๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kitabüt Tevhid => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 07 Temmuz 2011, 21:59:50



Konu Başlığı: İman Marifet Midir, Yoksa Kalp İle Tasdik Midir
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 07 Temmuz 2011, 21:59:50
Mes'ele  (İman Marifet Midir, Yoksa Kalp İle Tasdik Midir?)

 
Bir grup insanlar, imanın kalp ile tasdik olmadığını, kalp ile ancak hususi bir marifet olduğunu sandılar. Asıl olan şudur ki, iman, lügatte tasdiktir. Küfür de yalanlama veyahut örtmedir. İfade edilen söz ile bi­linene delâlet eden müstesna, onu üstün kılacak bir şeyle ona işaret et­meğe kadir olmasa da iman, kalp ile tasdiktir demek doğru olur. Haki­katte marifetin  (bilmenin), zıttı bilmemek ve cehalettir.

Marifet bakımından bir şeyi inkâr eden veyahut bilmeyen yalancı değildir. Çünkü o, «Kavm inkâr edicidir», demenin onlar bilmiyorlar de­mek olduğunu ifade eder. Kendisinin yalancılık ile vasfolunmadığı lıer hakkı bilmeyen de böyledir. Gerçekten tahkik edildiğinde kalp ile olan imanın, marifetin gayri olduğu sabit olur. Bununla beraber cehalet çok kerre insanı yalanlamağa gitmesine sebep olduğu gibi marifet de tasdik etmeğe yönelten sebebtir. Gerçekte kendisinden başkası için olmayan her manâ böyledir.

îman, marifettir demek, iman ancak marifet anında tasdiktir diyen kimsenin sözü de buna göredir ki, marifet insanı tasdike götürür. Bunun içindir ki, onunla isim verilmiştir. îmanın; Allah-u Teâlâ'nm hibesidir[417]. Onun nimeti ve rahmetidir; kendisi ile başarıya ulaştığı şeylerden ben­zerleri ile vasfolunan gibi. Yoksa o hakikatte Allah'ın füli değildir. Fakat îmanın hakikati o sıfatlardan hali kalmaz. Bunun içindir ki, Allah'a nis-bet edilmiştir. îlme, marifete isnad ve izafe edilme işi de bunun gibidir. Tıpkı müminin her hatasına cehalet, kâfirin her günahına nisyan den­diği gibi. İşte böylece müminin cehalet üzere olduğu şey, helâl kıldığı o hususa lâzım olma, veyahut nisyan iledir, veyahut her unutulanın ter­kedilmiş olması ile olur. Bunun için onunla kendisine isim verilmiştir. Yoksa kendisi onun hakikatinin ismi değildir. Tevfik Allah'tandır.

Buna göre, «Peygamberlerin (a.s.) hepsine iman ettim.» demek caiz olur. Amma «Peygamberlerin hepsini kalp ile bildim» demek caiz olmaz. Cenab-ı Hakk'ın «Kalbi iman ile kararlaşmiş olduğu halde,  (küfür kelimeşini söylemeğe) cebredilenler (ve böylece yalnız dilleri ile söyleyen­ler) müstesna, Kim Allah'a küfrederse, onlara şiddetli bir azap vardır...»[418] buyuruyor. Eğer kalbde marifetten başka bir şey olmamış olsaydı o ma­rifet küfür ifade etmiş olmaz idi. Ve onun hakkındaki şart bir şey ifade etmezdi. Bazen kişi cebri ortadan kaldırmak için, onu kendisinden yok etmek maksadı üe kendi katında hak olmayanı ihtiyar eder. Kalbinin yatışması, onun hakkıdır. Cenab-ı Allah'ın İbrahim Aleyhisselâm'a «... Al­lah :   «__Ölüyü dirilttiğine inanmadın mı?» buyurdu. İbrahim, «— Evet,

inandım. Fakat kalbim tam yatışsın diye sordum, dedi.»[419] hitap buyur­duğu kavl-i celîli de böyledir. Bu hususta ancak «Benim haberime inan­madın mı? Yahut bildiğine inanmadın mı?» denir. Buna cevaben «Evet inandım» der. Fakat «bilmedin mi?» denmez. Kuvvet ancak Allah'tan­dır.

Hakikaten, marifetler çok kez sebebsiz olarak eşyada vaki olurlar ki, onlarla iman vasfolunmaz. Allah-u Teâlâ'nm, «... Artık kim, azgınlı­ğa ve sapıklığa sevkedenleri tanımayıp da Allah'a iman ederse o muhak­kak ki, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuştur.»[420] kavl-i kerîmi de böyledir. O azgınlığa ve sapıklığa sevkedenleri çağırdıkları hu­susta onları yalanlamak, Allah'a da iman etmektir. Amma bu sözle değil; fakat kalp ile olan inkâr ve yalanlamanın hakikati ve kabul ile Allah'ı tasdik etmek ile olur. Bu hususta asıl olan şudur ki; her bir şeyi bilme­yeni, yalanlamakla bir şeyi bileni de tasdikle vasfolunmaması bilinen emirle sabit olmuştur. Fakat ne var ki, marifet tasdike götürür. Cehalet de yalanlamağa. Bunun içindir ki, hakikat olarak değil, sebep olma yönün­den onunla isim verilmiştir. Allah-u a'lem. [421]


[417] Kitabın  aslında   «bihibeti»   kelimesi noktasızdır.

[418] En-Nahl, âyet,  106

[419] El-Bakara, âyet. 260.

[420] El-Bakara, âyet,  256.    .

[421] İmam Matüridi, Tevhid, Hicret Yayınları: 565-566.