๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Kıssadan Hisseler => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 28 Haziran 2010, 18:57:21



Konu Başlığı: Osmanlı sarığını Latin serpûşuna tercih ettiren adalet
Gönderen: Eflaki üzerinde 28 Haziran 2010, 18:57:21
Osmanlı sarığını Latin serpûşuna tercih ettiren adalet

İki papaz, yeryüzünde artık yaşamanın anlamının kalmadığını düşünerek kendilerini zindana hapsetmişlerdi. Genç Sultan, bakın onları nasıl ikna etti.
İstanbul’un fethi tamamlanır ve Bizans’ın hapsettiği tüm hükümlüler salıverilir. Ancak iki keşiş (papaz) zindandan çıkmak istemezler. Huzuruna getirilen keşişlere Fatih sorar: “Niçin zindandan çıkmak istemiyorsunuz?” Papazlar derler ki: “Biz İmparator Konstantin’e adil ve hakperest ol dediğimiz için zindana atıldık. Böyle bir haksızlık karşısında düşündük ki, bu dünyanın zindanı dışarısından daha iyidir. Onun için biz zindanda kalmaya razıyız.” Dünyaya küsen bu papazlara Fatih şöyle der: “Siz, benim memleketimde İslam adaletinin nasıl uygulandığını biliyor musunuz? Bunu öğrenmek için ülkemi gezip görünüz. Mahkemelere uğrayınız. Eğer bir zulüm görürseniz isterseniz zindana girersiniz.”
Teklifi kabul eden keşişler, aldıkları bir izin belgesiyle Osmanlı ülkesini gezip dolaşmak üzere İstanbul’dan yola çıkıp Bursa’ya gelirler ve bir mahkemeye uğrarlar. Bir Müslüman, diğer bir Müslüman’dan bir tarla satın alır. Bilahare bu tarlayı sürmeye başlar. Bu arada kara sabanın ucuna sert bir cisim değer. Biraz daha derin kazıldığında oradan bir küp çıkar. İçi de ağzına kadar altınla doludur. Çiftçi, hemen bulduğu bu bir küp dolusu altını, tarlanın eski sahibine getirir ve der ki:
“Ben bu tarlanın altını değil üstünü senden satın aldım. Şayet sen bu tarlada altın olduğunu bilseydin bana satmazdın. Dolayısıyla bu altınlar benim değil, senin hakkın.” Tarlanın eski sahibi ise: “Hayır. Ben bu tarlayı, her şeyiyle sana sattım. Onların hepsi senin nasibin.” der. Mesele mahkemeye intikal eder. Keşişler, verilecek kararı merakla beklemektedirler. Sonuçta kadı, her iki Müslüman’ı bu asil davranışlarından dolayı takdir eder ve altınların iki Müslüman arasında paylaşılması kararını verir. Ardından da birinin kızını diğerinin oğluna nişanlayıp mutlu olmaları için dua eder ve onları kucaklaştırıp dostluklarını pekiştirir. Papazlar hem bu insanların asil davranışlarına hem de kadının bu adilane kararına şaşırıp kalırlar. Hayretler içinde Bilecik’e geçerler. Bir müddet gezip dolaştıktan sonra bir mahkemeye uğrarlar.
Müslüman bir tüccar Venedikli Hıristiyan bir tüccardan mal satın almıştı. Yapılan anlaşma gereği, malları satan Venedikli tüccar, bu malları Venedik’ten gemiye yüklemiş ve Müslüman tüccara teslim edilmek üzere yola çıkarmıştı. Ancak yolda gemi batmış, mallar da kaybolmuştu. Müslüman tüccar, malların kendisine teslim edilmeden kaybolduğunu ileri sürerek, Venedikli tüccara borcunu ödemeyeceğini söylemekteydi. Venedikli tüccar ise yapılan anlaşma gereği malı Müslüman tüccara verilmek üzere gemiye yükleyip yola çıkardığını ifade ederek, bu malların bedelini istemekteydi. Papazlar böylesi karışık bir davada nasıl bir karar verileceğini merakla beklemekteydiler.
Tarafları büyük bir dikkatle dinleyen ve gerekli değerlendirmeyi yapan kadı, nihayet kararını açıkladı. Aralarında yaptıkları anlaşma gereği Venedikli tüccar tarafından Müslüman tüccara satılan malların gemiye yüklenmesiyle Venedikli tüccarın sorumluluğunun bittiğini ve malların Müslüman tüccar üzerine geçtiğini, bu sebeple Müslüman tüccarın borcunu Venedikli tüccara ödemesi gerektiğini söyler ve bu şekilde karar verir.
Papazlar bu karar karşısında birbirlerine şaşkın şaşkın bakarak böylesine yüce bir adaletin Osmanlı İslam mahkemelerinde din, dil, yerli ve yabancı ayrımı gözetilmeksizin hakkıyla uygulandığını hem gözleriyle görürler hem de kulaklarıyla işitirler. Hayretler içinde Konya’ya varırlar. Konya’da yine bir mahkemeye uğrayan keşişler orada görülen davalardan birini izlemeye koyulurlar.
Bir Yahudi, Müslüman birisine at satmıştı. Satarken de çok iyi bir cins at olduğunu ve hiçbir kusurunun bulunmadığını söylemişti. Ancak Müslüman satın aldığı atı getirip ahırına bağladığı ilk akşam, onun hasta olduğunu anlar. Sabah olur olmaz mahkemenin yolunu tutan Müslüman, uzun zaman beklemesine rağmen kadının gelmemesi üzerine şikayetini yapamadan ayrılır. At da ikinci gece ahırda ölür. Ertesi gün Müslüman yine mahkemeye gelerek şikayetini yapmış ve atı satan Yahudi de mahkemeye çağrılmıştı. Kadı, kararını şöyle açıklar: “Müslüman davacı ilk şikayete geldiği zaman, eğer ben makamımda olsaydım” Yahudi’nin sağlam diye sattığı atı geriye verdirir ve Müslüman’ın parasını iade ettirirdim. Mademki şimdi atın Müslüman’ın elinde ölmesine, benim vazife başında bulunmayışım sebep olmuştur. Müslüman’ın ata verdiği parayı ben ödeyeceğim.” der ve cebinden çıkarıp Müslüman’ın parasını nakit olarak öder.
Kadının böylesine ulvi bir sorumluluk içinde karar vermesi papazları yine hayretler içinde bırakır. “Fatih’in memleketinde gördüğümüz bu olaylar, bize yeter de artar. Başka bir yere gitmeye gerek yok.” diyerek İstanbul’a dönerler. Fatih’in huzuruna çıkan papazlar, izlenimlerini yüce Hakan’a anlatırlar:
Papazların bu itiraflarından sonra, Fatih:
-“Öyleyse şimdi verin kararınızı.” dedi. Papazlar da: ““Artık bu İslam adaletini gördükten sonra, Hıristiyan papazların da haksızlığa uğratılmayacağını anladık. Zindanda kalmamaya karar verdik.” dediler.


Konu Başlığı: Ynt: Osmanlı sarığını Latin serpûşuna tercih ettiren adalet
Gönderen: Ramazan. üzerinde 02 Eylül 2015, 02:13:34
Es Selamün Aleyküm . Çok güzel bir kıssa . Bir çağ açıp , bir çağ kapatan atamız Fatih Sultan Mehmet döneminden çok güzel bir kıssa . Mahkemeler nasıl hüküm veriyormuş o zaman . Günümüzdede böyle mahkemeler olsa çok güzel olur ...
Allah c.c. razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Osmanlı sarığını Latin serpûşuna tercih ettiren adalet
Gönderen: Sevgi. üzerinde 23 Eylül 2015, 01:51:42
  Ve Aleykümüsselam.Paylaşım için Rabbim Razı olsun kardeşim vesileniz ile bilgimizi tazelemiş olduk. Rabbim her konuda ilmimizi artırsın inşaAllah. Amin