Konu Başlığı: Galiyye Gönderen: Safiye Gül üzerinde 09 Ekim 2010, 13:46:31 GALİYYE VE BÂTINİYYE Galiyye A. Cereyanın Adı - Ortaya Çıkışı a$mak" manasına gelen kökünden türemiş hadd, asan, tayın edilmiş sınırın ötesine gecen demekti .Had di aşanlar, manasmdaki-ğâliyye. "Had- hUSUSİardan dîniyyeden) birnevi anlasma (Karmatner) adet olmuştur. Ne var kilıçlann gölgesinde şiddetle mücadele etmiştir. Şîantn diğer mutedil guruplarının da gulât ile olan fikrî mücadeleleri az değildir [89] Galiyyenin ortaya çıkış tarihine gelince, yukarıda, Hz. Ali'nin hayatında zuhur eden şîîlik hareketleri içinde, Abdullah b. Sebe'in yürüttüğü fitnenin nihaî bir merhalesi olarak Hz. Alî'nin şahsını tanrılaştırma aşırılığının görüldüğünü söylemiştik (bk. s. 198 vd.) Daha sonra bu gulüvv cereyanı, zayıf da olsa Keysâniyye içinde devam etmiş, müteakiben Şîanın en kalabalık guruplarını sinesinde toplamış bulunan İmamiyyeye sızmış (gulât-t İmamiyye) ve İsmaİliyye tarafından devam ettirilmiştir. Bâtıniyyenin içyüzünü anlamak için bir müddet onların arasına karışan, Yemen'in Sünnî âlimlerinden Muhammed b. Mâlik el-Ham-mâdî (v. 470/1077) ve Zeydiyye âlimlerinden Muhammed b. ei-Hasan ed-Deylemî'nin (v. 711/1311) kaydettiklerine göre sistemli bir cereyan olarak Bâtıniyyenin kurucusu Meymün el-Kaddâh'tır. Aslen İran'ın Ehvaz bölgesinden olan el-Kaddâh, mecûsî (veya ya-hudî) iken Ca'fer-ı Sâdık'ın (v. 148/765) yanında güya müslüpıan olmuş ve onun hizmetine girmiştir. Fakat hicrî 170 yılında Kûfe'de «müslümanlara tuzaklar kurarak» her âyet ve hadisin bir İç manası (te'vili) bulunduğunu, zahirî mananın bir sembolden ibaret olduğunu iddia etmiş; namaz, oruç, zekât gibi dînî vecibelerin gereksiz olduğunu söylemiştir. el-Kaddâh'in oğlu Abdullah (v. 180/796) da babasının yolundan yürüyerek şîîlik perdesi altında bozuk fikirlerini yaymaya devam etmiş ve rolünü, kendisinden sonra oğlu Ahmed'e devretmiştir. Ahmed Şam'dan çıkarak Irak taraflarına gitmiş, orada Karmat veya Kırmıt adında biriyle işbirliği yaparak Bâtınîliği yaymaya devam etmiştir. Karmat'ı, Hamdan Karmat (v. 293/906) adındaki tilmîzi takibetmiştir. Bu sebeple Bâttniyyeye Karmatîler denilmeye başlanmıştır [90]. Gittikçe yayılan Karmatîliğin İrak, Bahreyn, İran, Rey, Curcan, Horasan, Sicistan, Yemen... taraflarında temsilcileri türemiştir. İlk devir Bâtınî- Karmatî hareketlerini »idare edip isyanlar çıkaran simalar arasında Hamdan, kayınbiraderi Abdan, Ebû Saîd ei-Cennâbî (v. 301/914) ve oğlu Ebû Tahir el-Cennâbî (v. 332/944) meşhurdur [91][92] B. Galiyyenin Ana Görüşleri Gerek ehl-i sünnete, gerek mutedil Şîaya mensub olan bir çok mezhepler tarihi müellifi, galiyye guruplarını hiç bir zaman samimi kabul etmemiş; onların, haddi zatında mecûsî, yahudî veya mülhid (Allahsız) kimseler oldukları hafde müslümanların akidesini bozmak ve İslâmı içinden yıkmak için yerine göre müslüman göründüklerini söylemişlerdir [93]. Bunun için olacaktır ki bu müfrit zümrelere ait ahenkli ve sabit görüşler tesbit etmek güç bir şey olmuştur. Bâtınî-Karmatî akidesini doğru olarak tesbit etmenin bîr güçlüğü de bu akidenin, sâlikleri tarafından gizli tutularak apaçık ortaya konulmamış olmasından doğmaktadır. Bu sebeple muhaliflerinin eserlerinden istifade etmek mecburiyeti hâsıl olmuştur. Tabiatıyle sünnî ve mutedil müslüman gurupların, düşman bildikleri galiyye zümreleri hakkında tamamen tarafsız kalmaları kolay değildir [94] Müfrit guruplar manasına gelen galiyye en kısa ifadesiyle «Hz. Ali hakkında aşırılığa düşenler» diye anlatılır. Onlara ait olmak üzere tesbit edilen ana görüşleri aşağıda hulâsa ediyoruz. Şunu belirtelim ki galiyyeye nisbet ederek sıralayacağımız bu görüşlerin hepsi bütün müfrit guruplar tarafından benimsenmiş olmayabilir. Ancak, biraz önce de belirttiğimiz üzere galiyye, kendi öz İnanış ve görüşlerini gizleyen, duruma göre renk değiştiren, samimiyetsiz *e istikrarsız çeşitli guruplardan müteşekkildir. Bu sebepledir ki onlardan bahseden kaynaklar da çelişik ifadeler taşır. Biz burada onlara nisbet edilen görüşlere genel bir bakış yapmak durumundayız. [95] 1. Tanrılaştırma (Te'lîh) Genellikle Hz. Ali'ye tanrılık nisbet etme tarzında görünür. Bütün peygamberlere, çeşitli imam ve liderlere ulûhiyet nisbet edenler de vardır. Tanrılaştırma İnancı içinde : Halikı mahlûka veya mahlûku Halika benzetme (tecsîm, teşbih), ilâhî ruhun insan bedenine girmesi (hulul) ve Cenabı Hakkın Hz. Muhammed ile Ali'yi .yaratıp kâinatın yaratılış ve idare edilişini bunlara, hatta Ali'den sonra imamlara bıraktığı (tefvîz) gibi bâtıl akideler de vardır. Hatta hulul manasındaki tenasüh da bu görüşün içinde mütalâa edilebilir. Bu çeşit görüşlere sahib olan müfrit zümrelerin sayısı 20 civarındadır. Sebeiyye, Aliyyullahiyye, Hattâbiyye, Beyâniyye, Berkukiy-ye, Mukannaiyye, Dürziler, İsnâaşeriyye ile İmamiyye galiyyesi bunlardandır[96].[97] 2. Nübüvvet iddiası : Hz. Ali (kerremellahu vecheh) başta olmak üzere kabul ettikleri İmamlara peygamberlik nisbet edenler olduğu gibi bizzat kendilerinin peygamber olduğunu ileri sürenler de vardır. Bu ikinciler de etraflarında, kendilerine inanan kimseler bulmuşlardır. Bazı sapık guruplar da imamlarına hem ulûhiyet, hem de nübüvvet nisbet etmişlerdir. Nübüvvet iddiası etrafında ifrata düşenler arasında Gurâbiy-ye, Muğîriyye, bazı Karmatîler, Keysâniyye ile İsnâaşeriyyenin müfritleri vardır [98][99] 3. Kıyameti inkâr : Bazı müfrit guruplar dünyayı ölümsüz kabul ederek kıyameti İnkâr etmişler, cennet ile cehennemi dünyadaki nimetler ve sıkıntılarla yorumlamışlardır. Mansûriyye ile Muammeriyye bunlardandır [100][101] 4. Tenasüh : GaÜyye kalabalıkları içinde rûh-i ilâhînin, kendilerince kabul edilen imam ve liderlere hulul ettiğini ileri sürenler olduğu gibi imamlardan bîrinin ölmesiyle ruhunun diğer imama geçtiğini iddia edenler de vardır. Bu bâtıl itikadın Hind inanışlarından İntikal ettiği anlaşılmaktadır. Keysâniyyenin bazı guruplarında tenasüh görüşünün mevcud olduğunu daha önce söylemiştik (bk. s. 201). Sebeiyye, Be-yâniyye, Hattâbîyye, Râvendiyye gurupları da tenâsüha kail olanlardandır [102][103] 5. Rec'at: Yukarıda Keysâniyye ve İmamİyyeden bahsederkenn onların rec'-ate inandıklarını söylemiştik (bk. s. 201-210). «Geriye dönüş, tekrar gelme» manasını taşıyan rec'at özellikle siyaset alanında muvaffak olamamış imam ve liderlerin ölmedikleri veya zahirî bir ölümle (gaybubet, intifa) insanların arasından ayrılıp gizlendikleri, zamanı gelince tekrar geriye dönüp iktidara gelecekleri iieriye sürülmüştür. [104] 6. Bedâ': Lügatte zahir olmak, ortaya çıkmak manasına gelen bedâ', mezhepler tarihinde, bir şeyin veya bir hadisenin, Allah tağlânın önce- der> bildiği şekilde değil de onun aksine vuku bulması demektir. Buna göre Cenabı Hak, bir şeyi veya bir hadiseyi, vuku bulmadan önce bir tarzda biliyor, murad ediyor ve emrediyor; fakat sonra kendisinde yeni b|r bilgi hasıl oluyor, bu defa da o şeyi öncekinin aksine murad eder, emreder, o şey de son şekliyle meydana gelmiş olur. Genellikle Keysâniyyenin bu görüşe sahib olduklarını yukarıda söylemiştik (bk. s. 201). Şüphe yok ki bedâ', Allah taâlâya nisbet edile-miyecek müfrit bir görüştür [105][106] 7. İbâha Tâ imam Ebu'l-Hasan el-Eş'arîden (v. 324/936) günümüze kadar mezhepler tarihi sahasında eser yazan sünnî ve mutedil şîî müelliflerin kanaatlerine göre Şîadan olduklarını iddia eden, fakat Zeydî âlim ed-Deylemî'nin (v. 711/1311) de İfade ettiği gibi gerçek yüzleriy-le Ehl-i Beyt düşmanı olan [107] müfrit guruplar (galiyye), özellikle Bâtıniyye, ibâha görüşünü benimsemişlerdir. «Mubah kılmak, bir şeyin mubah ve meşru olduğunu kabul ve ilân etmek» demek olan «ibâha», taraftarlarınca (ibâhıyye, İbâhıyyûn) dinin iki önemli sahasına teşmil edilmektedir: haramların halâ! kabul edilmesi ve farzların kaldırılması. Onlarca halâl kabul edilen haramların içinde : gebermiş hayvan eti, şarap, zina, livâta cinsinden hurmiyeti kesin delillerle sabit olmuş bütün yasaklar vardır. Lüzumsuz sayıp kaldırdıkları farzlar da namaz, oruç, zekât, hac, abdest, gusül gibi dinin kesin emirleridir. Tamamen İslâm dışı çevreleı-in tesiri altında kalan bu müfrit gurupların bazılarında, eski İrandan gelen «mahremlerle evlenme» sapıklığı bile mevcuddur. Kaynaklar, ayrıca, Bâbekİyye veya Hurre-miyye denilen bazı Karmatî guruplarda toplu halde seks adetinin mevcud olduğunu kaydeder. Buna «İeyletu'l-ifâza» veya «mum söndürme» adeti denilmektedir. Tarihçi el-Makdisî (v. 355/966) bu görüşü benimseyenleri bizzat gördüğünü kaydeder. İbnu'n-Nedîm (v. 438/1047) de Muhammed b. İshak'ın bizzat İsmâîlî-Bâtınî eserlerini okuduğunu ve orada haramları halâl kılan, farzları kaldıran ifadeler bulduğunu zikreder[108].[109] 8. Tebdili Kur'an iddiası : Şîaya intisap iddiasında bulunan müfrit gurupların ileriye sürdükleri görüşlerden biri de Kur'ân-ı kerimin metninde değişiklik yapıldığı noktasıdır. Onlara göre başlangıçtan günümüze kadar müs-lümanların ellerinde bulunan, milyonlarca müslüman tarafından ezberlenen, milyonlarca defa yazılıp basılan Mushaf-i Osmanîde aslına nisbetle değişiklik olduğu gibi mühim çapta eksikler (!) de vardır. Peygamber (s.a.) efendimiz tarafından kızı Fâtıma validemize verilen ve Hz. Ali kanaliyle imamdan imama İntikal edip 12. imamda kalan asıl mushaf bugün ellerde dolaşan mushafjn üç misli imiş; hicrî üçüncü asrın ortalarından itibaren ölmeyip gizlice bir yerde ya-şıyan «Mehdi-i Muntazar» ortaya çıktığı zaman asıl mushafı getirecek ve doğru tefsirini yapacakmış. Mushafın bugün elde mevcud olmayan bölümlerinde Hz. Ali'den, onun taraftarlarından ve bunların düşmanlarından bahsedilirmiş [110] Bazı müellifler, tebdîl-i Kur'an iddiasını İmamiyyeye nisbet ederler. Meselâ el-Malatî (v. 377/987), İbn Hazm (v. 456/1064), Goldzi-her (1850-1921) gibi. Fakat bu, doğru olmasa gerektir. Buradaki hata bazı müelliflerin «İmamiyye» ile «Galiyye» terimlerini birbirinin yerine kullanmış olmalarından neş'et edebileceği gibi istismarcı müfritlerin, kendilerini, Şîanın büyük çoğunluğunu sinesinde toplamış bulunan İmamiyyeden göstermiş olmalarından da doğabilir İmamiy-yenin temel kaynaklarından biri kabul edilen Risâletu'l-i'tikadâti'l-İmâmiyye'de şöyle denilmektedir: «İnancımız odur ki, yüce Allah'ın, Nebîsi Muhammed'e Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun indirdiği Kur'an, iki kapak (deffeteynj arasındadır; insanların ellerinde olandır ve bundan fazla değildir...». «Bizim, Kur'ânın bundan (mevcut halinden) fazla olduğunu söylediğimizi ileri süren, bir yalancıdır- [111] İzmirli İsmail Hakkı (1869-1946), İmamiyyeyi, Ahbâriyye ve Usû-liyye olmak üzere ikiye ayırır. Ahbâriyyenin, eldeki mushafa itimad etmediğini, onda tahrif yapıldığını, bazı sûrelerin iskat edildiğini ileri sürdüğünü ifade ettikten sonra «Cumhûr-i Usûliyye-i İmâmiyye»-nin bu tahrif ve tebdil eddialarım asla kabul etmediğini ilâve eder [112][113] 9. Ta'n ve tekfir : Bütün şît guruplara hakim olan külJî prensibin hilâfet, yani devlet reisliği meselesi olduğunu çeşitli münasebetlerle söylemiştik. Bu prensibe göre Hz. Peygamberden sonra en faziletli insan Hz. Âli'dir, buna bağlı olarak hilâfet hakkı da ona aittir. Mutedil sayılan İına-miyye bile Hz. Ali'den önce hilâfet makamına getirilen üç halifeyi meşru saymadığı gibi hem onları, hem de onlara bey'at eden ashab-ı kiramı zulme, hatta küfre nisbet etmişler, içlerinden ancak 5-6 saha-bîyi hariç tutmuşlardır. Şîî-İmarnî eserler dahil olmak üzere kaynakların tedkikinden şu netice çıkıyor ki mutedil İmamiyye âlimleri bile «hilâfet, Hz. Ali ve evlâd-ı Alî» söz konusu edildiğinde itidallerini kaybetmekte ve ifrata düşmektedirler. Mutedil guruplar böyle olunca Galiyye-Bâtıniyye dediğimiz müfrit zümreler elbette ashab-ı kirama (Allah hepsinden razi olsun) dil uzatıp onları tekfir ederler [114] Ancak Şîa gurupları içinde ehi-î sünnete çok yakın olan Zeydiyye bu çirkin fiilden münezzehtir. Galiyye-Bâtıniyye guruplarıyia fikrî ve bedenî uzun mücadeleleri bulunan Zeydiyye âlimlerinden Muhammed b. el-Hasan ed-Deylemî (v. 711/1311), kendi eserinden naklettiğimiz şu kanaatini belirtirken belki de îmamiyyenin «hilâfet» konusundaki hîssî ve zayıf tarafına işaret ediyordu : «Galiyye, Mufavvıda, Bâtıniyye-i İsmâîiiyye ve İmâmiyye-i İs-nâaşeriyye mezheplerinin prensibleri bir çok meselede birbiriyle karışmış durumdadır. Bunun içindir ki «İmamiyye Bâtıniyyenin geçididir» ;denilmiçtir. Çünkü bütün Bâtınîler Şîaya İmamiyye cihetinden (cephesinden) girmiştir ve hepsi de şîîlik iddia eder; fakat dinde aşırı giderek müslümanların yolundan çıkarlar» [115][116] C. Galiyyenin Kolları Dinde aşırılığa düşüp müslümanların yolundan ayrılan galiyye, mezhepler tarihi âlimleri tarafından çeşitli kollara taksim edilmiştir. Bu kolların her birinin kendisine has ismi ve bazan da farklı görüşleri vardır. Müteahhir ve müdekkik âlim Adudüddîn el-îcî (v. 756/ 1355) ile eş-Şerîf el-Curcânî (v. 816/1413) galiyyeyi 18 fırkaya ayırmışlar, buna ayrıca 7 ayrı isimle anılan İsmailiyyeyi ilâve etmişlerdir [117] Böylece bu fırkaların sayısı 25 e çıkmış olur. Galiyye fırkaları, genellikle, kurucuları bulunan şahsa, bağlılık iddia ettikleri imama nisbet edilerek anılmışlardır: es-Sebâiyye : Abdullah b. Sebe'in kurduğu fırka el-Beyâniyye : Beyan b. Sem'an'ın kurduğu fırka eş-Şeytâniyye : Şeytânu't-Tâk diye anılan şahsın kurduğu Jfcrfca el-İsmâîliyye : İsmail b. Ca'fer es-Sâdık'ı imam tanıyan fırka... gibi. Bazan da benimsedikleri ana görüşe nisbet edilerek anılmışlardır : el-Mufavvıza : Tefvîzı benimseyenler el-Bedâiyye : Allah'a bedâ' nisbet edenler el-Murâbİyye : Hz. Muhammed ile Hz. Alinin tıpkı bir karganın diğer kargaya benzemesi gibi birbirine çok benzediğini ve binaenaleyh Cenab-i Hak, vahiy meleği Cebrail'i Hz. Ali'ye gönderdiği halde, onun, benzerlik yüzünden yanlışlıkla Hz. Muhammed (s.a.) e gidip vahiy götürdüğünü ileriye sürenler. ez-Zemmiyye : Tanrı olan Ali, İnsanları kendi ulühiyetine çağırması İçin Hz, Muhammed'i peygamber olarak gönderdiği halde, onun, sadece kendisini takdim ettiğini ileri süren ve bundan ötürü Hz. Peygamberi (s.a.) zemmedenler [118] Gerek sahibolduğu görüşler, gerek tarihte oynadığı rol bakımından müfrit gurupların en önemli fırkası Bâtıniyye veya İsmailiyye-dir. Bu sebeple bu fırka üzerinde ayrıca durmak gerekmiştir. [119] [89] bk. R. Strothmann, ed-Deylemî'ye ait Beyânu mezhebi'l-Batıniyye adlı kitabın neşrinin mukaddimesinde, s. v-z. [90] el-Hammadî, Keşf, s. 36 v.d..; ed-Deylemî, Beyânu mezhebi'!-Bâtımyye, s. 4-5, 20. [91] bk. L. Massignon, Karmatîler, İ.A. VI, 353-354. Bâtınî - Karmatî hareketleri ve bu hareketleri idare eden liderler hakkında çeşitli islâm tarihi eserlerinin ilgili yıllar vakayiinde bilgi verilir. Abdulkahir el-Bağdâdî *el-Fark» adlı kitabında güzel bir hulâsa vermektedir (s. 281-293). İslâm Ansiklopedisinin «Bâtı-niyye( İsmâîlîler, Karmatîler» gibi fırka isimleriyle «Hasan b. el-Sabbâh» gibi şahıs maddelerine ve oralarda gösterilen kaynaklara da başvurulabilir. [92] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:215-216. [93] bk. el-Bağdâdî, eî-Fark, s. 284-285; el-Gazzâlî, Fedâihu'l-Bâtıniyye, s. 18-20; İbnu'l-Cevzî, Telbîsu İblîs, s. 103; ed-Deyîemî, ag.e., s. 3-4. [94] Zeydî âlim ed-Deylemî, Bâtıniyyenin içyüzüne üç yolla nüfuz edilebildiğini söyler: 1) eş-Şerîf Yusuf el-Huseynî ve Muhammed b. Mâlik gibi kasden Bâtınîlerîn arasına girmiş, onlardan görünmüş, içyüzlerine vâkıf olduktan sonra aralarından ayrılarak sırlarını ifşa etmiş olanlar. 2) Kendilerini kuvvetli ve emniyette gördükleri zaman bizzat Bâtınilerin ifşaatı. Bazan da samimi Bâtınî iken mezhebin bozuk olduğunu anlayarak ondan çıkanlar olmuş ve bize bilgi getirmiştir. 3) Horasan, Deylem, Mısır ve Yemen'de olduğu gibi müslümanlar tarafından zabtedilen Bâtınî iskân bölgelerinde ele geçirilen Bâtıniyye eserleri (Beyânu mezhebi'l-Bâtıniyye, s. 94-95). [95] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:216. [96] bk. el-Hayyât, el-İntisâr, s. 105; el-Eş'arî, Makalât, I, 5-6, 10-13; el-Malatî, et-Tenbîh, s. 18, 20; el-Bağdâdî, ag.e., s. 233, 237, 239, 243-244, 248-252, 254, 264; İbn Hazm, el-Fasl, IV, 186-188; el-İsferâynî, et-Tebsîr, s. 71, 73-79; el-Gaz-zâlî, ag.e., s. 38-40; eş-Şehrİstânî, el-Milel, I, 174-181, 184-185, 187-189; Abdülkadir el-Cîlânî, el-Ğunye, s. 87-88, 93; ed-Deylemî, ag.e., s. 2-3, 34-35, 72-73; el-Hıllî, Minhâcu'l-kerâme, s. 96; İbn Teymiyye, Mecmûatu'r-resâil, I, 197; İbn Haldun, Mukaddime, II, 7; el-Curcânî, Şerhu'l-Mevâkif, III, 286-288; Ahmed Emin, Fec-iu'1-İslâm, s. 270-271; İzmirli, Muhassal, s. 148-158; İrfan Abdulhamîd, Dirâsât, s. 51-55; İ.A. III, 665-666. [97] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:217. [98] el-Eş'arî, ag.e., I, 5-6, 9, 12; el-Malatî, ag.e., s. 22-23; el-Bağdâdî, ag.e., s. 233, 237, 239, 249, 250; İbn Hazm, ag.e., IV, 183-186; el-İsferâyînî, ag.e., s. 71-74; eş-Şehristânî, ag.e., I, 175-180; el-Cîlânî, ag.e., s. 87-88; ed-Deylemî, ag.e., s. 3; el-Cureânî, ag.e., III, 287; İzmirli, ag.e., s. 158-160. [99] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:218. [100] bk. el-E§!arî, ag.e., I, 5-6, 10; el-Malatî, ag.e., s. 21; el-Bagdâdî, ag.e., s. 245-248; el-İsferâyînî, ag.e., s. 73-74; el-Gazzâlî, ag.e., s. 44-46; eş-Şehristânî, ag.e., I, 179-180; el-Curcânî, ag.e., III, 287; İzmirli, ag.e., s. 152. [101] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:218-220. [102] bk. el-Eş'arî, ag.e., I, 6, 10, 13; el-Malatî, ag.e., s. 21-22; el-Bagdâdî, ag.e., s. 237, 243, 248, 272-273; İbn Hazm, ag.e,, IV, 182, 187; el-İsferâyînî, ag.e., s. 74, 76, 80; eş-Şehristânî, ag.e., I, 174-175; ed-Deylemî, ag.e., s. 3; İbn Haldun, ag.e., II, 7; el-Curcânî, ag.e., III, 286-287; İzmirli, ag.e., s. 149; İ. Abdulhamîd, ag.e. s. 55-59. [103] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:221-223. [104] el-Makdisî, el-Bed', IV, 30; el-Malatî, et-Tenbîh, s. 18-19; el-Bağdâdî, el-Fark, s. 241; eş-Şehristânî, el-Milel, I, 191; el-Curcânî, Şerhu'l-Mevâkıf, III, 287; İzmirli, Muhassal, s. 150; İ. Abdulhamîd, Dirâsât, s. 59-61. [105] bk. el-Malatî, ag.e., s. 19; İzmirli, ag.e., s. 149-150. [106] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:223-224. [107]ed-Deylemî, Beyânu mezhebi'l-Bâtmiyye, s. 89-90. [108] bk. el-Eş'arî, Makalât, I, 6, 9, 10; el-Malatî, ag.e., s. 20-22; el-Mak-disî, ag.e., IV, 30-31; el-Bağdâdî, ag.e., s. 248, 259, 264, 266-2S9, 286, 296-298; İbnu'n-Ned'îm, eî-Fihrist, s. 238-240; İbn Hazm, el-Fasl, IV, 185-187; el-İsferâyinî, et-Teb-sîr, s. 76-77, 80, 85; el-Gazzâlî, Fedâihu'l-Bâtmiyye, s. 46-47; eş-Şehristânî, ag.e., I, 176-177, 179, 180, 184; ed-Deylemî, ag.e., s. 10, 24-25, 43 v.dd., 48, 80-81, 87-88; el-Curcânî, ag.e., III, 287, 288, 289; İzmirli, ag.e., s. 123, 149-150, 158; Goldziher, el-Akîde, s. 240-241; L. Massignon, Karmatîler, İ.A. VI, 358; R. Strothmann, Şîa, İ.A. XI, 506. [109] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:224. [110] el-Malatî, ag.e., s. 25, 28-30; el-Kadî Abdülcebbar, el-Muğnî, XVI, 345; ibn Hazm, ag.e., IV, 182; ed-Deylemî, ag.e., s. 36; Goldziher, Mezâhibu't-tefsîr, s. 293-294, 301-310, 312; İzmirli, ag.e., s. 138-139. [111] İbn Bâbeveyh, Risâletu'l-i'tikadât, s. 99. Bu ifade karşısında Şükr el-Alûsî'nin ihtisar ettiği et-Tuhfetu'1-İsnâaşeriyye'de yer alan ve İsnâaşeriyyeye nifi-bet edilen tebdil-i Kur'an iddiası asılsız olmalıdır. Fakat onlarca muteber kabul edilen el-Küleynî'den (v. 329/941) yapılan tahrif rivayetleri insanı şaşırtıyor (bk. Muhtasaru't-Tuhfe, s. 30-32, 50, 52-53, 114-115). [112] İzmirli, Muhassal, s. 138-140. Bu konu ile ilgili olarak bk. s. 24, dn. 48. [113] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:224. [114] bk. s. 209 ve oradaki kaynaklar; el-Hayyât, el-İntisâr, s. 100-104. [115] ed-Deylemî, Beyânu mezhebi'l-Bâtmiyye, s. 2. [116] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:224. [117] el-Curcânî, Şerhu'l-Mevâkıf, III, 286-289. [118] el-Eş'arî, Makalât, I, 5-15; el-Bağdâdî, el-Fark, s. 233-266; el-İsferâ-yînî, et-Tebsîr, s. 70-79;- eş-Şehristânî, el-Milel, I, 173-189; el-Curcânî, ag.e., III, 286-288; İzmirli, Muhassal, s. 150-160; Sırrî-i Girîdî, Ârâu'-mİlel, s. 107-122. [119] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:225. Konu Başlığı: Ynt: Galiyye Gönderen: Ceren üzerinde 22 Ağustos 2019, 16:43:17 Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..
Konu Başlığı: Ynt: Galiyye Gönderen: Sevgi. üzerinde 23 Ağustos 2019, 03:18:28 Aleyküm selâm. Bu bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
Konu Başlığı: Ynt: Galiyye Gönderen: Züleyha üzerinde 23 Ağustos 2019, 11:36:05 Rabbim razi olsun hocam insallah selam ve dua ile
Konu Başlığı: Ynt: Galiyye Gönderen: Mehmed. üzerinde 24 Ağustos 2019, 13:32:39 Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun
|