> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kitabüt Tevhid > Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında  (Okunma Sayısı 916 defa)
07 Temmuz 2011, 22:18:54
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 07 Temmuz 2011, 22:18:54 »



KİTABU'T-TEVHİD İKİNCİ BÖLÜM

Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında

Fakîh Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Sonra «tevhidi ifade etmek, bir çok yoldan[1] hâsıl olur. Şöyle ki : Dehriyyun; kendi aralarındaki ihtilâfa rağmen— bir yaratıcının bulunduğuna veyahut[2] toprağın ka­dîm olduğuna veya heyûlâ olduğuna ittifak etmişlerdir. Onların katında heyûlâ, birdir. Kendisine arazlar gelmiş olup birinci halinden değişikliğe uğramıştır.

Senviyyeler; hakîm, rahîm ve âlim olan, muhakkak birdir ve diğeri­nin mânâsı rubûbiyet mânâsı değildir; bilakis o, rubûbiyet mânâsının zıt-tıdır. Çünkü onun hepsi sefeh ve serdir, diyorlar. Diğer ehli edyan ise; bir olanın kadîm olduğunu ispat ediyorlar. Hatta bir grup bir olanın sonradan cisimlendiğini ifade ediyor, Başka bir kavun ise bir olanın bir de oğlu olduğunu sürüyor.

Onlar, bu ihtilâflarına rağmen birin var olduğuna ittifak ediyorlar. Böylesi, benzeme sahibi olamaz. Çünkü ona bu hususu isnad mümkün değildir. Kendi gayrisi olmayınca o, buna göredir. Çünkü kendisinde benzerlik olan vecih, gayrinde hadis olmadaki şeyin bulunmasıdır ki, bu da uzak bir ihtimaldir, işte bu bir olmanın mânâsıdır. Zira O, yüce­liğinde ve celâlinde birdir. Zatta bir olanın zatına benziyen bir şeyin bu­lunması muhaldir. Bu, geçen mevzuda beyan ettiğimiz gibi tevhîd aki­desini sarsıp ortadan kaldırır. Sıfatlarında bir olması, ilim, kudret ve tekvîn ile vasfolunan şeyin hakikatlerinde birinin ona ortak olmasından yücedir ve bendir. Hatta bunlardan her sıfat ki, yok iken, sonradan başkası ile bulunan her sıfattan münezzehtir. Hadis ile kadîmin birbir­lerine benzemeleri  asla mümkün  değildir. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Beşerin hepsinden görüşü ve bakışı olana umumiyetle tehvîd akidesi verilmiştir. Sonra onlardan her fırka umum olarak verilen bu tevhîd akidesini tefsir etmekle bozmuştur. An­cak ehli İsiâmdan bir fırka müstesna. Onlar, kendilerine verilenin hep­sine sahip çıkmışlar ve onu benimsemeyi elzem kılmışlardır.

Bunun örneği : Dehrîlerin, bir yaratıcının var olduğunu ve onun kadîm olduğunu öne sürüp bütün varlığın ezelde yaratıcı ile beraber bu­lunduğunu ifade ettikleri gibi. Bunda ise tevhîd akidesini iptal etme var­dır. Onlardan bir kısmı, toprağın kadîm olduğunu ve «heyûlâ»nm var olduğunu söyler ki bu, her ikisini bir kılar; sonra onu yok eder ve böy­lece kendisinden intikal etme ve yok olma bakımından sayılmıyacak kadarını meydana çıkarır.

Senviyelerden ise, bir olan âlimin var olduğunu söyliyen vardır. Ve bu, o bir'in cinsin biri olduğunu ifade etmeğe gider. Çünkü o, bütün hayırları o birin cüzleri olarak kılar. Bu söz, menaniler ile mecusî, zındık­lardan onların benzerlerinin sözüdür. Onlar, cismi kabul etmekle bir ol­manın mânâsını iptal ettiler. Çünkü cisim, kendisinde çokluk bulunan geym ismidir.

Yahudiler ise, o bir'e mahlûkatı benzettiler. Bununla sayıları ço­ğalıp hatta sözleri[3] çocuğun bulunmasının mümkün olma haddine var­mıştır. Hıristiyanlar; «omıak»ta birdir, diyorlar. Ekânimde ise; üç ola­rak bulunduğunu öne sürüyorlar. Böylece her Uknumda cüz ve had, nefyolunmuştur. Onlar, «bir» mücessem değildi, sonradan cisimleşti, di­yorlar. Bilinir ki, gerçekten cisim cüzleşen ve parça parça olan şekil­den ibarettir.

Tabiat felsefesini benimseyenler ise, onlar, tabiatın kendi nefsi ile bir şey icadettiğini ve yaptığını, tabiatın kendisine gerekli kılmazlar. Hatta tabiatın arasım cenıeden ve ayıran «foir»i olur. O ise, onların nezdinde ezelîdir.

Tevhîd akidesi hakkında başkalarının görüşleri ile fikir yürüten­lerden birisi de mu'teziledir. Mu'tezile mezhebinden olanlar, eşyanın ka­dîm olduğunu söylerler. Kadîm ismi, ezel ismini de alır. Eşya da bunun gibidir. Onların sözlerine göre; dehriyyûnun, âlemin kadîm olması hakkındaki sözünü geçen mevzularda iptal etmek üzere açıkladığımız gibi tevhîd akidesini iptal etmektedir. Bununla beraber onların nezdin­de Allah, Hahk, Rahman ve Rahînı değil idi. Allah, sonradan Hâhk, Rahman ve Rahîm olmuştur. Eşya, senviyelerin, zatta; birbirine zıddi­yetin bulunmasından sonra imtizaç ettiklerini söyledikleri şey üzere son­radan var olur. Heyula felsefesini ve toprağın kadîm olduğu görüşünü benimseyenlerin sözlerine göre de Allah, cihette bir idi; sonra hadiseler­den, sonradan var olan şey île o hali almış olur. Fakat, onların sözü mu'teziîenin sözünden aklen gerçektir. Çünkü onlar, değişmeyi asıldaki hadiselere lâzım kıldılar. Bunlar ise, asim dışında kalan[4] hadiseler ile gerektiğini söylediler. Görünen âlemde bir şey yoktur ki, bulunduğu hal üzerinden kendisine lâyık olmıyan ile değişsin. Kuvvet ancak Allah'tan­dır.

Hüseyin'in[5] Berğus'ım[6] ve onların gayrisinin bu ikincisi hakkındaki sözleri de buna göre söylenmiştir. Onlar da, Allah vardı, mekân ise yok idi demeleri[7] bakımından mekânla değişikliği gerektirdiler. Sonra Al­lah'ın her mekânda mevsuf olduğunu öne sürerek, hadis olan ile vas-folunmasını da icabettirdiler ki, bununla tevhidin anlamı iptal olmuş olur.

Muşebbiheler ise; yaratmakta, cisim olmakta, sınırla olmakta, so­nuçlu olmakta, hareket ve sükûnet sahibi bulunmakta Allah'ın benzeri olduğunu söyliyerek, âlemin hadis olduğunu kendisi ile bilmen şeyi Al­lah'a da gerçekleştirdiler ve onu Allah'a benzer kılarlar. Allah-u Teâlâ, bu gibi şeylerden yücedir, beridir.

Tevhîd akidesini benimseyen fırkanın sözü de şöyle hulâsa edilir : Gerçekten Allah, Zatında birdir. Bütün birler, kendisine muhtaçtır. O, sınırlanma ve sonuçlanma veyahut zeval bulma, değişme sıfatının ken­disinde bulunması mümkün olan ve adedlerin sıfatını icabettirecek şey­deki birler mânâsını ifade etmekten yücedir ve beridir. O, kudret, tek-vîn ve kıdem sıfatları ile mevsuftur. O, değişme ve zeval bulmadan yüce ve beridir. Her halde yapılan hamdu sena, Allah'a mahsustur.

Sonra dehrîlerin ihtilâfı üç noktada toplanıyor :

Birincisi : Varlıkların birbirine zıt olup sonra bir araya toplanma­ları. Bu görüş, zındıkların[8], seneviyye9[9]fırkasının salikîeri ile ziya ve ka­ranlık görüşünü öne sürenlerin sözüdür.

İkincisi: Bir araya toplanıp sonra birbirine zıt ve uyumsuzluk ha­linde bulunmaları. Bu da toprağın kadîm olduğunu ve âlemin «heyûlâ»-dan var olduğunu söyliyen kimselerin görüşüdür.

Üçüncüsü: Her ikisinin bilinmemesi cihetinin benimsenmesi[10] Bu ise âlemin kadîm[11] olduğunu öne süren kimselerin görüşüne göre ifade edilmektedir. Bu görüşün tabiatın mûcid olduğunu benimseyen kimse­lerin sözünün böyle olmasına benzer. Oysa ki bu husus, onların sözün­den açıkça anlaşılmıyor. Sonra ayrılığın veyahut içtimain kadîm[12] olma­sına benzetiliyor. Bunlar, âlemin olduğu haliyle bu iki sistem üzere ol­masını görüyorlar. Başlangıcı olmayan hâdiselerle beraber varlıkların kadîm olduğunu söyliyen kimsenin sözü de bu söz gibidir. Her iki hâ­lin arasını ayıranın sözündeki tenakuz ayan - beyandır. Çünkü o, ken­disine içtima veyahut tebayünden meydana gelen iki vecihten birisini vacip kılmıştır. Zira bu onun kıdemle vasfettiği husustur ki, sonra ken­disinden bu husus, kendi nefsi yok olmadan yok olup gitmiştir. îşte bununladır ki, kendisinin var olmasına sebeb olanla beraber bulunduğu haldeki husus bâtıl olup fesada uğramıştır. Bu ise yok olması halinde «şeydin icadının illetinin var olmasıdır ki, bu da aklen fasittir. Bunun­la beraber eğer bu hususun vuku bulması caiz olsaydı, kadîmin hadis, hadis olanın da kadîm olması caiz olurdu. İste bu hususta kıdem hak­kındaki sözlerinin bâtıl olduğu anlaşılır. Ve yine kendi nefsi ile zeval bulması sabit olan şeyin var olması ve kendi nefsi ile yok olan şeyin sabit olması caiz olmuş olsaydı, kendi nefsini yok bulanın var olması ve kendi nefsinin yokluğunun var olduğunu iddia edenin de yok olması caiz olurdu, Bunda da iki vecih vardır :

Birincisi: Âlemin yok iken sonradan var olması ve yokdan sonra da var olması. Bunda da kendi mezheblerinin fasid ve bâtıl olduğu hu­susu ve âlemin aslı bulunmaksızın hadis, yani sonradan var olduğunun söylenmesi gerekir.

tisfnci&i: Eğer âlemin bizatihi toplanması ve ayrılması ve bizatihi müteferrik olanın kendisinde bir şey vuku bulmadan toplanması caiz olsaydı, toplanmış olanın, toplandıkları vakit ayrı ayrı bulunması caiz olurdu. Çünkü onun zatı kaimdir. Bu husus, akim üzerinde durup dü­şünmeye sabrı ve takati olmayan şeydendir. Bununla beraber kendisiyle muhakkak başkalarının bilinmesi zail olurdu. Çünkü buna benim zikret­tiğim şeyden daha fazla delâlet eden bir ilim yoktur. Ve sonra bu hu­susta şerrin, hayır; karanlığın, ziya; dirinin, ölü; hareketli olanın ha­reketsiz olması ve soğuk olanın sıcak ve daha zıtlardan bunlara ben­zeyen hususların doğru olduğunu söylemek caiz olur. Bu hususların caiz olmasında da birbirine zıt olanların ve bir araya toplananların kadîm olmalarını söylemenin bâtıl olduğu ortaya çıkar. Çünkü, onların her iki­si beraber idiler. Ayrıca, bu hususta ta dehrîlerin sözünün fasid olduğu anlaşılır. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Bu hususta asıl olan odur ki; onla­rın her ikisi birbirlerine zıt oldukları vakit, şu husustan öteye geçmez­ler : Ya her ikisi de tabiatleriyle veyahut ihtiyarlan ile böylece bulunu­yorlardı. Veyahut ta her ikisini böylece kılan başka biri ile var idi1?*-Alemden bir araya toplananlar da böylecedir. Sonra birbirine zıt olma ve birbiriyle imtizaç etme, zikrettiğimiz şu hususlardan öteye geçmez­ler. Eğer tabiatiyle her ikisi de böyle iseler; bu şekilden daha fazla olmaları vacip olurdu. Çünkü onların asıllarında birbirine zıt olma veya­hut bir araya toplanmakta fazlalaşmayı meydana getirecek husus var îdi. Börül...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında
« Posted on: 25 Nisan 2024, 03:46:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında rüya tabiri,Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında mekke canlı, Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında kabe canlı yayın, Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında Üç boyutlu kuran oku Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında kuran ı kerim, Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında peygamber kıssaları,Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkında ilitam ders soruları, Tevhidi İfade Eden Yollar Hakkındaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes