๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kıraat İlmi ve Tarihi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 20 Mayıs 2011, 21:00:54



Konu Başlığı: Kıraatlerin Sıhhat Şartlan ve Sahih Kıraatler
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 20 Mayıs 2011, 21:00:54
Kıraatlerin Sıhhat Şartlan ve Sahih Kıraatler

Kıraatlerin sıhhati ve tevatürü konusu İslâm alimleri tarafın­dan sürekli olarak gündemde tutulmuş ve konuyla ilgili eserlerde en temel başlıklardan biri olarak yer almıştır. Süyûtî'nin de ken­disinden övgüyle bahsettiği Ebü'1-Hayr İbnü'l-Cezerî olgunluk döneminde yazdığı en-Neşradh kitabında sahih kıraatle ilgili ola­rak şöyle demektedir:

Arap diline, bir şekilde (vecih) biie olsa uyan[172], Hz. Osman mushaflanndan birine ihtimâlli olarak dahi olsa uygunluk arz eden ve sağlam bir senede sahip olan her bir kıraat (okuyuş) sahihtir. Reddi caiz olmadığı gibi inkarı da helal olmaz. Çünkü böylesi bir kı­raat, ister yedi imamdan, ister on imamdan isterse de bunların dışın­daki makbul imamlardan gelsin, Kur'ân'm kendisine göre İndiği yedi harften sayılır ve insanların bunu kabulü üzerlerine vacip olur. Ne zaman bu üç temel şarttan biri ortadan kalkarsa böylesi bir kıraat, is­terse yedi imamdan veya onlardan büyüklerinden gelsin, zayıftır, şazdır, bâtıldır:' Selef ve halefin Önde gelen muhakkik âlimlerine göre kıraatlere dair sahih olan görüş budur.[173]

İbnül-Cezerî, aynı zamanda kendi kanaati olan bu görüşün pek çok büyük âiim tarafından dile getirildiğini göstermek için bunlann tek tek adını saymıştır. Arap diline uygunluk, mushaf-ı Osmânî'ye uygunluk ve muttasıl sahih sened şeklinde özetleye­bileceğimiz bu üç şart kıraat âlimlerinin büyük ekseriyeti tarafın­dan kabul edilmektedir. Bu şartlar içerisinde muttasıl sahih sened şartının bir önceliğinin olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim İbrahim b. Ömer el-Ca'berî sahih kıraatlerde aranan tek şartın rivayetteki sağlamlık olduğunu diğerlerinin ise bir bakıma buna tabi olduğu­nu ortaya koymuştur.[174] Kıraatin sıhhat şartlannı ilk defa kimin ortaya attığı tam olarak belli değildir. Mekkî b. Ebû Tâlib (ö. 437/1045) el-îbâne an me'âni'l-kirâât adlı eserinde farazi bir so­ruya karşılık olarak verdiği cevapta bu şartlardan söz eder ve bunu inkar edenin küfre düşeceğini belirtir.[175] Fakat bu şartlan kendisinin mi formüle ettiği yoksa önceden başkaları tarafından mı şekillendirildiği konusu net olarak bilinmemektedir. Sadece o, "ve kad ihtara't-Taberî ve gayrühû..." diye başladığı cümlesinde Taberî ve diğerlerinin makbul kıraat için üç şartından bahseder ve bunların "Arapça'da güçlü vechinin olması", "mushafa uygunluk" ve "genelin üzerinde icmâ etmesi" olduğunu belirtir. Genelden (âmme) kasıt Medine ve Küfe ahâlisidir. Mekkî b. Ebû Tâlib adı geçen eserinde kıraatleri kabul ve red bakımmdan üç kısma ayırır. Bunlardan ilki sıhhat için gereken üç şartı taşıyan kıraattir. Bu kıraatin dinde hüccet olduğu ve inkarının küfrü ge­rektirdiği noktasında ihtilaf yoktur. İkinci kısım, şartlardan ikisini taşıyıp ta Hz. Osman'ın istinsah ettirdiği mushafların hattına ay­kırı olan kıraatlerdir. Bu tür kıraatler makbuldür ancak Kur'ân olarak okunmaz ve inkan küfrü gerektirmez. Çünkü üzerinde icmâ yoktur ve ahad haber ile gelmiştir. Kıraatlerden üçüncüsü hattı Osmânî'ye uymuş bile olsa sağlam bir senedi olmayan veya Arap diline aykırı düşen kıraatlerdir.[176]

Kıraat ilmindeki "sahih" terimi genellikle iki anlama gelmek­tedir. İlk olarak bu terim, sıhhat şartlanndan üçünü bir arada ta­şıyan kıraatler için kullanılmıştır. Zerkeşî bu üç şartın kimler ta­rafından hangi gerekçelerle ortaya konulduğunu ayrıntılı olarak vermektedir.[177] Bu sahih tanımlamasında yer alan ilk maddede sözü edilen senedin mütevâtir veya meşhur olma zorunluluğu olmayıp ricalinin sağlamlığı ile iktifa edilmiştir. İkinci maddede geçen "mushaflardan birine takdiren de olsa uyma" ifâdesi mushaflar arasında "miri", "vav" ve "fa" gibi harf veya "vassâ-evsâ", "enceytenâ-enceynâ" gibi fiil sigası türünden bazı küçük farklılıkların bulunması ve yer yer medlerin takdir edilmesi (ili. kelimesini uzatarak ^uu şeklinde okuma) sebebiyledir.[178] Rivayet edilen kıraatin bunlardan herhangi birine uygun düşmesi yeterli görülmüştür.[179] Üçüncü maddede kullanılan "takdiren de olsa" ibaresi, Kur'ân'ın indiği dönemde Arabistan yarımadasında kabilelerin kullandığı Arapça arasında bazı farklılıkların bulunması ve yedi harf ruhsatı gereği ilk dönemde bunlara izin verilmiş olması sebebiyledir. Bir kıraat diğer iki şartı taşımak şartıyla, bu kabile­lerden hangisinin lehçesine uyarsa uysun, fesahatte hangi dere­cede bulunursa bulunsun (fasîh-efsah), üzerinde ister ittifak is­terse ihtilaf edilsin böylesi ktraat alınır ve sahih kabul edilir. Ebû Şâme el-Makdisî "fasih Arap dili üzere olmayı" şart koşmakla birlikte fesahatin derecesini açıklamamıştır.[180] İlk dönem müellif­leri yedi veya on kıraatten olmadıkları halde bu üç şartı taşıyan bütün kıraatleri sahih kategorisi içerisine alırken İbnü'l-Cezerî bu üç şartı taşımakla birlikte meşhur olmayan kıraatlerin artık uygu-lama sahasının kalmadığını; çünkü bunlar üzerinde ümmetin lamasının bulunmadığını söyleyerek adeta bunlann terkinin ve sahih kategorisi dışında tutulmasının daha uygun olacağını ima eder.[181]

Sahih teriminin ikinci kullanıldığı yer muttasıl sened ve Arap diline    uygunluk   şartlarını   taşıdıkları   halde   Hz.    Osman mushaflarına uymayan kıraatlerdir. Bunlar da senet bakımından sahih olmakla birlikte üzerinde icmâ edilen mushaflara uymadığı için ne namazda ne de namaz dışında bunlann okunması caiz olmaz; şâz kabul edüir.[182]'Mekki b. Ebû Tâlib ise bu kıraatleri in­kâr etmenin kişiyi küfre götürmeyeceğini ancak bu tavrın kötü bir davranış olduğunu ihtar eder.[183] Bu nevi okuyuşların tamamı Hz. Peygamberin ümmetine vermiş olduğu yedi harf ruhsatının bir sonucudur. Sahâbîlerin büyüklerinden bu tür kıraatlere dair birçok rivayet gelmiştir. Kendilerine sahih kıraatlerin dayandığı sahâbîler Hz. Osman, Hz. Ali, İbn Mes'ud, Übey b. Ka'b, Eftü'd-Derdâ, Zeyd b. Sabit ve Ebû Mûsâ el-Eş'arî 'dir. Mütevâtir aynı zamanda sahih kavramı içerisinde değerlendirildiği için kendile­rine mütevâtir veya meşhur denilen yedi ve on kıraat sahih ka­tegorisi içerisine girer. Ancak bu, imamların kıraatları içerisinde bu şartlan taşımayan okuyuşların olmadığı anlamına gelmez. Üç temel şartı taşımayan bir kıraat vechinin -yedi kıraat imamından da gelse- şâz ve bâtıl olarak kabul edildiğini yukarıda nakletmiş­tik.[184] Kıraat sahih olduğu takdirde bunlar arasında iyi-kötü gibi bir ayırımda bulunmak doğru ve caiz olmaz. Çünkü Resûl-i Ek­rem yedi harf ruhsatı gereği farklı okuyan kimselerin birbiri ile tartışmasını yasaklamış hatta Kur'ân üzerinde tartışmayı küfür olarak görmüştür. Sahabe de aynı hassasiyeti devam ettirmiştir. Örnek vermek gerikirse, sahih olan "melik di." ve "mâlik iüu ",

"veadnâ *■&} " ve "vâadnâ uupij "[185] okuyuşlarından birini öbürüne iyi-kötü yakıştırmasıyla tercih etmek bu kategoriye gi­rer.[186] Çünkü her ikisi de vahyin farklı okunabileceği iznine uyduğu ve Resûl-i Ekrem'den geldiği İçin bir çeşitlilik ihtilafı tümnden kabul edilmeli ve bir konuda birden fazla doğru olabileceği prensibine uyularak reddedilmemelidir. Endülüslü âlim ve filozof İbn Rüşd ise kendisine sorulan bir soruya verdiği cevapta tercihte beis görmediği bildirilmiştir.[187]
 

  [172] Îbnü'l-Cezerî kitabının ilerleyen yerlerinde kıraatin Arap diline bir vecihle de olsa uymasının ne anlama geldiğini ve mushaflara uygunluğu açıklar (bk. en-Neşr, s. 16).

[173] İbnü'l-Cezerî, en-Neşr, I, 15.

[174] İbnü'l-Cezerî, en-Neşr, I, 18.

[175] bk. Mekkî b. Ebû Tâlib, el-îbâne, s. 39.

[176] Mekkî b. Ebû Tâiib, el-îbâne, s. 39-40.

[177] ez-Zerkeşî, el-Burhân, I, 479-480.

[178] EbûŞâme, el-Murşidü'1-vecîz, s. 148.

[179] ibnü'l-Cezerî, Müncidü'î-mukrifrı, s. 15.

[180] Ebû Şâme, el-Murşidü'l-vecîz, s. 171-172.

[181] Îbnü'l-Cezerî, Müncidü'l-mukriîn, s. 16.

[182] İbnü'l-Cezerî, Münadü'l-mukritn, s. 16-17.

[183] Mekkî b. Ebû Tâlib, el-İbâne, s. 40.

[184] İbnü'l-Cezerî, en-Neşr, I, 15. Ayrıca bk. ez-Zerkeşî, el-Burhân, I, 479.

[185] el-Bakara2/51.

[186] bk. Zerkeşî, el-Burhân, I, 490-491; Süyûtî, eî-İtkân, I, 256.

[187] Tâhir b. Âşur, " Kıraatler Hakkında Bir Değerlendirme (trc. Necdet Çağıl)", Atatürk Üniv. İlahiyat Fak. Dergisi, sy. 16, Erzurum 200 i, s. 291-292. Abdülhamit Birışık, Kıraat İlmi ve Tarihi, Emin Yayınları, Bursa 2004: 71-75.
[/b]