> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kitabüt Tevhid > Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi  (Okunma Sayısı 924 defa)
08 Temmuz 2011, 09:21:33
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 08 Temmuz 2011, 09:21:33 »



İki Zatda Bir Kudretin Carî Olması Ve Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi Hakkındaki Sözler Ve Görüşler

 
Fakih Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Sonra bu söz ve görüş sahibi olanlar, "tââtin kuvveti hakkında masiyet için o, salih olur mu[497] veyahut olmaz mı", diye ihtilâf ettiler. Bir grup, kudretin iki işe yani tâât ve masiyetin her ikisine sâlih olur[498] dediler. Bu söz, Ebu Hanîfe ve ona tabi olan cemaatinin[499] sözüdür. Evet, bu sözü i'tizal ehlinin tümünün düşü­nüldüğünde ispat ettiği[500] görülür. Ve güç yetirilmeyen şeyin gerçekleş­tirilmesi ile söylemelerini onlara gerektirir, işte bu, onların kuvvetin tekaddüm etmesini söylemelerine sebeb olmuştur. Tevfik Allah'tandır.

Bunun aslı şudur ki : Gerçekten söz sebeblerinden olan bir sebep, bir şey için ve onun zıttı için sâlih olduğu vakit, kudret te böyledir. Bununla beraber kudretin iki işe, yani, tâât ve masiyete sâlih olmağının nefyedilmesi, kendisi ile meydana gelen şeyin zıttını işlemeğe olan kud­reti yok eder. Aynı vakitte hem onunla emrolunmuş olur ve hem de on­dan nehyolunmuş olur. Buna göre bir kudretin, bir şeye ve zıttma vu-kubulduğunun söylenmesi gerekir ki, emir ve nehiy, kuvvetin kapsa­mında bulunmuş olsun. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Sonra asıl olan gerçekten şudur ki : Bir şey için sâlih olan her şey, onun zıttı için sâlih olmaz. Böylece tabiatiyle olan şey, ihtiyarî olarak bulunmaz. Eğer kudret her ikisine sâlih olmamış[501] olsaydı, tabiatiyle vaki olan şeyin ihtiyarî olarak vaki pîması vücud bulmazdı. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Onlardan bir cemaat da şöyle der : Tâât üzerine carî olan kuvvet, masiyet üzerine cari olan kuvvetin gayridir. Bu sözü söyliyenlerden ba­zısı   Hüseyin   ve   diğerleridir.   Onlar,   şu   görüşü   savunuyorlar;   gerçekten tââta olan kuvvet, tevfik ve ismettir. Masiyete olan kuvvet ;ye, rezil rüsvay olmak ve ihtiyari olan Beyi terketmektir. Buna delil olarak da yardım ve korunmanın talep edilmesinin bulunmasını gösteriyorlar.

Onların delili ise, kendileriyle birlikte şüphe bulunmamasının kav-ranılmasıyle korunması ve yardım olunmasının talep edilmesi ve ken­disinin isabetli olduğunu ihata etmesiyle muvaffakiyet edilmesinin bu­lunmasıdır. Açık olan bir ifade ile, «Ey Allah'ım, sana itaat etmekte beni güçlendir; sana itaatte bulunmak üzere bana yardım et,» diye duâ edilmesi ve şüpheye düşmek, hüsranda kalıp rüsvay olmaktan Allah'a sığınmak da böyledir. Bunun üzerine şu husus sabit olur ki, eğer şüp­heye düşmekle, isabet etmeğe muvaffak olmaktan her birisi ile meyda­na gelen şey, diğeri ile meydana gelenin aynısı olmuş olsaydı, talep edip istediği şeye sığındığı şeydan daha iyi ve doğru olmazdı. Ve eğer ismet ve şüphe bulunmuş olsaydı, kalt mutmain olmazdı. Buna göre, gerçek­ten bunlardan her nevi kuvveti, diğerinin kuvvetinin gayri olduğu sabit olur. Ve yine sabit olur ki, O, ismet (korunma) ve tevfîki istemek, tıpkı yardım olunma, ve güçlendirmeyi talep etmek gibidir kit hakikatte on-larm her ikisi de birdir. Hiç bir kimse, kâfir hakkında onun küfürden korunmuş olup imana muvaffak olduğunu söyliyemez. Amma bu hu­susu mümin hakkında ifade etmekten kendisini engelliyen bulunmaz. Öyle ise gerçekten onun mânâsı iman için yardım talep etmek olduğu gibi diğeri de hüsranda kalıp rüsvay olmaktan ibaret olduğu sabit olur. Yine şu bir gerçektir ki, kendisiyle iki fiil meydana gelmeyi sâlih olma­sı için bir kuvvet iki vakitte bulunması bakımından baki kalmaz. Birbi­rine zıd olan iki fülin bir vakitte bulunmasının da yolu yoktur. Binâena­leyh onun, her ikisi için değil, ikiden biri için kuvvet olduğu sabit olur ve her ikisi için olan da onlara ihtimali olduğu için bakî kalır. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Yine gerçekten kuvvetin bulunması, ancak bulunduğu yerde bulun­ması ile caiz olur. Tıpkı yakmakta ateş, soğutmakta da karın olduğu gibi. O, kendisinde yaratılış itibariyle mecburi olanlarda vaki olur. Bu da tıpkı imanla dostluğun, küfürle de düşmanlığın bulunması gibi. Her iki­sinin birbirine benzemediği içindir ki, onların sebebleri de birbirlerine benzemezler. İki iş üzere vaki olacak olan kuvvetin durumu da onun gi­bidir. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Sonra biz, mu'tezilemn söz ve görüşleri, her ne kadar söylenip öne sürüldüğünde kulağa tatlı gelip gerçek olduğu şüphesini verirse de, tet­kik edildiğinde söz ve görüşlerinin çirkinliğini beyan eden hususlardan biz, bir kısmını zikredeceğiz. Tevfik Allah'tandır.

Onların sözlerinden bazıları şunlardır : Gerçekten kuvvet iki va­kitte baki kalmaz. Kuvvet, fiilin işlendiği anda bulunmaz; hakikatte fiil vaki olur ve fakat fiilin vuku bulduğu vakit onu meydana getirecek olan kuvvet bulunmaz.[502] İşte bu mecburi olan ilim ve fiilin tabiatiyle vukubul-masıdır. Sonra onun gibisinin hakkı mecburi olma olduğuna delâlet et­mesidir.[503] Zira fiilin sebeplerinin tümünün kaybolup yok olması, fiilin vaktinde bulunmasını engeller ve sahibi de mecburiyetle vasfolunur. Binaenaleyh fiili meydana getirecek olan kuvvetin yok olup bulunma­ması mecburi olmakla ifade edilmeye daha lâyıktır. Bunun üzerine on lar, kendisi ile Allah-u Teâlâ'nın velisi olacak olduğu şeyde fiili mecburi kıldılar. Allah'a düşman yapacak olan şeyde de fiili ihtiyarî kıldılar. Bu hususu tavzih edenlerden biri de onların şu sözleridir. Onlar diyorlar ki : Gerçekten bulunduğu vakitten ikinci bir vakitte hareket etmeğe nıurad eden kimsenin bu hareketi mutlaka vukubulur. Onu kendisinden men edemez. Kendisinde o hareket ancak başkası tarafından men edilir. İşte bu da mecburi olmanın alamet ve işaretidir. Sonra onun gibisiyle dost­luk ve düşmanlık vacip olur. Bu ise aklen kötü ve çirkindir.

Yine mu'tezilenin şöyle bir sözü vardır : Fiilin yapıldığı zaman ona ne emir ve ne de nehiy varid olmuştur. Ancak o vakit müslümanlarm dediğine göre mecazî olarak emir ve nehiy gelmiştir. O'nun fiille me­mur olmasının mânâsı, ancak fiili yapmak için daha Önceden varid ol­muştu anlamına gelir. O, fiili yapmakla emrolunmuş veya nehyolunmuş olmadığında ise, fiili işlediğinde ne emri yerine getirmiş olur ve ne de nehyi irtikâb etmiş olur. Bununla da dostluk ve düşmanlık vacib olur. Buna göre, her ikisi de hakikatte var olmuş olurlar. Yoksa, tâât ve ma-siyetten dolayı var olmuş veyahut, emir veya nehiyden dolayı var ol­muş değillerdir. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Buna göre de şöyle demişlerdir : O, fiille bulunduğu vakit değil, ikinci vakitte memurdur. İkinci vakit gelince de bulunduğu vakit memur olmadığı için üçüncü vakitte memur olur. Devamlı ve ebedi olarak böy­lece bulunur. Binâenaleyh her vakitte emrolunduğunu[504] istemez. Aynı za­manda da emri terketmiş[505] olmaz. Çünkü o, terk ettiği vakit fiili yap­makla memur değildi.  Kuvvet ancak Allah'tandır.

Sonra, aklen idrâk edilmesi gereken hususta asıl olan şudur ki, gerçekten yarın yapılması ile emrolunan her memur, bulunduğu an ve halde yapmakla memur değildir. Böylece yakın bir zamanda vacip olur. Buna göre de, gelecek vakitte işlemesi ilk vakûbulan emirle, içinde bu­lunduğu vakitte memur olması aklen vacip olmaz. Sonra onlarla, ikinci vakitte de o fiille memur olmadığı gibi, zıddı ile de nehyedilmiş değildir. Onların sözüne göre aklen ihtimal dahilinde olan şeyle emir ve nehyin hakikati bâtıl olur. Aklen reddedilen şeyle de sözleri bâtıl olur. Bunlar­la beraber onlar, o fiilde, fiili yapan için kudreti olmadığını ileri sürü­yorlar. İşte bunun içindir ki, onların sözüne göre güç yettirilemeyen şeyle teklif vukûbulmuş oluyor. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Sonra mu'tezilelerle Hüseyin arasındaki meselenin hiç bir mânâsı yoktur. Çünkü Hüseyin; herşey ki kendisi ile tâât fiili olur, tevfik ve ismetin gayri kâfirde bulunur diyor. Mu'tezile ise Hüseyin'e, muvafakat ediyorlar. Zira onlar kâfir, tevfik ve ismet'le vasfolunmaz. Yani, bu iki sıfat kâfirde bulunmaz, diyorlar. Onların arasındaki görüş ayrılığı ona kuvvet ismini[506] vermek1 veya vermemekte vuku'bulmuştur. Kuvvet an­cak Allah'tandır.

Sonra bizim katımızda mesele hakkında asıl olan şudur ki, gerçek­ten fiili işlemeğe kuvveti olmayan kimsede fiilin bulunması, fiilin mânâ­sım iptal eder ve onu başkasına verir. Fiil bilmeyen kimsede fiilin bu­lunması da böyledir; o caiz değildir. Her ne kadar eğer talep olunursa, kendisini elde etmeği muvaffak olacak şeylerden olanın hakikati olmaz­sa da, ilim sebebiyle hitab gerekir. Kudret de böyledir. Facir ise kendi­sinin gücü yettiği şeyin kendisinden zail olduğu için mükellef olması lâzım gelmez. Tıpkı, bileceği şey kendisinden fevt olduğu için mecnun mükellef olmadığı gibi. Tevfik ancak Allah'tandır.

Sonra Kâ'bî'nin hükümleri hakkındaki yanlış anlayışını beyan eden hususlardan ifade ettiğini zikredeceğiz :   Kâ'bî, iddia ediyor ki, gerçe,kten güç yettirünıeyen şeyle teklif, bedîhî olarak aklen çirkindir. Bu an­cak sıhhatten ibaret olan zahirî kuvvetin gayri, takatin bilinmemesin­den ibaret olan ve akılda ancak böyle bulunan için doğrudur. Amma bu­nun gayri, onun dediği gibi değildir. Bilâkis Allah-u Teâlâ[507] Musa aley-hisselamın dostu olan Hızır aleyhisselama gücünün yetmediğini[508] bildiği şeyle teklif etmiştir. Bedîhî olarak[509] taksim edilmesi de onun gibi bilin-miyen şeyin teklif edilmesi de böyledir. Birinci husus da. bunun gibidir.

Sonra kendisine şöyle denilir : Yine fiilin vuku'bulduğu vakit gücün yetmediği şeyle teklifde bulunmak aklen çirkin olduğu da böyledir. Amma senin çirkin olarak iddia ettiğin husus, kuvvet bulunmaksızın fiilin bu­lunmasını mümkün görmiyen kimsenin aklında olandır ki, bu da fiil ya­pıldığı vakit olur. Böylece onun sözü; fiilin meydana getirildiğinde ak­len çirkin olmuş olur. Eğer iddia etmiş olduğu hususda sadık olursa. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Amma asıl olan, gerçekten kendisinde takat bulunmayan kim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi
« Posted on: 26 Nisan 2024, 01:23:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi rüya tabiri,Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi mekke canlı, Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi kabe canlı yayın, Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi Üç boyutlu kuran oku Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi kuran ı kerim, Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi peygamber kıssaları,Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesi ilitam ders soruları, Güç Yetmeyen Şeyin Teklif Edilmesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes