bir kadı varmış, faziletli bir insan­mış. Yûnus demiştir ki: ´O, bir mescidde iken yanına yaklaşıp oturdum, namaz kılıyordu. ´Hepsi de örtüleri atlastan döşemelere yaslanırlar´[59] âyetine gelince, ´Yâ Rabbi! Bunlar bâtınları, peki ya zahirleri nasıl´ dedi. Ve bir nida işitildi, kimin nida ettiği bilinmi­yordu.´Zahirleri, Allah´ın rızâsıdır´ dedi. Bu zât Farsça olarak hikâye naklederdi." demiştir.

967.  Salih b. Hâlid´in: "Niçin insan, kardeşini asık bir suratla karşılıyor ki? Kardeşini güleç bir yüzle karşıla. Eğer sende bir ha­yır varsa ona da sirayet etsin" dediği rivayet edilmiştir.

968.  Ebû´s-Selîl´in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Meclisimize bir şeyh geldi. Babası veya amcasının Resûlullah (sav)´ı Bakî´de gördüğünü söyleyerek Resûlullah´ın şöyle dediğini söylemiştir: ´Kim bugün bir sadaka verirse, kıyamet gününde o sadakasıyla le­hine şehâdette bulunurum.Tiu arada bir zât geldi ve ´Hayır vallahi Bakî´de ondan daha siyah yüzlü, daha kısa boylu ve daha çirkin birisi yoktur. Vallahi, Bakî´de şu deveden daha güzeli yok­tur´ dedi. Resûlullah da ´O sadaka mıdır?´ diye sordu. Adam: ´Evet ey Allah´ın Resulü´ cevabını verdi. Bir başkası adamı kınayarak, ´Deveyi tasadduk ediyor. Halbuki, vallahi deve ondan çok daha ha­yırlıdır.´ dedi. Resûlullah (sav) onun sözünü işitti ve: Yalan söyle­din, bilakis o, devenden de senden de çok daha hayırlıdı´ diye bir kaç kere tekrarladı ve: ´Darlık içinde geçinenle varlığını infâk edenler kurtuluşa ermişlerdir´ dedi.[60]

969.Talk´tan rivayet edildiğine göre "O, insanların Kur´ânı en güzel okuyanı, okurken Allahtan haşyet duyduğunu gördüğün kimsedir." demiştir. Abdülkerim,"Talk´ın böyle (dediği gibi) oldu­ğunu onun ´Belim sızlaymcaya kadar kıyamda durmayı istiyorum´ dediğini, ve yine onun ´Bakara sûresinden başlayıp ta, Ankebût´a varmadan rukûya eğilmediğini´ söylemiştir."

970. Abdussamed b. Ma´kil b. Münebbih şöyle diyor: "Amcam Vehb b. Münebbih´i gördüm, birisi ona şöyle soruyordu: ´Ey Ebû Abdullah! Bir zeniyye´nin evladını satın alıp ta onu âzad edebilir miyim?´ O da ´Evet´ cevâbını verdi. Sonra da konuşmaya başladı: ´Bir grub insan vardı, içlerinde de bir delikanlı; ona ikram ederler, doyururlar ve tebcil ederlerdi. Bir gün kurbanlarını hazırladılar. Herkes kurbanını takdim etti. Onların kurbanı kabul olunurken, onun ki reddedildi. Bunun üzerine delikanlı ibadete meyletti ve kendisinin nereden geldiğini araştırdı fakat kötü bir şey bulama­dı. Doğru annesine geldi ve ´Anneciğim! Başıma büyük bir iş gel­di, arkadaşlarımla beraberdim. Bana yediriyor, ikram ediyor ve beni ta´zim ediyorlardı. Kurban ise geri çevrildi. Kendi durumuma baktım, kötü bir hal göremedim. Anneciğim, ben babama ait mi­yim, değil miyim?´ dedi. Kadın, 'Ne yapacaksın bunu yavrum?´ di­ye karşılık verdi. Çocuk: ´Sen her halükârda benim annemsin hadi bana anlat´ dedi ve kadın: ´Bir gece odun toplamak için çıkmıştım ve bir adam benimle zina etti. İşte sen o adamın oğlusun´ dedi. Ço­cuk, ´Allah seni affetsin anneciğim´ diyerek, secdeye kapandı ve ağlayarak: ´Allah´ım! Anne ve babam suç işliyor, vebalini ben çeki­yorum. Sen bundan çok yücesin, yâ Rabbi! Şehvete başkası bulaşı­yor, günahını ben yükleniyorum. Sen bundan çok yücesin yâ Rab­bi´ diyordu. Sonunda onun da kurbanı kabul olundu."

971.  Ebû´l-Âsım el-Abdânî´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bir zât, Dâvûd et-Tâî´ye: ´Emir buyursanız da şu evinizin tava-mndaki örümcekler temizlense´ demiş. O da ona: ´Sen onların (zahitlerin), sağa sola fazla bakmayı kerih gördüklerini bilmiyor musun?´ Mücâhid´in evinde otuz sene örümcek tavanda asılı dur­muş ta o hiç farkına varmamış´ demiştir."

972. Abdullah b. Şumeyt´in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Babamın dünya ehlini tavsif ederken, ´Onlar ebleh ve tok insan­lardır. Yegâne dertleri: mideleri, ferçleri ve dış görünüşleridir. ´Ah, sabah olup ta yeyip, içsem, oynayıp eğlensem, akşam olsa da uyu-sam´ derler. Gece birer cîfe, gündüzleri ise aylaktırlar´ dediğini işittim."

973.  İbrahim b. îsâ el-Vekûrî´nin şöyle dediği rivayet edilmiş­tir: "Bekir b. Abdullah el-Müzen' nin şöyle dediğine şahit oldum: ´Evimden çıkıpta, yolda karşılaştığım herkesin, benden daha fazi­letli olduğunu görüyorum. Zira ben kendimi yakinen tanıyorum. İnsanlar hakkında ise şüphem var."´

974.  Ebû Talha´nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resûlullah (sav)´a açlıktan dert yandık. Ve karınlarımıza bağladığımız taşları bir bir çıkardık, Resûlullah (sav) ise karnından iki taş birden çı­kardı."

975. Şumeyt´in: "Allah Teâlâ, Dâvûd (as)´a vahyederek, ´Eğer sen helak olan birisini kurtarırsan seni dahi diye isimlendirece­ğim´ dediği rivayet edilmiştir.

976. İkrime´den rivayet edildiğine göre, o ´Esma binti Ebû Bekr´e, Selef içerisinde korkudan baygınlık geçirenler var mıydı?´ diye sormuş, Esma da, ´Hayır, fakat ağlaşırlardı´ demiştir?"´

977. Muhammed b. Ziyâd el-İlhân'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ebû Ümâme´nin elinden tutmuştum. Her gördüğüne selâm veriyordu. Sonra şöyle dedi: ´Selâm, zimmetimizdeküer için bir güven, din kardeşlerimiz için ise bir tahiyye´dir."´

978.  Muhammed b. Ziyâd´m şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ebû Ümâme, ağlayarak çok uzun secde yapan bir zâta rastlamış ve ayağı ile dürterek, ´Ey secde yapan! Keşke evinde olsaydın, bu işi evinde yapsaydın´ demiştir."

979.  Süleym b. Amir´in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ümmü´d-Derdâ beni, Nevf Bekâlî ile mescidde hikâye anlatan bir baş­ka zâta gönderdi ve onlara: ´Kendi nefsiniz için değil, insanlar için vazü nasihatta bulunun´ dememi söyledi."

980.  Vehb el-Mekkî´den rivayet edildiğine göre: Genç bir adam Ümmü´d-Derdâ´ya pek çok soru sormuş, o da ´Sen sorduğun her şeyle amel ediyor musun?´ demiştir. ´Hayır´ deyince, ´Öyleyse niye Allah´ın senin aleyhine hüccetini çoğaltıyorsun?´ demiştir. "

981. Haris b. Süveyd´den rivayet edildiğine göre Kûfelilerden birisi Ammâr´ı (ra) Ömer´e gammazlamış. Bunun üzerine Ammâr ona "Eğer yalan söylediysen Allah senin malını ve evladını çoğalt­sın, seni ayaklar altında kılsın." demiştir.

982. Ammâr b. Yâsir´in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Vaiz olarak ölüm, zenginlik olarak yakın, meşguliyet olarak da ibadet yeter."[61]

983.  Yine, Ammâr b. Yasinin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "O, Fırat kıyısında yürürken, Tâ Rabbi! Eğer buradan kendimi at­makla seni razı edeceğimi bilsem, mutlaka bunu yapardım. Al­lah´ım! Şayet bir ateş yakıp içine girmekle seni hoşnud edeceğimi bilsem, mutlaka yapardım. Yâ Rabbi! Eğer, şu suya atlayıp boğul­makla seni memnun edeceğimi bilseydim, hiç şüphesiz onu da ya­pardım´ demiştir."