> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kitabüt Tevhid > Kaderiyyenin Zemmedilmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kaderiyyenin Zemmedilmesi  (Okunma Sayısı 1039 defa)
07 Temmuz 2011, 09:41:34
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 07 Temmuz 2011, 09:41:34 »



Mes'ele (Kaderiyyenin Zemedilmesi Hakkında)

 
Allame Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Kelâm ehli kaderiyye isminin zemmedilnıesi, yerilmesi hakkında ittifak etmişlerdir. Onlardan her biri Kaderiyye isminden berî kalmışlardır. Resûl-i Ekrem'den (s.a.v.) bu is­min hakikatinin kimde bulunduğunu Öğrenme yolunu gösterecek husus rivayet edilmiştir. Peygamber aleyhisselâm kaderiyye hakkında «Kade­riyye bu ümmetin mecûsîsidir.»[126] buyurmuştur. Bilinen bir gerçektir ki, Peygamber aleyhisselâm, bu mübarek sözü ile kaderiyye'yi zemetmek murad etmiştir. Hadis-i Şerif, onların fikir ve ifade bakımından mecusi-lerin dinler ehline muhalefet ettikleri hususlarda, kaderiyyeler mecusi-lere katıldılar manâsını ifade etmektedir. Bu ismin sahiplerinin hakika­tinin açığa çıkması için bu hususu çok iyi düşünmek elbetteki lâzımdır. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Mecusilerin ehl-i edyana muhalefet etmelerinin zemmedilmesinin aslı bir kaç yönden ifade edilir :

Birincisi : Onlar diyorlar ki; Allah-u Teâlâ bir idi. Şeriki yoktu. Son­ra kendisinde bir akıcı ve reddedici düşünce meydana geldi. Bu ya kendi­sini güya isabet ettiği için oldu. Yahut, kendisine karşı gelip, sataşacak bir düşmanı olacağını sandığı için oldu. Böylece akıcı ve reddedici dü­şünceden ibils meydana geldi. Bunun üzerine iblis, âlemde vukubulan şerri yarattı. Allah da hayrı yarattı. Allah'ın ger, fesad ve benzerleri onlardan hiç bir şeyin yaratılmasında kudreti yoktur. İblisin hayır, doğru ve yararlı olanların yaratılmasında bir kudreti yoktur. Böylece âlem her ikisi ile var olup ayakta durmaktadır, işte bunun hepsi ile dinler ehline muhalefet etmektedirler. Bilinir ki, gerçekten bunların hepsi zem vasıflan ve kötü, yaramaz sıfatlardır. Sonra mu'tezilenin bu sıfatlardan her bir sıfatta na­sibi vardır. Bunun içindir ki onlara kaderiyye ismi verilmiştir. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Bu husus şöyle izah edilmektedir : Hakikaten Mu'tezile iddia eder ki[127]; gerçekten Allah-u Teâlâ vardır. Kendisinden başkası yok idi. Sonra Allah-u Teâlâ, iradenin olmasından başka, onun meydana gelmesi için irade veya ihtiyarı bulunmaksızın irade meydana gelip var oldu. Binâe naleyh, âlemin hepsi bu irade ile var olmuştur. Çünkü o fiilde şu ifadeler, onların sözîerindendir : Gerçekten âlem Allah'ın fiiüdir. O fiil, Allah'ıc ihtiyarı ile vaki olmuştur. İhtiyar ise, hakikatte iradeden ibarettir. Nite­kim Cenab-ı Hak «... Çünkü Rabb'in dilediğini, hemen noksansız yapar.» [128]buyurmuştur. Mu'tezile o hadiseye irade ismini vermiştir. Mecûsiler ise, ona düşünce adını vermişlerdir.. Her ikisinin arasındaki ihtilâf, hakikat­te değil[129], bilakis isimdedir. Sonra mecûsiler onunla âlemi vasfetmekte-dirler. Mu'tezile ise âlemin hepsini onunla vasfediyor. Her ikisi de elde edilen husus hakkında zemmeden, kötüleyenin sözünün altında bulunmu-lardir. Mu'tezilede ise bu husus daha ziyade olarak görülmektedir. Sonra mu'tezile, toplanmak, ayrılmak, hareket etmek, sükûnet bulmak, yarat­maktan ayrı veyahut uzak olarak doğanların hepsinden âlemin Allah'tan olmaksızın, cisimlerle ve Allah'la meydana geldiğini ifade ederler. Me-cusilerin nezdinde de hayır ve serden âlemin hepsi böyledir. Hattâ mecû­siler, cevherlerden çoğunu iblise isnad ederler. Mu'tezile, hakikatte on­lardan bir şeyi Allah'a isnad etmeğe kadir olmaz. Mecûsiler, Allah'la şerri yaratmak üzere iblise kudreti isnad ederler. Fakat Allah'tan kud­reti nefyederler. Mu'tezilenin mahlûkatin fiilleri hakkındaki sözü ve gö­rüşü de böyledir. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Mecûsiler, âlem hakkında Allah'a isnad ettikleri kudretin, iblisde bu­lunmadığını; mahlûkat üzerindeki[130], iblisin kuvvetinden bir şeyin AUah'da bulunmadığını söylerler. Mu'tezilenin tutumu da böyledir. Ancak mu'te-zileler bu hususu bütün diri olanlar da olduğunu Öne sürdüler. Mecûsiler ise, bunun iblise mahsus olduğunu ifade ederler. Mecûsiler kendisi hak­kında emir olmayan şey de Allah'ın bir hükmü ve iradesinin bulunmadığı­nı ileri sürerler. Mu'tezüelerin ileri sürdükleri de böyledir. Mecûsilerin, şer olanın yaratılmasını ve eşyanın fesada uğramasının Allah'a isnad ve izafe edilmesini çirkin görmelerinden dolayı iki ilâhın bulunduğunu iddia etmelerinin manâsının aynısını mu'tezilenin iddia ettiği hususlarda da bulunmaktadır. Eğer rubûbiyeti hakkı ile bilmiş, onun her şeyi yerli ye­rine koyduğunu ve onun fiilinin kendisine yarar sağlamış olmasından ve­yahut kendisi için bir hayır kazanmasından gani, yüce ve berî olduğunu bilmiş olsalardı; muhakkak ki bütün mahlûkatm bulunduğu hal üzere ya­ratılması ile vasfedilmesi, kudret ve celâl'in vasfı olduğunu ve bunu ifade etmenin mülk ve kibriya sıfatlarım tam manâsı ile ifade etmek olduğunu bilirlerdi. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Mu'tezilenin ehlinden isimle[131], yükselen kimseden daha lâyık olduğum* açıklayan hususlardan diğer biri de; Allah-u Teâlâ'mn insanların dilleri­ni, bu ismi onlara isnad etmeleri için konuşturması hususudur. İnsanla­rın büyük ve küçüğü bu ismin altında bulunanı bilen olsun bilmiyen ol­sun, bunun onların ismi olduğunu ispat etmişlerdir. Fakat bu insanların işi ve icadı olarak vukubulmamıştır. Bu ancak Allah-u Teâlâ'mn fazlu ihsanı olarak vukubulmuştur ki, bununla dinde zimmet ehli olan bilinsin. Bunun üzerine onlara karışıp beraber bulunmaktan kaçınılsın. Bu husus­ta onların açık-seçik iki alâmetleri vardır :

Birincisi : Onlardan her birinin renginde, yaratılışları bakımından güzel olsun veya çirkin olsun her birinin yüzünde insanlar baktıkları za­man pek çirkin gördükleri sevimsiz ve soğuk bir sararma zahir olup be­lirir. Bu hal, Mecûsilerin yüzlerindeki hal ile karşılaştırıldığı zaman her ikisinin eş değerde olduğunu görürler.

İkincisi : Onların, mecûsi topluluğundan uzak kalmaları[132] ve onla­rın hepsinin islâm ülkesinin kendi ülkeleri olmasını kabul etmemeleri. Kuv­vet ancak Allah'tandır.

Bu ismi onlarda gerçekleştirmek için de yine iki vecih vardır : Haki­katen her din ve mezhep sahibi kendisinin inanıp benimsediğini iddia et­tiği manâya nisbet edilmiştir. îslâon, yahudilik, hristiyanlık ve benzeri gibi. İşte mu'tezile de böylece kendileri için, fiilleri kadarım görüyorlar. Onlardan gayri ise bunu kendinden görürler. Başkası için gördüğü şeyle meşhur olması mümkün değildir. Kendisi için hakikatim[133] iddia ettiği kimseden ifade edilir. Onun gibisi, Resûl-i Ekrem Sallallahualeyhivesel-lemden hayır ve şerrin Allah'ın takdiri ile olduğuna inanmanın imanın şartından olduğu rivayet edilmiştir. Başka bir vecih de şudur : Bilinen bir husustur ki; mu'tezile mezhebinden olanın kendisinden iman ismini giderecek şeyden salim olduğu görülmez. Şehevi arzulara râm olarak günahı kebair irtikâb etmek suretiyle islâm kisvesine bürünmekten sa­lim olduğu dahi görülmez ki; bu, onların Allah'ın dinini küçümsediklerini ve nefislerine sundukları şehevi arzunun en azı ile dinden çıkmağı ihtiyar ettiklerini beyan eder. Allah'ın dininin gayrine   nisbet edilmeleri, onlara daha fazla lâyıktır. Çünkü onların dinleri hakkındaki hal ve durumları odur ki, onların nezdinde Allah'm dini de o dinin kendisidir. Kuvvet an­cak Allah'tandır.

Sonra Kâ'bî diyor ki, hakikaten arabın adeti; bir şeye haris olup üze­rine düşen kimseye o şeyle lâkap takar. Bunun üzerine yerinin gayrinde onu çok zikreder. Hatta fazla ileri gidip onda haddi tecavüz etmek sure­tiyle onu o şeye nispet eder. Onlar, bunu yaptılar; her fahiş, kötü ve maz-mum olan hakkında bu Allah'ın takdiridir dediler.

Allame Ebu Mansur (r.h.) diyor ki: O kimse davasında bu kadarı hakkında bir kaç yönden hata etmiştir.

Birincisi: Araptan hikâye ettiği husus; ikincisi de : Kendilerinden rivayet edilen şeydir. Onlar, bunu söylemiyorlar. Eğer onu söyliyen varsa onlardan dinlerin ve mensuplarının isimlerini bilenler söylemez. Ancak onu avamdan olan söyleyip zikreder. Havas tabakası ise, bunu anmaz­lar. Bilakis onlar kendileri için özür olmayan hususta Özür dilemekten korktuklarından dolayı onu yad etmeği istemezler. Arap eğer bu hususu ifade ettiği şeyi yapmış ise, onu ancak kendisine lâkap verme[134] zahir olan kimse hakkında yapmıştır. Yoksa tahkik için yapmamıştır. Biz tahkik edilmesi hakkı olan husus hakkında kelâm ediyoruz. Çünkü Resûlüllah'tan varid olmuştur. O da ehlinin kadim olmasıdır. Kuvvet ancak Allah'tan­dır.

Ve yine gerçekten zemmetme Resûlüllah'tan (s.a.v.) gelmiştir. O va­kitte bu fiille bilinen kimse yok idi. Arapların kendilerine isim verdikleri bu taifede yok idi. Bunun için dediği isme muhtemel olmaz. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Sonra bize öyle soru sordu ki; o soru onun hayret içinde kaldığına delâlet etmektedir. Binaenaleyh o, «Siz kader yoktur sözünüzle ona nis­pet ettiniz» dedi. Buna, «Şey, nefyedene nispet edilmez» diye cevap verdi.

Şeyh Ebu Mansur (r.h.) diyor ki: Onun dediği doğru ve gerçektir. O, iddia edene ve kendisi için ispat edene ancak nispet edilir. Onun söyle­diği gibi fiiller, Allah'ın ezelde takdir ettiği gibi meydana çıkar. Sonra der ki, eğer «Siz bunu, biz amellerimizi takdir ederiz sözünüzle ispat etti­niz.» denilirse cevaben bu husus iki yönden vacip olmaz denir.

Birincisi : îsim gerçekten ondan takdir olunmuştur.

İkincisi : Gerçekten kendisi için şöyle söylemekte bir engel bulun­maz; O, namazını, elbisesini, evini, yolculuk hakkındaki isini takdir eder. Bunun üzerine onların hepsini kaderiyye olması gerekir.

Ebu Mansur (r.h.) der ki: Birinci gakka gelince : O, takdir olunmuş­tur. Ve takdir eden de birdi.. Sonra gerçekten hristiyan ve yahudinin fiili, hristiyanlaşnıak ve yahudileşmektir. îsîm, görülen şey üzere vuku-bulnıuştur. Kader hakkındaki görüş de bunun gibidir.

İkincisi: Bazan Allah-u Teâlâ'ya onunla isim verilir. Sonra «Kaderi­dir» denmez. Binâenaleyh gerç...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kaderiyyenin Zemmedilmesi
« Posted on: 23 Nisan 2024, 17:26:45 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kaderiyyenin Zemmedilmesi rüya tabiri,Kaderiyyenin Zemmedilmesi mekke canlı, Kaderiyyenin Zemmedilmesi kabe canlı yayın, Kaderiyyenin Zemmedilmesi Üç boyutlu kuran oku Kaderiyyenin Zemmedilmesi kuran ı kerim, Kaderiyyenin Zemmedilmesi peygamber kıssaları,Kaderiyyenin Zemmedilmesi ilitam ders soruları, Kaderiyyenin Zemmedilmesi önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes