> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Kıssadan Hisseler > ELMA
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: ELMA  (Okunma Sayısı 885 defa)
06 Mart 2015, 22:28:45
❣ Muhammed ❣

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 3.112


« : 06 Mart 2015, 22:28:45 »



                                                                
ELMA

Hanefî Mezhebinin imamı olan İmâm-ı Âzam namıyla mâruf Numan b. Sabit’in babası Sabit hazretleri, henüz gençlik yıllarında daha evlenmemiş iken, günün birinde bir dere kenarında abdest alıyordu. O sırada derenin sularına kapılıp gelen irice, kıpkırmızı bir elma gördü. Elmayı canı çekti ve gayri ihtiyari olarak uzanıp elmayı aldı ve ısırdı. Isırdığı anda kafası dank etti. Çünkü helâl yiyecek konusunda son derece hassas olan, yediğine ve içtiğine azami derecede dikkat eden Sabit hazretleri; nereden geldiğini, kime ait olduğunu bilmeden, sahibinden izinsiz olarak bu elmayı ısırmıştı. Fevri hareket ettiği için hata ettiğini anladı, elmanın sahibini bulup helâlleşmesi gerektiğini düşündü. Zira o ısırıkla beraber az da olsa elmanın suyunu yutmuştu.
Hemen elmanın sahibini bulmak için harekete geçti.

 “Bu elmayı dere getirdiğine göre, belli ki derenin kenarındaki bir bahçede bulunan elma ağacından düşmüştür” diye düşündü. Ve suyun geldiği yöne doğru yürüdü. Elma elinde olduğu halde araya araya, elmanın düştüğü meyve bahçesini buldu. Baktı ki orada nur yüzlü bir ihtiyar çalışıp durmakta, yanına gidip selâm verdi ve bahçenin sahibini sordu. Tarla sahibinin, o nur yüzlü zâtın kendisi olduğunu öğrenince, meseleyi başından itibaren anlattı ve hakkını helâl etmesini istedi.
Sabit hazretlerinin helâl yiyecek ve kul hakkı konusundaki bu hassasiyeti, bahçe sahibinin dikkatini çekti. Bu delikanlının haram-helâl noktasındaki bu titizliği çok hoşuna gitti. Onun, yanında kalmasını arzu ettiğinden, hakkını helâl edemeyeceğini, helâl etmesi için bazı şartları olduğunu ileri sürdü. Şayet o şartları yerine getirirse o zaman helâl edeceğini söyledi. Sabit hazretleri ise, hakkını helâl ettirebilmek için ne yapması gerekiyorsa yapacağını bildirdi.
Bahçe sahibi bu duruma çok memnun olmuştu. Şartlarından biri şuydu; burada bir müddet yanında kalacak, bu süre zarfında da, bağ-bahçe işlerinde kendisine yardımcı olacaktı. Aksi takdirde kesinlikle hakkını helâl etmeyeceğini söyledi. Sabit hazretleri ihtiyarın bu teklifine çok şaşırmıştı, elmanın tamamının bedeli neydi ki, bir ısırık için uzun bir müddet çalışmasını şart koşuyordu. Ama ihtiyar Nuh diyor peygamber demiyor, “yanımda kalıp bana yardım etmezsen kesinlikle hakkımı helâl etmem.” diye diretiyordu. Böyle aksi bir ihtiyarla âhirette hesaplaşmaktansa, bu dünyadayken hesabı kesmek gerekiyordu. Ayrıca bu işe kendisi gönüllü olmuş, şartları kabul edeceğine dair söz vermişti. Ve neticede Sabit hazretleri sözünde durmuş ve ihtiyarın dediği müddet onun yanında kalıp, işlerinde ona yardımcı olmuş ve canla başla çalışmıştı. Zamanla anladı ki, aslında bu yaşlı zat hiç de öyle aksi ve inatçı biri değildi. Gayet tecrübeli, görmüş geçirmiş, son derece olgun ve yumuşak huylu sâlih bir zât idi. Kendisine son derece iyi davranmış, evindeymiş gibi rahat ettirmişti. Demek ki, yardım edecek birine çok ihtiyacı olduğundan, Sabit hazretlerinin yanında kalması için ısrarcı olmuştu.
Böylece günler geçti ve yanlışlıkla ısırdığı bir elmanın hakkını helâl ettirebilmek için hizmet etmesi gereken süre dolu. Yaşlı adamın huzuruna gelerek, artık süresi dolduğunu helâlleşip ayrılmak istediğini bildirince yaşlı adam:
– Bir şartım daha var, onu da yerine getirdiğin takdirde hakkımı helâl edeceğim. Ondan sonra artık serbestsin, istersen ayrılıp başka yere yerleşirsin, istersen yanımda kalabilirsin, dedi. Sabit hazretleri:
– Peki bu şart nedir? diye sordu. Yaşlı adam:
– Benim bir kızım var. Şayet onunla evlenirsen o zaman hakkım sana helâl olsun. Fakat kızımın bazı kusurları var, bunu da bilmeni isterim. Kızımın eli çolaktır, gözleri kördür, ayakları topaldır, dilsizdir, kulağı da sağırdır. Yaşlı adam kızı hakkında öyle bir tarif yapmıştı ki, bu bir insan mı yoksa kütük müydü? Ne görür, ne konuşur, ne de duyar; kolu-bacağı olmayan çolak-topal bir hilkat garibesi…
Sabit hazretleri şimdi ne yapacaktı? Tam helâlleşmeyi beklerken teklif edilen bu şart da neyin nesiydi. Kendisi gibi her yönden dört dörtlük bir delikanlıya, böyle birini nasıl teklif edebiliyordu. Bu şartları baştan söylese belki kabul etmeyebilirdi. Ama bu kadar zaman burada çalıştıktan sonra, şimdi bu teklifi kabul etmese, tüm çalıştığı boşa gidecekti. Kabul etse, böyle bir insanla hayat sürmek nasıl mümkün olacaktı? Düşündü, taşındı… Mesuliyet duygusu, Allah’a hesap verme korkusu ağır bastı. Üç günlük dünya hayatı keyifle, zevkle geçse ne olur, geçmese ne olurdu; önemli olan âhiret hayatıydı. Bu dünyada böyle bir kadınla yaşamak, âhirette azap çekmekten daha zor değildi ya… Ve evlenmeyi kabul etti. Düğün yapıldı, nikâh kıyıldı ve zifaf gecesi Sabit hazretleri’ne gelinin bulunduğu odayı gösterdiler. Sabit hazretleri zifaf odasına girmesiyle çıkması bir oldu. Çünkü içeride kendisine anlatılan vasıfta birini görememişti. Büyük bir yanlışlık olmalıydı. Çünkü kayınpederinin “gözü kör, ayağı topal, kolu çolak” diye anlattığının aksine, zifaf odasında; tüm uzuvları yerli yerinde, boyu, pos ve endamıyla güzeller güzeli, ay parçası bir hatun vardı.
Sabit hazretleri neler olup bittiğini anlamak için kayınpederi olacak o bilge ihtiyarın yanına gitti. Ve şaşırmış bir halde olanları kendisine anlattı. Kayınpederi tebessüm ederek durumu şöyle anlattı:
– Evladım! Sana kızım kördür dedim, bu doğrudur. Ama gözü zahiren kör değil, o harama karşı kördür. Bir kere olsun harama göz atmamış ve bakmamıştır! Sağırdır dedim. Aslında kulağı çok iyi duyar, ama o harama karşı sağırdır. Haram olan şeylere kulak verip dinlemez. Dilsizdir dedim. Harama karşı dilsizdir, haram olanı konuşmaktan kaçınır! Ayağı topal, kolu çolak dedim. Evet, öyledir benim kızım. Ayağı harama gitmez, eli harama uzanmaz! Yoksa eli de, kolu da, tüm uzuvları da sağlam ve mütenasiptir. Evladım uzun lafın kısası, zannettiğin gibi hiçbir yanlışlık yok. İçeride zifaf odasında bekleyen benim öz kızım, senin ise helâlin ve zevcendir.
Allâh-ü Teâlâ ikinizi de mesut ve bahtiyar etsin, sulbünüzden hayırlı nesiller halk etsin! Durum şimdi çok iyi anlaşılmıştı. Meğerse adam, Sabit hazretlerini ilk gördüğü anda çok beğenmiş, ayrıca ondaki uhrevî hassasiyeti ve Allah korkusunu da görünce, kızını ona nikâhlamayı kafasına koymuş. Fakat bu arada kızının biraz daha büyümesini beklemiş ki, tam evlenecek yaşa gelsin…
İşte bu izdivaçtan nur topu gibi bir evlat dünyaya geliyor. Adını Numan koyuyorlar. Yani, Numan b. Sabit. Ve gün geliyor o yavru büyüyüp İmâm-ı Âzâm oluyor. İşte İmâm-ı Âzâm (Rahmetullâhi Aleyh), böyle bir anne ve babadan doğuyor. İmâm-ı Âzâm daha çocuk yaşlarda okuması için hocaya teslim edildi. Müthiş zekâsı ve hafızası ile arkadaşlarını fersah fersah geride bıraktı. Hâfızlığını da üç günde bitirdi. Rivâyet edilir ki: İmâm-ı Âzâm’ın üç günde hâfızlığını bitirmesiyle alakalı olarak, muhtereme annesi oğluna şöyle dermiş:
– Ah oğlum! Şayet baban o elmayı ısırmasaydı, sen bir günde bile hâfız olurdun!

Bu kıssa; çocuklarının büyük adam olmasını isteyen anne ve babalar için, çocuk eğitiminin nerelerden başladığını bilmeleri açısından çok önemli bir ibret vesikasıdır. Bu durumda anne ve babaların, özel yaşantı ve tutumlarının çocuklarına ne derece sirayet ettiğini anlayıp, bu konuda daha dikkatli ve titiz davranmaları gerekmektedir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 06 Mart 2015, 22:30:13 Gönderen: [Muhammed] »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: ELMA
« Posted on: 30 Nisan 2024, 16:22:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: ELMA rüya tabiri,ELMA mekke canlı, ELMA kabe canlı yayın, ELMA Üç boyutlu kuran oku ELMA kuran ı kerim, ELMA peygamber kıssaları,ELMA ilitam ders soruları, ELMAönlisans arapça,
Logged
06 Mart 2015, 23:54:45
Rüveyha
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.764


« Yanıtla #1 : 06 Mart 2015, 23:54:45 »

Esselamu Aleykum ve rahmetullah.Muhammet kardeşim çok güzel bir paylaşım olmuş.Kıssa çok dersler veriyor.Sabit hazretlerinin hakkıyla Allahtan korkması ona bir çok güzeliklerin bahşedilmesine vesile oluyor.Mevlam bizlere de nasip eylesin.Çocuğun ahlakı daha çocuk ana rahmine düşmeden başlıyor.Rabbim helal,harama hakkıyla dikkat edenlerden eylesin.Rabbim razı olsun Muhammed kardeşim.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 06 Mart 2015, 23:55:24 Gönderen: Rüveyha »
Kayıtlı

07 Ekim 2015, 04:03:27
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.959


« Yanıtla #2 : 07 Ekim 2015, 04:03:27 »

  Ve Aleykümüsselăm. Paylaşım için Rabbim Razı olsun kardeşim. İbretlik bir kıssaydı. Hayatımızdaki herşeyin helâl olmasına çok dikkat etmeliyiz. Mevlam nefslerimize uydurmasın inşaAllah.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes