๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kıraat İlmi ve Tarihi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 20 Mayıs 2011, 21:18:05



Konu Başlığı: Yedi Harf Ruhsatına Dair Hadisler
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 20 Mayıs 2011, 21:18:05
Yedi Harf Ruhsatına Dair Hadisler

Özel toplumsal şartların zorlaması ile ortaya çıkan yedi harfe dair Kur'ân'da herhangi açık bir beyan bulunmamaktadır. Mekke'de nazil olan Kamer sûresinde dört defa geçen "Biz Kur'ân'ı öğüt (zikr) için kolaylaştırdık. Öğüt alan var mı?" âyetleri belki Kur'ân'ın Mekkeliler için kolay ve anlaşılır bir kitap olduğunu göstermektedir. Ancak bu yedi harfe bir işaret olmasa gerektir. Yedi harfle ilgili bilgiyi biz Resûl-i Ekrem'den ve ashabından nakledilen haberlerden öğreniyoruz. Yedi harf ruhsatının varlığı­nı ortaya koyan rivayetler öylesine çok ve güçlüdür ki, tek tek olmasa bile birlikte tevatür derecesine ulaştığı söylenebilir.[131] Bunlardan bazılarını burada nakletmek yerinde olacaktır.

Yedi harfle ilgili en meşhur rivayetlerden birine göre Hz. Ömer'in şöyle dediği aktarılmaktadır:

"Resûlulâh sallallâhu aleyhi ve sellem henüz hayatta iken, Hişâm b. Hakîm'in Furkân sûresini okuyuşuna şahit olmuştum. Okuyuşunu dinledim ve baktım ki sûreyi, ALLAH Resûlü'nün bana okutmadığı birçok harf üzere okuyor. Namazda olduğu halde ne­redeyse yakasına yapışacaktım. Sabrettim, namazını bitirir bitir­mez ridasınm yakasına yapıştım ve:

"Sana bu sûreyi sen okurken işittiğim şekilde kim okuttu?" dedim,

"Bana sûreyi ResûluUah okuttu" dedi.

"Yalan söylüyorsun. Çünkü okuyuşunu dinlediğim sûreyi Resûluîlah'ın kendisi bana başka bir şekilde okuttu" dedim ve onu alıp Rasûlüllah'a götürdüm, ve "Ey ALLAH'ın Resulü! Ben bu adamın Furkan sûresini senin bana okuttuğundan farklı harfler üzere okuduğunu gördüm" de­dim. Rasûlullâh Ömer'e:

"Salıver onu!", dedi Ömer onu bırakınca Resûlullah '"Ey Hişâm! Oku", buyurdu. Hişâm, kendisinden dinlediğim şekilde okudu. Rasûlüllah: "Sûre böyle indi", dedikten sonra-, "Ey Ömer! Oku" dedi. Ben de kendisinin bana okuttuğu şekilde okudum. Buyurdu ki:

"Muhakkak ki bu Kur'ân, yedi harf üzere indirildi, ondan ko­layınıza geleni okuyun."[132]

Metni, Buhârî'ye ait olan bu rivayet, içerisinde iki önde gelen sahabenin adı geçtiği ve yaşanan bir olayı tasvir ettiği için çok şöhret bulmuş ve yedi harfle ilgili kaynaklarda sıkça tekrar edil­miştir. Aslında konunun başlangıcım ve ruhsatın nasıl elde edil­diğini ortaya koyan rivayetler de bulunmaktadır. Bunlardan ba­zısı sahabenin kıraat ilmi bakımından önde gelenlerinden Übey b. Ka'b'dan rivayet edilmiştir. O şöyle buyurmaktadır:

"Mescitteydim, bir adam içeri girdi ve namaz kıldı. Namazda bilmediğim (yadırgadığım) bir kıraatle Kur'ân okudu. Sonra bir başkası mescide girdi, o da bu defa ilk gelenin kıraatinden başka bir kıraatle okudu. Namazı kılınca birlikte Resûl-i Ekrem'in yanı­na vardık. Ben "Bu şahıs bilmediğim bir kıraatle Kur'ân okudu, sonra diğeri geldi o da arkadaşının kıraatinden başka bir kıraatle okudu" dedim. Bunun üzerine Resûîuüah (s.a.) o ikisine okuttu ve yaptıklarını doğru ve iyi gördüğünü ifade etti. O vakit gönlü­me yalanlama (tekzib) vesvesesi düştü, halbuki Câhiliyye döne­minde de değildim. Hz. Peygamber beni kuşatan duygulan hissedince eliyle göğsüme vurdu, Ardından beni bir ter bastı. Sanki Yüce ALLAH'ı görüyormuşum gibi korkuyordum. Resûlullah bana dedi ki:

"Ey Übey! Rabbim bana Kur'ân'ı bir harf ile okumam için (meleği) gönderdi. Ben "Ümmetime kolaylaştır" diye ona karşılık verdim. Bunun üzerine bana ikinci defa "İki harfe göre oku" diye karşılık verdi. Ben ümmetime kolaylaştırması için yeniden müra­caatta bulundum. O da bana üçüncü kez karşılık verdi ve:

"Kur'ân'ı yedi harfe göre oku. Ayrıca, sana verdiğim her ce­vaba karşılık, benden istediğin bir diîekte bulunma hakkın var­dır." buyurdu. Bunun üzerine ben:

"Ey ALLAHım! Ümmetimi bağışla. Ey Allahim! Ümmetimi ba­ğışla." dedim ve üçüncüsünü bütün insanların, hatta İbrahim aleyh isselamın bile bana yöneiip ihtiyacını arzedeceği vakte bı­raktım."[133]

Übey b. Ka'b'dan gelen bir başka rivayette ise, yedi harf ruh­satının verilişi daha detaylı bir biçimde anlatılmaktadir. İmam Müslim'in İbn Ebû Şey be tarikiyle naklettiği habere göre Übey şöyle demektedir:

"Hz. Peygamber (s.a.) Gıfaroğullarının küçük gölü (Edât-i Benî Gıfâr) yanindayken Cebrâîl kendisine geldi ve:

"ALLAH sana, Kur'ân'ı ümmetine bir harf üzere okutmanı em­rediyor" dedi. Bunun üzerine o:

"ALLAH'tan af ve mağfiret dilerim, ümmetimin gücü buna yetmez" buyurdu. Sonra (Cebrâîl) ikinci defa geldi ve:

"ALLAH sana, Kur'ân'ı ümmetine iki harf üzere okutmanı em­rediyor" dedi. Resûlullah yine:

"ALLAH'dan af ve mağfiret dilerim, ümmetimin buna gücü yetmez" buyurdular. Sonra Cebrail üçüncü defa geldi ve:

"ALLAH sana, Kur'ân'ı ümmetine üç harf üzere okutmanı em­rediyor" dedi. Hz. Peygamber yine aynı şekilde karşılık verince Cebrâîl dördüncü kez geldi ve;

"ALLAH sana, Kur'ân'ı ümmetine yedi harf üzere okutmanı emrediyor. Hangi harf ile okurlarsa doğru okumuş olurlar." de­di."[134]

Übey b. Ka'b'dan aktarılan üçüncü bir rivayet Resûl-i Ek­rem'in ümmeti için Kur'ân okuma kolaylığım niçin istediğini çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Rivayet şu şekildedir: "Resûlullah Cebrail ile karşılaştığında ona şöyle demiştir: "Ey Cebrail! Ben, ümmî bir kavme gönderildim; onlardan ba­zısı yaşh kadındır, bazısı ihtiyar erkektir, bazısı çocuktur, bazısı câriyedir, bazısı da önceden hiç kitap okumamış adamdır.' O da şöyle cevap verdi:

"Ya Muhammed, Kur'ân yedi harf üzere indirilmiştir."[135] İbn Abbas'tan nakledilen bir riyâyet Übey'in verdiği bilgiyi teyid etmekte ve ruhsatın aşama aşama gerçekleştiği bildirilmek­tedir. Buna göre Resûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Cebrail, bana Kur'ân'ı bir harf üzere okutmaktaydı. Bunun üzerine ona başvurdum. Ondan artırmasını her istediğimde o ba­na artırıyordu. Yedi harfe çıkıncaya kadar bu böyle devam et­ti."[136]

Bazı yedi harf rivayetlerinde ise yedi harfin ne anlama geldi­ğini açıklar türden ayrıntılar bulunmaktadır. Bunlardan Ebû Bekre es-Sekafî'den gelen rivayet şöyledir:

"Cebrâîl "Yâ Muhammed! Kur'ân'ı bir harf üzere oku" dedi. Mikâîl ise Resûlullah'a "Onu artırmasını iste" dedi ve o da artır­masını istedi. Bu kez, Cebrail "îki harf üzere oku" dedi. Mikâîl yine "Artırmasını iste" dedi ve yedi harfe varıncaya kadar onu artırmasını istedi. (Hz. Peygamber) dedi ki: "Azab ayetini rah­met, rahmet ayetini de azab ayeti ile bitirmedikçe bu "teâle" (ye­rine), "akbil", "helumme"; "izheb" (yerine), "esri" ve "a'cil" de­men gibidir. Bunlann hepsi safîdir, kâfidir.[137]

Ebû Hüreyre'den gelen rivayette verilen örnekler yedi harfin ne demek olduğunu biraz açmaktadır: Onun rivayetine göre Resûlullah şöyle buyurdular:

"ALLAH Kur'ân'ı yedi harf üzere indirmiştir: Alîm, hakîm, ga­fur, rahîm ."[138]

Bir kısım rivayette ise, yedi harfin ümmet için bir kolaylık ol­duğu bildirilmekte ve insanların Kur'ân etrafında ve Kur'ân'ı ge­rekçe göstererek kavga etmesinin çok tehlikeli olduğu ihtar edil­mektedir. Ebû Kays Abdurrahman b. Sâbit'in konuya açıklık ge-:iren rivayeti şöyledir:

"Amr b. el-Âs, Kur'ân'dan bir âyet okuyan bir adamı dinledi ve ona "Bunu sana kim okuttu?" dedi. O "Resûlullah" cevabını verince Amr "Resûlullah, onu bana başka türlü okuttu" dedi ve sonra beraberce Resûiullah'a gittiler. İçlerinden biri "Yâ Resûlellah! Şu şu âyet" dedi ve okudu. Resûlullah "Böyle indi."

buyurdu. Diğeri de âyeti okudu ve "Ey ALLAH'ın Resulü! Böyle değil mi?" deyince Resûlulah "Böyle indi" dedi ve ekledi:

"Şüphesiz bu Kur'ân yedi harf üzere nazil oldu. Bunların hangisini okursanız isabet etmiş olursunuz. Kur'ân'da tartışma­yınız. Çünkü onda tartışmak küfürdür[139]." buyurdu.[140]

Ebû Cuheym el-Ensârî'nin rivayeti de bu husustadır:

"İki adam bir Kur'ân âyeti üzerinde ihtilaf ettiler. Biri "Bunu Resûluîlah'tan aldım." deyince diğeri de "Ben de Resûlullah'tan aldım" dedi. Konuyu Hz. Peygamber'e sordular. O da:

"Kur'ân, yedi harf üzere okunur. Kur'ân hakkında münakaşa etmeyin. Çünkü Kur'ân hakkında münakaşa küfürdür" buyur­du.[141]

Bu iki hadiste ve benzerlerinde[142] yer alan "Kur'ân hakkında münakaşa küfürdür" ifadesi yedi harf vesilesiyle söylenmiştir. Eğer okunmasına izin verilen kıraatler Kur'ân'dan ise, o taktirde bunların Hz. Osman Mushaffnda da yer alması gerekirdi. Kur'ân'dan değil ise, Kur'ân'dan olmayan bir şey üzerinde tar­tışmak nasıl küfür olabilir. Üçüncü bir görüş olarak da, ümmetin bunu geçici bir kolaylık olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Bu ri­vayetler bize okuma kolaylıklarını Peygamberimizin sözlerine ve kudsî hadislere benzetme kapısını açmaktadır. Zira Resûl-i Ek­rem tarafından ortaya koyulan bir şey, Kur'ân olmadığı halde Kur'ân'a uyması ve Kur'ân'm özünü yansıtması sebebiyle inkarı açısından Kur'ân gibi mütalaa edilebilir. Mesela Resûlullah'ın (s.a.) sözleri Kur'ân olmadığı halde onun sözlerine ve emirlerine karşı gelmek -Kur'ân'da ifâde edildiği gibi- küfrü gerektirmekte­dir.[143] Ayrıca "Resul size neyi getirdiyse onu alınız, neden yasak­ladı ise ondan uzaklasın"[144] âyeti ve benzeri emirler bu konudaki görüşü desteklemektedir. Kur'ân'ın yedi harf üzere okunması, eğer Kur'ân'da yer alan bir âyet değil ise, bu Hz. Peygamber ta­rafından meşrulaştınlmış demektir. Onun ALLAH'tan aldığı müsaa­de ile meşrulaştırdığı bir şey ise ve tartışılması durumunda küfrü gerektiriyorsa veya en azından küfre düşme tehlikesi içeriyorsa, bu durumda Resûlullah'ın (s.a.) sünnetinden müekked olanların önemsenmemesi ve tartışma konusu yapılması da tehlikelidir demektir.[145]


[146] Ebû Şâme, e/-Murşidu1-vedz,s.l66:f

[147] ez-Zerkeşî, el-Burhân, E, 304.

[148] Ebû Şâme, el-Muışidu'I-vedz, s. 127; Sayrafî, Nüketü'l-intisâc, s. 119.

[149] Müçtehidin ve hâkimin (kâdî) hüküm verme sürecinde doğru sonuca varması halinde iki, hatalı sonuçta bir; Kur'ân okurken kekeleyerek oku­yana iki sevap vadedilmesi güzel okuyanın ise iyi meleklerle birlikte bu­lunacağının müjdelenmesi hep teşvik amaçlıdır.

[150] Hasan Ziyaeddİn Itr kitabında yedi harf ile ilgili rivayetleri ve görüşleri "delilsiz görüşler", "şüphe taşıyan delilli görüşler" ve "sağlam delilli gö­rüşler" olma üzere üç kategoriye ayırmakta ve detaylı olarak incelemek­tedir (bk. el-Ahrufü's-seb'a, s. 122-176).

[151] Cevheri, es-Sıhâh, "hrf mad.; İbn Manzûr, Lisânü'l-'Arab, "hrf' mad.; Mecdüddîn el-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu'î-muhît, Müessesetü'r-Risâle, Bey­rut, 1413/1993, s. 1032; ez-Zebîdî, age, VII, 3Î2.

[152] İbn Manzûr, Lisânü'l-'Arab,  "hrf mad.; Fîmzâbâdî, a.g.e., s.   1033; Zeynü'd-Dîn Ahmed b. Ahmed b. Abdi'1-Latîf ez-Zebîdî, Sahîh-i Buhâtf Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi ve Şerhi (trc. ve şerh Ahmed Naîm-Kâmii Miras), Ankara 1982., VII, 312.

[153] el Hac 22/11.

[154] Meselâ bk.el-Bakara 2/75; en-Nisâ 4/46; el-Mâide 5/13, 41.

[155] İbn Manzûr, Lisânü'l-Arab, "hrf" mad.; Mekkî b. Ebû Tâlib, el-îbâne, s. 29-30.

[156] İbnü'l-Cezerî, en-Neşr, I, 27-28.

[157] Yedi sayısı. Kur'ân'da yirmi beş yerde geçer.

[158] Zerkeşî, el-Biırhân, I, 304; İbnü'l-Cezerî, en-Neşr, I, 27-28.

[159] Zerkeşî, eİ-Burhân, I, 304; Zerkânî, Menâhilü'l-irfan, I; 155.

[160] Ebû Şâme, el-Murşidu'l-vecİz, s, 109; Zerkeşî, el-Burhâıı 1, 311, 313, 318-319; Îbnü'l-Cezerî, en-Neşr, i, 26; Zebîdî, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, Vll, 312, 321 (Kâmil Miras'm açıklaması).

[161] Ebû Şâme, el-Mııışidu'1-vedz, s. 107-108; İbnü'l-Cezerî, en-Neşr, I, 27; itr, elAhmfü's-seb'a, s. 122-147.

[162] Ebû şâme, d-Murşidu'l-vecîz, s. 107-108; Zerkeşî, el-Burhân, I, 316; Ibnü'l-Cezerî, en-Neşr. I, 31; Zerkânı, Menâhilü'I-irfân, I, 142; Itr, s. 274-276.

[163] Mekkî b. Ebû Tâlib, cî-İbâne, s. 21-24; Zerkeşî, ei-Burhân, 1, 304; İbnü'l-Cezerî, en-Neşr, I, 31-32; Zerkânî, Menâhilü'l-irfan, 1, 142.

[164] bk. Zerkeşî, el-Burhân, I, 304-305.

[165] SayraK, Nüketü'l-İntisâr, s. 115-116.

[166] bk. Zerkeşî, el-Burhân, 1, 304. Abdülhamit Birışık, Kıraat İlmi ve Tarihi, Emin Yayınları, Bursa 2004: 61-67.
[/b]