hizmetin karsiliği ve guzel bir vefa ornegi                                                                                Makedonya'da 1997 yılında faaliyete başlayan Yahya Kemal Koleji'nin daveti üzerine hem gazetemizin merkezini hem de Yahya Kemal Koleji'ni ziyaret için bu ülkeye gidiyoruz. Kolej, ülkenin en iyi okullarından biri.
Makedonya'da üç şehirde kampüsü bulunan kolejin özellikle başkent Üsküp'teki yeni binası görülmeye değer. İstanbul'daki hayırsever işadamlarının katkılarıyla yapılan bu yeni binanın mimari tarzı da çok dikkat çekici.
Bu okullardan mezun olmuş aslen Sırp asıllı Stanişa ile tanışıyoruz. Stanişa'nın babası yıllar önce ölmüş. Annesini de birkaç yıl önce trafik kazasında kaybetmiş. Sırbistan'daki dayıları Stanişa'yı yanlarına çağırmışlar. "Annen baban vefat ettiler, artık bizimle kal." demişler. Stanişa; "Bu okul ve yurt benim babam, öğretmenlerim de annem." diyerek onların yanına yerleşmeyi kabul etmemiş. Bu zeki talebe, koleji bitirdikten sonra Makedonya tarihinde ilk kişi olarak Amerika'daki meşhur Harvard Üniversitesi'nden fizik öğrenimi için burs kazanmış. Dört yıl sonra Harvard'da fizik öğrenimini bitirdikten sonra bu türlü köklü üniversitelerin bir geleneği olan kepli mezuniyet törenine ailesini davet etmek istemiş. Stanişa da anne ve babasının hayatta olmadıklarını, törene katılmaları için Yahya Kemal Koleji'ndeki öğretmenlerini davet etmelerini istemiş. Harvard yönetimi de bu istek üzerine Stanişa'nın Makedonya'dan üç öğretmenini davet etmiş. Bu davetiye ile çok zor olan Amerikan vizesi (hem de onar sene) alan öğretmenler Harvard'a Stanişa'nın mezuniyet törenine katılmış.
Harvard'dan Dekan Gregg Peeples'ın imzası ile gelen davetiyede aynen şöyle deniliyor: Stanisa Veljkovik Bey'in Harvard Üniversitesi'nin mezuniyet yılında, full-time kayıtlı bir öğrencisi olduğunu, iyi bir akademik çalışmayı geride bıraktığını teyit etmek istiyorum. Bay Veljkovik, Harvard Üniversitesi'nin 7 Haziran 2007 tarihindeki mezuniyet töreninde diplomasını alacaktır. Mezuniyet, öğrencinin akademik kariyerinin önemli bir parçasıdır ve bu tecrübeyi ailesi ve öğrenim arkadaşları ile beraber yaşamalıdır. Maalesef Bay Veljkovik'in anne ve babası hayatta değillerdir ve kendisi için önemli olan bu törende lise hayatında ona yardımcı olan öğretmenlerinin yanında olmasını istemektedir. Öğretmenleri: Yakup Aslan-Genel Müdür, Surija Tauk-Halkla İlişkiler Müdürü, Ahmet Bekiri-Genel Sekreter... Bu konuyla ilgilendiğiniz için teşekkür ederim. Daha fazla bilgiye ihtiyaç duyduğunuz takdirde yukarıdaki numaradan beni aramakta tereddüt etmeyiniz. Saygılarımla.
Bu zeki talebe de vefalı davranıp doktorasına kadar olan süreyi mezun olduğu Yahya Kemal Koleji'nde değerlendirip talebeleri dünya fizik olimpiyatlarına hazırlıyor. Kendisiyle kahvaltıda Türkçe sohbet ediyoruz.
Üsküp, Osmanlı hatıraları ile dolu bir şehir. Burada çok sayıda yerli Türk ailesi var. Zaten 1992 Eylül'ünde New York'ta ziyaretine gittiğimiz Prof. Dr. Kemal Karpat'ın Sırpların Bosna için korkunç tutumları karşısında "Yeni uğradım. Üsküp aynen Bursa gibi..." diyerek gözyaşı döküşünü hiç unutamıyorum... Okuldayken ziyaretimize meşhur genç ilâhî sanatçısı Mesut Kurtiş geliyor. Mesut'un son albümü Es-Salavat hem Türkiye'de hem de Arap dünyasında çok dinlenen bir albüm. Mesut'un babası Ataullah Efendi, Üsküp'ün tanınmış imamlarından. Çocuklarını Osmanlı terbiyesi ile yetiştirmiş. Mesut, İngiltere'de ilahiyat eğitimi gördüğü sırada meşhur sanatçı Sami Yusuf ile tanışıyor ve onunla beraber profesyonel sanat hayatı ve dostlukları başlıyor. Büyük dedesi Ataullah Efendi, Osmanlı medreselerinin yetiştirdiği önemli alimlerden. Osmanlı topraklarında Arnavut baba diye tanınıyor. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ile medrese eğitimi gördükten sonra yine Devlet-i Aliye'nin önde gelen alimleri ve şairleri ile sohbetleri oluyor. Arapça eğitimi için Mısır'da iken o sıralar orada sürgünde bulunan milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile çok kavi bir dostluk kuruyor.
Üstad Bediüzzaman'ın meşhur Beyazıt Meydanı konuşmasında yanında bulunuyor. Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri ile görüşüyor. Cumhuriyet'in ilanından sonra İstiklal Mahkemeleri tarafından rejim aleyhtarı diye tutuklanıyor. İskilipli Atıf Hoca ile de ilişkisi var diye ölüm cezasına çarptırılıyor. Nitekim hücresinde Arnavutça Cenab-ı ALLAH'a yakarırken Arnavut bir gardiyan yakarışını duyunca bundan etkileniyor ve kaçmasına yardım ediyor. Ataullah Efendi de memleketi Üsküp'e firar ediyor. Burada ilim yaymaya ve talebe yetiştirmeye devam ediyor. Komünizm pençesi Makedonya'ya da saplanınca, dinsizlikle mücadeleye başlıyor. Rejim tarafından tutuklanıp Bulgaristan'da taş ocaklarında çalışmaya mahkum ediliyor. Dostları bir şekilde onu kaçırıp tekrar memleketlerine götürüyorlar. Fakat bundan bir sene sonra 1946'da Üsküp'te vefat ediyor. Torunu Mesut bize namaz kıldırıyor, güzel sesi ve kıraati ile bir de aşir okuyor. Hayretle soruyorum: "Tecvit ve tilavetinizde tam bir Türk üslubu var? Nerede okudunuz?" "Ben Türk'üm ve burada okudum." diyor.

Esselamü aleyküm ve rahmetüllah.  Çok güzel bir konu maşallah.  Rabbim paylaşım için razı olsun.

Ve Aleykümüsselam. Paylaşım için Rabbim razı olsun.

Ve aleykumusselam ve rahmetullah.masallah.guzel bir sadakat ,guzel bir vefa ornegi.Allah razi olsun paylasim icin.

Selamun aleykum Türk ve müslüman bir insan nerde ne diyeceğini nasıl konuşacağını nasıl tepki vereceğini bilmelidir O çocuk da babası ve annesi öldüğünde ve en sonunda sorulan soruya çok iyi cevap vermiş Rabbim razı olsun..