> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kitabüt Tevhid > Arşın Açıklanması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Arşın Açıklanması  (Okunma Sayısı 1213 defa)
10 Temmuz 2011, 16:43:13
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 10 Temmuz 2011, 16:43:13 »



Arşın Açıklanması

Ebu Mansur (r.lı.) diyor ki : Sonra müslümanlar mekân hakkında ihtilâf ettiler. Bazıları Allah Arşı istilâ etti diye vasfolunduğu iddiasında bulundular. Onların nezdinde Arş, meleklerin yüklendiği ve etrafında meleklerin seyrettiği bir tahttır. AUah-u Teâlâ, Kur'an-ı Kerîm'inde şöy­le buyuruyor : «Melekler de semânın etrafmdadırlar. O gün Rabbi'nin Arş'ini, üstlerinde sekiz melek taşır» (El-Hakka, 17), «Bir de melekleri görürsün ki, Rablerine   hamd ile teşbih ederek   Arş'ın etrafım kuşatmışlardir...» (Zumer, 75), «Arş-ı yüklenen melekler ve onun etrafında­kiler, Rablerine hamd ile teşbih ederler» (Gâfir, 7), Allah-u Teâlâ'nm Arş'ı istilâ ettiğine delil olarak Allah-u Teâlâ'nın : «O Rahman, (kud­ret ve hâkimiyeti ile) Arş'ı istilâ etti» (Tâhâ, 5) Kavl-i Cehlini göster­diler.

insanların dua ederken, hayırlı olan hususları ümitle isteme anında ellerini göğe kaldırmalarını da delil göstererek şöyle diyorlar : «Arş yok­tan var olduktan sonra Allah oraya varıp bulundu. Çünkü Allah ; «.....son­ra Arş'ı istilâ etti (hükmü altına aldı).....»[224] buyurmuştur.

Bazıları da, Allah her yerdedir, diyor ve şu âyet-i Celîleleri delil ola­rak gösteriyor : «Görmez misin? Allah hem göklerdeki, hem yerdekini hep bilir. Herhangi bir üç sırdaşın bir fısıltısı oluyor mu, mutlak o (Al­lah) dördüncüleridir.»[225], «.... Biz ona şah damarından daha yakınız (her halinden haberdarız ve'her an kudretimiz altındadır.)»[226], «Biz, ona, ilim ve kudretimizle sizden .çok yakınız. Siz (yapılmakta olan işleri) görmez­siniz, anlıyamazsmız.»[227],   «Gökte tlâh olan O'dur; yerde de İlâh O'dur....»[228]

Onlar, Allah mekansız olarak bir mekândadır ifadesinin Allah'a had ve hudud icap ettirdiğini zannettiler; her hudud sahibi olan kendi­sinden büyük olana nisbetle küçük olur. Bu ise hem, ayıp ve kusurdur ve hem de varlığa zarar veren bir âfettir. Ve aynı zamanda bu husus ma­kama muhtaç olmayı ve kendisinde bir hududun bulunmasını icap etti­rir. Çünkü bir şeyin, bulunduğu mekândan, kendisinin daha büyük olma-smm ihtimal dahilinde düşünülmesi mümkün değildir. Bir kimsenin ken­disini kapsıyamıyacağı bir mekânı seçmesinin akılsızlık olduğu, insan­lar arasında bilinen bir gerçektir. Öyle ise mekânın hududu, kendi hudu­du olur. Allah-u Teâlâ bu gibi şeylerden beri ve münezzehtir. Bazıları da AUah-u Teâlâ'nm mekânla vasfedilmesini nefyediyor. Ve bütün mekân­larla dahi vasfedilmesi böyledir. Ancak onun koruyucusu ve onunla daim olan manâsını murad ederek mecaz olarak vasfolunması müstesna...

Allame Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Bunların hepsi şu hususu ifa­de etmektedir. Gerçekten AUah-u Teâlâ'ya bütün eşyanın izafe edilmesi ve Allah-u Teâlâ'nm eşyaya izafe edilmesi, kendisini, yani, Allah'ı yüce­likle vasfetmek ve ona tazim etmek makamında mütaleâ edilmektedir.

Tıpkı şu âyetlerde ifadesini bulan Cenab-ı Hakk'ın mübarek sözleri gibi : «O Allah ki göklerin ve yerin tasarrufu hep O'nun...»,[229] «O, göklerle ye­rin ve aralarındakilerin Rabbi'dir. Güneşin doğduğu yerlerin de Rabbf-dir.[230], «işte bu sıfatlara sahip olan Rabb'imiz, Allah'tır. O'ndan başka hiç bir ilâh yoktur, herşeyi yaratan O'dur, o halde O'na kulluk (ibadet) edin. O, herşeye karşı (güvenilecek) bir vekildir»[231], «Hamd olsun âlem­lerin Rabbi...»[232], «O, kulların üstünde (eşsiz) kahr (galebe ve tasarruf) sahibidir. O, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden hakkıyla ha­berdardır.»[233],   Daha buna benzer âyetler...

Hâs olanı, Allah'a izafe etmek, Allah-u Teâlâ'nın o hâs olanın cev­heri üzerindeki üstünlüğü, yüce makamı ifade eden sıfatlarla mevsuf ol­ması kendisine mahsus olduğu makamında ifade edilir. Aşağıdaki âyet-i celîlelerde beyan buyurduğu hususlar, bunun örneğini teşkil etmektedir. Yüce Allah, şöyle buyuruyor : «Gerçekten Allah, takva sahipleri ile ve ihsanda bulunan kimselerle beraberdir.»[234], «Muhakkak ki bütün mescid-ler, Allah'a ibadet için kurulmuşlardır. O halde AJlah ile beraber başka birine ibadet etmeyin; (Ancak O'na ibadet edin.)»[235] «Allah'ın Peygam­beri onlara şöyle demişti : "Allah'ın devesini kendi haline bırakın, su iç­mesine engel olmayın"»[236] «Bu beytin (Kabe'nin) Rabbine ibadet etsin­ler (Putlara tapmağı terketsinler)»[237], Daha başka âyetler de varid ol­muştur. Mahlûkattan bazısını bazısına izafe etmekten anlaşılan örnekler, bu hususta beyan edilen şeyin dışına çıkmaz. Mahlûkat arasında bunun gibisinin imkân ve ihtimal dahilinde bulunduğu kesinlikle ifade edilmez. Çünkü bazan olur ki bir şey tahsis etmek, gayrine üstün kılmak yerinde ifade edildiği gibi umumun izafesi de sultan ve velayetin üstünlüğünde kullanılır.

Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Bu mevzuda asıl olan şudur : Gerçek­ten Allah-u Teâlâ, mekân yokken de vardı. Bütün mekânların yok edi­lip kaldırılması ve Allah'ın olduğu gibi bakî kalması mümkündür. O, ezelde olduğu gibi şimdi de aynı varlığı ile vardır. Allah-u Teâlâ, fesada uğramak, îstihâle ve zeval bulmak ve değişikliğe uğramaktan berî ve münezzehtir. Çünkü bunlar, kendisi ile âlemin hadis olduğu bilinen, son­radan var olmanın alâmet ve işaretleridir. Ve aynı zamanda fani olma ihtimaline de delâlet etmektedir. Çünkü ilk hâlinin zatında olmayan şe­yin büinmesi için hâlden hale intikal etmekteki zeval arasında hiç bir fark yoktur. Çünkü kendi zatına lâzım olan şeyin zeval bulması[238], ve o sıfatın'[239] kendi zatında bulunmadığını açıklaması muhtemel değildir. Zi­ra böyle olsaydı, bir halden bir hale intikal etmesi ve arazları kabul et­mesi ihtimali bulunurdu. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Gerçekten Allah-u Teâlâ'ya bir mekân ta'yin etmek ve zâtı ile her mekânda bulunmakla kendisini vasfetmek, Allah'ın bir yere yerleşip ora­da karar kılmaya muhtaç olduğunu kendisine isnad etmek demektir ki, bu, mekânlarda yerleşen ve oralarda değişik hallere uğrayan arazlar ve cisimlerin tümü gibi olur. Oysa ki araz ve cisimlerin hepsi mekân ile vas-folunmanm dışındadır. Kim ki araz ve cisimleri yaratmış ve onların hep­sini kendi kudreti altında bulundurmuş ise o, mekândan münezzehtir. Yüce olan Allah da mekâna muhtaç olmaktan veyahut âlemin bulunduğu hâl ile vasfolunmaktan beri ve münezzehtir. Gerçekten Allah'ın Zâtı'nm küllisi hiç bir mekânda değildir. O, bütün sıfatları ile de her yerdedir.

Sonra gerçekten eğer Allah-u Teâlâ bir mekânda bulunmuş olsaydı, âlemden bir cüz olduğu ifade edilirdi. Bu ise noksanlık eseridir. Hatta bütün âlemin hepsinin mekânlar ile olmaksızın kâim olmaları doğrula­nınca Allah-u Teâlâ'nın mekansız olarak bizatihi kâim olması daha doğ­ru ve evlâdır. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Sonra Arş'm üzerinde olmasını ifade etmek, -ki Arş, bir yerdir, yani Allah-u Teâlâ'mn zatı ile Arş'da bulun­ması veyahut bütün mekânlarda bulunması-, §u hususları ifade etmekten öteye geçmez : Allah-u Teâlâ'nın Arş'ı olduğu gibi ihata etmesi; yahut Allah-u Teâlâ'mn Arş'ı istilâ etmesi; bir de Allah-u Teâlâ'mn Arş'ın dı­şına çıkması ve Arş'ın o'nu çevrelemesi.

Eğer birinci husus olursa böylece Allah Arş ile hudutlanıp çevrilmiş olur ki bu da yaratmaktan aciz olduğunu gösterir. Çünkü Arş, Allah'ın madunudur. Eğer Allah-u Teâlâ'nın zatını, mekânlardan kendisini ku­şatan bir mekânda vasfetmek caiz olsaydı, zamanlardan kendisini kugatan bir zamanla vasfetnıek caiz olurdu ki bizatihî kendisi sonlu olup, yaratmasında da kusurlu olurdu.

Sğer İkinci vecih üzere olmuş olsaydı Allah, mahlûkatm üzerine zi­yade kılındığında yine kendisinden bir şey eksik olmazdı. Fakat bu ikin­ci durumda birincisindeki hususların aynısının bulunduğu' ifade edilir. Üçüncü görüşe göre olsaydı, ki bu da kendisinden üstün olmıyan bir şeyi yaratmaktan noksanlık ve ihtiyaca delâlet eden çirkin bir iş olurdu. Bu­nunla beraber padişah ve sultanların teb'aları içindeki ileri gelen kimse­leri kendilerinden üstün görmemeleri fiili, zem olunur. Sonra bu husus­ta parçalardan bir parça ile meseleyi cüz olarak ifade etmekte vardır. Halbuki parçaların biri diğerinden üstündür. Bunların hepsi ise mahlû-katın sıfatıdır. Allah-u Teâîâ bu tür sıfatlardan yücedir; beridir.

Sonra su bir hakikattir ki, oturmak için veyahut durmak için yük­sek olan bir yere çıkmakta ne bir şeref ve yücelik anlamı vardır ve ne de azamet ve büyüklük sıfatı ile vasfolmak vardır. Bu tıpkı binanın terasına veyahut dağın tepesine çıkan kimsenin, bulunduğu yerdeki yüksekliği ve istilâsı anında kendisinden aşağıda bulunan kimseye nispetle bir bü­yüklük ve yüceliğe müstahak olmadığı gerçeği gibidir. Âyet-i Celîlede azamet ve celâlin zikredilen §ey[240]le beraber bu hususa âyetin te'vilinin sarfedilmesi caiz olmaz. Çünkü Allah-u Teâlâ'nm şu âyet-i celîîesinde bu durum zikredilmektedir : «Muhakkak Rabbiniz, O, AUah'dır ki, gök­leri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş'ı istilâ etti.»[241] Bu Âyet-i Celîle; Arş'm tazim edilmesini sana bildiriyor. Yani Arş, nurdan veyahut cev­herden Öyle bir şeydir ki, mahlûkatm ilmi ve idrâki ona erişmez. Haki­katen Peygamber (s.a.v.) den Güneşi şu şekilde vasfettiği rivayet edil­miştir. Gerçekten Cebrail, her gün Arş'dan bir avuç ziya ile Güneş'e ge­lip sizden biriniz elbisesini giydiği gibi ona ziyayı giydirir ve sonra güneş doğar. Ay hakkında da Arş'm nurundan bir avuç kendisine verildiği hu­susu da zikredilmektedir. İstilânın Arş'a izafe edilmesi iki yönden müta­lâa edilebilir. Birincisi : Allah-u Teâlâ'nın zikredilen şeylerden yarattığı­nın ve Arş'm meydana getirilmesindeki hükümranlığının yad edilmesinin ardında arş hususunda zikredilenle kendisini yani Arş'ı büyüklemek. İkin­cisi : Mahlûkatm en büyüğü ve yücesi olan şeyle kendisini yadetmekle büyüklüğün kendisine mahsus olması. Bu husus, büyük işlerin eşyanın en büyüğüne izafe ve isnad edildiği bilinen bir şeydir. Tıpkı filân için şu ülkenin hükümranlığı tam...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Arşın Açıklanması
« Posted on: 24 Nisan 2024, 14:47:58 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Arşın Açıklanması rüya tabiri,Arşın Açıklanması mekke canlı, Arşın Açıklanması kabe canlı yayın, Arşın Açıklanması Üç boyutlu kuran oku Arşın Açıklanması kuran ı kerim, Arşın Açıklanması peygamber kıssaları,Arşın Açıklanması ilitam ders soruları, Arşın Açıklanmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes