> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kıraat İlmi ve Tarihi >  On Kıraat (Aşere)
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: On Kıraat (Aşere)  (Okunma Sayısı 3814 defa)
20 Mayıs 2011, 20:45:26
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 20 Mayıs 2011, 20:45:26 »



 
On Kıraat (Aşere)

İbn Mİhran en-Nîsâbûrî (ö. 381/992) el-Gâye fi'1-kırâ'âti'l-aşr adlı ereriyle Kırâat-i Aşere tasnifini ortaya koyan ilk alim olmuş­tur. Onun Aşere ile ilgili eş-Şâmil fı'l-kırââti'l-aşrvz bunun şerhi olan el-Mebsût 8'1-kırââti'l-aşr adında iki eseri daha bulunmak­tadır.[239] Ebû Abdullah Ahmed b. Ebû Ömer ei-Enderâbî (ö. 470/1077) Kırâ'âtüİ-kunâ'i'l-ma'rûSn bi nvâyâti'r-mvâti'J-meşhûdn ve Ebü'l-'Alâ el-Hemedânî (ö. 569/1173) Gâyetü'l-ihtisar fi'I-kirâ'âti''l-'aşradlı eserlerde aynı çizgiyi takip ederek on kıraati rivayetleri ve tarikleriyle birlikte tanıtmışlardır. Ne var ki Enderâbî kitabına, İbnü'l-Cezerî tasnifmdeki Halef b. Hişâm kıra­ati yerine sonraki tasniflerde şâz kabul edilen İbn Muhaysm kı­raatini almış, Halef kıraatini "ihtiyârât" kategorisinde değerlen­dirmiştir. Bu ve benzeri âlimlerin yedili sistemin ortaya konuldu­ğu asırdan itibaren yaptıkları onlu tasnifler çok fazla dikkat çek­memiş yedili tasnife alternatif olamamıştır.

Onlu tasnifin (Aşere) yaygınlaşıp yedili sisteme alternatif ola­cak tarzda öğretim müfredatına girmesinde en büyük pay tartış­masız bir şekilde İbnü'l-Cezerî'ye aittir.[240] O, ilk dönemlerden iti­baren telif edilen eserlerin birçoğunda adları ve rivayetleri yer almakla birlikte sahih kıraatlar sınıflaması içerisinde yer almayan Ebû  Ca'fer  el-Kârî,  Ya'kûb  el-Hadramî ve  Halef b.  Hişâm kıraatlannı da sahih kıraatlar kategorisi içerisine sokarak bu ilmi zenginleştirmiştir.[241] İbnü'l-Cezerî'nin tercihi kabul görmüş ve seyahatlerinin de etkisiyle Mısır, Osmanlı coğrafyası, Orta Asya ve İran'da bu tercihe göre Kur'ân talimi yapılarak Seb'a'nin yeri­ni büyük ölçüde  Aşere  almıştır.  Aşere'nin  içerisinde  zaten Seb'a'nin olması bu tasnife yönelik herhangi bir tepkinin mey­dana gelmeme sindeki en önemli etken olarak karşımıza çıkmak­tadır* Günümüzde icazet gelerıeğindeki isnad zincirinde İbnü'l-Cezerî'nin buluşma noktası olması bundan o'sa gerektir. Endü­lüs'ün müslümanların elinden çıkması kıraat ilmi bakımından da büyük bir kayıp olmuş ve bu ilim artık bazı Kuzey Afrika ülkeleri, Orta Doğu ve Anadolu sınırlan içerisinde varlığını devam et­tirmiştir. İbnü'l-Cezerî'den sonra bu çapta başka bir kıraat âlimi yetişmemişse de onun usûllerini ortaya koyduğu Aşere tarîki üzere kıraat eğitimi günümüze kadar hayatiyetini sürdürmüştür. Onlu tasnifin yaygınlaşmasını sağlayan İbnü'l-Cezerî'nin ilmî hayatının ve faaliyetlerinin tanınması bu tasnifin yaygınlaşma sebeplerini de ortaya çıkaracaktır. Bu sebeple aşağıda onun ha­yatından, eserlerinden ve ilmi kişiliğinden bahsedilecektir.

Ebü'1-Hayr Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Yusuf İbnü'l-Cezerî 26 Kasım 1350'de (25 Ramazan 751) ta­cir bir babanın oğlu olarak Dımaşk'ta dünyaya geldi. İbnü'l-Cezerî künyesi ailesinin Cezîretü İbn Ömer'e (bugükü Şırnak iline bağlı Cizre ilçesi) mensubiyeti sebebiyledir. 12-13 yaşlannday-ken Kur'ân'ı ezberleyip kıraat ilmini muhtelif tarikîariyle Şam'ın önde gelen hocalarından okudu. 1367 yılında babasıyla hacca gitti. Medine'de Harem-i şerif imam-hatibi Ebû Abdullah Mu­hammed b. Salih'ten cem' usulüyle kıraat okudu. 1367'de (769) tahsil maksadıyla gittiği Mısır'da Ebû Bekir Abdullah b. el-Cündî, Ebû Abdullah Muhammed b. es-Sâiğ ve Ebû Muhammed Abdurrahman b. el-Bağdâdî'den kıraat ilmi aldı. Ekim 1369'daki ikinci Mısır seyahatinde ise on kıraati ve buna ek olarak İbn Muhaysm, A'meş ve Hasan-ı Basrî kıraatlerini okudu, bazı âlim­lerden de hadis dinledi. Şafiî fakihi Abdürrahîm b. Hasan el-İsnevî'den fıkıh dersleri aldı, İbn Kesîr (1372'de), Ziyâeddin Sa'dullah el-Kazvînî (1376'de) ve Şeyhülislâm Ömer b. Reslân el-Bulkînî (1383'te) ise ona ayn ayn fetva izni verdi. 1376-77 (778) yılında üçüncü defa Mısır'a gitti, burada sayısı kırkı bulan muhtelif ilimlerde mütehassıs âlimden kıraat, maânî, beyan ve diğer dinî ilimlere, dair dersler alıp tahsilini tamamladı.

İbnü'l-Gezerî'nin hocalığı Şam Emeviyye Camii'ndeki Kubbetü'n-nesr'in altında okuttuğu kıraat dersleriyle başladı ve bu senelerce sürdü. Buradaki derslerine Endülüs, Yemen, Hindistan, Rum ve Acem diyarından pek çok talebe katıldı. Âdiliyye Medresesi, Dâru'l-hadîst'l-Eşrefiyye ve Ümmü's-Sâlih Türbesi kı­raat şeyhliklerinde bulundu. Sonradan herbiri ünlü alimler olan pek çok insan onun buralardaki derslerinden istifâde etti. Şam'daki. Câmiu't-Tevbe'nin hatipliğiyle ilgili olarak İbnü'l-Hüsbânî Şihâbeddin Ahmed b. İsmail ile aralarında meydana ge­len ihtilaf yıllarca devam etti. 1390 yılında ikinci defa hacca gitti. Kasım 1392'de Mısır'dan Şam'a gelen İbnü'l-Cezerî müteakiben Kudüs Salâhiyye medresinde ders okutmakla görevlendirildi ve 1394 yılı sonlanna kadar bu görevinde kaldı.

İbnü'l-Cezerî, bir anlaşmazlık sebebiyle malına el konulması ve yöneticilerle ihtilaflı hale gelmesi üzerine 3 Mart 1.396'da Mı­sır'dan kaçarak İskenderiye'ye gitti, buradan da deniz yoluyla Antakya'ya geçti. İbnü'l-Cezerî Antakya'da bir müddet kalarak kıraat okuttu; daha sonra Bursa'ya gitti. Şam'daki talebelerinden kıraat âlimi Hatîb Abdülmü'min'in aracılığıyla görüştüğü Yıldırım Bayezid'den büyük ilgi gördü ve kendisine yüksek miktarda ma­aş bağlandı. Bunun üzerine İbnül-Cezerî'nin Bursa'da talebe ye­tiştirmesi sağlanarak ondan istifâde yoluna gidildi. Padişah'ın teklifi üzerine aynı yıl Temmuz ayında İstanbul'a yapılan askerî harekâta katıldı; Niğbolu savaşında da Yıldırım Bayezid'in bera­berinde bulundu. Savaş sonrası Bursa'ya giden İbnü'l-Cezerî bu­rada en-Neşrfi'J-kı/ââü'Taşr adh eserini yazıp Tayyibetû'n-Neşı'\ nazmetti. Bu manzumeyi pek çok talebe ezberleyerek muhtevası çerçevesinde kendisinden Aşere okudu; Padişah'ın oğullan Mu-hammed, Mustafa ve ve Musa da onun talebeleri arasında yer almıştır.

İbnü'l-Cezerî Yıldırım Bayezid'le birlikte katıldığı Ankara Sa-vaşı'nda {28 Temmuz 1402) Timur'a esir düştü; ancak şöhretin­den haberdar olununca kendisine saygı ve ikramda bulunuldu, Timur onu ülkesine götürüp Keş'teki medresede görevlendirdi. Timur'un ölümünden (İS Şubat 1405) sonra Sultan Halil'in iznini sağlayarak 6 Haziran 1405 Semerkand'dan ayrıldı, uğradığı Buhâra'da bir müddet kalıp dersler verdi. Buhâra'dan ayrılıp 14 Ağustos 1405'te Herat'a ulaştığında Sultan Mirza Şâhruh kendi­sini şehrin dışında askerî törenle karşıladı. Gördüğü ilgi ve talep karşısında burada da bir müddet kalıp hadis okuttu. Yezd ve İsfehan üzerinden Şirâz'a ulaşınca (Şubat 1406) Sultan Pîr Mu-hammed onu isteksiz olmasına rağmen alıkoydu ve kadı tayin etti. İbnü'l-Cezerî daha sonra burasın: benimsedi ve Dımaşk'taki gibi bir Dâru'l-Kur'ân yaptırdı. Üçüncü hacci için 1419 yılında yola çıkan İbnü'l-Cezerî, Basra-Mekke arasındaki Uneyze'de be-devî Arapların saldırısına uğrayarak soyuldu ve canım zor kur­tardı. Soygun sebebiyle gerçekleştiremediği haccıni 1420'de ifa edip Şirâz'a döndü. İbnü'l-Cezerî 1424 yılında Şam'a, buradan da Kahire'ye gitti; yıllar- Önce gizlice ayrıldığı bu şehirde bu defa Sultan Eşref Barsbay tarafından itibarla karşılandı. Kahire'de bu­lunduğu sürece talebelerin yoğun ilgisiyle karşılaştı; onlara başta kıraat oimak üzere muhtelif dersler okuttu. Aynı yıl hac kafılele-riyle Mekke'ye gidip dördüncü haccım ifa etti. Buradan deniz yo­luyla Yemen'e geçen İbnü'l-Cezerî'ye Yemen meliki Mansûr Ab­dullah b. Ahmed er-Resûlî İlgi gösterdi; kendisinden hadis dinle­di. Daha sonra Mekke'ye dönüp 1425 yılında beşinci haccım ifa ederek 1425 yılı sonlarında tekrar Kahire'ye geçti; buradan da Şam ve Basra üzerinden Şirâz'a ulaştı. Hayatının bundan sonraki bölümünü telif çalışmalarıyla ve talebe yetiştirerek geçiren Îbnü'l-Cezerî Sûku'l-iskâfıyyîn'de bulunan evinde 2 Aralık'ta ve­fat etti; kendi yaptırdığı Dârul-Kur'ân'da defnedildi.

İbnü'l-Cezerî kıraat ilminde zirve olmuş bir şahsiyettir. Dini ilimlerin merkezi olan Dımaşk, Mısır ve Medine gibi yerlerde bü­tün sahih kıraatları muhtelif hocalardan tekrar tekrar okuyarak Pekiştirmiş, kıraat vecihlerini meleke haline getirecek ölçüde hıf-zetmiştir. Hocalık döneminde de ilm-i kıraat hep ön planda ol-, birkaç günlüğüne misafir olarak bulunduğu yerlerde bile bu ilim için etrafında kalabalıklar oluşmuş, uzun yolculuklar sırasın­da geçirilen zaman dahi kendisinden yararlanmak için değerlen­dirilmiştir. Tedris programlarında yedi kıraat yerine on kıraatin tercih edilmesi için çaba sarfetmiş bu maksatla önce en-Neşi'\ yazmış, ardından onu Tayyibetü'n-NeşrüĞsy\& manzum hale ge­tirmiş; daha sonra da talebelere kolaylık olsun diye Takribü'n-Neşr â'I-kirââti7- 'aşr adıyla onu ihtisar etmiştir. Amacı tedris programlarında  seb'a'nın yerini Aşere'nin  almasıydı.  îbnü'l-Cezerî bu çalışmalarıyla kırât-i seb'a anlayışına alternatif prog­ram ortaya koymakla yetinmedi; bu anlayışın yaygınlaşmasında önemli yeri olan eserlerden Şâübî'nin Hırzü'i-emânîadlı manzu-meşindeki yedi kıraati on'a tamamlamak üzere ed-Dürrdy\ naz-metti; daha sonra Ebû Amr ed-Dânî'nin et-Teysîfini ele alarak aynı şeyi onun üzerinde gerçekleştirdi: Ebû Ca'fer el-Kârî, Ya'kûb el-Hadramî ve Halef b. Hişâm'ın kıraatlerini ona dercetüği bu ça­lışmasına Tahbîrü't-Teysfr ff kırââti'l-eimmetiTaşere adını verdi. Özellikle bu iki eser üzerinde yaptığı çalışmalarıyla sanki o-bun-dan böyle Hırzü'i-emânî yi okuyanların ed-Dürre'y\ ihmal etme­mesini, et-Teysîf'm yerini Tahbîrü't-Teysîf in almasını istiyordu; Aşere üzerinde dururken yedi imama ilave ettiği üç imamın kıra­atlerinin de sahih senedle geldiğini, onlann her bir rüknünün Hz. Osman'ın mushaflannın hattına, bir veçhile de olsa nahiv kaide­lerine uygun olduğunu savundu.

Îbnü'l-Cezerî çabalannda amacına ulaştı; İbn Mihrân en-Nîsâbûrî'nin ilk defa el-Gâye fı'l-kırââti'l-'aşr adlı eseriyle bir a-raya getirdiği meşhur on imamın kıraati onun bu çalışmalarıyla yaygınlaştı, zaman içinde bu ilmin tedrisinde bütünlüğünü koru­yarak günümüze ulaştı. Bazı İslâm...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: On Kıraat (Aşere)
« Posted on: 28 Mart 2024, 15:37:58 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: On Kıraat (Aşere) rüya tabiri, On Kıraat (Aşere) mekke canlı, On Kıraat (Aşere) kabe canlı yayın, On Kıraat (Aşere) Üç boyutlu kuran oku On Kıraat (Aşere) kuran ı kerim, On Kıraat (Aşere) peygamber kıssaları, On Kıraat (Aşere) ilitam ders soruları, On Kıraat (Aşere)önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes