> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kıraat İlmi ve Tarihi > Kıraatlerin Tevatürü Meselesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kıraatlerin Tevatürü Meselesi  (Okunma Sayısı 3142 defa)
20 Mayıs 2011, 20:58:20
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 20 Mayıs 2011, 20:58:20 »



Kıraatlerin Tevatürü Meselesi

Kıraat ilmi tarihinde kıraatlerin tevatürü konusu ağırlıklı ola­rak kıraat ilminin sözlü nakliyle birlikte yazılı hale gelmesinden itibaren tartışılmıştır. Bunda hadis ilminin tedvini, hadislerin belli bir sistem dahilinde kategorize edilmesi ve hadis kaynaklarının değerleriyle ilgili görüş ortaya konulması da etkili olmuştur. Hatta hadis ilminin oluşum ve gelişimi bir manada kıraat rivayetleri­nin değeri konusunda yanlış değerlendirmelere de zemin hazır­lamıştır denilebilir. Kıraatlerin mütevâtir olması ya da olmaması konusunda verilecek hüküm tevatür tanımıyla doğrudan ilgilidir. Eğer tevatür, hadiste olduğu gibi yalan üzerine ittifakları aklen mümKÜn olmayan bir topluluğun yine böylesi bir topluluktan al­dıkları bir haberi başka bir topluluğa nakletmeleri ise bu, özellikle yedi veya on kıraat imamının Hz. Peygamber'e kadar varan ya­zılı isnadlarımn rical adedinin bu sayıya ulaşmadığını gösterir. Çünkü bunlann neredeyse tamamına yakını tevatür derecesine ulaşmayan âhâd haberler kategorisi içindedir. Bu manada -bazı istisnalar dışında- İslâm dininde Kur'ân'dan başka bir bilginin te­vatürünü iddia  etmek fevkalâde zordur.  Ancak mütevâtirin "Kendisiyle mutlak manada amelin vacib olduğu ricali araştırıl­mayan haber" şeklindeki tanımı[188] dikkate alınırsa mütevâtirde senet aranmayacağı, arandığı taktirde hemen her haberin âhad seviyesine düşebileceği de dikkatlerden uzak tutulmamalıdır. Kı­raatlere gelince bunlar, pek çok ibadet (namazın kılmışı ve hac-cın yapılışı gibi) ve muamelât konusunda olduğu gibi sadece söz­le veya yazıyla ilgili bir nakil olmayıp tevatüründe şüphe olma­yan Kur'ân metni üzerinde uygulamaya (edâ ve telaffuz) yönelik bir iştir. Kur'ân'm sadece yazılı bir söz/metin olarak mütevâtir ol­duğunu söyleyip onu edâ ve ifâdeden soyutlamak makui bir de­ğerlendirme olamaz. Çünkü Kur'ân kendisine özgü telaffuzu, edâ ve ifâde şekli olan bir. kitaptır. Bunlar olmadığı taktirde Kur'ân, mushafta yazılanı isteyenin istediği gibi okuduğu bir kitap haline gelir.[189] Öyle olmuş olsa idi Hz. Peygamber (s.a.) ashaba Kur'ân'ı okumaz  ve  okutmaz,  Kur'ân'ı  öğretmek üzere  de  adlarına "mukrî" ve "kurrâ" denilen ashabı belde ve bölgelere gönder­mezdi. Aynı şekilde, Kur'ân'ı istinsah ettirip çoğaltılan nüshaları beldelere gönderen Hz Osman, bunları okutmak ve öğretmek üzere bunlarla birlikte edâ keyfiyetini bilen kârileri de yollamaz­dı. Bu bölgelere giden kâriler Kur'ân'ı, ellerindeki mushafın hattı­na uyan ve dil bakımından tevcihi bulunan bir Arapça ile oku­dukları taktirde kimse onların karşısına çıkıp "Senin okuyuşunun Hz. Peygamber'e kadar varan ricali tevatürü ortaya çıkaracak sayıda değil; bu durumda senin kıraatini kabul etmiyoruz" de­memişlerdir. Hz. Peygamber'in Übey b. Ka'b'a "ALLAH bana, Kur'ân'i sana okumamı emretti..." buyurması[190] Kur'ân'ın sadece kağıt üzere yazılı bulunan ve isteyenin istediği gibi okuduğu bir kitap olmadığının bir başka delilidir. Eğer Arap yazısı Kur'ân'ın indiği dönemde bütün farklılıkları gösterecek derecede gelişmiş olsa idi ve yazı malzemesi de bol bulunsaydı belki de edâ keyfi-yetleriyle ilgili zorunluluk sadece sınırlı konulara münhasır kalır­dı. Zaten kıraat imamlarının yoğun faaliyetleri sonucunda Kur'ân'ın noktalanmasından, harekelenmesinden ve secavendlerin konulmasından sonra farklılıklar mushaflarda gös­terilmiş, böylece edâ keyfiyeti bakımından zorunlu olan hususlar bir hayli azalmıştır. Kıraatlerin tevatürünü, hadis ilminde uygu­lamayı gerektirmeyen konularda şart koşulan sayı yerine edâ ve ifade açılarından değerlendirmek daha sağlıklı bir yaklaşım olsa gerektir.

Kıraat imamlarının büyük çoğunluğunun hicrî ilk ve ikinci asırda yaşaması, ashâb ile görüşmesi, Mekke, Medîne, Küfe, Basra ve Şam gibi sahabîlerin çok olduğu İslâm beldelerinde bu­lunması ve kıraatleri kendilerinden sonra yazılı hale gelinceye kadar hadis ilmindeki tevatür şartına yakın bir biçimde çok sayı­da râvi tarafından uygulamalı olarak nakledilmiş olması kıraatle­rine olan güveni artırmıştır. Zaten özellikle yedi kıraat imamı dindarlıkları, dini bilgileri, güçlü hafızaları ve güzel okuyuşları sebebiyle kıraat talebelerinin büyük teveccühüne mazhar olmuş­tur. Adetâ böylece, bu imamların kıraati üzerinde 'sükuti tevatür' gerçekleşmiştir. Yukarıda anılan ve anılmayan pek çok hususu değerlendiren âlimler yedi kıraati ittifakla mütevâtir kabul etmiş­lerdir.[191] Yediyi ona tamamlayan üç kıraatin mütevâtir olduğunu söyleyenler çoğunlukta olmakla birlikte 'meşhur' düzeyinde sa­hih olduğunu söyleyenler de vardır. Kur'ân konusunda ileri dere­cede hassasiyeti bulunan müslümanlarm büyük çoğunluğunun kıraatler üzerinde icmâ etmesi de tevatürü ve sıhhati konusunda bir fikir vermektedir.[192] Tâhir b. Âşur, Ebû Bekir İbnü'l-Arabî'nin görüşlerini yorumlayarak; onun kıraatlerin mütevâtir oluşunu mushafin yazım şeklinin mütevâtir oluşuna bağladığım, ancak üzerinde ihtilaf bulunan bir kıraati gerekli şartları taşımış olması sebebiyle makbul ve sahih görse bile mütevâtir olarak kabul et­mediğini, çünkü ihtilafın tevatürü ortadan kaldırdığını ifade e-der.[193]

.İbnü'l-Cezerî Müncidü'l-mukriîn adıyla yetişme döneminde hazırladığı küçük çaplı eserinin "On Kıraatin Mütevâtir Olduğu" adlı başlığında Aşere'nin bütün ihtilaf unsurlarıyla mütevâtir kıraatlar olduğunu ileri sürmüştür. Kıraatleri mütevâtir sayıp da bazı eda şekil ve keyfiyetlerini mütevâtir görmeyen İbnü'l-Hâcib'i (ö. 646/1248) tenkit etmiş[194], idgam, râ'nın terkîki, lâm'ın tağlîzi, harekenin nakli gibi konular dahil olmak üzere Aşere içinde yer alan tüm kıraat verililerinin mütevâtir olduğunu ispatlamaya çalışmış, Kırâat-i Seb'a içinde sadece imâle ve med gibi usule dair konularda değil, ferş-i hurûf ta da şâz unsurların bulunduğunu ileri süren Ebû Şâme'yi de ağır bir dille eleştirmiş­tir.[195] Yetişkinlik dönemi ürünü en-Neş/de aynı konuyu ele. alan İbnü'l-Cezerî bu anlayışını yumuşatarak mütevâtir terimi yerine sahih kelimesini kullanmıştır.[196]

On dört kıraat kitabını yazan XII. (XVIII) asır ulemâsından Bennâ yedi kıraatin ittifakla mütevâtir olduğunu Ebü Ca'fer, Ya'kûb ve Halefin kıraatlerinin ise sahih hatta tercih edilen gö­rüşe göre mütevâtir olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre bunların Resûl-i Ekrem'e ulaşan kıraat senetlerinin ahad olması bu riva­yetlerin ve okuma şekillerinin başkaları tarafından nakledilmedi-ği ve okunmadığı anlamına gelmez. Her bir tabakadan büyük bir çoğunluk bu kıraatleri rivayet etmiştir.[197] Ebû Şâme el-Makdisî yedi imama nispet edilen kıraatler konusunda daha çok sahih ve üzerinde icma olan tabirlerini kullanır. Bununla birlikte yedi kıra­at için kullanılan mütevâtir değerlendirmesine de katıldığım, fa­kat bu tevatürün onlardan gelen tüm okuyuşlar için geçerli ol­madığını söyler. Yedi kıraat âliminin kıraatleri yaygınlaşmış ol­ması birçok yönleriyle toplumda şöhret yapmaları, kimsenin de bunların okuyuşuna itiraz etmemesi kıraatlerinin sıhhatinin en önemli delilidir.[198] İbnü'l-Cezerî ilk dönemlerde belki onlu tasnifin dışındaki kıraatler için de sahih demek mümkün iken, bunların zamanla icmâ dışı kaimass ve eğitim öğretimde tercih edilmemesi sebebiyle, kendi döneminde artık Aşere'den başka sahih kıraat bulunduğunu iddia etmenin mümkün olmadığını söyler.[199]

Yedi ve on kıraatin tevatürü konusunda aşın sözler söyleyen­ler hatta bunların tevatürünü inkar edenlerin kâfir olduğunu ileri süren kimseler bulunmaktadır.  Zerkânî,  Endülüslü Ebû Saîd Ferec b. Lübb (ö. 783/1381) isimli kıraat âliminin bu konuda müteşeddit olduğunu ve görüşünü desteklemek için bir eser yaz: dığmı bildirmektedir.[200] Zerkeşî'nin de ifâde ettiği gibi Kur'ân ile kıraatler hakikatleri farklı olan iki ayn şeydir. Kur'ân'ı inkar et­mek mutlak olarak küfür kabul edilse de kıraatlerin tevatürünü inkar âlimlerin ekseriyeti tarafından aym kategori içerisinde de­ğerlendirilmemiştir. Ancak yine de bu doğru bir hareket olarak adlandırıiamaz. Kıraat âlimlerinin bir kelimenin okunuşunda ihti­laf etmeleri onun mütevâtirliğine engel teşkil etmez. Zira bu okuyuşların hepsi yedi harf rivayetlerinde de gördüğümüz gibi Resûlullah'a gitmektedir ve o da aynı âyette yer alan kelimelerin birbirinden farklı olarak okunmasına izin vermiş hatta bir dönem bunu teşvik bile etmiştir.[201]
 

[188] İbn  Hacer  el-Askalânî,   Şerhu'n-Nuhbe; Nüzhetü'n-nazar fi tevzîhi Nuhbetü'İ-fıker fi mııstalahi ehli'I-eser (nşr. Nureddin Itr),  Dımaşk 1413/1992, s. 42.

[189] Süyûtî, el-İtkân, l, 250.

[190] Buharı, "Menakıbü'l-ensâr", 16; "Tefsir", 98; Müslim, "Salâtü'l-Müsâfirîn", 245, 246; "Feza 'Uü' s-Sahâbe", 121, 122; Tirmizî, "Menâkıb", 33; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III, 130, 157, 185, 218, 233, 273, 284.

[191] Tâceddin es-Sübkî, Ceın'ü'l-cevâmi', Kahire 1358, I, 110; Mekki b. Ebû Tâlib, el-İbâne, s. 94-97; Ebû Şâme, el-Murşidü'î-vecîz, s.  173-174; Zerkeşî, eî-Burhân, I, 466.

[192] Bennâ, İthafa fudalâi'l-beşer, I, 72

[193] Tâhir b. Âşur," Kıraatler Hakkında Bir Değerlendirme, s. 286. Ayrıca bk. Ebû Bekir îbnüVArabî, el-Avâsım, II, 485-487.

[194] bk. Ebü'I-Abbas Şehabeddin Ahmed b. Muhammed Kastallânî, Letâifü'l-işârâtli-fünûni'l-kırâât (nşr. es-Seyyid Osman), I-, Vezâretü'I-Evkâf, Ka­hire 1972, 78-83.

[195] İbnü'l-Cezerî, Müncidü'i-mukrün, s. 15-16, 57-62. Ayrıca bk. Zerkeşî, d-Burhân, I, 466-467.

[196] İbnü'l-Cezerî, en-Neşr, I, 15..

[197] Bennâ, İthâfu fudalâil-beşeı; I, 72-75.

[198] Ebû Şâme. d-Murşidül-vecız, s. 176-177.

[199] İbnül-Cezerî, Müncidü'l-mukivih s. 16.

[200] Zerkânî, Menâhilü'l-hfân, 1, 353-354.

[201] Abdülhamit Birışık, Kıraat İlmi ve Tarihi, Emin Yayınları, Bursa
2004: 75-80.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 20 Mayıs 2011, 21:43:45 Gönderen: saniyenur »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kıraatlerin Tevatürü Meselesi
« Posted on: 29 Mart 2024, 14:29:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kıraatlerin Tevatürü Meselesi rüya tabiri,Kıraatlerin Tevatürü Meselesi mekke canlı, Kıraatlerin Tevatürü Meselesi kabe canlı yayın, Kıraatlerin Tevatürü Meselesi Üç boyutlu kuran oku Kıraatlerin Tevatürü Meselesi kuran ı kerim, Kıraatlerin Tevatürü Meselesi peygamber kıssaları,Kıraatlerin Tevatürü Meselesi ilitam ders soruları, Kıraatlerin Tevatürü Meselesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes